• Sonuç bulunamadı

Birbirinden ayrı iki kavram: Fonetik ve Fonoloji

Fonetik ve fonoloji kavramı arasındaki ayrımdan ilk bahseden Ferdinand De Saussure olmuştur. Genel Dilbilim Dersleri28 adlı eserinde bu konuya değinen Ferdinand De Saussure ses fizyolojinin (Alm. Laut- ya da Sprachphysiologie) çoğu kez “ses bilgisi” (Alm. Phonetik, Fr. Phonétique, İng. Phonetics) diye adlandırıldığını belirterek bu terimin yerinde olmadığını, bunun yerine sesbilim (Fr. Phonologie) terimini kullandığını ifade etmiş, bu konuyla ilgili de şu açıklamayı getirmiştir: “Çünkü sesbilgisi başlangıçta ses evrimleriyle incelemeleri belirtmiştir, bundan böyle de o anlamda kullanılmalıdır. Birbirinden kesin olarak ayrı iki incelemeyi aynı ad altında toplayamayız. Sesbilgisi tarihsel bir bilimdir; değişimleri, dönüşümleri inceler ve zaman içinde yer alır. Sesbilim ise süre dışındadır; çünkü eklemleme ya da söyleyim düzeneği hiç değişmez.”29 Ferdinand De Saussure burada fonetik terimiyle ileride bahsedeceğimiz tarihsel (historique) veya gelişmeli (évolutive) sesbilimi; fonoloji terimiyle de durgun (statique) veya betimsel/tanımlı (descriptive) sesbilimi anlatmaktadır. Daha sonraları F.De Saussure’den esinlenmiş olan M. Grammont Fonoloji ve Fonem başlığı altında, fonolojiyi, dilin seslerini ve bunların bileşimlerini, girebilecekleri dilden bağımsız olarak inceleyen bir bilim olarak değerlendirmiştir.30

Fonetiğin ve fonolojinin dilbilimin ayrı birer kolu olduğu düşüncesini ortaya koyan; ele alınan bir dilde, biri anlam bilgisi farklarını ifade için, öbürü kelimelerin anlamlarını gözetmeksizin kullanılan iki ses karşıtlığının ayırt edilmesi gerektiğini ilk söyleyen Winteler olmuştur.31 Buna benzer bir düşünce daha sonraları İngiliz fonetikçisi H. Sweet tarafından ortaya atılmış, öğrencisi O. Jespersen daha ayrıntılı ve daha bilimsel diyebileceğimiz bir görüşle bu fikri geliştirmiştir.

Fonetik ve fonolojinin ayrı birer disiplin olarak incelenmesi gerektiğini söyleyen ilk bilgin ise J. Baudouin Courtenay olmuştur. J. Baudouin Courtenay, beşerî dilin sesleri ile bir dilin kelimelerini meydana getiren ses imgeleri arasında esaslı 28 Ferdinand De Saussure (1998), Genel Dilbilim Dersleri (Çev. Berke Vardar), Multilingual Yay., İstanbul

29Ferdinand De Saussure (1998), s. 68

30 Muzaffer Tansu (1963), Durgun Genel Sesbilgisi ve Türkçe, TDK Yay., Ankara s. 5 31

farklar bulunduğunu ileri sürerek, bundan metodolojik sonuçlar çıkarmış ve sesler konusunda biri fizyoloji ve fiziğe dayanan, öbürü psikoloji ile akrabalığı bulunan ses simgelerini dilbilimin görevleri bakımından inceleyen, iki ayrı bilim disiplininin kurulmasını ileri sürmüştür.32 1928 yılında Haag’da yapılan Birinci Uluslar Arası Lengüistler toplantısında Rus bilginler Jakopson, Karcevski ve Trubetzkoy tarafından bu konu hakkında kısa bir rapor hazırlanmış, bu raporlarında dilde, anlam ayırt etmek görevini üstüne almış dolayısıyla dilin anlam bilimi yönünü ilgilendiren öğeler ile, bu görevle yükümlü olmayan, sadece fiziksel somut öğelerin iki ayrı disiplin tarafından incelenmesi gerektiği belirtilmiş, Lengüistik’in bu iki dalını kesin olarak birbirinden ayırma yoluna gitmişlerdir. Bütün bu çalışmalar neticesinde 1931 yılında Genf’te toplanan İkinci Uluslar Arası Lengüistler Kongresinde bu konu gündeme gelmiş daha sonrasında bugün Avrupalı Lengüistlerin benimsediği dildeki anlam ayırt edici öğeleri konu alan disipline, 1933 yılında “fonoloji” adı verilmiştir.33

Türkiye’de fonetik/sesbilim konusunda yazılmış eserlerin ilgili kısımlarında da bu konu gündeme gelmiştir. Necip Üçok Genel Dilbilim-Lengüistik34 adlı eserinin giriş kısmında F. De Saussure’ün etkisi altında fonetik ile fonoloji terimlerini şu şekilde değerlendirmiştir: “fonoloji ile fonetiği birbirine karıştırmamalıdır; birincisi (fonoloji) konuşma mekanizmasından bahsettiği için daha ziyada fizyolojiyi ilgilendirir, bu itibarla zamanla hemen hemen hiç ilgisi yoktur. Zira dünyanın her yerinde, herhangi bir zamanda dile ait seslerin husule getirilmesi aşağı yukarı aynı şekil ve tarzlarda vukua gelir. Hâlbuki tarihî bir ilimdir; hadise ve şekil değiştirmelerden bahsettiği için, zaman ile kaimdir. Sesler kelimeyi vücuda getirdiklerinden dolayı, onların değişmelerini kendine konu alan fonetik de genel dilbilimin esaslı bir şubesi olmak icab eder. Fonoloji ise belki fonetiğin yardımcı bir disiplini olabilir.”35 Üçok bu tespitinin devamında fonetik adı altında hem fonolojiyi, hem de dar manada fonetiği anladığını ifade etmiştir. Necip Üçok 1951 yılında yayınladığı Genel Fonetik36 adlı eserinde de bu konuya yer vermiş, F. De Sauusure’nün fonetik ve fonoloji ayrımını haklı bulmuşsa da fonoloji teriminin pek de kabul görmediğini, lengüistik de hem tarihî, hem de fizik ve fizyolojik bir ilim kolu 32 M. Tansu (1963), s. 5

33 Nevin Selen (1975), Alman Dilinin Fonolojisi, A.Ü. DTCF Yay., No:252, Ankara, s. 18 34 Necip Üçok (1947), Genel Dilbilim-Lengüistik, A.Ü. DTCF Yay, Ankara

35 N. Üçok (1947), s. 81

manasına gelen fonetik kelimesinin kök salmış olduğunu söylemiştir. Bu terimlerden ne anladığını da şöyle izah etmiştir: “ şu halde biz de fonetik deyince hem tarihî, hem fizyolojik hem de fizik olan; yani hem kelimedeki seslerin gelişmelerinden, hem de seslerin hangi uzuvlarda ve nasıl teşekkül ettiklerinden bahseden bir bilim anlayacağız. Çünkü fonetik, seslerin akustik analizlerini yaptığı müddetçe fizik, dili husule getiren ve onu duyan dil organlarının nasıl işlediklerini tetkik ettiği vakit fizyoloji, dile ait bir problemin tabiatı ve yapısı hakkında sonuçlar çıkardığı zaman da dilbilim ile ilgilidir.”37 Necip Üçok fonolojiyi açıklamamakla birlikte, bu fikirleriyle bugün genel kabul görmüş şekliyle fonetik/sesbilim terimini anladığını söyleyebiliriz.

Nevin Selen dilimizde fonetiğin karşılığı olarak “sesbilim” teriminin, fonolojinin karşılığı olarak da “sesbilgisi” terimin kullanıldığını; bunlardan sesbilimin doyurucu bir terim olmasına rağmen, sesbilgisi teriminin fonolojiyi tam olarak karşılamadığını ifade etmiştir. Bundan ötürü de doyurucu bir terim bulunana kadar fonoloji terimini kullanacağını belirtmiştir.38

Ömer Demircan fonetiğin karşılığı olarak sesbilim’i, fonolojinin karşılığı olarak da sesbilgisi’ni kullanmıştır. Sesbilimi, seslerin anlamlı birimler oluştururken nasıl çıkarıldığını, nasıl dizildiklerini, seslerde eş zamanlı değişim ve art zamanlı değişim kurallarını inceleyen bir bilim olarak tanımlayan Demircan, daha sonra bugün fonetiğin bir alt kolu olarak değerlendirilen ve çıkardığımız sesleri dildeki işlevleri bakımından değerlendiren “görevsel sesbilimi” fonolojinin karşılığı olarak değerlendirmiştir.39 Efrasiyap Gemalmaz, fonoloji bir dil içinde manadan hareket ederek, mana ayrımına yarayan vazifeli seslerin vazifelerini yerine getirebilmesi için gerekli şartları tespit etmeyi ilk hedef alan bir bilim olarak değerlendirmiştir.40

Doğan Aksan “Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim” adlı eserinde fonetik ve fonoloji konusunda yapılan çalışmaları göz önünde bulundurarak bu konu ile ilgili genel bir değerlendirme yapmıştır. Aksan, sesbilimi (fonetik) “insan dilinin seslerinin nasıl meydana getirildiğini, ne gibi nitelikleri olduğunu, ses dalgalarıyla

37 N. Üçok (1951), s. 2

38 Nevin Selen (1979), Söyleyiş Sesbilimi Akustik Sesbilim ve Türkiye Türkçesi, TDK Yay. Ankara, s. 53

39 Ömer Demircan (1977), Türkiye Türkçesinin Ses Düzeni Türkiye Türkçesinde Sesler, TDK Yay., Ankara, s. 13-14

nasıl aktarılarak dinleyene nasıl ulaştırıldığını, dinleyenin bu sesleri alışını, kısacası dilin ve bildirişmenin ses yönünü inceleyen bilim”41 olarak tanımlamıştır. Sesbilimi:

1. Durgun ya da betimsel (tasviri) sesbilim 2. Gelişmeli ya da tarihsel sesbilim. 3. Deneyli sesbilim

şeklinde sınıflandırmıştır. Durgun sesbilim fonem verdiğimiz, dil seslerinin konuşma organlarımızın neresinde, hangi koşullar altında nasıl meydana geldiğini bütün ayrıntılarıyla ve değişmeleri bir yana bırakarak saptayan betimsel bir bilim dalıdır. Gelişmeli sesbilim, fonemlerin bir dilde ya da çeşitli dillerde zaman içinde gösterdiği değişmeleri, bunların nedenlerini, fonetik olay ve eğilimleri inceler. Deneyli sesbilim ise laboratuar çalışmalarıyla gerek konuşma aygıtımızın işleyişi, gerekse çıkarılan seslerin özellikle akustik yönünden değerlendirilmesi üzerinde durmaktadır.

Aksan, fonoloji terimini “dildeki öğelerin incelenmesi sırasında tek tek fonemlerin birer görevleri bulunduğu görüşünden hareket ederek dil seslerini bu görevleri açısından incelemiş ve bu anlamda phonologie terimini kullanmış olan Prag okulunun öngördüğü anlamıyla kullanmıştır. Fonetik ile fonoloji arasındaki farkı da bu bağlamda şöyle değerlendirmiştir: “Sesbilim, konuşma sırasında konuşanda, dinleyende meydana gelen eylemleri ve bildirişmenin fiziksel özelliklerini ortaya koymaya yönelirken fonoloji, seslerin bildirişmede nasıl etkili olduğunu, nasıl anlam farkları doğurduğunu, kısacası, ses özelliklerinin anlaşmaya katkısını aydınlatmaya çalışır.”42

Bugün iki farklı disiplin olarak var olan fonetik ve fonoloji bilimlerine karşılık olarak bu çalışmamızda fonetik için “sesbilim” demekteyiz. Fonoloji için ise Nevin Selen’in fikirlerine katılarak daha uygun bir terim bulunana kadar “fonoloji” demeyi uygun gördük. Çünkü fonolojinin karşılığı olarak düşünülen “sesbilgisi” veya “görevsel sesbilim” terimlerinin anlam, içerik ve görev bakımından sesbilim ve alt kolları içindedir.

41 Doğan Aksan (2007), Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK Yay., Ankara, s. 26 42 D. Aksan (2007), C.II, s. 28