• Sonuç bulunamadı

II.2. Bilginin Toplumsallaşmasını Etkileyen Unsurlar

II.2.5. Bilgi Merkezleri

MÖ 3000-2500 yıllarında Mezopotamya’da çivi, Mısır’da hiyeroglif ve piktografik yazının gelişip biçimlenmesi ile yazılı belgeler artmıştır. “Yazılı belgeler artan ekonomik ve kültürel ilişkilerin sonucu çoğalınca onların korunup saklanmasını gerektiren arşiv ve kütüphanelerin ortaya çıkması zorunlu olmuştur” (Yıldız, 1985, s.

8). Mezopotamya’da yazının icadından sonra tapınaklar ekonomik, dini, edebi metinleri/kayıtları depolarda tutmaya başlamıştır. Başlangıçta bu kayıtlar başvurulmak için değil korunmak amacıyla oluşturulmuştur. Böylece dini, hukuki ve siyasi kayıtları içeren kil tabletlerden oluşan ilk kütüphaneler, Mezopotamya’da Sümerler ve Babiller tarafından tapınaklarda ve saraylarda oluşturulmuştur. Ninova’da Asurbanipal’in Kütüphanesi olarak kabul edilen “Tablet Evi” birçok yönüyle arşivden çok kütüphane özelliği taşımaktadır. 1500 kadar tabletin bulunduğu kütüphane genel olarak tıp, astronomi, mitoloji ve büyücülük konularındaki tabletlerden oluşmaktaydı. Mısır’da Mezopotamya kütüphanelerine benzer kütüphaneler MÖ 2000-2500 yılları arasında kurulmuştur. Eski Mısır’ın teokratik yapısına bağlı olarak eski Mısır kütüphaneleri

27

tapınaklarda yer alıyordu. Kitaplar din, felsefe, tıp ve kimya konularını içermekteydi.

Bu dönemde tapınaklar sosyal hayatın önemli bir parçası olarak kabul ediliyordu.

Bunlara “tablet evi” ,“mühür evi” gibi adlar verilmiştir. Eski Mısır kütüphanesine ilişkin ilk açık referans MÖ 1788 yılında rastlanmaktadır. İlk kütüphane Heliopolis Tapınağı’nın bir parçasıydı (Lerner, 2007, s. 10). İskenderiye Kütüphanesi kendi zamanında bir efsane haline geldi ve bu efsane günümüze kadar ulaştı. İskenderiye Kütüphanesi yabancı edebiyatı etraflı bir şeklide bir araya toplamak için yapılan bildiğimiz ilk girişimdir. Ayrıca daha sonra ortaya çıkacak evrensel kütüphanelerin kurucularına da ilham kaynağı olmuştur (Macleod, 2014, s. 101).

Yunan Uygarlığı, Mezopotamya ve Mısır kültüründen etkilenmiştir. Yunan Uygarlığı merkezi bir uygarlık yerine dağınık bir uygarlık olarak ortaya çıkmış; bu da kütüphanelerin özel kütüphane olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Platon,,Aristoteles, filozof Strabon hatip Demonsthenes’in kütüphaneleri dermesinde az kitap bulunan kütüphanelerdendir (Yıldız, 1985, ss. 58).

Anadolu ve Orta Doğu’nun MÖ 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmesi Roma’yı kültürel alanda etkilemiştir. J. Caesar MÖ 47’de Mısır’da bulunduğu sırada Musaion Kütüphanesi’nden etkilenmiş ve Roma'da kütüphane kurmaya karar vermiştir. Varro’ya dağınık kitapları bir araya toplamak, onları tasnif ettirmek, Yunan ve Latin bölümlerinden oluşan zengin bir kütüphaneyi halkın yararına sunmak için hazırlatmak istemiştir (Yıldız, 1985, s. 195). Caesar tarafından Varro’ya verilen kütüphane kurma görevi, Caesar’ın ani ölümü ile gerçekleşememiştir. Caesar’ın Roma’da bir halk kütüphanesi kurma ve bunun için Varro’ya verdiği görev, onun ani ölümü ile dostu Asinius Pollio tarafından gerçekleştirilmiştir (MÖ 39). Böylece Roma’da ilk kamusal kütüphane kurulmuştur.

(Casson, 2001, s. 80). Kütüphane bilginin halka sunulmasında önemli bir yer teşkil etmiştir. Kütüphanede aynı zamanda halka anlatım adı altında yazarların eserlerini halka tanıtma etkinliklerinin yapıldığı, eserlerin halka okunduğu görülmüştür. Bu uygulamada Mısır’da Musaion’da görülen uygulamalardan olup Roma’nın Mısır’dan etkilenmesinin kanıtıdır. Tapınak gibi dini kurumlara bağlı olmakla beraber bu kütüphaneler, halka açıktır. İmparatorların saraylarında kurulan kütüphaneler,

28

imparator ve yakınları ile saray halkının kullanımına sunulmuştur (Yıldız, 2003, s.

313).

Hıristiyanlığın yayılması ile genel olarak Hıristiyanlık kütüphaneleri Roma ve eyaletlerde kurulmaya başlanmıştır. İmparator Constantinus’un MS 313’te çıkardığı Milano Buyruğu ile Hıristiyanlara geniş haklar verilmiştir. Hıristiyanlık kütüphaneleri başlangıçta küçük kiliselerde şekillenmiş, kilise kütüphanelerinde İncil ve İncil’in çevirilerini kapsayan eserler yer almıştır. Roma imparatorluk döneminde Hıristiyanlığın yayılması için kilise, manastır, gibi dinsel yapılar inşa edilirken kütüphaneler de kurulup dini kitaplar içeren bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşmıştır: Kop Manastırı Kütüphanesi, Afrika Hippo Şehri Kütüphanesi ve Suriye’de Aelia Capitolina Kilise Kütüphanesi önemli Hıristiyanlık kütüphanelerindendir (Yıldız, 1985, s. 299).

İslamiyet’in doğması ile başlayan bilimsel çalışmaların zirveye ulaştığı Abbasiler döneminin önemli halifelerinden Memun (813-833), 832 yılında Beytü’l- Hikme (Bilgelik Evi) adında bir araştırma merkezi kurup bilimsel çalışmaların merkezi haline getirmesi ile Yunanca, Süryanice, Farsça, Keldanice, Sanskritçe ve Çince gibi farklı dillerde yazılan kitaplar Arapçaya çevrilip zengin kitap koleksiyonları oluşturuldu. Bu gelişmeler, bilginin toplumun çeşitli kısmında bulunan insanlara ulaşmasında önemli etken olmuştur. Mısır, Suriye ve Güney Anadolu’nun fethiyle Müslümanlar buradaki merkezlerde bulunan kütüphanelerden yararlanıp Yunan kültürü ile tanışmışlardır. Yunanca, Süryanice ve Sanskritçe olan eserler Arapçaya çevrilip bilimsel çalışmalara öncülük etmiştir (Erünsal, 2015, s. 28). Harun Reşid (786-809), Memun (813-833) ve Mutasım (833-842) döneminde bilimsel çalışmalar üst seviyeye ulaşmıştır. Harun Reşid döneminde Bağdat’ta zengin bir kütüphaneye sahip Beytü’l-Hikme kurulmuştur. 13. yüzyılda, Kordoba’da 70 kütüphane vardı ve her birinde 400.000-500.000 arasında eser vardı. Bağdat, Şam ve Mısır’da bulunan kütüphaneler binlerce esere sahiptir. Aynı dönemlerde Avrupa’daki meşhur üniversite kütüphanelerinde birkaç bin eser bulunmaktadır. Özellikle Kordoba’da bulunan eserler, Avrupa’ya ulaşıp bilimsel gelişmelere yardımcı olmuştur (Ata, 2015, s. 143).

Osmanlı Devleti’nin kurulması ile bilime önem veren devlet ileri gelenlerince temel eğitim kurumları medreselerde kütüphaneler kurulup bilime katkı sağlanmıştır.

29

Osmanlı Devleti’nde padişahların şehzadelik ve hükümdarlık dönemlerinde, bulundukları saraylarda kurulmuş özel (kişisel) kütüphaneler, evler, konaklar, odalar vb. yerlerde kişisel amaçla kurulmuş kütüphaneler, cami, medrese, mektep ve dershane gibi çeşitli eğitim-öğretim kurumları içerisinde ya da bu kurumların yakın çevrelerinde kurulmuş kütüphaneler, tekke, zaviye, türbe, mescit, dergâh ve mevlevihane gibi eğitim-ibadet kurumları içerisinde ya da çevresinde kurulan kütüphaneler, kendine özgü, bağımsız (müstakil) binaya sahip kütüphaneler olarak kaşımıza çıkmaktadır. Genelde kütüphaneler yönetici padişah ve saray mensupları tarafından kurulmuştur (Anameriç, 2006, s. 57). İstanbul’un fethinden sonra kurulan kütüphanelerin sayısında artış olmuş, kütüphaneler medreselerin ayrılmaz parçası halini almıştır. Köprülü Kütüphanesi’nin kurulması ile (1678) vakıf kütüphaneleri koleksiyon ve personel bakımından zenginleşmeye başlamıştır (Erünsal, 2008, s. 551).

III. Ahmet (1703-1730) ve II. Mahmud (1808-1839) devrinde zengin koleksiyon ve geniş kadrolu kütüphanelerin kurulduğu görülmektedir. Matbaanın 1729’da devlet desteği ile kullanılmaya başlaması Osmanlı’da baskı işi ve yayında yeni gelişmeler kütüphanelere de yansımıştır. Basılan gazete ve dergiler bilginin topluma ulaşmasında aracı olmuştur. II. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra yayınlanan gazete ve dergi sayısı 350’ye ulaşmış, toplumun düşünce yapısında köklü değişikler meydana gelmiştir.

Harf Devrimi ile kütüphanelerde bulunan eserler; eski harfli basma eserler ve yeni harflerle basılan eserler olarak ikiye ayrılmış. Eski harfli kitap/dergilerin basılması yasayla yasaklandığı için eski harfle basılan eserlerin sayısı sabit kalırken yeni harflerle basılan eserlerin sayısında artış olmuş, eserler Anadolu’ya yayılmıştır.

Harf Devrimi içinde Milli Kütüphane kurma fikrini getirmiş Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu, bu eylemin gerçekleştirilmesine hız vermiştir. Devlet, Cumhuriyet Dönemi’nde kütüphane hizmetlerini kamu hizmeti olarak kabul edip kütüphanelerin kurulması ve kütüphanecilerin yetişmesi için çözüm yolları aramaya başlamıştır (Alpay, 1976, s. 138). 1939 yılında yapılan Birinci Neşriyat Kongresi sonucunda Tercüme Bürosu Neşriyat Kongresi hazırlıkları sırasında Türkçeye çevrilecek kitap listeleri de gözden geçirildi, yayın programı belirlendi ve ilk kitaplar 1941’de yayımlandı. Yunan, Latin, Alman, Fransız, İngiliz, İtalyan, Rus, İran klasiklerinin tercümelerine devam edilmiştir. 2 Mart 1944 tarihine kadar 109 ciltlik bir seri

30

oluşmuştur. Bundan sonraki yıllarda dünya edebiyatının önde gelen eserlerinin Türkçeye kazandırılması artarak devam etmiştir. Çalışma 1970’e kadar devam etmiştir. Tercüme edilen eserler kütüphane koleksiyonlarında canlanma meydana getirmiştir.

Bilgisayar ve buna uygun teknolojilerin dünyada yaygın olarak kullanılması ile bu araçlar bütün mesleklerin ve çalışma alanlarının içine girerek klasik anlayışları değiştirmiştir. Bilgisayarın basın ve yayın sektöründe kullanılması sonucu kitaplar, dergiler, sözlükler ve ansiklopediler basılı yayınlanmasının yanında bilgisayarlar ile ulaşılan elektronik kaynaklar olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır. Bu gelişme okuyucu davranışlarında ve kütüphanelere kaynak sağlama yollarında köklü değişimler doğurdu. “Günümüzde bilgi teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişmeler her alanda olduğu gibi yayıncılığın da sınırlarını zorlamakta ve basılı kaynakların geleceği konusunda tartışma yaratmaktadır” (Atılgan, 1999, s. 149). Dünya çapındaki bilgisayar ağı internetin keşfi ve internetin yayımcılık alanında kullanılmaya başlanması ile bu alanda bir dönüm yaşanmıştır. İlk internet kurma girişimi 1969 yılında Amerikan ordusunun araştırma merkezlerini birbirine bağlamak için ARPANET (Advanced Research Project Agency-İleri Araştırma Projesi) adı altında gerçekleşmiştir. 1989 yılına kadar bu çalışma, sadece akademik çevrelerce kullanılmış olup toplumsal yansıması olmayan bir çalışmadır. 1989 yılında Tim Berners Lee,

“www” teknolojisini gerçekleştirmesi ile bugün bildiğimiz internetin oluşumu sağlanmış ve Lee’ye ‘internetin babası’ denmiştir (Toruk, 2008, s. 269). 1989 sonrası internet toplumun her kesiminin ilgisini çekmiş, günümüzde ise herkes için kullanılabilir duruma gelmiştir. 2005’ten 2016 yılına kadar dünyada internet kullanımı aşağıda verilmiştir. 2016 verilerine göre yaklaşık 3,5 milyar kullanıcı dünyada internet kullanmaktadır (Number of internet users worldwide 2005-2016 Statista, 2017).

Günümüzde ise internet yaşamın her alanına girip yoğun olarak kullanılmaktadır.

31

Dün

Grafik-3 Dünyada internet kullanıcı sayısı

Elektronik yayıncılığın başlangıcı olarak kabul edilen elektronik posta (e-mail) 1970’lerden itibaren ilk olarak akademik çevrelerde kullanılmaya başlanmıştır. Basılı ve elektronik kopyaların birlikte yayınlanması olarak tanımlanan paralel yayıncılığın başlangıcı ise 1983 yılına rastlamaktadır. Ancak internet ve diğer akademik ağlarla gerçek anlamda elektronik yayıncılık yapma projeleri, 1989 yılından sonra hız kazanmıştır. Bu tarihten itibaren internet elektronik yayıncılık amacıyla kullanılmaya başlanmıştır (Tonta, 1997, s. 306). 1980’li yılların başından itibaren Elsevier gibi bazı yayınevleri bibliyografik veri tabanları üzerinden dağıtımını yaptığı elektronik dergilere erişimi sağlamıştır. 1988 yılında gerçekleştirilen ADONIS Projesi ile optik depolama sistemleri, elektronik dergi dağıtımı piyasasında yerini almıştır. Bu proje ile 72 yayınevine ait 650 biyomedikal dergi basıldıktan sonra CD-ROM’larda dağıtımı yapılmıştır. Bibliyografik veri tabanları üzerinde elektronik kaynaklara tam metin erişim, elektronik yayıncılıkta önemli bir aşamadır. Bu alandaki en önemli gelişme 1991 yılında “High Energy Physics Theory” adlı derginin elektronik ortamda yayınlanmasıyla gerçekleşmiştir. 1981’de “Random House” yaygın olarak kullanılan ilk e-kitabı yayınladıktan sonra kütüphanelerin derme, okuyucu hizmetleri ve işleri

32

kökten değişmeye başlamıştır. 21. yüzyılda köklü değişim hızlı bir şekilde kendini göstermeye başlamıştır. Elektronik kaynakların limitsiz kullanıcısının olması, kopyala yapıştır özelliği, tam metin arama, bir defa ödemeyle ömür boyu kullanılması, 7/24 saat erişim olanakların olması kütüphanelerin dermelerine elektronik kaynak sağlamlarının önemli nedenlerindedir. 21. yüzyılda bilgisayar ve iletişim araçlarındaki gelişmeler sonucunda özellikle üniversite ve araştırma kütüphanelerinin dermelerinde ve kullanıcıların bilgiye erişim davranışlarında değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişimler, kütüphanelerin kaynaklarında daha fazla elektronik kaynağın bulunması sonucunu doğurmuştur. Kütüphaneler bütçelerinin büyük kısmını elektronik kaynaklara ayırıp geleneksel kütüphanecilik anlayışından uzaklaşarak teknolojiye dayalı kütüphanelerin doğmasına zemin hazırlamıştır. ABD New York Halk Kütüphanesi, Rusya Moskova Halk Kütüphanesi, Dublin Halk Kütüphanesi, Kaliforniya Üniversitesi ve Virginia Üniversitesi elektronik kaynaklarının bir kısmını dünyadaki bütün kullanıcıların erişimine açarak bilginin toplumun her kesimine engelsiz bir şekilde sunulmasına öncülük etmişlerdir. Türkiye’de benzer bir uygulama İslam Tarih Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) Kütüphanesi, Osmanlıca birçok eseri sayısallaştırıp araştırmacı, tarihçi, akademisyen ve öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde kendi dijital koleksiyonlarının internet ortamında yayınlamasını sağlamıştır (IRCICA Farabi Sayısal Kütüphanesi, 2016).

Üniversite kütüphaneleri, kendi kaynaklarını sadece kendi mensuplarının kullanımına açarken IRCICA, kaynaklarını internet ortamında bütün kullanıcılara açarak farklı bir uygulamanın temsilciliğini yapmıştır.

Gelişen teknoloji sayesinde insanların klasik kütüphanelere gösterdiği ilgi azalmıştır. Basılı kitaplardan ziyade, internet sayesinde tabletler, PC’ler, cep telefonları ve e-kitap okuyucular ile daha hızlı bir biçimde kaynakların okunması yeni kütüphanelerin oluşmasını gündeme getirdi. 15.09.2013 tarihinde ABD’nin Texas eyaletinde San Antonio şehrinde ilk defa dermesinin tamamı elektronik kitaplardan oluşan bir kütüphane açılmıştır. Kütüphane yetkilileri milyonlarca basılı kitapları biriktirmenin zahmetli ve zor olduğunu görünce kitapların elektronik kopyasının alınmasının, saklanmasının ve okuyucuya sunulmasının daha kolay olduğunu gördükleri için böyle bir çalışmaya yönelmiştir. Kütüphane 3 milyon elektronik kitaba

33

sahiptir ve bu elektronik kitapları Cloud Library’de tutmaktadırlar. Kütüphane halkın her kesimindeki insanlara açık tutulmuştur (A bookless library opens in San Antonio, 2013 ). Tüm bu çalışmaların gelecek nesillere eski ile yeniyi bir araya getirmeye yönelik farklı bir bakış açısı sunduğu görülmüştür. Kütüphane aynı zamanda öğrenme temalı teknolojiye dayalı yeni etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır (Kitapsız kütüphane açıldı, 2013). Elektronik kütüphanelerin dünya genelindeki diğer önemli bir örneği “Birleşmiş Milletler (BM) E-Kütüphanesi’dir. 2016 yılında BM tarafından kurulan kütüphane tarım, kırsal kalkınma ve ormancılık, çocuk ve gençlik, demokrasi ve yönetim, silahsızlanma, ilaçlar, suç ve terörizm, ekonomik ve sosyal kalkınma, çevre ve iklim değişikliği, insan hakları ve mülteciler, insan yerleşimleri ve kentsel sorunlar, uluslararası hukuk ve adalet, uluslararası ticaret ve finansman, göç, doğal kaynaklar, su ve enerji, barışı koruma ve güvenlik, nüfus ve demografi, halk sağlığı, ulaştırma, kamu güvenliği, birleşmiş milletler, kadın ve toplumsal cinsiyet sorunları konularında geneli BM Sekreterliği tarafından yayınlanan 782 elektronik kitap, 11.968 kitap bölümü ve 170 süreli yayını kütüphanecilere, bilgi uzmanlarına, akademisyenlere, araştırmacılara ve politikacılara ücretsiz olarak açmıştır (UN ilibrary, 2017). İsteyen herkes bu kaynaklardan yararlanabilmektedir.

Kütüphanelerin elektronik kaynaklara yönelmesi aşağıdaki avantajları kullanıcılarına sunmalarını sağlamıştır:

 Elektronik kaynaklarda genel olarak kullanıcı sınırlaması bulunmamaktadır.

 Elektronik kaynaklar bir defa alınıp ömür boyu kullanılabilir.

 Elektronik kaynaklar kullanım istatistiği sunmaktadır.

 Elektronik kaynaklara 7/24 erişim mümkündür.

 Elektronik kaynakların alım süreleri kısalmış ve kısa süre içinde kullanıcılara sunulur hale gelmiştir.

 Elektronik kaynaklar bilgiye ihtiyaç duyan kişiye, ihtiyaç duyduğu bilgi için yazar adı, başlık, ISSN, ISBN ve DOI aracılığı ile anında erişim olanağı verir.

 Elektronik kitapların kataloğunun yapılması, etiketlendirilmesi, rafa

34

yerleştirilmesi ve sayımı gibi insan gücüne gereksinim duyan çalışmaları büyük ölçüde azalmıştır.

 Elektronik kaynaklar, kütüphanelerde raf ve geniş alanlara ihtiyaç gerektirmediği için yer sorununu ortadan kaldırmıştır.

 Elektronik kaynakların taşınabilir olmasından dolayı kullanıcılar binlerce kitaptan oluşan bir kütüphaneyi yanlarında taşıyabilir.

 İstenilen herhangi bir elektronik kaynak, istenilen bir yerde ve zamanda okunabilir.

 Elektronik kitapların içlerinde bulunan linkler, konuyla alakalı başka içeriklere ulaşma olanağı verir.

 Elektronik kaynaklarda yüzlerce sayfa okunmadan kaynak içinde kolaylıkla arama-tarama yapılabilir.

 Elektronik kaynaklar, geleneksel usulle okunmak istendiğinde istenilen bölüm basılı olarak alınabilir.

 Elektronik kaynaklar çevrimiçi olarak sunulduğu için gümrük, paketleme ve kargo gibi masrafları bulunmamaktadır.

 Elektronik kaynaklar okunurken metin okuyucunun istediği büyüklüğe getirilebilir.

 Bilgisayar ve cep telefonun olduğu her yerde elektronik kaynaklara internet aracılığıyla ulaşmak mümkündür.

 Elektronik kitaplar, kütüphanelerde sürekli yaşanmakta olan kitabın kaybolması, yırtılması, yanlış yere yerleştirilmesi ve ödünç vermeden kaynaklanacak türden sorunları ortadan kaldırmış olacaktır.

 Kütüphaneler elektronik kaynakları aldıklarında kataloglama ve sınıflama için gerekli MARC ve OPAC kayıtlarına da sahip olur. Bu olanaklar elektronik kaynakların kataloğunun oluşturulması ve düzenlenmesinde kütüphanelere kolaylık sağlar.