• Sonuç bulunamadı

V. BÖLÜM: TÜRKİYE’YE YANSIMALAR

5.1. TÜRK DIŞ TİCARETİNDE BTA’LAR

179

180 1923-29 dönemi ise, açık ekonomi koşullarının yeniden inşa edildiği dönem olmuştur. Lozan Antlaşması hükümleri gereği ihracat ve ithalat yasakları 5 yıl süre ile uygulanamamış; gümrük tarifeleri 5 yıl süre ile değiştirilememiştir. Dolayısıyla, bu dönem zorunlu bir dışa açıklık dönemi olmuştur. Sanayileşme, Lozan Antlaşması’ndan kaynaklanan hükümler nedeniyle geri plana düşmüş, ancak devlet eliyle bir milli sermaye sınıfı yaratılmasını öngören yaklaşımlar döneme damgasını vurmuştur. Yerli girişimcilerin ortak olduğu yabancı sermaye girişi desteklenmiştir.

1930-39 dönemi ise devletçi ve korumacı ekonomi politikalarının ağırlığını hissettirdiği bir dönemdir. Bu çerçevede, ham maddesi Türkiye’de olan malları üretmek; ithali önemli miktarlara ulaşan malları üretmek ve ithali zorunlu, bu nedenle dışa bağımlılık açısından stratejik önemi haiz malları üretmek (demir-çelik, kimya) üzerine yoğunlaşan bir üretim stratejisi benimsenmiştir. Dönemin her yılında (1938 hariç) dış ticaret fazlası verilmiştir. Türkiye’nin dışa açıklığı azalmış, ithalat/GSMH oranı yüzde 15’den yüzde 7’ye, ihracat/GSMH oranı yüzde 11’den yüzde 8’e gerilemiştir.

1940-45 Dönemi; II. Dünya Savaşı yıllarında uygulanan iktisadi tedbirler (varlık vergisi, toprak mahsulleri vergisi) ve savunma harcamaları ekonomik faaliyetlerin temelini olmuştur. Yatırımlar tümüyle ertelenmiş, GSMH küçülmüştür.

1930’lu yıllarda uygulanan iktisat politikaları nedeniyle daralan ithalat bu dönemde yarı yarıya azalmıştır.

1946-53 dönemi; 16 yıldır kesintisiz olarak izlenen kapalı, korumacı, dış dengeye dayalı, içe dönük iktisat politikalarının adım adım gevşetildiği, ithalatın serbestleştirilerek büyük ölçüde arttığı; dış ticaret açıklarının kronikleşmeye başladığı bir dönem olmuştur.Dolayısıyl, dış yardım, kredi ve yabancı sermaye yatırımları ile ayakta duran bir ekonomik yapı yerleşmiştir. Serbestleşmeye yönelen bir dış ticaret rejimine paralel olarak iç pazara dayalı bir sanayileşme yerine, dış pazara dönük, tarım, madencilik, altyapı yatırımları ve inşaat sektörüne öncelik veren bir kalkınma anlayışı benimsenmiştir.

181 1954-1961 yılları arasında, II. Dünya Savaşının ardından uygulanan serbest ticaret politikaları terk edilmiş ve ihraç mallarına yönelik talebin düşmesi ve ithalat için kullanılabilir dış kaynakların yetersizliği nedeniyle ithalatta önemli kısıtlamalar yapılmıştır. Dış ticaret rejiminde kısıtlamalara gidilmesinin nedeni, serbest ticaretin, giderek büyüyen dış ticaret açıklarına yol açması, dış yardım ve kredi sağlamada karşılaşılan güçlüklerdir. Ekonominin dışa bağımlılığı sürmüş, ekonomik zorlamalar sonucu kontrollü bir dış ticaret rejimi uygulanmış, tüketim malı ithalatındaki daralmayı telafi edecek ithal ikameci kamu yatırımları sürdürülmüştür.

1962-79 döneminde, iktisat politikaları planlama tabanına oturtulmuştur. İthal ikameci görüntüsü ile 1930’lu yıllar ve 1954-61 dönemine benzese de yatırımların dağılımı ve sektörel öncelikler bakımından farklı bir yapıya (dayanıklı tüketim malları üretimine) öncelik verilmiştir. Bu dönemde, ithal ikameci politikalardan beklenenin aksine, ithal ikameci sanayilerin dışa bağımlılığı sebebiyle ithalat önemli oranda artmış, ihracatta önemli bir gelişme olmayınca da dış açık büyük çapta genişlemiş ve ödemeler dengesi sürekli açık vermiştir.

İthal ikameci sanayileşme stratejisinin tıkanması üzerine Türkiye, 1980’lerden itibaren kalkınma modelini “ihracata dayalı büyüme” stratejisine dayandırmıştır. Ekonomi dış ticarete açılmış; ihracat teşvikleri verilmeye başlanmış, ithalat kontrolleri ve miktar kısıtlamaları büyük ölçüde kaldırılmıştır. Ekonomiye devlet müdahalesi en aza indirilmeye çalışılmış; sermaye piyasaları serbestleştirilmiş, TL devalüe edilmiş ve iç talebi daraltıcı tedbirler alınmıştır. Bu çabalar sonucu Türkiye’nin ihracatında ve ithalatında önemli artışlar olmuştur.

1980-2009 yılları arasında Türkiye’nin ihracatı 2.9 milyar dolardan 102 milyar dolara, ithalatı 7.9 milyar dolardan 141 milyar dolara çıkmıştır. Aynı dönemde dış ticaret hacmi 10.8 milyar dolardan 243 milyar dolara yükselmiştir. 2009 yılında ihracatın GSMH içindeki payı %16.5, ithalatın GSMH içindeki payı %22.8’e ulaşmıştır.

182 Bu dönemde Türk dış ticareti açısından en önemli kırılma noktası AB ile Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girişidir. GB’nin AB ve üçüncü ülkelerle ticaretimize yansımalarına bakacak olursak; 1996-2009 döneminde Türkiye’nin AB ülkeleriyle ticaretinde; ihracatı % 324, ithalatı % 235, dış ticaret hacmi % 271, ihracatın ithalatı karşılama oranı %65’den % 83 seviyesine yükselmiştir. Türkiye’nin üçüncü ülkelerle ticaretinde; ihracatı % 422, ithalatı % 347, dış ticaret hacmi % 374 oranında artış kaydedilmiş; ihracatın ithalatı karşılama oranı % 56’dan % 65 seviyesine yükselmiştir.341

Şekil 6: Türkiye-AB Dış Ticaretinin Gelişimi (1996-2009)342

44.0

60.3 63.3 55.0 47.0

68.5 74.7 56.5 99.0

128.8 138.0

103.5

38.3 34.4 11.1 11.5 12.2 13.5 14.3 14.5 16.1 18.5 24.5

49

26.6

16.8 23.1 24.9 24.1 21.4 18.3 23.3 31.7 45.4

87,3

27.9 34.7 37.1 37.6 35.7 41.1

34.4 41.8 56.2

79.9

0 20 40 60 80 100 120 140 160

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 (Milyar $)

İhracat İthalat Hacim

Türkiye’nin ilk STA’sı 10 Aralık 1991 tarihinde imzalanan ve 1 Nisan 1992 tarihinde yürürlüğe giren İsviçre ve Lihteştayn, Norveç ve İzlanda’nın içinde yer aldığı EFTA-Türkiye Anlaşmasıdır. Türkiye, EFTA üyesi ülkelerle ayrı serbest ticaret anlaşmaları imzalamıştır.

      

341 Bartlomiej Kaminski and Francis Ng, “Turkey’s Evolving Trade Integration into Pan-European Markets”, World Bank Policy Research Working Paper No. 3908, May 2006.

342 Ekonomi Bakanlığı, AB Genel Müdürlüğü.

183 STA akdetme süreci Gümrük Birliği ile ivme kazanmış ve 1996 yılından itibaren İsrail, Macaristan, Romanya, Litvanya, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, Estonya, Letonya, Slovenya, Bulgaristan, Makedonya, Polonya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Filistin, Tunus, Fas, Suriye, Mısır Arnavutluk, Gürcistan, Karadağ ve Sırbistan ile STA’lar imzalanarak yürürlüğe konulmuştur. Bununla birlikte, Macaristan, Litvanya, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, Estonya, Letonya, Slovenya ve Polonya’nın 1 Mayıs 2004 tarihinde (Bulgaristan ve Romanya’nın ise 1 Ocak 2007 tarihinde) AB’ye üye olmaları nedeniyle, ülkemiz ile anılan ülkeler arasındaki STA’lar 30 Nisan 2004 itibariyle (Bulgaristan ve Romanya ile 1 Ocak 2007 itibariyle) feshedilmiş ve bu ülkelerle olan ticaret Gümrük Birliği kapsamında gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Şili ile 14 Temmuz 2009 ve Ürdün ile 1 Aralık 2009 tarihlerinde ile imzalanan STA’lar 1 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir.343

Türkiye’nin BTA’lardan beklentileri aşağıdaki gibi sıralanabilir;

- Ucuz girdi temini,344

- İhracatın önündeki tarife/tarife dışı engellerin kaldırılarak sürdürülebilir bir ihracat artışının sağlanması,345

- İhracatın ülke/madde bazında çeşitlendirilmesi ve Batı Avrupa pazarlarına bağımlılığın azaltılması,

- Üçüncü ülke pazarlarına girişte AB ve tercihli giriş imkanlarına sahip diğer ülkeler ile eşit rekabet şartlarının temini,

Bu temel motivasyonların yanı sıra, BTA’ların dışa açık rekabetçi bir ekonomik altyapının tesisi suretiyle uluslararası rekabet gücünü artırması; muhtemel iç pazar daralmasının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltması; mal ticareti       

343http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/index.cfm?action=detay&yayinID=341&icerikID=363&dil=TR, erişim tarihi: 18 Mayıs 2010.

344 Ekonomi Bakanlığı tarafından “İhracata Dönük Üretim Stratejisi” kapsamında yürütülmekte olan

“Girdi Tedarik Stratejisi” (GİTES), hammadde ve girdilere tahrif edilmemiş fiyatlardan ve sürdürülebilir erişimin güvence altına alınması, girdi tedarikinde ithalata olan bağımlılığın azaltılması, tedarik sürekliliği ve güvenliğinin sağlanması ve bu yolla ihracatta sürdürülebilir rekabet gücü artışının yakalanması amaçlarıyla oluşturulmuştur. Türkiye’nin serbest ticaret ve tercihli ticaret anlaşmalarının girdi tedarik stratejisi çerçevesinde şekillendirilmesi öngörülmektedir.

345http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/index.cfm?action=detay&yayinID=90&icerikID=81&dil=TR, erişim tarihi: 18 Mayıs 2010.  

184 yanı sıra hizmetler ticaretinde de pazara giriş imkanları sağlaması; karşılıklı yatırımların artırılması için daha uygun bir ortamın temini ve Türkiye’nin tercihli ticaret imkanlarından yararlanmak isteyen doğrudan yabancı sermayeli yatırımların artmasının sağlaması beklenmektedir.

AB ile ekonomik entegrasyonun kısıtlayıcı etkileri ve AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı BTA’ları eşanlı olarak imzalayıp yürürlüğe koyamamak ticari çıkarlarımız açısından sorun teşkil etse de BTA’lar en etkin pazara giriş aracı olma özelliğini korumaktadır. BTA akdedilen ülkelerin önemli bir bölümü tamamlayıcı ekonomi vasfından ziyade rakip ekonomi özelliğine sahiptir.

Ayrıca, bölgesel ticaret anlaşmaları bakımından küresel ölçekte hızla devam eden yarış ve pazara giriş bağlamında ülkemizin bu sürecin dışında kalmasının maliyetinin ağır olacağı dikkate alındığında, motivasyonu ne olursa olsun, izlenen pazara giriş stratejilerine katkı sağlayacak BTA’ların gerçekleştirilmesi önem arzetmektedir.

Türkiye tarafından müzakere edilen ve imzalanan BTA’lar; AB’nin genel eğilimine paralel olarak sanayi ürünlerinde genelde asimetrik bazda tam liberalizasyonu, tarım ürünlerinde ise AB’den farklı olarak sınırlı sayıda ürün için anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren eş zamanlı uygulamaya konulan karşılıklı ve dengeli taviz değişimini içermektedir.

Tunus, Suriye, Ürdün ve Lübnan ile yapılan Ortaklık Anlaşmaları ise STA’lardaki hükümlere ilaveten “Ekonomik ve Teknik İşbirliği” hükümlerini de kapsamaktadır.

Türkiye’nin STA’ları temel olarak, ikili ticarette tarife ve tarife dışı engellerin kaldırılması; tarife indirimlerinin yol açabileceği olumsuzluklara karşı alınabilecek tedbirler ve uygulama esasları (bildirim, istişare ve tavizin askıya alınması dahil ticaret politikası savunma araçlarının uygulanması); anlaşmanın doğru ve etkin uygulanmasından sorumlu ortaklık organlarının teşkili (Ortak Komite, Ortaklık

185 Komitesi, Ortaklık Konseyi) ve ortak menşe kuralları ve gümrük idareleri arasında işbirliği gibi düzenlemeler içermektedir.

STA imzalanan ülkeler ile dış ticaretimiz sürekli bir artış eğilimi içerisindedir. STA imzalanan ülkelerin genel dış ticaretimiz içerisindeki payı yükselmektedir. Ülkemizin STA ülkeleriyle ihracat ve ithalatı genel ortalamaların üzerinde artış göstermektedir.