• Sonuç bulunamadı

IV. BÖLÜM: ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ (ABD-G. KORE ve AB-G.KORE

4.2. AB DIŞ TİCARET POLİTİKASINDA BTA’LAR ve G. KORE STA’SI

4.2.1. AB ve BTA’LARI

AB, BTA’ları dış politika aracı olarak kullanmada lider konumundadır.

Kendisi bir Gümrük Birliği olarak başlayan ve ekonomik entegrasyonun daha ileri aşamalarına evrilen AB, BTA’ları siyasi ve ekonomik dış politika amaçları doğrultusunda etkin biçimde kullanmada başarılı performansı ile üçüncü ülkelere de örnek olmuştur; ancak henüz başka hiçbir bölgesel ekonomik entegrasyon AB kadar derin bir bütünleşmeyi sağlayamamıştır.

AB, genişleme sürecini de önemli bir “yumuşak güç” unsuru olarak değerlendirmiş; Ortaklık Anlaşmalarının öngördüğü “koşulluluk” çerçevesinde ekonomik entegrasyonu politik bir dönüşüm aracı olarak kullanmıştır. Komşuluk politikası, 1990’larda Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri ile imzalanan Avrupa Anlaşmaları, Akdeniz bölgesindeki komşularla Avrupa-Akdeniz Ortaklığı (Euromed ve Barselona süreçleri) ve Afrika, Karayip ve Pasifik (ACP) ülkeleri ile imzalanan Lome, Cotonau Anlaşmaları ve müzakereleri devam eden Ekonomik Ortaklık Anlaşmaları (EPA) da bu yaklaşımın birer ürünüdür.300 AB, daha ziyade çevresinde bir refah, güvenlik ve istikrar alanı oluşturmak (kalkınmayı teşvik ederek hem köktendinciliğin ve terörün bu bölgelerden beslenmesini, hem de AB ülkelerine yönelik yasadışı göçü engellemek), kendi değerlerini ve standartlarını yaymak ve       

300 Nitekim, örneğin 78 ACP ülkesi AB’nin toplam ihracatında yalnızca %3, toplam ithalatında ise %4 paya sahiptir. ACP ülkelerinden yalnızca birkaçı, yükselen pazarlardan Çin ve Hindistan ile kıyaslanabilecek büyüklükte pazarlara sahiptir. Bu bağlamda, bu ülkelerle imzalanan tercihli ticaret anlaşmalarından beklenen ticari kazanımlar sınırlı olup, tek başına söz konusu anlaşmaların motivasyonunu açıklayamaz. Woolcock, “EU Policy Towards FTAs”, s. 3.

159 normatif gücünü pekiştirmek amacıyla imzaladığı söz konusu tercihli ticaret düzenlemelerini, DTÖ’nün ticaretin çok taraflı düzeyde liberalizasyonu hedefini gerçekleştirmede alternatif veya tamamlayıcı olarak görmemiştir. Bu itibarla, çok taraflı ticaret sistemine ve bu platformda aktif bir aktör olmaya önem vermiştir. 1999 yılından 2006 yılına kadar AB’nin de facto kabul ettiği “moratoryum” çerçevesinde önceliği DTÖ tarafından temsil edilen çok taraflı ticaret sistemine verdiği görülmektedir. Bu, resmi bir pozisyon olmasa da DTÖ “Milenyum Raund”u olarak adlandırılan müzakereler gündemine paralel olarak, Komisyon ve üye devletler arasında oluşan bir konsensüs çerçevesinde benimsenen bir tutumu ifade etmektedir.

Bu tutum DTÖ Cancun Bakanlar Konferansında Singapur konularından üçünün (yatırımlar, rekabet ve kamu alımlarının) gündemden düşmesine rağmen devam etmiştir; Doha gündemi hedeflerinin ulaşılabilirliği sorgulanır hale gelene kadar.301

Bu çerçevede, son dönemde AB’nin BTA’lara yönelik politikasındaki değişikliğinin arkasında yatan nedenlerin incelenmesi, BTA’lar-DTÖ ilişkisinin geleceğine ilişkin tartışmalar bakımından önem taşımaktadır.

Tezde “3. dönem bölgeselleşme” ile gündeme gelen “yeni nesil BTA’lar”a ilişkin yaklaşımların karşılaştırılması amaçlandığından AB’nin son dönemdeki ticaret politikası ve değişimi incelenecektir.

AB’nin STA politikasında belirleyici ekonomik motivasyonun rekabet gücünü korumak ve üçüncü ülkelerce imzalanan BTA’ların ticareti saptırıcı etkisini gidermek olduğu görülmektedir. NAFTA örneğinde de görüldüğü üzere, AB-Meksika STA’sı, iki ülke arasındaki ticaretin NAFTA’nın yürürlüğe girişini müteakip ciddi azalma göstermesi sonucu gündeme gelmiştir. Bu bağlamda, AB söz konusu STA ile Meksika pazarına girişte NAFTA üyelerinin kazanımlarına eşit imkanlar temin etmeyi gözetmiştir. AB-MERCOSUR (ve Şili) STA müzakereleri de ABD’nin Amerikalar Serbest Ticaret Alanı (FTAA) girişimine paralel olarak gelişmiş; ancak, FTAA girişiminin başarısızlığa uğraması sonucu ABD’nin Latin       

301 Stephen Woolcock, “European Union Policy towards Free Trade Agreements”, ECIPE Working Paper No. 3, 2007, ss. 2-3, http://www.ecipe.org/publications/ecipe-working-papers/european-union-policy-towards-free-trade-agreements/PDF, erişim tarihi: 4 Ocak 2009. 

160 Amerika pazarına giriş imkanlarını dengeleme baskısı ortadan kalktığından AB-MERCOSUR STA müzakereleri de dinamiğini yitirmiştir.302

AB’nin STA’ları arkasındaki diğer ekonomik motivasyonların yüksek büyüme performansı sergileyen ekonomilerle stratejik ilişki kurmak ve ticari kuralların geliştirilmesini ve uygulamasını sağlamak gibi hususlar olduğu söylenebilir. AB, kendi ekonomik entegrasyon deneyiminin başarısından feyz alarak bölgesel ekonomik entegrasyon modelinin ihracına, diğer bölgelerde de barış, güvenlik ve refah artışına katkıda bulunacağı ümidi ile olumlu bakmıştır.

AB dış ticaret politikasında BTA’lardan uzak durma kararlılığını ifade eden

“de facto” moratoryumun terk edilmesinde aşağıdaki dört gelişmenin etkili olduğu görülmektedir.303

- Doha Kalkınma Gündemi çok taraflı müzakerelerinde yaşanan tıkanıklıklar ve AB’nin gündemde yer almasına önem verdiği Singapur Konularından üçünün gündemden düşmesi,

- ABD ticaret politikasındaki gelişmeler ve BTA’lara yöneliş,

- Asya’nın kalkınmasının uluslararası güç dengelerini değiştirecek ve bu bağlamda mevcut uluslararası sistemin yeni yapıya cevap verebilirliğinin sorgulanmasına sebebiyet verecek boyutlara ulaşması,

      

302 AB ve MERCOSUR (Arjantin, Brezilya, Uruguay ve Paraguay ülkelerinden oluşan Güney Ortak Pazarı) arasında STA müzakereleri 1995 yılında başlamış, ancak tarım müzakerelerinde yaşanan sorunlar nedeniyle 2004 yılında askıya alınmıştır. Altı yıl aranın ardından 2010 Mayıs ayında düzenlenen 6. AB-Latin Amerika ve Karayipler Zirvesi’nde AB ve MERCOSUR müzakereleri yeniden başlatma kararı almıştır. Bu çerçevede, 7-11 Kasım 2011 tarihleri arasında Montevideo şehrinde düzenlenen yedinci müzakere turunda önemli gelişmeler kaydedilmiştir; antidamping ve telafi edici vergiler, hizmetler, yatırımlar, menşe kuralları ve gümrük düzenlemeleri konularında büyük ölçüde mutabakat sağlanmıştır. Diğer taraftan, tarım ve sanayi ürünlerinde pazara giriş hala problemli müzakere alanlarıdır. AB ve MERCOSUR yetkilileri bu konuları tekrar görüşmek üzere 2012 Mart ayında Brüksel’de biraraya gelecektir.

303 Stephen Woolcock, “EU Policy Towards Free Trade Agreements”, ECIPE Working Paper 03/2007; Maria Garcia, “From Idealism to Realism? EU Association and Free Trade Agreement Policy”, Diverging Paradigms on EU Trade Policy Workshop, Jean Monnet Centre of Excellence, 16-17 December 2010, Leuven-Belgium; Sevil Acar ve Mahmut Tekçe, “Multilateralism or Bilateralism:

Trade Policy of the EU in the Age of Free Trade Agreements”, International Conference on Emerging Economic Issues in a Globalizing World, İzmir, 2008; Manfred Elsig, “The EU’s Choice of Regulatory Venues for Trade Negotiations: A Tale of Agency Power”, Journal of Common Market Studies (JCMS), 2007, Volume 45, No. 4, ss. 927–948.

161 - AB içi kurumsal gelişmeler; çok taraflı sistemde liberalizasyonu ön

planda tutan AB Ticaret Komiseri Pascal Lamy’den sonra görevi devralan Peter Mandelson’un daha esnek ve pragmatik bir yaklaşım benimsemesi ve BTA’lara yönelik farklı söylemi,

Bu gelişmelerle somut ifadesini bulan politika değişikliği çerçevesinde BTA’lar, AB “Küresel Avrupa Stratejisi-2006”304 ve 2010’da güncellenmiş hali olan

“Ticaret 2020 Stratejisi”nin305 temel aracı olarak tanımlanmıştır. 2006 Küresel Avrupa Stratejisi metni ile, AB’nin BTA ortaklarını belirlemede temel kriterler;

pazarın büyüklüğü, AB ihracatçı firmalarının çıkarlarına zarar veren (tarife ve tarife-dışı teknik) engellerin düzeyi, AB sanayiinin kaynaklara erişimi, ihraç pazarlarındaki rakiplerin BTA müzakere ettiği/akdettiği ülkeler (mahmukun ikilemi etkisi) ve siyasi/güvenlik endişeleri olarak sıralanmıştır.306 G. Kore, ASEAN, MERCOSUR ile STA imzalanması, ABD ile Transatlantik Ekonomi Konseyi’nin, Çin ile Yüksek Düzey Ekonomik Diyalog’un sağlamlaştırılması; Japonya, Hindistan ve Rusya ile ilişkilerin derinleştirilmesi; yükselen ekonomiler ile stratejik ilişki kurulması bu kriterler çerçevesinde öncelikler olarak sıralanmıştır.307

Birliğin özellikle 2008 son çeyreğinde başlayan küresel finansal/ekonomik kriz sonrasında karşı karşıya olduğu sorunlara Birlik bazında bütüncül çözümler bulmak, rekabet edebilirliği artırmak ve sürdürülebilir ekonomik gelişmeyi sağlamak amacıyla hazırlanan ve Avrupa Komisyonu tarafından 3 Mart 2010 tarihinde açıklanan “Avrupa 2020 Stratejisi”nin ticaret boyutunu tanımlayan Komisyon Bildirimi BTA’lara önemli rol biçmektedir. Doha Turu müzakerelerinin başarı ile tamamlanmasının ve çok taraflı platformda liberalizasyonun AB için öncelikli olduğu ifade edildikten sonra, BTA’ların 2020 Avrupa Stratejisi hedeflerini gerçekleştirmeye nasıl katkıda bulunacağı tanımlanmaktadır. Başlıca ticari ortakların       

304European Commission, “Global Europe: Competing in the World”,

http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2006/october/tradoc_130376.pdf, erişim tarihi: 11 Kasım 2008.

305 European Commission, “Trade, Growth and World Affairs: Trade Policy as a Core Component of the EU’s 2020 Strategy”, COM (2010) 612, October 2010,

http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2010/november/tradoc_146955.pdf, 19 Aralık 2010.

306 Global Europe Strategy, s. 11.

307 a.g.y. 

162 (rakiplerin) giderek artan sayıda BTA’lar imzaladığının altı çizilmektedir.

Halihazırda müzakereleri devam eden Hindistan, Kanada, Singapur, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve yeniden başlatılan MERCOSUR STA’larının tamamlanmasının AB’nin rekabet edebilirliği bakımından elzem olduğu; Malezya ve Vietnam ile başlamak üzere ASEAN ülkeleri ile STA’ların imzalanmasının da önem arz ettiği ifade edilmektedir. Komşu ve çevre ülkeler ile “Derin ve Kapsamlı BTA’lar” (“Deep and Comprehensive FTAs”) yoluyla piyasa ekonomisi ve demokratik reformlara bağlılığı güçlendirme çabasının sürdürüleceği; ABD, Çin, Rusya, Japonya, Hindistan ve Brezilya’nın AB ticaret politikası bakımından öncelikli ülkeler olduğu belirtilmektedir. Nitekim, 2010 Ekim ayı ilk haftasında Malezya ile STA müzakerelerine başlayan AB, Japonya ile STA müzakerelerine 2011 yılı içinde başlamayı planladığını duyurmuştur.

AB ihracatçı ve işadamları için yükselen ekonomilerde özellikle inşaat, enerji, telekomünikasyon, su, taşımacılık başta olmak üzere çeşitli sektörlerde kamu alımlarına katılımın önündeki engellerin kaldırılması önemlidir. Bu bağlamda,

“kamu alımlarında şeffaflık”, AB’nin çok taraflı platformun gündeminde tutmaya ve bağlayıcı düzenlemeler getirmeye çalıştığı konulardan biridir. Diğer taraftan, BTA’larda izlediği yaklaşım incelendiğinde, bu konuda da standart bir tutum benimsemeyip karşısındaki ticaret ortağına göre düzenlemelere gittiği görülmektedir.

Örneğin, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı çerçevesinde imzalanan anlaşmalarda kamu alımlarında piyasaların karşılıklı olarak açılmasını öngören, ancak bağlayıcı olmayan hükümlere yer verilmiştir. Güney Afrika ile imzalanan STA’da daha bağlayıcı düzenlemeler getirilirken, Şili ile imzalanan STA’nın bu konuda en ileri düzenleme olduğu görülmektedir. Şili DTÖ çoklu Kamu Alımları Anlaşması’na karşı çıkan ülkelerin başında gelirken, AB-Şili STA’sı ile 1994 tarihli Anlaşma’ya taraf olması halinde üstleneceği şeffaflık ve pazara giriş taahhütlerini aynen üstlenmek durumunda kalmıştır. “Şili STA”sının AB tarafından benzer gelişmişlik düzeyindeki ülkelerle müzakere edilecek BTA’lar için “model” alınması halinde, AB’nin bundan sonra kamu alımları konusunu STA’larında daha sıkı bir şekilde düzenleyeceği söylenebilir. ABD halihazırda Fas gibi gelişmekte olan ülkelerle STA’larında bile bu tür sıkı düzenlemelere yer vermektedir.

163 Çok taraflı platformda yatırımları düzenleyen bir anlaşma imzalanması yolundaki girişimlerin (son olarak, Çok Taraflı Yatırım Anlaşması (MAI)) başarısız olması nedeniyle gelişmiş ülkeler yatırım alanındaki çıkarlarını korumak üzere İkili Yatırım Anlaşmaları (BIT) imzalamakta ya da bu konuyu BTA’larında “Yatırımlar”

başlığı altında düzenlemektedir. Lizbon Antlaşması ile “doğrudan yatırımlar”ın ortak ticaret politikası çerçevesinde Birliğin münhasır yetkiler kapsamına alınmış olması bu tür anlaşmaların uzun vadede üye devletler yerine AB tarafından yapılacağı anlamına gelmektedir. AB’nin bir geçiş aşaması çerçevesinde yatırımlar alanında yeni yaklaşımını netleştirmesi gerekmektedir.308 Zira, Lizbon Antlaşmasında doğrudan yabancı yatırımların, dolayısıyla AB’nin bu alandaki “münhasır yetkisi”nin kapsamı net olarak tanımlanmamıştır. Bu çerçevede, üye ülkelerin İkili Yatırım Anlaşmalarının (BIT) nasıl AB düzeyine aktarılacağı da kararlaştırılması gereken hususlardan biridir. AB’nin hem uluslararası alanda yatırımlarla ilgili düzenlemeleri etkileme kapasitesini hem de pazara girişte elde edeceği avantajlarla rekabet gücünü artırması beklenen yeni düzenlemenin uygulamada nasıl şekilleneceğini zaman gösterecektir. Diğer taraftan, AB-G. Kore STA’sında yatırımlarla ilgili ileri düzenlemlere gidilmiş olması manidardır.

Woolcock’a göre AB STA’larının çok taraflı sistemle uyumluluğu garanti edilmek isteniyorsa, GATT XXIV Madde ile getirilen, BTA’nın tarafları arasındaki

“ticaretin esaslı kısmı”nda liberalizasyona gidilmesi koşulunun tarife başlıkları bazında değil, ticaretin toplam hacmi üzerinden hesaplanmak üzere %90 yerine %95 oranında serbestleştirme olarak tanımlanması gerekmektedir.309 Nitekim, AB-Güney Afrika STA’sında da görüldüğü üzere, 280’in üzerinde tarım ürünleri tarife başlığını kapsam dışı bırakarak bile ticaretin %90’ını kapsamak mümkün olabilmektedir.310 AB, tarım sektöründeki sübvansiyonları da BTA’ları kapsamında düzenlemeye yanaşmamaktadır. Bu durum, BTA’ların “merkantilist” bir yaklaşımı temsil ettiği ve ticaretin tam liberalizasyonundan ziyade, sadece kendi ihracatını artırmayı ve bu       

308 “The EU Approach to International Investment Policy After the Lisbon Treaty”,

http://www.lse.ac.uk/collections/law/news/2010-11-03%20EU.pdf, erişim tarihi: 3 Kasım 2011;

Commission’s Communication, http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2010/july/tradoc_146307.pdf, erişim tarihi: 8 Temmuz 2010; Draft Regulation,

http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2010/july/tradoc_146308.pdf, erişim tarihi: 3 Ağustos 2010. 

309 Woolcock, ECIPE Paper No.3/2007, s. 11. 

310 a.g.y., s. 6.

164 sırada korumacılığı sürdürmeyi gözeten bir anlayışa dayandığı argümanını desteklemektedir. Bu nedenle, her ne kadar DTÖ düzenlemelerinin de ötesinde (DTÖ+) hükümler içerse ve bunların ileride ikili/bölgesel platformdan çok taraflı sisteme “ihracı” mümkün görünse de, gelişmiş ülkelerin tarife düzenlemelerinde gelişmekte olan ülkelerin başlıca ürünlerinin ihracatına engel teşkil eden tarife zirveleri (tariff peaks), tarım sektöründe korumacılık ve diğer alanlarda tarife dışı teknik engeller önemli sorunlar olarak devam etmektedir. Ticaretin gerçek anlamda liberalizasyonu için kilit önem arz eden sektörlerde ilerleme ancak çok taraflı platformda kaydedilebilir.

Woolcock’a göre, AB STA’larının “çok taraflılaştırılması” için ayrıca Pan Avrupa Menşe Kümülasyonu sisteminin sadeleştirilmesi ve STA’larla hizmetler alanında getirilen GATS+ düzenlemelerin çok taraflı sisteme aktarılması gerekmektedir.311