• Sonuç bulunamadı

Boşanma Sürecinde Din Psikolojisi ve Dini Başa Çıkma

BÖLÜM 2 - BOŞANMA PSİKOLOJİSİ VE DİNİ BAŞA ÇIKMA

2.2. Dini Başa Çıkma

2.2.5. Boşanma Sürecinde Din Psikolojisi ve Dini Başa Çıkma

Boşanma sürecinde dindarlık, dini temalar, dini duygu ve düşünceler etkindir. Boşanma ile maneviyat ve din arasında yakın bir ilişki ve etkileşim vardır. Birinci bölümde açıklandığı üzere din ve maneviyat boşanmayı etkilemektedir. İnsanlar boşanmalarında dinsel referans ve hassasiyetleri gözetmekte, inançlarına göre hareket etmektedirler. Diğer taraftan boşanma, inancı ve maneviyatı da etkilemektedir. Bireyler bu süreçte dini çıkarımlarda ve değerlendirmelerde bulunmakta, ruhsal anlamda bu süreçte din ve maneviyata yönelmektedirler. Bu süreçte bireyler aktif veya pasif, olumlu veya olumsuz bir şekilde dini başa çıkma davranış ve tutumları sergilemektedirler.

Çoğu insan için henüz boşanma kararı alma aşamasındayken dini ve manevi inançlar etkili olmaya başlamaktadır. Bell ve arkadaşları yaptıkları nitel araştırmada boşanma kararı aşamasında dinin/maneviyatın rolünü araştırmışlardır. Sonuçta katılımcıların

125

çoğunun; boşanmayı ahlaken yanlış buldukları, haklı bir gerekçe bulana kadar ya da adil olduklarını hissedene kadar evliliklerini devam ettirmek için çaba gösterdikleri, boşanma kararı ile dinsel inançları arasında ikilem yaşadıkları, bu süreçte dinsel pratiklere (dua, affedicilik veya kiliseye katılım gibi) başvurdukları ortaya çıkmıştır. Ayrıca boşanma kararı alma sürecinde dini sosyal ilişkilerin de etkili olabildiğini ancak bunda dinsel benzerliklerin ve farklılıkların etkili olduğunu rapor etmişlerdir (Bell, Harris, Crabtree, Allen, & Roberts, 2018, s. 48).

Krumrei, Mahoney ve Pargament, boşanma sürecinde bir tür manevi stresin ortaya çıktığını, ahlaka aykırılık ve dinsel düşünceler boşanma ile oluşan tehdide eklenince boşanmanın daha stresli hale geleceğini ifade etmişlerdir (Krumrei, Mahoney, & Pargament, 2011, s. 974). Aslında boşanma ile birlikte insanlar sadece sosyal bir bağı basitçe çözmüş olmamaktadır, daha derinlerde manevi bağ da kaybedilmiş hissedilebilmektedir. Bu süreçte kişi mahremiyetini kaybettiği duygusuyla insan ilişkilerine özellikle karşı cins ile ilişkilerine meydan okunduğunu, dahası Tanrı ile ilişkisinin de bu yönde bozulduğunu düşünebilmektedir. Yani boşanma bireyin Tanrı ile ilişkisini bozucu yönde etki eden manevi-varoluşsal bir sorun haline gelebilmektedir. Çünkü boşanma krizinin merkezinde sevginin ve güvenin yitirilmesi vardır. Dolayısıyla imanın ve Tanrı ile olan bağın zedelenmesi söz konusudur (Blomquist, 1986, ss. 161-162).

Bu süreçte birey, (Tanrı ile, kendisi ile, çevresi ile) dinsel çatışmalara ve ikilemlere düşebilir, dini cemaate yabancılaşabilir, dini sosyal çevresine karşı mesafe koyabilir, kendisini mensubu olduğu dini topluluktan yardım talep etme noktasında güçlükler içerisinde bulabilir. Bütün bunlar bireyin sadece kendi içsel yaşantısı ile ilgili ortaya çıkmaz, onun kültürel, sosyal ve dini çevresi de onu ve onun dinsel başa çıkma tarzını derinden etkileyebilir (Pargament vd., 1998, s. 80).

Çoğu insan evliliğin sonlanması ile ilgili dinî değerlendirmeler yapmakta ve bu konuda kendi rollerini sorgulamaktadır. Bu süreçte kendini sorumlu hissetmeye bağlı olarak önemli derecede manevî başarısızlık ve dinî suçluluk duygusu yaşanabilmektedir. Örneğin geleneksel dinî nikâh akdini bozarak (zina, terk vs.) ayrılan eş,

126

hükmedilirse daha yoğun olumsuzlukların ortaya çıkabileceği ifade edilmektedir (Mahoney & Tarakeshwar, 2013, ss. 387-388).

Boşanma, manevi yönden bireyleri son derece olumsuz etkileyebildiği gibi sağlıklı bir manevi yaşamı da işlevsiz kılabilecek özelliklere sahiptir. Bireyler ortaya çıkan olumsuzluklar ile manevi yönden mücadele edebilir, bu süreçte inançlarından yardım alabilirler. Ayrıca bir başa çıkma kaynağı olarak inanç, bu süreçte önemli derecede etkin olabilir. Dahası insanlar inançları sayesinde bu olumsuz tabloyu olumluya çevirebilirler. Bazen de bireyler bu süreçte özellikle manevi desteğe ihtiyaç duyabilir (Mahoney, Krumrei, & Pargament, 2008, s. 106). Bu dönemde kişilere yapılacak dini destek, duygusal travmanın etkisini azaltacağı gibi dini rahatlamaya da olanak sağlamaktadır (Weinglass, Kressel, & Deutsch, 1978, s. 76). Bununla ilgili çarpıcı bir örnek aile içi şiddete ve tedavi süreçlerine odaklanan ve aynı zamanda bir terapist olan Abugideiri tarafından paylaşılmıştır;

Latifah, 30 yaşında iki çocuk sahibi Arap kimliğine mensup bir annedir. Depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu sinyalleri sergilediği için terapiye refere edilmiştir. Kocasının evlilik dışı bir ilişkisi olmasına ve soğuk bir kış gecesi onu evden atmış olmasına rağmen boşanma süreci ile ilgili muazzam miktardaki suçluluk duyguları ile ilgili birkaç oturum harcamıştır. Yıllarca ciddi biçimde şiddet görme, oral ve anal sekse zorlanma gibi çeşitli istismar biçimlerine katlanmıştır. Terapist söylediklerine kıymet verdiği ve onunla empati kurabildiği için bu suçluluğu pekiştiren kültürel diyalogları keşfetmiş ve birtakım bilişsel çarpıtmalar tespit etmiştir. Bu bilişsel çarpıtmalar şu şekilde dile getirilmekteydi “Ben aptalım.”, “O, haklıydı ve kimse artık beni istemeyecek.” Sonra bir noktada şöyle demiştir: “Allah beni affedecek midir?” Hafif bir tahammülsüzlük ile birlikte terapist, “Neden dolayı seni affedecek midir? Boşanma helal, istismar haramdır.” şeklinde tepkide bulunmuştur. Latifah şok olmuş görünmektedir. “Gerçekten mi? Boşanma helal midir?” şimdi de şok olma sırası terapistte idi. Geçen bunca zaman içinde Latifah’ın İslam'ın boşanmaya izin verdiğini ve istismar ve aldatmanın İslami boşanma için gerekçe oluşturduğunu bilmeyebileceği terapistin aklına gelmemişti. Maruz kaldığı tinsel mücadele ile başa çıkmak için Latifah’ın ihtiyaç duyduğu şey bu küçücük bilgi parçasıydı fakat şimdiye kadar hiç böylesine yüksek sesle dile getirmemişti. Her ne kadar suçluluk duygusundan tamamen arınmasa da Allah’ın baskıdan kurtulma çabalarını desteklediğini ve boşanmanın barışçıl ve dinsel açıdan onaylanmış bir çözüm olabileceğini kabul etmesi bir ilerleme olarak kaydedilmiştir (Abugideiri, 2015, ss. 323-324).

127

Boşanma süreci manevi anlamda tüm yönleriyle bireyi sarsmakta ve onun dengesini bozmaktadır. Dahası bazı durumlarda manevi bir travmaya dönüşebilmektedir (Mahoney vd., 2008, s. 105). Aslında bu daha çok kişilerin evliliğe ve boşanmaya yüklediği ya da atfettiği manevi değerler ve düşüncelerle ilgilidir. Bu süreçte bireylerin son derece olumsuz manevi değerlendirmelerde/çıkarımlarda bulunabileceği bildirilmiştir. Boşanmanın daha dindarlar için daha az kabul edilebilir bir olay olduğu göz önünde tutulduğunda, evliliğin dağılması, bu aileler için özellikle bir kriz olabilmektedir. Daha dindar yetişkinler ve çocuklar boşanmayı manevî bir başarısızlık olarak deneyimleyebilir ve dinî değerler ile bu olayı yeniden bağdaştırmak için mücadeleye girişebilirler. Nihayetinde boşanmış olan yetişkinlerin ve bu kişilerin çocuklarının; dinî, reddetme olasılıkları daha yüksektir ve dinin sunduğu olumlu psiko-sosyal kaynaklara erişimlerinin daha düşük düzeyde kaldığı ifade edilmektedir (Mahoney & Tarakeshwar, 2013, ss. 374-388).

Klinisyenler tarafından çiftler arasında çatışma meydana geldiğinde Tanrı’yı evlilik sistemine nasıl entegre ettikleri incelenmiştir. Buna göre; boşanma sürecindeki aile bireyleri arasında meydana gelebilecek “üçgenleme” adı verilen ve Tanrı inancına dayandırılan son derece olumsuz bir dini süreçten bahsedilmektedir. Bu dinî süreçte, Tanrı’nın, ailedeki ikili ilişkilerdeki çatışmaların çözümlenmesini engelleyecek şekilde ters etkileri olan bir güç olarak eşler tarafından tasar(ım)landığı savunulmaktadır. Bu düşünceler şu şekilde sınıflandırılmıştır; İşbirliği (örneğin Tanrı taraflardan birinin yanında yer alır), yer değiştirme (örneğin yolunda gitmeyen olaylar Tanrı'nın hatasıdır) ya da yerine geçme (örneğin çiftler Tanrı’nın desteğini elde etmeye çalışır, ancak çatışmayı doğrudan ele almaktan kaçınır) (Mahoney & Tarakeshwar, 2013, ss. 387-388).

Diğer taraftan teorik ve pratik olarak evliliğin ve ailenin kutsanmışlığından yola çıkılarak geliştirilen yaklaşımlar da vardır, bu bakış açısına göre boşanma, önceden kutsal nitelikleri olan bir olgunun ya da bu yönde yatırım yapılmış bir şeyin/hayatın bir boyutunun yitirilmesi yani kutsalın kaybedilmesi (sacred loss) olarak değerlendirilebilmektedir. Buna mukabil bireylerin daha olumsuz dini değerlendirmeler de yapabileceği; boşanmanın, hayatın kutsal bir boyutunun ihlal edilmesi şeklinde algılanabileceği, özel ve genel anlamda kutsala saygısızlık (desecration) olarak

128

görülebileceği bildirilmektedir (Mahoney & Tarakeshwar, 2013, s. 386). Bu olgular, olumlu ve olumsuz görünümleri ile maneviyat ve boşanma arasındaki ilişki açısından amprik olarak incelendiğinde; örneğin boşanma kutsalın kaybı olarak nitelendirildiğinde, travma sonrası gelişim puanlarının arttığı (pozitif bir gelişim gösterildiği), bireyler tarafından olumlu manevi değerlendirmelerin yapıldığı; boşanma kutsala saygısızlık olarak nitelendirildiğinde ise travma sonrası gelişim puanlarının düştüğü (gelişimin bozulduğu) ve bireylerin manevi değerlendirmelerinin olumsuzlaştığı bulunmuştur (Krumrei, 2009, ss. 21-41).

Olumsuz manevi yaklaşımlar boşanma sürecinde stresi ve psikolojik sorunları arttırıcı bir etkiye sahiptir (Emery, 2013b, s. 1055). Oysa pozitif dini başa çıkma ve manevi değerlendirmeler ortaya çıktığında bu olumsuz tablo değişmektedir. Nitekim Nathanson, tüm boyutları ile maneviyatın boşanma deneyimini etkilediğini ve bu süreçte ruh sağlığına önemli yönde katkı sağladığını bulmuştur (Nathanson, 1995, s. 179). Webb tarafından gerçekleştirilen araştırmada ise boşanmanın ardından bireylerin olumlu dini başa çıkma davranışları ile dinselliğin artışı ve düşük düzeyde depresyonun ilişkili olduğu gösterilmekle beraber olumsuz dini başa çıkma davranışlarının dinselliğin azalması ve depresyon artışı ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir (Webb, 2008, s. vi). Özellikle boşanma süreci ile ortaya çıkan dini başa çıkma ile depresyon ve anksiyete arasındaki ilişki düşünüldüğünde boşanan kişilerin bu süreçte olan biten hakkındaki olumlu ve olumsuz değerlendirmeleri, din algıları, Tanrı tasavvurları, süreci hayra veya şerre yormaları, hem ruh sağlığı hem de dini başa çıkma açısından öne çıkmaktadır. Nitekim depresyondan acı çekenler için dinin ve dini başa çıkmanın önemli bir kaynak olduğu, bu kişilerden manevi destek verme ve gözetme, hayra yorma, işbirliği gibi pozitif dini başa çıkma yöntemleri kullananların daha iyi bir ruh sağlığına sahip olduğu gösterilmiştir. Buna karşın erteleme, şerre yorma, manevi hoşnutsuzluk gibi olumsuz dini başa çıkma yöntemlerini kullananlarda depresif belirtilerinin artmış olduğu kaydedilmiştir. Bu bulgular farklı örneklem grupları (örneğin yaşlılar, hastalar) ile yapılan diğer çalışmalarda ve meta-analizlerle (117 bağımsız çalışma ve toplam 98975 kişi) desteklenmiştir (Klaassen vd., 2006, s. 114).

129

Dinî başa çıkmanın alt boyutları ile depresif eğilimler arasındaki ilişki Ayten tarafından ayrıntılı bir şekilde analiz edilmiştir. Buna göre olumlu dinî başa çıkma, depresif eğilimlere sebep olan karamsarlık ve olumsuz düşünmeyi engelleyici bir etkiye sahiptir. Ayten dini başa çıkmanın hayra yorma boyutunda depresif eğilimlerin azaldığını, buna karşın manevî hoşnutsuzluk, kişilerarası dinî hoşnutsuzluk, şerre yorma ve dinî

dönüşüm boyutlarında depresif eğilimlerin arttığını tespit etmiştir. Başa çıkma sürecinde

bireyler eğer “Allah'ın kendisini terk ettiğini”, “dualarının kabul olmadığını” düşünüp ve “Allah’a kızma” şeklinde “manevî hoşnutsuzluğunu” dile getiriyorlarsa; “Allah’ın kendisini cezalandırdığını” tasavvur edip olan biteni “şerre yoruyor”; “din adamları ve dindarlardan uzaklaşıyor” ve “gittiği yolun yanlış olduğunu düşünüp yeni bir yol arayışına giriyorsa” kendini üzgün hissetme, umutsuzluk, her şeyden sıkılma, suçluluk duygusu, kararsızlık, yorgunluk hissi gibi depresif belirtilerin artacağını bildirmiştir. Diğer taraftan eğer bireyler bu süreçte olan biteni “Allah’ın imtihanı olarak görüyor”, “sabrın sonu selamettir” ve “her şeyde bir hayır vardır” diyor ve “yaşadıklarının kendisini olgunlaştıracağını” düşünüyorsa, depresif belirtilerin azalacağı da not edilmiştir (Ayten, 2012, s. 132).

Kaygı söz konusu olduğunda da dini başa çıkmada benzer sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Dini başa çıkma davranışları, kaygı kaynaklı psikolojik çatışmaları gidermeye yönelik dinsel çabalar olarak yorumlanabilir (Altıntaş, 2014, s. 32). Kaygı ve dindarlık arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda ve kaygıyı gidermede dini başa çıkma davranışlarının etkisi üzerine yapılan incelemelerde din ve dinsel öğelerin olumlu etkisi ampirik olarak gösterilmiştir. Ancak din, bireyin varoluşsal anlam arayışına cevap verip anksiyeteyi iyileştirici bir etkiye sahip olsa da, cezalandırıcı ve olumsuz bir Tanrı tasavvuru olanlar için kaygı konusunda beklenen faydanın oluşmadığı hatta kaygının daha da arttığı not edilmelidir (Ayten, 2018, ss. 26-29).

Başa çıkmada zorlu yaşam olayının ya da karşılaşılan yaşamsal problemlerin türü, niteliği ve zamanı da etkilidir. Örneğin aile fertlerinden birini kaybedenler ile deprem anını yaşayan insanlar daha çok olumlu dini başa çıkma tutumlarını sergilerken, ekonomik sıkıntı, duygusal/psikolojik ilişki sorunu, iş yeri problemleri, aile içi sorunlar ve sakatlık/yaralanma/hastalık gibi olayları yaşayan insanlarda daha çok olumsuz dini başa çıkma tutumlarının ortaya çıktığı gözlenmiştir (Topuz, 2003, ss. 110-148). Bu

130

veriden hareket edilirse ve boşanmanın da insan ilişkilerinden kaynaklanan ve insan ilişkilerinde ortaya çıkan bir problem olduğu düşünülürse olumlu dini başa çıkma tutumlarının boşanma sürecindeki bireyler için güçleşeceğini söylemek yanlış olmaz. Ancak kesitsel bulgularda, boşananların %88 ağırlıkta olumlu, %78 ağırlıkta ise olumsuz dini başa çıkma yöntemlerini tercih ettikleri bulunmuştur. Boşanmaya dair çok sayıda olumlu dini başa çıkma metodu vardır. Bunlar farklı amaç ve beklentilerle ortaya çıkmaktadır. Bu süreçte; kızgınlık, korku ve incinme duygularının üstesinden gelmek için dua ve ibadet etmek, özel manevi ritüellere başvurmak; kişisel bütünlük hissini yeniden kazanmak ve suçluluk duygularını azaltmak için manevi arınma ve (günahlar nedeniyle) affedilme arayışına girmek; ve yalnızlık duygusunu yenmek üzere aşkın bir güce bağlanma ihtiyacı olumlu dini başa çıkma yöntemlerinden bazılarıdır. Buna mukabil işaret edildiği üzere boşanmayla beraber ortaya çıkan manevi görünümler olumsuz anlamda ve çeşitli biçimlerde mücadeleye dönüşebilmektedir. Özellikle boşanma; Tanrı’nın bir cezalandırması olarak düşünülüyorsa ya da Tanrı’nın gücünün boşanma üzerinde etkin olamayacağı farz ediliyorsa, manevi açıdan suçluluk ve kafa karışıklığı varsa veya cemaatte ya da dinsel toplumda birey boşanma ile ilgili çatışmalar ve gerilim yaşıyorsa olumsuz bir mücadele ortaya çıkmaktadır (Krumrei vd., 2011, s. 974).

131