I. BÖLÜM: ÇOK TARAFLI TİCARET SİSTEMİ VE BTA’LAR
1.3. BTA’LARIN KISA TARİHÇESİ
1.3.5. DTÖ /BTA’lar Cephesinde Son Durum
1.3.5.2. BTA’lar Cephesinde Son Durum
53 ve kamu alımları konusunu düzenleyen çoklu (plurilateral) Kamu Alımları Anlaşması’nın (Government Procurement Agreement (GPA)) geliştirilmesine ilişkin revizyon üzerinde görüş birliğine varılmıştır. Revize edilen GPA, kamu ihalelerine daha fazla şeffaflık getirmenin yanı sıra, DTÖ kapsamındaki kamu alımlarının içeriğini de genişleterek altyapı hizmetleri ve telekomünikasyon hizmetlerini anlaşmanın kapsamına dahil etmektedir. Böylece Anlaşmanın kapsadığı sektörün büyüklüğü 500 milyar Avro’dan 600 milyar Avro’ya yükselmektedir. Ayrıca, söz konusu revizyon ile GPA, diğer DTÖ üyesi ülkelerin daha kolay bir şekilde katılabileceği bir hale gelmektedir. 2011 yılı sonu itibariyle Arnavutluk, Gürcistan, Ukrayna, Ürdün ve Kırgızistan yeni GPA’ya katılmak için müzakereleri sürdürmektedir.
Konferansta ülkemizi temsil eden Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da DTÖ Bakanlar Konferansı kapsamında gerçekleştirdiği temaslar kapsamında Türkiye-AB Gümrük Birliği hakkında açıklamalar yapmıştır; DTÖ Genel Müdürü Pascal Lamy ile görüşmesinde AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarına Türkiye’yi dahil etmeyişinin yarattığı sorunları da aktarmıştır.57
54 böylece küresel ticarette toplam 505 milyar Avro’luk artış sağlanacağı ortaya konulmaktadır.58
Doha’nın başarısızlığa uğramasının maliyetinin ise, söz konusu kazanımların elde edilememesinin ötesinde, çok taraflılık ilkesinden geri adım atmak anlamına gelebileceği ve DTÖ’nün işlevinin ve hatta geleceğinin sorgulanmasına yol açabileceği endişesi çerçevesinde çok ağır olacağı değerlendirilmektedir.
DTÖ’nün başarısız olmasına izin verilemeyecek kadar önemli (“too big to fail”) olduğu kanısının yerleşik olması ise, Doha’daki tıkanıklık karşısında BTA’lara yönelen üye ülkelerin bir şekilde DTÖ’nün karşı karşıya olduğu krizin çözümü için gerekli çabayı göstereceği beklentisini yaratmaktadır.
Doha’nın görev tanımında benimsenen hedefleri gerçekleştirerek tamamlanması perspektifi muğlaklaştıkça bir süredir gündemde olan ancak yavaş ilerleyen bazı STA girişimlerinin hız kazandığı görülmektedir. Bunda küresel ekonomik krizin etkilerinin aşılamamış olması ve ikinci kriz dalgası beklentisinin yükselmesi de etkili olmuştur; BTA’lar ekonomiyi canlandırmanın da bir aracı olarak değerlendirilmektedir. ABD öncülüğündeki Pasifik-Ötesi Ortaklık Anlaşması (Trans-Pacific Partnership Agreement-TPP) girişimi bu gelişmenin en çarpıcı örnekleridir.
Aynı zamanda Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (APEC) üyesi olan dokuz ülke (ABD, Şili, Peru, Avustralya, Yeni Zelanda, Singapur, Malezya, Brunei Sultanlığı ve Vietnam) arasında müzakereleri bir süredir devam eden ve Asya-Pasifik bölgesinde bir serbest ticaret alanı yaratmanın ilk adımı olarak değerlendirilen
“Pasifik Ötesi Ortaklık Anlaşması” (Trans-Pacific Partnership Agreement-TPP) girişiminde dokuz müzakere turunun ardından 2011 Kasım ayı ortasında kritik aşamaya gelindiği; anlaşmanın ana hatları üzerinde mutabakata varıldığı duyurulmuştur.59
58 CEPI, “Economic Impact of Potential Outcome of the DDA II”, October 2011 http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2011/october/tradoc_148337.pdf, erişim tarihi: 1 Kasım 2011.
59 Washington Trade Daily, 15 Kasım 2011, Vol. 18, Issue 227.
55
“Yeni jenerasyon STAlar”a öncülük etme iddiasında olan ve Asya-Pasifik bölgesinde mal ve hizmetler ticareti ile yatırımlar alanında ileri pazara giriş düzenlemeleri öngören TPP girişimi, taraf ülkelerce küresel ekonomik krizle mücadelede istihdam yaratmak, ekonomileri canlandırmak ve çok taraflı platformda bir yere varamayan DTÖ Doha Turu müzakereleri ile gözetilen kazanımları elde etmek için önemli bir alternatif olarak değerlendirilmektedir.
TPP girişimi, bölgesel üretim ve arz zincirinin geliştirilmesine yönelik bütüncül bir yaklaşım getirme iddiasında olan ilk BTA olması bakımından da önemlidir. Geleneksel olarak ticaretin kolaylaştırması kapsamında değerlendirilen gümrük işbirliği ve ortak standartlar geliştirilmesinin (test ve sertifikasyon süreçlerinde mükerrer uygulamaların önlenmesi gibi) yanısıra gıda güvenliği, bitki ve hayvan sağlığı (SPS), bağlantılandırma (connectivity) konularını da düzenlemekte, tek tarife çerçevesi ve ortak menşe kuralları (hatta menşe kümülasyonu) getirilmesini öngörmektedir. Tedarik zinciri paydaşlarının rekabet önceliklerine cevap verebilmek için kamu ve özel sektör diyaloğunu sağlayacak mekanizmalar kurulması da planlanmaktadır. Yine anlaşma kapsamında taraflar arasında çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü için bir anlaşmazlıkların halli mekanizması kurulması öngörülmektedir.
Finansal hizmetlerden kamu alımlarına (GPA), fikri mülkiyet haklarından işçi haklarının korunmasına, çevresel ürünlerin ticaretinden (ABD’nin çevresel ürünlerin ticareti konusunda Doha’da anlaşmaya varılamayan hususları TPP’ye derc etme çabası içinde olduğu görülmektedir60) yatırımlara pek çok konuda düzenlemeler öngören Anlaşmanın müzakerelerinin, özellikle Doha’nın kurtarılması ümitlerinin azaldığı son aylarda ivme kazanması; Doha TRIPs Deklarasyonu ve Kamu Sağlığı alanında uzlaşma sağlanan taahhütlerin metne yansıtılmasından da görüldüğü üzere Doha’nın bazı kazanımlarının garantiye alınmak istenmesi ve bölgesel üretim ve arz zincirinin geliştirilmesine yapılan vurgu çok uluslu şirketlerin (MNCs) ticari çıkarlarının çok taraflı platformda sonuç alınmasını bekleyemeyeceğinin bir göstergesidir.
60 Washington Trade Daily, 15 Kasım 2011, s. 3.
56 TPP girişiminin aynı zamanda, tarafları arasındaki kalkınmışlık farklılığını göz önüne alarak “ticaret kapasitesi geliştirme yardımı” ve “müzakere edilmiş uygulama esneklikleri” öngörmesi, Doha Kalkınma Gündemi deneyiminden alınan derslerin metne yansıtılmak istendiğinin bir göstergesidir.
TPP’nin uluslararası ticaret ve teknolojideki gelişmeler ile gündeme gelebilecek diğer gelişme ve zorluklara cevap verebilecek adaptasyonu mümkün kılan “yaşayan bir mekanizma” olarak kurgulanması öngörülmektedir. DTÖ’nün ve genel anlamda çok taraflılık ilkesinin Doha’da karşı karşıya kaldığı krizin, mevcut kurumsal yapının değişen uluslararası ekonomik ortama uyum zorluklarından kaynaklandığı gerçeği göz önüne alındığında bu vurgu da önem kazanmaktadır.
Taraflar, başarılı geçen müzakere turunun ardından 11 Kasım 2011 tarihinde yaptıkları deklarasyonda, müzakereleri 2012 Temmuz ayı itibariyle tamamlamayı hedeflediklerini duyurmuştur.61
Diğer taraftan, halihazırda uzlaşmaya varılamamış bazı hassas konuların yanı sıra müzakerelerin tamamlanması için öngörülen tarihin önünde iki belirsizlik söz konusudur.
İlk olarak, 2012 Başkanlık seçimleri yaklaşırken siyasetin seçime kitlendiği ABD’de, Başkan Obama’nın “Ticareti Geliştirme Yetkisi”nin (Trade Promotion Authority-TPA) Kongre tarafından uzatılması gerekmektedir. İkinci belirsizlik unsuru ise, Japonya, Kanada ve Meksika’nın da TPP’ye katılmak istemelerini açıklamaları ile gündeme gelmiştir. ABD yönetimi bu gelişmeyi prensipte olumlu karşılarken ve Anlaşmanın öngörülen liberalizasyon taahhütlerini üstlenmeye hazır bölge ülkelerinin katılımına açık olduğunu vurgularken, anılan ülkelerin sürece katılımının, ancak Anlaşma müzakerelerinin tamamlanması için öngörülen son tarihi tehlikeye atmamaları halinde kabul edilebilir olduğunu ifade etmektedir. Yeni Zelanda, 2012 sonuna kadar üç yeni üyenin tüm müzakere konularında kaydedilen
61 Washington Trade Daily, 14 Kasım 2011.
57 aşamayı yakalayarak anlaşmaya taraf olmalarının “gerçekçi bir beklenti olmadığı”nı, ancak bu ülkelerin katılımı konusunda siyasi irade beyanında bulunulup müzakerelerin tamamlanmasının ardından bu üç ülke ile katılımları hususunun müzakere edilebileceğini ifade etmiştir.62
Genel olarak STA’lara kapalı bir ticaret politikası izleyen Japonya, ülke ekonomisinin karşı karşıya olduğu darboğazları aşabilmek ve bölgede hızlanan STA yarışının dışında kalmamak için TPP’ye katılmak istediğini açıklamıştır. Diğer taraftan, tarım ürünleri ticaretinde korumacı önlemlerin sürdürülmesi Japonya açısından siyaseten hassas bir konudur. ABD’nin TPP’ye paralel olarak, sürece katılımı için Japonya ile başlattığı müzakerelerde özellikle bu ülkeye sığır eti ihracatının önündeki engelleri gündeme getirmesi ve pazarın açılmasını talep etmesi beklenmektedir. Otomobil ve hizmetler ihracatının da (özellikle sigortacılık hizmetlerinin) ABD-Japonya müzakerelerinde ABD’nin ısrarcı olacağı konular olduğu değerlendirilmektedir.63 ABD’nin kendi tarım sektörüne sağladığı sübvansiyonlar bakımından ne ölçüde geri adım atacağı; TPP ile pazarını gerçek anlamda libere edip etmeyeceği ise ayrı bir tartışma konusudur.
Kanada ve Meksika ise ABD pazarına girişte NAFTA ile edindikleri kazanımların TPP ile aşınması (“tercihlerin erozyonu”) kaygısı ile TPP’ye katılmak istemektedir. Nitekim, Kanada’nın NAFTA başmüzakerecisi John Weeks, Kanada’nın Anlaşmanın taraflarına ABD ile NAFTA’dan daha derin ticari ilişkiler kurma imkanı sağlayan TPP müzakerelerinin dışında kalma lüksü olmadığını belirtmiştir.64
TPP’ye girişle ilgili olarak Kanada’da son dönemde yaşanan tartışmalar ise müzakereleri bekleyen zorluklara ışık tutması bakımından manidardır. Sıgır eti, hububat ve yağlı tohum ihracatının önündeki pazara giriş engellerini kaldırmaya çalışırken, süt ve kanatlı hayvan ürünlerinde “arz yönetimi”ne giden Kanada’nın
62 Washington Trade Daily, 15 Kasım 2011, s. 3.
63 Washington Trade Daily, 15 Aralık 2011, Vol. 20, No. 249, s. 1.
64 “Is Harper putting dairy and poultry protection on the table in trade talks?”, The Globe and Mail, 14 Kasım 2011, http://www.theglobeandmail.com/news/politics/is-harper-putting-dairy-and-poultry-protection-on-the-table-in-trade-talks/article2236349/, erişim tarihi: 15 Kasım 2011.
58 tarım ürünleri ticaretinde bu politikasını TPP çerçevesinde müzakereye açıp liberalizasyona gitmesi ihtimalinin düşük olduğu değerlendirilmektedir.65 Nitekim, Kanada’da yapılan TPP tartışmalarında, ABD pamuk üreticilerini, Japonya pirinç üreticilerini korumaya devam ettiği sürece Kanada’nın da söz konusu korumacı önlemlerden geri adım atmasına gerek kalmayacağı dile getirilmektedir. Kanada hükümeti yetkilileri de Kanada’nın bugüne kadar sekizin üzerinde STA’yı korumacı duvarlarda herhangi bir indirime gitmek zorunda kalmadan imzaladığını ifade etmiştir.66
Yeni Zelanda’nın ABD Büyükelçisi Mike Moore ise kendi ülkesinin süt ürünleri, Kanada’nın süt ve kanatlı ürünleri, ABD’nin şeker ürünleri ve Japonya’nın pirinç ve otomotiv sektörü dahil herşeyin müzakere masasında olması, hiçbir ürünün liberalizasyon dışı tutulmaması gerektiğini savunmuştur.67 Doha’nın “ölüm döşeğinde” olduğunu belirten Moore TPP’nin “kasabadaki tek oyun” olduğunu, dolayısıyla önemli olduğunu ifade etmiştir.68
Söz konusu müzakerelere paralel olarak (ve bir anlamda TPP’ye “sıçrama tahtası” olarak) Japonya-G. Kore-Çin Halk Cumhuriyeti STA müzakereleri yürütülmektedir; müzakerelerin yedinci turu 14-16 Aralık 2011 tarihlerinde G.Kore’nin Pyeongchang kentinde gerçekleştirilmiştir.69 Japonya-Kanada STA müzakerelerinin ve bir süredir askıda bulunan G. Kore-Kanada müzakerelerinin de yakın zamanda başlatılması beklenmektedir.70
ABD açısından bakıldığında TPP girişiminin hızlandırılması, yalnızca DTÖ Doha Turu müzakerelerindeki tıkanma ve ABD’nin ekonomisini canlandırarak krizi aşma çabası ile açıklanamaz. Genel olarak ABD dış politikasında Asya-Pasifik’e dönüşün de bir parçası niteliğindedir ve ABD askerinin Irak’tan tamamen çekilmesi ile eş zamanlı olarak Başkan Obama’nın, ABD’nin 21. yüzyılda bütünüyle Asya-
65 a.g.y.
66 a.g.y.
67 Washington Trade Daily, 5 Aralık 2011, Vol. 20, No. 241, s. 1.
68 a.g.y.
69 Washington Trade Daily, 13 Aralık 2011, s. 2.
70 Washington Trade Daily, 15 Aralık 2011, s. 7.
59 Pasifik bölgesine nüfuz etme yönünde bilinçli ve stratejik bir karar aldığını duyurması71 resmi tamamlamaktadır. Başkan Obama 13 Kasım 2011 tarihinde Honolulu’da gerçekleşen APEC Zirvesinde, “ABD için Asya-Pasifik’ten daha önemli bir bölge olmadığını” söylemiştir.72 Bu bağlamda, TPP girişiminin ABD’nin Çin’in gerek bölgesel gerekse küresel ölçekte artan gücünü dengelemek yolundaki adımlarından biri olduğu değerlendirilmektedir.
Teorik olarak son derece “ideal” bu STA’nın uygulamada nasıl hayata geçirileceğini zaman gösterecektir. Başarılı olması halinde içerdiği “DTÖ+”
düzenlemelerin çok taraflı sisteme ihracı söz konusu olabilir.
Bu çerçevede, STA’larda yeni bir model iddiasında olması ve AB’nin de, pazara giriş yarışında ABD’nin TPP girişimi çerçevesinde ticari ilişkilerini derinleştirdiği ülkelerle benzer tercihli ticaret düzenlemelerine gitmeyi gözeteceği dikkate alındığında, ülkemiz ticari çıkarlarını doğrudan ilgilendireceği değerlendirilen TPP girişimi ile ilgili gelişmelerin takibi önemlidir.