• Sonuç bulunamadı

II.2. Bilginin Toplumsallaşmasını Etkileyen Unsurlar

II.2.3. Bilim ve Teknoloji

“Bütün sosyal değişim kuramlarında teknoloji bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır” (Atalay, 1983, s. 26). Bilim doğa kanunlarının araştırılması, teknoloji ise doğa kanunlarının maddi hayata uygulanması olarak tanımlanabilir. Bilim ve teknoloji kavramları 19. yüzyıldan bir araya gelmiştir. İnsanoğlu doğada yaşamak ve varlığını sürdürmek için teknolojiyi üretmiştir. Üretilen teknoloji insanların birbirleri arasındaki ilişkilerini belirlemiştir.

Rönesans, 15. ve 16. yüzyıllarda İtalya’da ortaya çıkıp zamanla diğer Avrupa ülkelerine yayılan kültürel harekâta verilen addır. Özellikle edebiyat alanında başlayan bu gelişme zamanla diğer alanlara da yayılmış ve yeni bir çağın başlangıcı olmuştur.

Bilimde Kopernik ile başlayan değişim Aristo’nun temsil ettiği Antik Çağ bilim anlayışını kökten değiştirmiştir. Rönesans, başlarda kültürel alanlarda yeni hareketleri ortaya çıkarmayı amaçlarken birçok alanda yeniliklerin ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Kültür ve bilim alanında diğer bir önemli gelişme 1450 yılında Johann Gutenberg’in matbaayı icat etmesidir. Matbaa sayesinde bilgi daha geniş kitlelere ulaşmıştır. 1453 yılında İstanbul’un fethedilmesinden sonra Yunanca bilen bilim adamlarının Avrupa’ya gitmesi, bilimsel çalışmalara yön vermiştir. 16. yüzyılda bilim hızlı bir şekilde gelişmiştir. Fizik ve evren hakkında bilimsel araştırmalar yapılıp, çeşitli aletler geliştirildi. Deneysel bilim yaygınlaşıp bir hipotez sunmak ve bilimsel çalışmayı kanıtlamak için kullanılmaya başlandı. 18. yüzyıl “Aydınlanma Çağı” olarak adlandırıldı. Aydınlanma, bilimsel çalışmaların hızlanmasını sağlamıştır. Bu dönemde aydınlanmanın temsilciliğini yapmak için ansiklopediler de önemli görevler üstlenmiştir. “Denis Diderot ve Jean le Rond d’Alembert’in editörlüğünü yaptığı 1751-1772 yılları arasında yayınlanan “Bilimlerin, Sanatın ve Ticaretin Rasyonel Sözlüğü”

daha bilinen adıyla Encyclopedia isimli eser, bilim ve felsefe çalışmalarını popüler hale getirmeye çalışmıştır” (Ata, 2015, s. 210). Son iki yüzyıl içerisinde bilimin

22

gelişmesinde rol alan ana çalışmalar 18. yüzyılda başlayıp 19. yüzyılda ilerleyen insanlığa ürünler sunan Endüstri Devrimi’nin merkezindeki teknolojide gelişmeleri ve değişmeleri kapsamaktadır. 1750’den sonra başlayan Sanayi Devrimi Avrupa’da hızlı bir değişim sürecini başlatmıştır. Endüstrileşme teknolojik yenilikler ve ekonomik gelişmelerin yanında toplumsal değişimi de getirmiştir. Şehirlere göçün artması ile okullar, üniversitelerin ve kütüphanelerin sayısı artmıştır. Kitap dergi ve gazeteye olan talep de artmıştır. Farklı alanlarda birçok bilim adamının farklı bilim dallarında yaptıkları araştırma, icat ve katkıları bireysel anlamda insanların dünyaya bakış açılarını değiştirmiştir. Fikirlerdeki değişimler toplumsal alanlarda büyük değişimi getirmiş ve bu da insanlık tarihine yeni bir boyut kazandırmıştır. Son beş yüz yıl içinde Coğrafi Keşifler, Reform, Rönesans, Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi gibi olaylar sonunda sanayileşme Avrupa Kıtası’nı önemli bir konuma getirmiştir.

1.ve 2. Dünya Savaşları bilim ve teknoloji alanlarında önemli gelişmeleri beraberinde getirdi. Bu savaşların sonunda Avrupa devletleri büyük kayıplar verip bilim ve teknolojide sahip oldukları önemli rollerini yitirdiler. 2. Dünya Savaşı sonunda Almanya’nın yenilmesi ile alanında uzman bilim adamlarının ABD ve Sovyet Rusya’ya gidip orda V-1 ve V-2 füzelerini geliştirip uydu teknolojisinin temellerini attılar. 2. Dünya Savaşı sonrasında teknoloji gelişmeye başlamıştır. Ardında görülen gelişimin kilometre taşları şu şekilde listelenebilir (Burke, 2013, s. 296):

1951 - UNIVAC bilgisayar 1956 - U-2 casus uçakları 1957 - Sputnik

1958 - Fotokopi makinesi

1959 - İlk hava uydusu, Vanguard II 1961 - Tamburalı slâyt projektörü 1961 - Mikro fiş

1969 - ARPANET

23

1970 - Amerika Savunma Destek Programı Uyduları 1970 - Mikroişlemci

1977 - Voyager 1 ve 2

1981 - Kişisel bilgisayar (PC) 1984 - Compactdisc

1987 - Powerpoint 1989 - World Wide Web 1991 - Cep telefonu

Apple ve Microsoft gibi şirketlerin gelişmesi ülkeleri sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçmeye zorlamıştır. Dizüstü bilgisayarların ve internetin gelişmesiyle taşra ile büyük şehirlerin bilgiye ulaşma farklılıkları ortadan kalkmıştır. İnternet

“ağların ağı” olarak tarif edilebilir. İnternet dünya çapından milyonlarca bilgisayarı birbirine bağlayan bir sistem olarak da tanımlanabilir. İnternet terimi “International”

ve “network” kelimelerin birleşmesi ile oluşmuştur (Karaduman, 2005, s. 10). İnternet ve bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler elektronik, basılı kitap ve dergilerin bir arada var olmalarını sağlayıp elektronik kaynaklara yönelmeyi hızlandırmıştır. Veri tabanları ve veri bankaları araştırmaları hızlandırmıştır. 2001’de kurulan Wikipedia, herhangi bir alanda herhangi birine sayfanın editörlüğünü yapma hakkı verip bilginin toplumsallaşmasında yararlı olmuştur. Dünya genelinde 1995 yılından sonra 24 saat yayın yapan TV kanallarının yayın hayatına başlaması ile basılı gazeteler önceliğini yitirmiştir. Basılı gazeteler 1995’ten sonra önemini tekrar kazanmak için 24 saat haber yapıp en güncel haberi takip etmek amacı ile elektronik gazetecilik uygulamasına geçmiş, daha fazla kullanıcıya en güncel bilgiyi sunmada başarılı olmuştur. Dünya genelinde genel ve yerel gazeteler web sayfaları aracılığı ile ücretsiz olarak yayın yapmaya başlamışlardır. Günümüzde dünyada elektronik gazete elektronik kitap ve elektronik dergi yayıncılıkta kendini kanıtlamıştır. 2016 Statista veri tabanı verilerine göre elektronik kaynak yayıncılığında dünya genelinde 15.274 miyar $ gelir elde edilmiş ve aynı veri tabanına göre dünya çapında 519,6 milyon insan elektronik

24

kaynak kullanmıştır. Bu sayının 2021’de 650 milyona ulaşması beklenmektedir (ePublishing - worldwide Statista Market Forecast, 2016).

Grafik-1 Dünyada elektronik yayıncılıktan elde edilen gelir

Grafik-2 Dünyada elektronik yayınların kullanıcı sayısı II.2.4. İletişim Araçları

“İletişim sözcüğü Latince kökenli olup “communication” sözcüğünün karşılığıdır” (Özçağlayan, 1998, s. 33). İletişim sosyal bir varlık olarak insanın toplum içerisindeki fonksiyonunu yerine getirmesini sağlar. İletişim insan toplumunun ağı gibidir. İletişim akışı dinamik bir toplumsal gelişmenin yönünü ve hızını belirler.

25

Böylelikle toplumsal süreçleri iletişimin alt yapısına, içeriğine ve akışına bağlı olarak değerlendirmek mümkündür.

Günümüzde, gelişen iletişim teknolojileri sayesinde iletişim kurmak daha kolaylaşmış ve iletişimin önemi daha da artmıştır. 1950’lerde televizyon kitle iletişim aracı olarak kullanılmaya başlanmış; bunlar zamanla daha ufak taşınabilir hale gelmesi ile her eve girmeye başlamıştır. İlerleyen teknoloji ile LCD televizyonlar yaygınlaşmış, teletext ve video televizyonları daha cazip hale gelmiştir. Televizyon, günümüz dünyasında haberleşmenin vazgeçilmez araçları arasındadır. Aynı zamanda insanların bilgi ihtiyaçlarının önemli bir kısmını televizyonlar aracılığı ile sağlaması televizyonu önemli bir güç haline getirmiştir. Graham Bell tarafından 1860’da icat edilen telefon, günümüze kadar büyük evrim geçirmiştir. 1980’li yıllarda kullanılan araç telefonları daha da geliştirilmiş; 1990’lı yıllarda cep telefonu olarak adlandırılan GSM telefonlar kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde cep telefonları, hayatın vazgeçilmezlerinden olup günlük iletişimin en önemli ürünü olmuştur. Gelişen teknolojileri sayesinde cep telefonları ses iletimi dışında aynı zamanda bir bilgisayar özelliğine sahip olarak interneti de içerisinde kullanabilen daha karmaşık bir teknolojiye dönüşmüştür. İnternetin cep telefonlarında kullanılması ile cep telefonları insan hayatını kolaylaştıran önemli teknolojik buluşlar arasında yerini almıştır.

Bundan başka bilgisayarlar birçok alanda insan hayatını kolaylaştırmaktadır.

Bilgisayar ağları sayesinde hızlı iletişim sağlanabilmektedir. Böylece bilgisayar birçok alanda insan yaşamının vazgeçilmezi olmuştur. Bilgisayar sayesinde bilgi ve bilginin işlenmesi ön plana çıkarak sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sağlanmıştır.

İnternetin gelişmesi sayesinde dünyanın en ücra yerindeki bir gelişme bile anında öğrenilip, hızlı bir şeklide yayılarak bilginin toplumsallaşmasına büyük katkı sağlamıştır. Gelişen uzay teknolojileri ve uzaya yollanan uydular çeşitli amaçlara hizmet etmekle beraber haberleşme amaçlı da kullanılmaya başlanmıştır. Uydu teknolojileri, radyo, TV, fax ve internet yayıncılığı alanında özel haberleşme ve acil servisler gibi alanlarda büyük kolaylıklar sağlamaktadır.

İletişimin sağlanması için icat edilen televizyon, bilgisayar, internet, cep telefonları ve uydular; bireyler ve toplumlar arasında güçlü bir iletişim ağı kurup bilgi akışını hızlandırmıştır. Batı’da yaşanan bir olay kısa sürede Uzak Doğu’da

26

duyulabilmekte, bilimsel çalışmalar dünyanın diğer ucunda olsa bile iletişim teknolojileri sayesinde hızlı transfer edilip başka insanlar tarafından kullanılabilmektedir. Bilgisayar ağlarının internet adı altında birleşmesi sonucu iletişim küreselleşmiştir. İnternet ortamı aynı zamanda elektronik gazete, kitap ve dergilerin ortaya çıkmasına ortam sağlamıştır.

Türkiye’de özellikle 2000 yılından sonra modern iletişim araçlarının kullanımının arttığı görülmüştür. Geleneksel iletişim aracı olan sabit telefonların abone sayısı 2000 yılında 18.395.171 iken internet içeren bilgisayar ve akıllı telefonların yaygınlaşması sonucu sabit telefon hatları, toplumun bilgiye ulaşım ihtiyaçlarını karşılayamadığı için 2016 yılında 11.248.495’e düşmüştür. Aynı yıllarda modern iletişim araçları olan cep telefonları ve internet kullanıcıları sürekli artmıştır.

1994 yılında 81.276 cep telefonu abonesi varken 2016 yılında abone sayısı 73.650.996 olmuştur. Günümüzün en hızlı iletişim aracı olan internet abone sayısı 1998 yılında 229.885 iken 2016 yılında 55.205.345 olmuştur (Türkiye İstatistik Kurumu Web sayfası, 2017). Kısa sürede görülen büyük değişim toplumun bilgiye ulaşım yollarını genel olarak değiştirmiş, internet en büyük bilgi kaynağı olmuştur.

II.2.5. Bilgi Merkezleri

MÖ 3000-2500 yıllarında Mezopotamya’da çivi, Mısır’da hiyeroglif ve piktografik yazının gelişip biçimlenmesi ile yazılı belgeler artmıştır. “Yazılı belgeler artan ekonomik ve kültürel ilişkilerin sonucu çoğalınca onların korunup saklanmasını gerektiren arşiv ve kütüphanelerin ortaya çıkması zorunlu olmuştur” (Yıldız, 1985, s.

8). Mezopotamya’da yazının icadından sonra tapınaklar ekonomik, dini, edebi metinleri/kayıtları depolarda tutmaya başlamıştır. Başlangıçta bu kayıtlar başvurulmak için değil korunmak amacıyla oluşturulmuştur. Böylece dini, hukuki ve siyasi kayıtları içeren kil tabletlerden oluşan ilk kütüphaneler, Mezopotamya’da Sümerler ve Babiller tarafından tapınaklarda ve saraylarda oluşturulmuştur. Ninova’da Asurbanipal’in Kütüphanesi olarak kabul edilen “Tablet Evi” birçok yönüyle arşivden çok kütüphane özelliği taşımaktadır. 1500 kadar tabletin bulunduğu kütüphane genel olarak tıp, astronomi, mitoloji ve büyücülük konularındaki tabletlerden oluşmaktaydı. Mısır’da Mezopotamya kütüphanelerine benzer kütüphaneler MÖ 2000-2500 yılları arasında kurulmuştur. Eski Mısır’ın teokratik yapısına bağlı olarak eski Mısır kütüphaneleri

27

tapınaklarda yer alıyordu. Kitaplar din, felsefe, tıp ve kimya konularını içermekteydi.

Bu dönemde tapınaklar sosyal hayatın önemli bir parçası olarak kabul ediliyordu.

Bunlara “tablet evi” ,“mühür evi” gibi adlar verilmiştir. Eski Mısır kütüphanesine ilişkin ilk açık referans MÖ 1788 yılında rastlanmaktadır. İlk kütüphane Heliopolis Tapınağı’nın bir parçasıydı (Lerner, 2007, s. 10). İskenderiye Kütüphanesi kendi zamanında bir efsane haline geldi ve bu efsane günümüze kadar ulaştı. İskenderiye Kütüphanesi yabancı edebiyatı etraflı bir şeklide bir araya toplamak için yapılan bildiğimiz ilk girişimdir. Ayrıca daha sonra ortaya çıkacak evrensel kütüphanelerin kurucularına da ilham kaynağı olmuştur (Macleod, 2014, s. 101).

Yunan Uygarlığı, Mezopotamya ve Mısır kültüründen etkilenmiştir. Yunan Uygarlığı merkezi bir uygarlık yerine dağınık bir uygarlık olarak ortaya çıkmış; bu da kütüphanelerin özel kütüphane olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Platon,,Aristoteles, filozof Strabon hatip Demonsthenes’in kütüphaneleri dermesinde az kitap bulunan kütüphanelerdendir (Yıldız, 1985, ss. 58).

Anadolu ve Orta Doğu’nun MÖ 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmesi Roma’yı kültürel alanda etkilemiştir. J. Caesar MÖ 47’de Mısır’da bulunduğu sırada Musaion Kütüphanesi’nden etkilenmiş ve Roma'da kütüphane kurmaya karar vermiştir. Varro’ya dağınık kitapları bir araya toplamak, onları tasnif ettirmek, Yunan ve Latin bölümlerinden oluşan zengin bir kütüphaneyi halkın yararına sunmak için hazırlatmak istemiştir (Yıldız, 1985, s. 195). Caesar tarafından Varro’ya verilen kütüphane kurma görevi, Caesar’ın ani ölümü ile gerçekleşememiştir. Caesar’ın Roma’da bir halk kütüphanesi kurma ve bunun için Varro’ya verdiği görev, onun ani ölümü ile dostu Asinius Pollio tarafından gerçekleştirilmiştir (MÖ 39). Böylece Roma’da ilk kamusal kütüphane kurulmuştur.

(Casson, 2001, s. 80). Kütüphane bilginin halka sunulmasında önemli bir yer teşkil etmiştir. Kütüphanede aynı zamanda halka anlatım adı altında yazarların eserlerini halka tanıtma etkinliklerinin yapıldığı, eserlerin halka okunduğu görülmüştür. Bu uygulamada Mısır’da Musaion’da görülen uygulamalardan olup Roma’nın Mısır’dan etkilenmesinin kanıtıdır. Tapınak gibi dini kurumlara bağlı olmakla beraber bu kütüphaneler, halka açıktır. İmparatorların saraylarında kurulan kütüphaneler,

28

imparator ve yakınları ile saray halkının kullanımına sunulmuştur (Yıldız, 2003, s.

313).

Hıristiyanlığın yayılması ile genel olarak Hıristiyanlık kütüphaneleri Roma ve eyaletlerde kurulmaya başlanmıştır. İmparator Constantinus’un MS 313’te çıkardığı Milano Buyruğu ile Hıristiyanlara geniş haklar verilmiştir. Hıristiyanlık kütüphaneleri başlangıçta küçük kiliselerde şekillenmiş, kilise kütüphanelerinde İncil ve İncil’in çevirilerini kapsayan eserler yer almıştır. Roma imparatorluk döneminde Hıristiyanlığın yayılması için kilise, manastır, gibi dinsel yapılar inşa edilirken kütüphaneler de kurulup dini kitaplar içeren bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşmıştır: Kop Manastırı Kütüphanesi, Afrika Hippo Şehri Kütüphanesi ve Suriye’de Aelia Capitolina Kilise Kütüphanesi önemli Hıristiyanlık kütüphanelerindendir (Yıldız, 1985, s. 299).

İslamiyet’in doğması ile başlayan bilimsel çalışmaların zirveye ulaştığı Abbasiler döneminin önemli halifelerinden Memun (813-833), 832 yılında Beytü’l- Hikme (Bilgelik Evi) adında bir araştırma merkezi kurup bilimsel çalışmaların merkezi haline getirmesi ile Yunanca, Süryanice, Farsça, Keldanice, Sanskritçe ve Çince gibi farklı dillerde yazılan kitaplar Arapçaya çevrilip zengin kitap koleksiyonları oluşturuldu. Bu gelişmeler, bilginin toplumun çeşitli kısmında bulunan insanlara ulaşmasında önemli etken olmuştur. Mısır, Suriye ve Güney Anadolu’nun fethiyle Müslümanlar buradaki merkezlerde bulunan kütüphanelerden yararlanıp Yunan kültürü ile tanışmışlardır. Yunanca, Süryanice ve Sanskritçe olan eserler Arapçaya çevrilip bilimsel çalışmalara öncülük etmiştir (Erünsal, 2015, s. 28). Harun Reşid (786-809), Memun (813-833) ve Mutasım (833-842) döneminde bilimsel çalışmalar üst seviyeye ulaşmıştır. Harun Reşid döneminde Bağdat’ta zengin bir kütüphaneye sahip Beytü’l-Hikme kurulmuştur. 13. yüzyılda, Kordoba’da 70 kütüphane vardı ve her birinde 400.000-500.000 arasında eser vardı. Bağdat, Şam ve Mısır’da bulunan kütüphaneler binlerce esere sahiptir. Aynı dönemlerde Avrupa’daki meşhur üniversite kütüphanelerinde birkaç bin eser bulunmaktadır. Özellikle Kordoba’da bulunan eserler, Avrupa’ya ulaşıp bilimsel gelişmelere yardımcı olmuştur (Ata, 2015, s. 143).

Osmanlı Devleti’nin kurulması ile bilime önem veren devlet ileri gelenlerince temel eğitim kurumları medreselerde kütüphaneler kurulup bilime katkı sağlanmıştır.

29

Osmanlı Devleti’nde padişahların şehzadelik ve hükümdarlık dönemlerinde, bulundukları saraylarda kurulmuş özel (kişisel) kütüphaneler, evler, konaklar, odalar vb. yerlerde kişisel amaçla kurulmuş kütüphaneler, cami, medrese, mektep ve dershane gibi çeşitli eğitim-öğretim kurumları içerisinde ya da bu kurumların yakın çevrelerinde kurulmuş kütüphaneler, tekke, zaviye, türbe, mescit, dergâh ve mevlevihane gibi eğitim-ibadet kurumları içerisinde ya da çevresinde kurulan kütüphaneler, kendine özgü, bağımsız (müstakil) binaya sahip kütüphaneler olarak kaşımıza çıkmaktadır. Genelde kütüphaneler yönetici padişah ve saray mensupları tarafından kurulmuştur (Anameriç, 2006, s. 57). İstanbul’un fethinden sonra kurulan kütüphanelerin sayısında artış olmuş, kütüphaneler medreselerin ayrılmaz parçası halini almıştır. Köprülü Kütüphanesi’nin kurulması ile (1678) vakıf kütüphaneleri koleksiyon ve personel bakımından zenginleşmeye başlamıştır (Erünsal, 2008, s. 551).

III. Ahmet (1703-1730) ve II. Mahmud (1808-1839) devrinde zengin koleksiyon ve geniş kadrolu kütüphanelerin kurulduğu görülmektedir. Matbaanın 1729’da devlet desteği ile kullanılmaya başlaması Osmanlı’da baskı işi ve yayında yeni gelişmeler kütüphanelere de yansımıştır. Basılan gazete ve dergiler bilginin topluma ulaşmasında aracı olmuştur. II. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra yayınlanan gazete ve dergi sayısı 350’ye ulaşmış, toplumun düşünce yapısında köklü değişikler meydana gelmiştir.

Harf Devrimi ile kütüphanelerde bulunan eserler; eski harfli basma eserler ve yeni harflerle basılan eserler olarak ikiye ayrılmış. Eski harfli kitap/dergilerin basılması yasayla yasaklandığı için eski harfle basılan eserlerin sayısı sabit kalırken yeni harflerle basılan eserlerin sayısında artış olmuş, eserler Anadolu’ya yayılmıştır.

Harf Devrimi içinde Milli Kütüphane kurma fikrini getirmiş Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu, bu eylemin gerçekleştirilmesine hız vermiştir. Devlet, Cumhuriyet Dönemi’nde kütüphane hizmetlerini kamu hizmeti olarak kabul edip kütüphanelerin kurulması ve kütüphanecilerin yetişmesi için çözüm yolları aramaya başlamıştır (Alpay, 1976, s. 138). 1939 yılında yapılan Birinci Neşriyat Kongresi sonucunda Tercüme Bürosu Neşriyat Kongresi hazırlıkları sırasında Türkçeye çevrilecek kitap listeleri de gözden geçirildi, yayın programı belirlendi ve ilk kitaplar 1941’de yayımlandı. Yunan, Latin, Alman, Fransız, İngiliz, İtalyan, Rus, İran klasiklerinin tercümelerine devam edilmiştir. 2 Mart 1944 tarihine kadar 109 ciltlik bir seri

30

oluşmuştur. Bundan sonraki yıllarda dünya edebiyatının önde gelen eserlerinin Türkçeye kazandırılması artarak devam etmiştir. Çalışma 1970’e kadar devam etmiştir. Tercüme edilen eserler kütüphane koleksiyonlarında canlanma meydana getirmiştir.

Bilgisayar ve buna uygun teknolojilerin dünyada yaygın olarak kullanılması ile bu araçlar bütün mesleklerin ve çalışma alanlarının içine girerek klasik anlayışları değiştirmiştir. Bilgisayarın basın ve yayın sektöründe kullanılması sonucu kitaplar, dergiler, sözlükler ve ansiklopediler basılı yayınlanmasının yanında bilgisayarlar ile ulaşılan elektronik kaynaklar olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır. Bu gelişme okuyucu davranışlarında ve kütüphanelere kaynak sağlama yollarında köklü değişimler doğurdu. “Günümüzde bilgi teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişmeler her alanda olduğu gibi yayıncılığın da sınırlarını zorlamakta ve basılı kaynakların geleceği konusunda tartışma yaratmaktadır” (Atılgan, 1999, s. 149). Dünya çapındaki bilgisayar ağı internetin keşfi ve internetin yayımcılık alanında kullanılmaya başlanması ile bu alanda bir dönüm yaşanmıştır. İlk internet kurma girişimi 1969 yılında Amerikan ordusunun araştırma merkezlerini birbirine bağlamak için ARPANET (Advanced Research Project Agency-İleri Araştırma Projesi) adı altında gerçekleşmiştir. 1989 yılına kadar bu çalışma, sadece akademik çevrelerce kullanılmış olup toplumsal yansıması olmayan bir çalışmadır. 1989 yılında Tim Berners Lee,

“www” teknolojisini gerçekleştirmesi ile bugün bildiğimiz internetin oluşumu sağlanmış ve Lee’ye ‘internetin babası’ denmiştir (Toruk, 2008, s. 269). 1989 sonrası internet toplumun her kesiminin ilgisini çekmiş, günümüzde ise herkes için kullanılabilir duruma gelmiştir. 2005’ten 2016 yılına kadar dünyada internet kullanımı aşağıda verilmiştir. 2016 verilerine göre yaklaşık 3,5 milyar kullanıcı dünyada internet kullanmaktadır (Number of internet users worldwide 2005-2016 Statista, 2017).

Günümüzde ise internet yaşamın her alanına girip yoğun olarak kullanılmaktadır.

31

Dün

Grafik-3 Dünyada internet kullanıcı sayısı

Elektronik yayıncılığın başlangıcı olarak kabul edilen elektronik posta (e-mail) 1970’lerden itibaren ilk olarak akademik çevrelerde kullanılmaya başlanmıştır. Basılı ve elektronik kopyaların birlikte yayınlanması olarak tanımlanan paralel yayıncılığın başlangıcı ise 1983 yılına rastlamaktadır. Ancak internet ve diğer akademik ağlarla gerçek anlamda elektronik yayıncılık yapma projeleri, 1989 yılından sonra hız kazanmıştır. Bu tarihten itibaren internet elektronik yayıncılık amacıyla kullanılmaya başlanmıştır (Tonta, 1997, s. 306). 1980’li yılların başından itibaren Elsevier gibi bazı yayınevleri bibliyografik veri tabanları üzerinden dağıtımını yaptığı elektronik dergilere erişimi sağlamıştır. 1988 yılında gerçekleştirilen ADONIS Projesi ile optik depolama sistemleri, elektronik dergi dağıtımı piyasasında yerini almıştır. Bu proje ile 72 yayınevine ait 650 biyomedikal dergi basıldıktan sonra CD-ROM’larda dağıtımı yapılmıştır. Bibliyografik veri tabanları üzerinde elektronik kaynaklara tam metin erişim, elektronik yayıncılıkta önemli bir aşamadır. Bu alandaki en önemli gelişme 1991 yılında “High Energy Physics Theory” adlı derginin elektronik ortamda yayınlanmasıyla gerçekleşmiştir. 1981’de “Random House” yaygın olarak kullanılan ilk e-kitabı yayınladıktan sonra kütüphanelerin derme, okuyucu hizmetleri ve işleri

32

kökten değişmeye başlamıştır. 21. yüzyılda köklü değişim hızlı bir şekilde kendini göstermeye başlamıştır. Elektronik kaynakların limitsiz kullanıcısının olması, kopyala yapıştır özelliği, tam metin arama, bir defa ödemeyle ömür boyu kullanılması, 7/24

kökten değişmeye başlamıştır. 21. yüzyılda köklü değişim hızlı bir şekilde kendini göstermeye başlamıştır. Elektronik kaynakların limitsiz kullanıcısının olması, kopyala yapıştır özelliği, tam metin arama, bir defa ödemeyle ömür boyu kullanılması, 7/24