• Sonuç bulunamadı

IV. HALK BĠLGĠSĠ ÖRNEKLERĠ

IV.3. Halk Botaniği

Ġnsanlar geçmiĢten günümüze coğrafyalara göre farklı olmak üzere birçok bitki çeĢiti yetiĢtirmiĢtir. Bunların bazılarından yiyecek yapımından faydalanırken bazılarından da giyecek veya yakacak yapımında yararlanmıĢ ve hayatını idame ettirmek için daima bitkilere gereksinim duymuĢtur.

Romanlarında mekân olarak özellikle de bitki varlığının yoğun olduğu kırsal kesimi kullanan Kemal BilbaĢar ağaç, çiçek ve çeĢitli bitkilerin isimlerini bazen

115

anlatımı güçlendirmek bazen de dekoratif zenginlik kazandırmak amacıyla kullanmıĢ bazen de bu bitkilerin özelliklerini aktarmıĢtır.

Anadolu coğrafyasında yetiĢen ceviz, ahlat, dut, çam, bıttım, meĢe, ardıç, gürgen, kayın, kestane, kavak, zeytin ağaçları yazarımızın romanlarında kendilerine sıklıkla yer bulmuĢtur:

"...Ġki büyük ceviz ağacının gölgesinde elli kadar kadın, kız, çocuk oturmuĢlar. Türkü söyleyerek yeĢil tütün yapraklarını iplere diziyorlar." (ATG, 2015: 24).

"...Yukarıdüz'e vardığımızda bıtım ağaçlarında yemlenen bir karga sürüsü havalandı, haykırıĢtı." (C, 2016: 37).

"...Etrafı çam ağaçlarıyla sarılmıĢ çimenlik alanın bir yanında küçük kulübelerle büyük bir barınak, onun sağında solunda da birer ahır göze çarpıyordu." (KD, 2015: 81).

"...Görevliler, ormandan meĢe ağacı söküp getirmiĢler, alanın etrafı parmaklıkla çevrili kutsal yerine dikmiĢler, ağacın dallarını yukarı doğru kaldırıp kuru otlarla sarıp bağlamıĢlardı." (KD, 2015: 82).

"...Yağmur görmüĢ yaprak yeĢiliyle aydınlanan kayın, gürgen, çam ve ardıç ormanlarıyla kaplı vadinin iki yamacı arasında keskin renkli bir ebemkuĢağı belirdi." (KD, 2015: 93).

"...MeĢe, kestane ağaçlarıyla örtülü yüksek dağlar çevirmiĢtir bu ovayı." (YG, 2015: 9).

"...ġoseden ayrıldı, dağ yoluna saptı. Ahmet sarı çiçeklerle bezenmiĢ fundalar arasında bir kayboluyor, bir görünüyordu. Yukarılardaki iri çam ağaçlarından esip gelen rüzgâr reçine kokuyordu, serindi." (YG, 2015: 151).

"...Sırta çıkmıĢlardı, çam dalları arasından küçük gölün atlas parıltısı görünüyordu." (YG, 2015: 467).

"...Kasabayı, ahlattan baĢka ağaç yetiĢmeyen ovaya, sarp dönemeçli taĢtan yapılmıĢ bir köprü bağlar." (YK, 2016: 7).

"...AĢağıda esen rüzgâr, kekik kokuları getiriyor, çamları hıĢırdatıyordu." (YK, 2016: 130).

"...Evlerin arasından, kıyısında sağlıklı kavak ağaçları yükselen durgun bir ırmak görünüyordu." (ZN, 2015: 58).

"…DövüĢecek yiğitler Yukarıdüz‟ün bir yanını kaplayan bıtım ağaçları dibine sıralanırdı." (C, 2016: 37).

"…Durmadan altına gevenenler, kuru çam dalları sürerlerdi." (C, 2016: 180).

"…Büyük bir ahlat ağacına rastlamıĢ." (ATG, 2015: 20).

"…Çamlarla örtülü sırtta Ģirin bir dağ köyü göründü." (ATG, 2015: 64). "…Burası çok güzel bir yerdi doğrusu. Kaynağın gerisinde fundalarla örtülü kayalık bir sırt yükseliyordu." (ATG, 2015: 64).

116

"…Kadınlar, çocuklar da var burada çalıĢanlar arasında… Bir zeytinliğin sınırındaki fundalığı köklüyorlar." (ATG, 2015: 153).

"…Geri dönüyorum. Fundalık içindeki bir top karaçam tutuĢmuĢ, gökyüzü kıpkızıl kesilmiĢ. Her taraf gündüz gibi aydınlanmıĢ. Kozalaklar birer kan damlası gibi sağa sola sıçrıyor. Çam yaprakları uzunca kıvılcımlar halinde gökyüzüne doğru uçuĢuyor." (ATG, 2015: 154).

"…Kahvenin karĢısındaki büyük dut ağacı altında ilçe merkezinden gelen parti baĢkanıyla üyeleri, bizim bucağın parti ileri gelenleri nahiye müdürüyle bir masa çevresinde oturuyorlar." (ATG, 2015: 176).

"…Hep birlikte çamlıkların altında dolaĢıp kır çiçekleri topladılar. Dağın çam ve kekik kokan serin havasını ciğerlerine doldurdular." (YK, 2016: 86).

"…Yonca Kız uyuduğu süre otobüs birçok kasabadan geçti, çamlık tepelerden aĢtı. Dönemeçli yollardan, yamaçları zeytin, incir ağaçlarıyla bezenmiĢ vadilere indi." (YK, 2016: 26-27).

"…Müezzinoğlu‟nun Gülbucağı‟na bakan köĢkü, ceviz ağaçlarının kuytuluğunda bir Ģato gibi yükselir." (YG, 2015: 12).

"…Ah, bu dut ağaçlarının gölgesinde, bozulmuĢ “ben”den kurtulan toprağın tadını, hazlarını bana geri verecek olan eski “ben”e mi kavuĢuyordum." (DÇ, 2013: 94).

"…DönüĢte, çamların arasından inerken Çentikli‟nin alt yoldan hayvanla Dölyunağı‟na çıktığını gördüler." (YG, 2015: 240).

Yazarımızın romanlarında karĢılaĢtığımız diğer bitkiler ve bunların yer aldığı kısımlar aĢağıda verilmiĢtir:

"...Pencereyi gölgeleyen yediveren gülünden beĢ-altı gonca ile az açılmıĢ yedi-sekiz gül kesti, aĢağıdaki yeĢilliğe attı, sonra kendisi de hızla indi aĢağıya. Çiçekleri peçete içine toplayıp bağladı, geldiği gibi koĢarak otelin yolunu tuttu." (B, 2015: 109).

"...Kimimiz çeltik tarlasının batagıynan, kimimiz karlı dağın kurduynan, kimimiz Osmanlı'nın zaptiyesiynen boğuĢurduk." (C, 2016: 12).

"...Buralardan gitmeliydim. Boru sesi duyulmayan, kumanda edilmeyen, nöbet tutulmayan, kekik kokulu dağlarıma kavuĢmalıydım." (C, 2016: 64).

"...ġimdiyse içerisini sanki ılık bir bahar havası doldurmuĢtu, her yan kekik, papatya kokuyordu." (KD, 2015: 61).

"...Pınar, çayır düzlüğün dere tarafında, yaban sarmaĢıklar böğürtlenlerle kaplı bir kayanın dibinden kaynıyordu." (KD, 2015: 334).

"...Kızlar devetabanı kökü, mantar aradıklarından düz bir yol izlemiyorlar, sağa sola sapıyorlardı." (KD, 2015: 335).

"...Obada her kulun nasıl iĢ tutacağını, nerelere arpa buğday, nerelere gılgıl darısı ekileceğini kestirir, malımızı ekinimizi çoğaltmaya tedbir söylerdi." (M, 2008: 333-334).

"...Avluya bakan pencerelerin kalın demir parmaklıklarını sarmaĢıklar örtmüĢtü." (YG, 2015: 92).

117

"...Ahmet çeltik tarlaları arasında ırmak kıyısını izleyen yolda ilerliyordu." (YG, 2015: 150).

"...Sonra hayvanların kıl torbalarını otla, akasya yapraklarıyla doldurma yarıĢına girerdik." (ZN, 2015: 77).

"…Taraçadan bahçeye inen merdivenlerin iki yanı top top yaprak kümeleriyle gölgeliydi. Bunlar belki sarmaĢık, belki de hanımeliydiler." (ATG, 2015: 173).

"…Beyaz zambaklar, etrafına sıralanmıĢ nadir yapraklarla pek zarifti." (DÇ, 2013: 47).

"…Ġstasyon Caddesi‟ndeki yoğurtçuya dar bir sokaktan çıkılırdı. Sokağın çıkıĢ yanında iki akasya ağçacı vardı." (ZN, 2015: 75).

"…Servilerin karanlık yeĢili, yağmur görmüĢ bir yaprak yeĢili gibi içime aydınlıklar dolduruyordu." (DÇ, 2013: 131).

"…Yabangülleriyle böğürtlenlerin kucaklaĢtığı kuytuluğu beğendi, oraya gizlendi. Böğürtlenlerin dibinde bir hıĢırtı oldu." (BOAD, 2013: 32).

"…Henüz kapanmayan gündüzsafalarının hunisi içine girip çıkar balarılarını gözüne kestirdi. Ġçinde arı bulunan çiçeğin ağzını eline sokturmadan dürüyor, koparıp kutuya atıyordu." (BOAD, 2013: 79).

"…Tepeye tırmandılar. Servilerin dibinde Güllü durdu, “Siz accık eylenin burda,” dedi." (BOAD, 2013: 134).