• Sonuç bulunamadı

1.1. Çevre Sorunları ve Çevre Sorunlarının Nedenleri

1.1.2. Çevre Eğitimi

1.1.2.4. Çevre Eğitim Programları ve Modelleri

1.1.2.4.2. Bronfenbrenner’in İnsan Gelişiminin Çevrebilim

Winegar, 1997‘den aktaran Tudge vd, 2009), bir bilim insanının teorisinin, kullandığı metotlar ve analitik stratejisi arasında sıkı bir bağlantı olması gerektiğini iddia etmektedirler. Herhangi bir bilimsel alandaki teorinin amacı; çalıĢmada yer alan olayların

arasındaki bağlantıları açıklayan ve yeni bağlantılar keĢfetmeye neden olacak kavramları getiren bir sistem sağlamaktır. Bir teorinin; araĢtırmacılara ortak bilimsel bir dil sağlama ve ortak bir yönergedeki farklı çalıĢmalardan elde edilen bulgularla yapılan deneysel çalıĢmalara rehberlik etme amaçlarını güttüğü ve ayrıca bir teorinin gerçeği temsil ettiği bilinmektedir. Diğer bir taraftan ise deneysel çalıĢmanın amacı; yeni bilgi elde etmenin yanı sıra, çalıĢmada yer alan teorilerin doğruluğunu ve uyumunu test etmektir. Bazı araĢtırmacılar öncelikli iĢlerinin teorik olmadığını (temeli olan teorilerin uygulamasında olduğu gibi) ya da tamamen tümevarımsal (betimleyici çalıĢmalar) olduğunu savunmaktadırlar. Fakat deneysel çalıĢmaların çoğu, araĢtırmacıların bilinçli ya da bilinçsiz olarak yönettiği teorik sistemler tarafından yönlendirilmektedir. Sonraki durumda ise bulguların uyumlu olması kadar bilimsel düĢüncenin anlaĢılırlığı ve bütünlüğü koruması; araĢtırmanın dayandığı teorik sistemin açık olması önemlidir (Tudge, Mokrova, Hatfield ve Karnik, 2009).

Æevre bilimi organizma ve çevrenin birbiriyle ilgili olarak çalıĢmasıdır. Æevre bilim (ekoloji) terimi Alman zooloj ve evrimci Ernest Haecker tarafından 1873 yılında bulunmuĢtur. Kelime Yunanca yaĢanacak yer ya da ev anlamındaki oik sözcüğünden türetilmiĢ ve eokologie olarak anılan yeni bir bilim olarak Ernest Haecker tarafından önerilmiĢtir (Bubolz ve Sontag, 1993).

Æevre bilim bakıĢ açısı ise değiĢen ve olgunlaĢan kiĢinin değiĢen sosyal, fiziksel ve psikolojik çevresinde kavramsallaĢtırılan bir bakıĢ açısıdır (Tudge, Gray ve Hogan, 1997, s. 73).

Æevre bilimsel deneyimler ise, geliĢen insan organizması ve onun çevresi yoluyla iki ya da daha fazla çevresel sistemle ya da onların yapısal sistemleri arasındaki sistematik zıtlıkların uyum sürecini araĢtırmaktadır (Bronfenbronner, 1979, s. 36).

Bronfenbronner‘in çalıĢmaları özellikle çevre üzerinedir. Sosyal ve fiziksel çevrenin doğrudan etkilerinin çok önemli olmasına karĢın, bu çevrelerin daha uzak süreçleri (tarihsel, kültürel, sosyal ve çocuk geliĢimini) sadece dolaylı olarak etkileyen çevre Ģartlarını dikkate alınmadığında iyi anlaĢılamadığını ileri sürmektedir. Ġlk yazılarında sadece geliĢim üzerinde çevresel etkilere odaklanmıĢtır (Bubolz ve Sontag, 1993). Bronfenbronner‘in insan geliĢimini ortaya çıkaran çevre bilim üzerindeki ilk yazıları geliĢmekte olan insanın kendisini bulduğu çeĢitli kavramlar bakımından çok geliĢmiĢtir, ancak geliĢmekte olan organizmanın kendisi hakkında söyledikleri çok azdır. 1986‘nın sonunda aile ile geliĢim, dıĢ dünyadan etkilenen aile ya da aileyle geliĢmeler olarak aile

üzerinde ―etkili‖ çeĢitli kavramlar üzerinde durmuĢtur (Tudge, Gray ve Hogan, 1997, s. 88).

Ancak görünüĢte geliĢime dolaylı olan yaklaĢım gerçekten daha belirgindir. Bronfenbrenner‘in insan geliĢimi teorisi, geliĢimin süreklilik durumudur. Bu durum tüm teorilerin içinde bir doğruluk taĢımaktadır. Sadece Piaget‘in kitaplarına dayanarak yeterli bilgiyi vermemekte, bu noktada yarım asır boyunca geliĢtirilmiĢ teorileri basitçe uygulamak pek mümkün görünmemektedir. Örneğin Vygotsky, sadece on yıldan biraz uzun bir sürede aktif olarak psikolojiyle uğraĢmıĢtır fakat üç farklı aĢama tanımlanabilmiĢtir ve bilim insanları Vygotsky‘nin teorisini tanımlarken bunlar arasında seçim yapmak zorunda kalmaktadırlar (Tudge ve Scrimsher, 2003). Fakat Bronfenbrenner oldukça özdüĢünümsel bir kuramcıdır ve teorisinin değiĢen doğasını mantıklı ve sık bir Ģekilde not etmiĢtir. Örneğin bir çalıĢmasında ― 1979‘daki tekyazımda (monograf) öne sürdüğüm bazı kavramları -piĢman olduğum hatta feragat ettiğim Ģeylerin yanı sıra- tekrar değerlendirdiğim, düzelttiğim ve temdit ettiğim gizli bir ajanda tutmaktayım ‖ ifadesini kullanmıĢtır (Bronfenbrenner, 1989, s. 187). 1999‘ da yazdığı bölümü yeniden değerlendirme konusunda fazlasıyla açıktır. Yazdığı bölümleri iki aĢamaya bölmenin faydalı olacağını, ilkinin Ġnsan GeliĢiminde Ekoloji (Bronfenbrenner, 1979) ikincisinin ise, orijinal modeli soruya dönüĢtüren bir makale serisi olarak nitelendirilebilir olduğunu belirtmiĢtir (Tudge vd, 2009, s. 4). Ġlk baĢtaki kuramlaĢtırması içeriği (en bilinen kavramlar olan mikrosistem, mesosistem, eksosistem ve makrosistem) en yüksek mevkiye taĢımıĢtır. Oysaki daha sonra kiĢinin kendi geliĢiminde oynadığı rolü önemsemediği ve içeriğe çok fazla odaklandığı için özeleĢtiride bulunmuĢtur (Bronfenbrenner, 1989). Düzenlemede katılımcı tarafından amaçlanan ya da bir anlama sahip olarak algılanan ve devam eden davranıĢ sürecinin kendi ivmesi olan kiĢiye ait faaliyetler, çevre bilimsel deneyler, çevre bilimsel geçerlilik ve çevre bilimsel geçiĢler gibi ilginç kavramlara ilk çalıĢmalarında yer vermiĢtir, ancak bunların hemen hemen hepsi daha sonraki çalıĢmalarında ortadan kaybolmuĢtur (Bronfenbrenner, 1977, 1979).

Yine de Bronfenbrenner (1989, 1999) teorisinin 1977 ve 1979 hallerinin değiĢtiğini, düzeltildiğini ve temdit edildiğini iddia etse de, teorisi her zaman (ve çok açık bir Ģekilde) çevre bilimi içermektedir ve insan-çevre kavramlarının birbiriyle bağlantısını vurgulamaktadır (Tudge, Gray ve Hogan, 1997).

Hiçbir teori bağlantılı yazısında hatta ilkinde bile sadece kavramsal faktörlere odaklanmamıĢtır. Ġlk yazılarından sonra değiĢen en önemli Ģey insan geliĢiminde

süreçlerdir. 1980‘lerde (Bronfenbrenner, 1988; Bronfenbrenner ve Crouter, 1983) yazılan bazı bölümlerde ―süreç‖ le veya çevreyle ilgili bazı durumları (örneğin; kültürel ya da sosyal sınıflar) ya da bireysel durumları (mesela cinsiyet) açıklamaya yer vermiĢtir. Ancak 1990‘lardaki çalıĢmalarında yakınsal süreç geliĢimde anahtar öğe olarak karĢımıza çıkmaktadır (Bronfenbrenner, 1994, 1995, 1999‘dan aktaran Togde vd, 2009, Bronfenbrenner ve Ceci, 1994; Bronfenbrenner ve Morris, 1998). Aynı zamanda o tarihten itibaren Süreç- Birey- Æevre- Zaman modeli (kısaca PPCT) Bronfenbrenner teorisinin özü olmuĢtur (Bronfenbrenner, 2005; Bronfenbrenner ve Evans, 2000; Bronfenbrenner ve Morris, 2006).

Bilim insanları, araĢtırmalarının temeli olarak teorinin ilk halini kullanmayı veya teorinin geliĢmiĢ halindeki yalnızca bazı temel kavramları kullanmayı seçebilmektedirler. Fakat her iki durumda da kullanılan bölümler açık bir Ģekilde ortaya konmalıdır. ÆalıĢmanın yazarı teorinin belirli parçalarını yazmak yerine yalnızca ―Bronfenbrenner‘in çevre bilim teorisi‖ ya da ―Bronfenbrenner‘in biyoekolojik modeli‖ yazacak olduğunda ne alan ne de teori iyi bir biçimde sunulmuĢ olacaktır. Bu yüzyılın ilk on yılında yazılmıĢ olan çalıĢmalarda kavramsal tutarsızlıklar görülmektedir (Tudge vd, 2009).

a. Ekolojik Modellerin GeliĢimi

Bir çalıĢmayı iletirken ya da rapor ederken teorinin açık olmasının faydası, belirli bir teorinin anlaĢılabilirliğini arttırmaktır. Öte yandan deneysel bir çalıĢma dayandığı teoriyi uygun bir biçimde göstermemekte, bu da iki temel hataya sebep olmaktadır. Bunlardan birincisi öğrencileri ve araĢtırmacıları, teorinin içeriği ve teoride yer alan savlar konusunda yanlıĢ yönlendirmektir. Bu da hatalı buluĢsal bir duruma neden olmaktadır. Ġkincisi ise teoriyi uygun bir Ģekilde test etmeyi önlemesidir. Bu yüzden kullanıĢlı düzenlemeler yapılamaz (Tudge vd, 2009).

Bronfenbrenner‘in çevrebilim paradigması ilk olarak 1970‘lerde tanıtılmıĢtır. Ardından psikologlar tarafından yürütülen birçok araĢtırmanın sınırlı alanlarına tepki gösterilmiĢtir. Sınırlama ve tepkilerin her ikisinin de doğası o dönemlerde resmi olarak geliĢtirme olan çevre bilimi tarafından sık sık anlatılan Ģu açıklamada iletilmiĢtir; ― geliĢim psikolojisinin birçok kısacık olası zaman dönemleri için yabancı yetiĢkinlerle farklı durumlarda çocukların davranıĢlarındaki değiĢikliğin bilimi olduğu söylenebilir‖ (Bronfenbrenner, 1977).

Bronfenbrenner (1977) kavramsal ve temel sağlamada ve istenilen yönde, alan hareketi için teĢvik sağlamada kullanıĢlı olan, kullanıma hazır bir yapı sunmuĢtur. Aynı dönemde, Bronfenbrenner çocuklar, aile politikaları ve eğitim uygulamaları için ilgi çekici etkisi olan çevrebilim yaklaĢımını gösteren iki rapor yayınlamıĢtır. O yıllar içerisinde, çevrebilimsel açıdan bilgisi olan araĢtırmalara nadiren rastlanmaktaydı. 1986 yılında Bronfenbrenner Ģunları belirtmiĢtir.

Gerçek hayatta düzenlenen çocuk ve yetiĢkin çalıĢmaları, Avrupa ve Amerika‘daki insan geliĢimi alanındaki araĢtırma yazılarında artık sıradanlaĢmıĢtır. Ġnanıyorum ki bu bilimsel geliĢme benim yazılarımdan dolayı çok değil, ama oldukça yakın bir zamanda, benim yayınladığım, zamanı gelen düĢüncelerin kavramlarından dolayı yer alacaktır (Bronfenbrenner, 1994).

Aynı zamanda Bronfenbrenner kuramsal paradigmanın geliĢimi üzerindeki çalıĢmalarına devam etmiĢtir. En son ―yeniden formüle edilmiĢ olan‖ olarak açıklandığı gibi yaygın çevrebilim modelinin özeti aĢağıda olduğu gibidir.

b. Yaygın Æevrebilim Modeli

Özellikleri tanımlanan model, belirtilen iki önerme, örnek gösterilen araĢtırmaların ikisi tarafından izlenmektedir.

Önerme 1‘in aĢamaları, özellikle erken evrede ve hayat boyunca büyük ölçüde, insan geliĢimi eylem ve geliĢmekte olan biyopsikolojik insan organizması ve yakın çevresindeki semboller, nesneler, kiĢiler arasındaki karĢılıklı etkileĢim giderek daha karmaĢık bir yer edinmektedir. Etkili olması için, etkileĢimin uzun zaman süreleri boyunca oldukça düzenli olarak gerçekleĢmesi gerekmektedir. Yakın çevredeki etkileĢimin bu tür kalıcı Ģekilleri proksimal süreçler olarak adlandırılmaktadır. Proksimal süreçlerin kalıcı desenlerine ait örnekler, ebeveyn-çocuk, çocuk-çocuk etkinliklerinde, tek baĢına ya da grup oyunlarında, okumada, yeni becerilerin öğrenilmesinde, çalıĢmada, bedensel etkinliklerde ve karmaĢık görevlerde gösterilen performanslarda bulunmaktadır (Bronfenbrenner, 1999, s. 5).

Ġkinci tanımlanmıĢ özellik, üçlü kaynak olan bu dinamik güçleri belirlemektedir. ġekil, güç ve içerik olan ikinci önerme aĢaması ve proksimal süreçlerin yönü, geliĢmekte olan kiĢinin ortak bir fonksiyonu olarak üzerinde düĢünülen geliĢimsel sonuçların doğası ve bu süreçte yer almıĢ olan geliĢimsel sistematik farklılıklar da etkili olmaktadır (Bronfenbrenner, 1999, s. 5).

1.ve 2. önerme teorik olarak birbirine bağlı ve deneysel teste tabidir. Onların eĢzamanlı araĢtırma izni olan çizilen araĢtırma modeli, süreç-kişi-durum modeli olarak adlandırılmaktadır. Proksimal süreçte, zaman içinde anne- bebek arasındaki etkileĢim

geliĢimsel sonucun en güçlü belirleyicidir. Ġyi bir anne müdahalesi çocuk tarafından sergilenen davranıĢsal bir bozulmanın dayanıklılığının azaldığını göstermektedir. Ayrıca, 2. süreçte öngörüldüğü gibi sürecin çevresel bağlamının ve kiĢisel özelliklerin bir fonksiyonu olarak sistematik olarak değiĢmektedir. Proksimal sürecin azalan yaygın etkileri ya da geliĢimsel sonuçları, çevresel farklılıklara karĢı koruma; özellikle düĢük seviyedeki anne çocuk etkileĢiminde, daha küçük hale gelen problem davranıĢlardaki sosyal sınıf farklarında korumacı olduğu belirtmektedir (Bronfenbrenner, 1994).

Süreçlerde yer alan çevrenin geliĢimsel önemi hafife alınmamalıdır. Kavramsal süreçlerin sonraki fiziksel geliĢimlerde önemli etkileri olabilmektedir (Bronfenbrenner, 1999, s. 10). Ne yazık ki, yoksul bölgelerdeki proksimal sürecin büyük geliĢimsel etkilerinin, çevrebilim modeli bakıĢ açısından sadece, öncelikle çocukluk döneminde geliĢimsel fonksiyon bozukluklarını göstermesi beklenebilmektedir. GeliĢimsel yeterliliği yansıtan bir sonuç için (zihinsel yetenek, akademik baĢarı, sosyal beceriler ) proksimal süreç, yaĢam süreci boyunca sabit çevreleri daha avantajlı ve daha büyük etkiye sahip olarak farz edilmektedir (Bronfenbrenner, 1994, s. 38).

c. GeliĢimsel Bağlam Olarak Æevre

Lewins‘in psikolojik alandaki teorisinin temeline göre, çevrebilimsel çevre Rus bebekleri gibi her biri bir diğerinin içinde olan, iç içe bir yapı seti olarak tasarlanmıĢtır. En içten dıĢa doğru hareket eden bu model, mikro sistem, mezo sistem, ekzo sistem, makro sistem ve krono sistemler olarak açıklanmaktadır (Bronfenbrenner, 1994).

c.1.Mikro Sistemler

Mikro sistem özellikle fiziksel ve materyal özellikleriyle yapılan düzenlemelerde geliĢmekte olan kiĢi tarafından rollerin, kiĢiler arası iliĢkilerin ve etkinlik modellerinin deneyimlenmesidir ( Bronfenbronner, 1979, s. 22).

Mikro sistem, sosyal roller ve geliĢmekte olan kiĢinin özellikle fiziksel ve sosyal olarak kiĢiler arası iliĢki deneyimleri, belirli bir yüz yüze ortamda, izin, davet, devamlı kısıtlı sorumluluklarda, süreçsel olarak daha karmaĢık etkileĢimlerde ve en yakın çevredeki etkinlikler olan sembolik özellikleri içeren modelleridir (Bronfenbrenner, 1994). Bronfenbrenner‘e göre geliĢimin biyoekolojik modelinde tanımın iki bileĢeni sistematik olarak farklılaĢtırılmıĢtır. Özellikle, rol beklentilerinin dıĢ dünya tarafından belirlendiği görülmektedir. Rol beklentilerindeki değiĢimler genellikle davranıĢta uygun değiĢikliklere yol göstermektedirler. Zaman devam ettiği takdirde davranıĢta değiĢiklik meydana

gelmektedir. Bu nedenle rol beklentileri çevrede dinamik özellikler oluĢturmaktadırlar, değiĢtirildiğinde sonraki geliĢim için anlamlı sonuçlara sahip olacaktırlar (Bronfenbrenner, 1999).

Üretmek ve devam eden geliĢim için çalıĢan proksimal süreç yakın çevre olan mikro sistemdir. Ancak tanımda görüldüğü üzere, mikro sistemin yapısı ve anlamı ile güçleri bağlıdır. Belirli hipotezler bu anlam ve yapının doğası ile iliĢkilidir, Ģimdiye kadarki araĢtırma delilleri Bronfenbronner‘in çalıĢmalarında belgelendirdiklerine dayanmaktadır. Proksimal süreçle iliĢkili pek çok araĢtırma aileye odaklanmaktadır, tümü okul ve sınıf gibi diğer geliĢimsel düzenleme anahtarları ile çok az ilgilidir. Bu bakımdan bir istisna Stevenson ve arkadaĢlarının çalıĢmasıdır (Stevenson ve Stegler, 1992).

c.2.Mezo Sistemler

Mezo sistem geliĢmekte olan kiĢiyi (çocuk için okul, ev içindeki iliĢkiler, akran komĢu grupları ve yetiĢkinler için aile içinde, sosyal hayatta ve çalıĢma hayatı arasındaki iliĢki) içeren daha fazla düzenleme ve bağlantılar arasında yer alan bir süreçtir. Diğer bir deyiĢle mezo sistem mikro sistemin bir alt sistemidir (Bronfenbrenner, 1994, 1979, s. 25 ).

Epstein‘in (1983) iletiĢim ve kural koyan ebeveyn ve öğretmenlerin katılımları olan iletiĢimin iki yolunun geliĢim üzerindeki etkileri alanındaki çalıĢması mezo sisteme bir örnektir. Ġlkokul öğrencilerinin sınıftaki ortak ilgileri sadece ortaya koyulan büyük giriĢimlerde ve liseye gittikten sonraki bağımsızlıklarında değil, ileri sınıflarda da yüksek olarak bulunmuĢtur. Aile ve okul sürecinin etkilerinin, sosyo-ekonomik düzey ya da sınıf gibi niteliklerden daha büyüktür (Akt, s. Bronfenbrenner, 1994).

c.3.Ekzo Sistemler

Ekzo sistem geliĢmekte olan kiĢinin aktif olarak katılmadığı, bir ya da daha fazla düzenlemeye değinmektedir (Bronfenbrenner, 1979).

Æocuk için ev ve ebeveynin çalıĢma alanı arasındaki iliĢki, ebeveynler için ev ve akran oldukları komĢu grubu örneklerindeki geliĢmekte olan kiĢinin yakın çevresindeki hayatına dolaylı olarak etki eden süreçlerden oluĢmaktadır. Özellikler 1980‘lerin baĢında, araĢtırmalar çocuk geliĢiminde, gençlerin dolaylı olarak ailesinde, okul ve akran grubu üzerinde etkisi olan üç ekzo sisteme odaklanmıĢtır. Bunlar ebeveynin çalıĢma ortamı, ailenin sosyal bağlantıları, komĢuluk iliĢkileri alanlarıdır (Bronfenbrenner, 1994).

c.4.Makro Sistemler

Makro sistem mikro, mezo ve ekzo sistemlerin belirli bir kültür ya da alt kültür, inanç sistemlerinin belirli bir örneği ile bilginin bölümleri, malzeme kaynakları, gelenekler, yaĢam tarzı, yapıların imkânları, tehlikeler ve her bir geniĢ sistemde gölümü olan hayatın gidiĢatındaki seçenekler gibi özelliklerini kapsayıcı bir modeldir. Makro sistem özellikle kültür ya da alt kültür için toplumsal plan olabilmektedir. Bu açık ve kesin ifade noktaları basit sınıf ve kültür etiketlerinin ötesinde, eninde sonunda mikro sistemde meydana gelen özel koĢullar ve süreçlere etki eden makro sistem düzeyindeki daha özel psikolojik ve sosyal karakterlerin tanımını gerektirmektedir (Bronfenbrenner, 1994).

Makrosistem diğer bütün sistemleri ve etkileri (etkilenilenleri) kapsamaktadır. Belirli bir kültürel grup aynı değerler bütününü paylaĢabilir ancak, herhangi belirli bir değer sistemi içinde geliĢen bir insan üzerinde herhangi bir etkiye sahip olmak için bireyin yer aldığı bir ya da birden fazla mikrosistem olmak zorundadır (Tudge vd, 2009).

c.5.Krono Sistemler

Son sistem parametresi üç bölümdeki çevreye uzanmaktadır. Geleneksel olan insan geliĢim çalıĢması, zamanın geçiĢi kronolojik yaĢla eĢ anlamlı olarak iĢlenmektedir. 1970‘lerin baĢından bu yana, artan sayıdaki araĢtırmacılar o dönemlerde görünen, sadece insan geliĢiminin görünümü üzerinde değil hayat Ģartları üzerinde, tarihsel sürecin içinde çevrenin etrafındaki niteliklerde de araĢtırma modelini çizmek için çalıĢmıĢtır. Krono sistem, değiĢikliği ya da dönemiyle bağdaĢan insan özellikleri ve kiĢinin hayatı olan çevreyi (aile yapısındaki hayat Ģartlarının değiĢimi, sosyo-ekonomik düzeyi, iĢsizlik, ikamet edilen çevre, günlük hayattaki beceriler ve yoğunluk gibi) kapsamaktadır (Bronfenbrenner, 1994).

Elder‘ın (1974) Æocukların Büyük Depresyonu adlı büyük çalıĢmasında krono sistemin planlanmasında mükemmel örnekler bulunmuĢtur. %35‘e eriĢemeyen ya da 1930‘ların Büyük Depresyonu ‘nu aĢan sonuçlar olarak gelir kaybı temelinde, ailenin farklılaĢması Ģeklindeki farklı grupların karĢılaĢtırıldığı çalıĢmaları içermektedir. Mevcut boylamsal çalıĢma çocuklar, ergenler ve yetiĢkinlik sayesinde geliĢimsel sonuçları mümkün kılmıĢtır. Ayrıca, gerçek Ģudur ki bir örnekteki sekiz yıl önce doğmuĢ çocuklardan, izin alınan halen küçük olan, ailesinin ekonomisinden mahrum bırakılmıĢ gençlere- ergenlere bu mahrumiyetin Depresyon üzerindeki etkisi karĢılaĢtırılmıĢtır. Bu iki grubun sonuçları dramatik bir zıtlık sunmaktadır. Paradokssal olarak Depresyon yıllarında ergen olan

çocukların, özellikle orta sınıfta ailesinin ekonomisinden mahrum bırakılmanın daha sonraki geliĢimlerinde yararlı etkilere sahip olduğu görülmektedir. Sosyo-ekonomik düzey olarak ön depresyondakiler, sıkı anlamda kariyer hedefleri olan ve daha büyük hedefleri olan yoksun erkek çocuklarla karĢılaĢtırılmıĢtır. Mahrum bırakılmıĢ ailelerin kız ve erkek çocukları kendileri ve sosyal standartlar bakımından hayatta büyük bir tatmine ulaĢmaktadırlar. Orta sınıf geçmiĢi olan ergenler için daha belirgin olmasına rağmen, bu olumlu sonuçlar, onların düĢük sınıf benzerlerinde dahi belirgindir. Elder‘ın ilgili olduğu araĢtırmada avantajlı geliĢimsel eğride neyin kritik etken olduğunu tanımlamak için kendisinin izin verdiği gözlem ve araĢtırma analizi tutanaklarında, yeni roller ve sorumluluklar edinen ergenlerin hem ev içinde hem ev dıĢında, ortak hedef edinmeye karĢı birlikte çalıĢma ve aileyi bunun dıĢında tutmasını kapsayan, seferber edilen ailenin insan kaynaklarında ekonomik güvenlik güçlerinin kaybı, dikkati çekmektedir. Bu örnek giriĢkenlik, sorumluluk ve iĢbirliğinde etkili bir alıĢtırma sağlamaktadır (Elder, 1974). d. Æevrebilim BakıĢ Açısında Genetik Miras

Æevre bilim paradigmasının güncel en son ilavesi insan geliĢiminde genetiğin yeniden kavramsallaĢtırılmasını içermektedir. Bazı davranıĢ genetiğindeki ―varyans yüzdesi‖ model istihdamı altında kurulmuĢ olan varsayımların anahtarı soruların ve cevapların içerisinde adlandırılan yeni bir ifadedir. Özellikle, birleĢtirmeye ek olarak sistem Ģartlarında çevre kavramsallaĢtırmasının belirgin olarak ölçülmesi, katkı sağlamayan, genetik ortamların etkileĢimindeki birbirine bağlı etkileri, fenotipler içinde dönüĢtürülen kalıtımsal yapılar içinde deneysel olarak değerlendirilebilen mekanizmalar olarak proksimal sürecin ―biyoekolojik‖ model içine konması önerilmektedir. Özellikle araĢtırma bulgularında, proksimal sürecin önemine ve oluĢturdukların çevrenin kalitesine doğrudan iĢlev olarak, onların uçlarda olan katılımlarının ve verimli değerlerinin ikisinin de potansiyeli kayda değer bir Ģekilde Ģimdiye kadar bildirilen araĢtırmalardan çok daha büyük ölçüde yüksek katılım gösterebileceği tasarlanmaktadır (Bronfenbrenner, 1994).

Eğer bu biyoekolojik model deneysel testlerle sürdürülebilirse, bu durum birçok insanın geliĢimsel anlamlılık için potansiyel bir genetiğe sahip olduğu anlamına gelebilir. Bunların da ötesinde bu insanlar açıkça görülmektedir. Bu tür yayınlanmamıĢ potansiyeller sosyal politikalar ve programlar tarafından ortaya çıkarılmıĢ olabilir. Programlar, çevre düzenlemelerindeki değiĢmezliği sağlayan proksimal süreçlere maruz kalmayı arttırmaktadır. Æevre düzenlemelerinde sağlanan kaynaklar ise, en üst düzeyde etkili olan süreçleri etkinleĢtirmektedir. ġüphesiz ki, Ģimdiye kadar herhangi bir geçerliliği olmayan

çevre bilim paradigmasına son eklentiler bir anlam göstermemiĢtir. Aslında, araĢtırmacıların amacı, hipotez eksiksiz olarak oluĢturulursa bunu en iyi Ģekilde sunmaktır. Æevre bilim yaklaĢımının birincil bilimsel hedefi, cevaplar iddia etmek değil, ilaveler sayesinde teorik bir alt yapı sağlamak, süreci ve insan geliĢiminin gidiĢatının Ģekli olan Ģartları keĢfederken süreçte ilerlemeye liderlik etmektir. Ayrıca bilimsel hedefin arkasında insanların yaygın umutları yatmaktadır (Bronfenbrenner, 1994).

Bronfenbrenner‘in biyoekolojik teorisinin uygulanıĢını değerlendirildiğinde, Biyoekolojik teorinin ―olgunlaĢmıĢ‖ halini; 1990‘larin ortasından itibaren, Süreç- Birey-Æevre- Zaman (Process-Person-Context-Time) modelinin merkezinde yakınsal sürece odaklanarak tanımlanmıĢ olduğu sonucuna ulaĢılmaktadır. 21. Yüzyılın baĢlarında yapılan, tümü Bronfenbrenner‘in teorisini temel alan araĢtırmalarda görülen tutarsızlıklar, bu araĢtırmaların Bronfenbrenner‘in modelini yeniden yapılandırmadan önceki, 1970‘lerden ya da 1980‘lerden diğerleri ise 1990‘lardan alınmıĢ olan çalıĢmalar olduğu görülmektedir. Teorinin tamamlanmıĢ hali, aĢağıda açıklanacak olan dört kavramla -Süreç-Birey-Æevre-