• Sonuç bulunamadı

Boşanma, evli çiftlerden birinin ya da her ikisin isteğiyle evliliğin sona erdirilmesi işlemidir. İlahi dinlerde evliliğin devamı esastır. Bu sebeple teferruatta bazı farklıklılar olsa da semavî dinlerin hiçbiri boşanmayı hoş karşılamamıştır. İslâmiyet, boşanmayı bir hak olarak görmekle birlikte bu durumu “helallerin en sevimsizi”871 olarak tanımlamaktadır. Ortodoks mezhebinde, bazı şartlara bağlı olmak kaydıyla boşanmaya izin verilmiştir872. Katolik kilisesi ise boşanmayı yasaklamıştır873.

İslâm dininde evlenme teşvik edilmiş, aile huzurunun sağlanması ve devamı için eşlere karşılıklı yükümlülükler verilmiştir. İslâm’da evliliğin sürekliliği esastır. Ancak bütün çabalara rağmen taraflardan biri veya her ikisi için evliliği devam ettirme imkânı

867 Karataş, Ali İhsan, Mahkeme Sicillerine Göre XVIII. Yüzyılda Bursa’da Gayrimüslimler, UÜSBE, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Bursa 2005 s. 47.

868 Kurt, age, s. 92.

869 Demirel, agm, s. 952.

870 Bkz. Demirel, Ö.-Gürbüz, A.-Taş, M., “Osmanlılarda Ailenin Demografik Yapısı”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, Ankara 1992, I, 108.

871 Sünen-i İbn-i Mâce Tercemesi ve Şerhi, çev. Haydar Hatipoğlu, Talak, V, 2018.

872 Tümer, Günay-Küçük, Abdurrahman, Dinler Tarihi, Ankara 1997, s. 301.

873 Cin, Halil, Eski Hukukumuzda Boşanma, Konya 1988, s.16.

kalmamışsa, hoş karşılanmasa da problemin çözümü için son çare olarak boşanmaya izin verilmiştir. Prensip olarak boşanma yetkisi kocaya ait olmakla birlikte bazı durumlarda kadına da boşanma hakkı tanınmıştır874.

Osmanlı toplumunda görülen boşanmalar talak, muhâlaa ve tefrik olmak üzere üç başlık altında mütalaa edilmektedir. Bunlardan talak, kocanın tek taraflı olarak karısından ayrıldığını beyan etmesiyle gerçekleşen bir boşanma biçimidir. Muhâlaa, kadının bir bedel karşılığında kocasıyla anlaşarak evliliği sona erdirme işlemidir. Tefrik ise hâkim kararıyla gerçekleşen boşanmadır.

İslâm hukukunda boşanma prensip olarak kocaya verilmesine rağmen şer‘iye sicilleri esas alınarak yapılan çalışmalarda muhâlaa türü boşanmaların, diğer boşanma biçimlerinden daha fazla olduğu tespit edilmiştir875. Bu durum Tarsus için de geçerlidir.

Zira incelenen sicillerde Müslüman aileler arasındaki on üç boşanmanın sekizi muhâlaa, dördü talak ve biri de tefrik yöntemiyle gerçekleşmiştir.

Talak türü boşanmalarda mahkeme kararına ihtiyaç yoktur. Kocanın, karısını boşadığını ifade etmesi yeterlidir. Zira talak yöntemiyle boşanmada yetki kocanın iradesi dâhilindedir876. Bu tür boşamalarda erkeğin, boşadığı karısının mehr-i müeccelini ve iddet nafakasını ödemesi gerekir877. Nitekim 21 Temmuz 1896 tarihinde Ali Ağa Köyü’nden Rukiye binti Mahmud, mahkemeye başvurarak daha önce kocası Mehmed b. Hasan’ın kendisini boşadığını belirtmiş, bu sebeple onun zimmetinde bulunan 300 kuruş mehr-i müeccelinin, kadı marifetiyle tahsil edilmesini istemiştir878.

Talak yöntemi ile boşanma bazen bir şarta bağlı olarak da gerçekleşmekteydi.

Genellikle kadınların mağduriyetini önlemek amacıyla başvurulan bu boşanma şeklinde koca, karısını boşamayı belirli bir işi yapma şartına bağlamakta ve söz konusu işi yaptığı takdirde karısını boşamış olmaktaydı. İncelenen siciller arasında rastlanan talak

874 Döndüren, age, s. 603.

875 Jennings, Ronald C., “Divorce in the Ottoman Sharia Court of Ceyprus, 1580-1640”, Studia Islamica, no. 78, (1993), p. 157; Kurt, age, s. 57; Erten, age, s. 113 vd.; Maydaer, Saadet, “Klâsik Dönem Osmanlı Toplumunda Boşanma (Bursa Şer‘iyye Sicillerine Göre)”, UÜİFD, 2007, 16/1, s. 302.

876 Dalgın, Nihat, İslâm Hukukunda Boşanma Yetkisi, Samsun 1999, s. 32.

877 Aktan, Hamza, “İslâm Aile Hukuku”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, Ankara 1992, II, 409.

878 TŞS, 331, 40/45.

türü boşanmalardan birisi bu şekilde vuku bulmuştur. 19 Mart 1890 tarihli bir belgede Kızıl Murad Mahallesi’nden Mehmed b. Mustafa’nın üç sene evvel “bundan böyle bir daha şürb-i arak eder isem taht-ı nikahımda bulunan zevcem Emine benden üç talak ile tatlîk olsun” diyerek şarta bağlı boşama sözünü ifade etmişken üç gün önce içki içmesi nedeniyle boşanmanın gerçekleştiği belirtilmiştir. Bunun üzerine Emine binti Ali, kocasının zimmetinde olan 700 kuruş mehr-i müeccel hakkı ile iddet nafakası ve mesken masraflarıyla (nafaka-i iddet ve meûnet-i süknâ) beraber bir yaşındaki Abdülhamid’in de nafakasını talep etmek için Ahmed Ağa’yı vekil tayin etmiştir879.

Ancak şarta bağlı boşanmalar her zaman kocanın isteği doğrultusunda gerçekleşmeyebilirdi. Örneğin, Ali Fakih Köyü’nden Osman b. Musa, Hacı İsmail b.

Hüseyin ile kardeşi Osman’ın huzurunda, kızgınlık halinde “zevcem Şerife’yi öldürmezsem benden üç talak boş olsun” diyerek onu gıyaben boşamıştır. Hacı İsmail ve kardeşi Osman’ın, durumu Şerife’ye haber vermeleri üzerine Şerife Hâtûn, problemin çözümü için derhal mahkemeye başvurmuştur. 28 Aralık 1852 tarihli oturumda kadı, bu ifadelerle boşanmanın gerçekleşmeyeceğine hükmetmiştir880.

İslâm hukukuna göre talak yoluyla boşanmalarda kocanın herhangi bir boşanma gerekçesi belirtmek zorunda olup olmadığı tartışmalı bir konudur881. Sicillerde bir sebep belirtmeden gerçekleşen boşanmalara rastlanmıştır. Zira yukarıda bahsedilen ve kocası tarafından bu şekilde boşanan Ali Ağa Köyü’nden Rukiye binti Mahmud, mahkemede kocasından bahsederken “zevc-i dâhilem olduğu halde her ne esbâba mebni ise bundan akdem beni tatlîk etmekle” ifadesini kullanmıştır882. Buna göre talak türü boşanmalarda, kocanın herhangi bir sebep belirtme zorunluluğu bulunmadığı, ancak boşanmayı belli bir şarta bağlaması durumunda söz konusu şartın meşru olması gerektiği anlaşılmaktadır.

Hâkim kararıyla gerçekleşen boşanma örneğine ise 22 Aralık 1854 tarihli bir belgede rastlanmıştır. Bu belgeye göre Kara Duvar Köyü’nden Zeynep binti Ahmed,

879 TŞS, 324, 36/71.

880 TŞS, 294, 24/19.

881 Dalgın, age, s. 44-45.

882 TŞS, 331, 40/45.

kocası Kara Mehmed’in “muâmele-i zevciyete kâdir olmaması” sebebiyle nikahın fesh edilmesi için mahkemeye başvurmuş ve kadı boşanma yönünde hüküm vermiştir883.

Araştırma kapsamına giren sicillere göre şarta bağlı talak yoluyla boşanma sebebi, kocanın belirlediği meşru bir şarttır. Muhâlaa yöntemiyle boşanmaların nedeni

“adem-i hüsn-i muâşeret”, “beynimizde şikak vuku‘una binâen”, “beynimizde imtizac olmadığından” vb. ifadelerle belirtilen eşler arasındaki geçimsizlik ve uyuşmazlıktır.

Tefrik türü boşanmada ise kocanın iktidarsızlığı söz konusudur.

Muhâlaa yöntemiyle gerçekleşen boşanmalarda, boşanma talebi kadınlardan gelmekteydi. Bu sebeple bu tür boşanmanın bedelini de onlar ödemekteydiler. Kadınlar, muhâlaa yoluyla boşanmaları durumunda şer‘î hakları olan mehir ve iddet nafakasından vazgeçmekteydiler. 23 Temmuz 1873 tarihinde Tekke Mahallesi’nden Emine binti Kürt Hasan, kocası Bilal ile aralarındaki geçimsizlik nedeniyle iddet nafakası ve mesken masraflarını kendi üzerine almış, ayrıca 150 kuruş mehr-i müeccelinden de feragat ederek muhâlaa yoluyla boşanmıştır884.

Hâkim kararıyla gerçekleşen boşanma örneğinde de boşanma talebi yine kadından gelmiştir. Bu durumda on üç boşanma kaydından dokuzunda, boşanma isteğinin kadınlardan gelmesine bakılırsa, İslâm hukukunun prensip olarak erkeğe verdiği boşanma yetkisinin, en azından bu kayıtlara göre Tarsus’ta pratiğe pek yansımadığı söylenebilir.

Osmanlı toplumundaki gayrimüslimlerin evlenme ve boşanmalarında kendi cemaat mahkemeleri ve din adamları yetkili kılınmıştır885. Nitekim Tarsus Şer‘iye Sicilleri’nde yer alan tarihsiz bir belgede bu hususa atıf yapılmıştır. Söz konusu kayda göre Ermeni Mahallesi’nden Hâtûn binti Manok, vekili Bogos Efendi b. Melkun aracılığıyla mahkemeye başvurarak kendisiyle birlikte biri 7 ve diğeri 5 yaşında iki oğlu ile yine biri 4 yaşında ve diğeri de 2 aylık olan çocuklarını 7 aydan beri evinden kovduğu ve nafaka vermediği gerekçesiyle kocası Protestan milletinden Makineci

883 TŞS, 294, 174/279.

884 TŞS, 309, 39/64.

885 Bozkurt, Gülnihâl, Alman-İngiliz Belgelerinin ve Siyasî Gelişmelerin Işığı Altında Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu (1839-1914), Ankara 1996, s. 14; Ercan, Yavuz, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler Kuruluştan Tanzimat’a Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukuki Durumları, Ankara 2001, s. 203; Kenanoğlu, age, s. 97.

Bogos’u dava etmiştir. Makineci Bogos ise mahkemedeki cevabında davacı ve davalının Hıristiyan olması sebebiyle “bu madde rûhânîmize râci‘ bir mes’eledir, buraca benim işim yokdur” ifadesini kullanmıştır886. Bununla birlikte gayrimüslimlerin, şer‘î mahkemelerde boşanmaları da mümkündü. Nitekim XVIII. yüzyılda Bursa’da bazı gayrimüslimlerin kadı mahkemesine başvurarak talak, muhâlaa ve tefrik yöntemleriyle boşandıkları bilinmektedir887.

İncelenen sicillerde gayrimüslimlerin kadı huzurunda boşandıklarına dair herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Ancak yukarıda bahsedilen belgede boşanma gerekçesi üzerinde durulmuştur. Buna göre Ermeni Mahallesi’nden Manok adlı kadın, vekili Bogos Efendi aracılığıyla kadı mahkemesine başvurarak kendisi ve çocuklarını 7 aydan beri evinden kovduğu ve nafaka vermediği gerekçesiyle kocası Makineci Bogos’tan davacı olmuştur. Davalı Makineci Bogos ise mahkemede “mezbûre fi‘l-i zinâda bulunduğundan dinimizce boşdur” ifadesini kullanmıştır888. Zira Hıristiyanlığa göre zina, boşanma sebebidir889.