• Sonuç bulunamadı

biçimde söylerler. Ancak bir dilin içerisinde bölgelere ve sosyal sınıflara özgü bürün fark- ları olabilir. Örnek olarak Türkçenin farklı ağızları aynı zamanda bürünsel özellikler açı- sından da birbirinden ayrılır. Trakyalının, Egelinin, Kıbrıslının veya sosyal grupların ko- nuşmasını İstanbul ağzına dayanan standart Türkçeden ayıran özellikler arasında bürün farkları da vardır.

Dillerin bir kısmında ton önemli rol oynar ve bu yüzden bazı dillere ton dilleri de de- nir: Çince, Tibetçe ve bazı Afrika dilleri gibi. Bazı dillerde temel söyleyişteki sapmalar sa- dece söyleyiş bozukluğu olarak algılanır. Bürünsel özellikler Türkçede de önemli bir işleve sahiptirler ancak bürünsel özelliklerden sapmalar olsa bile çoğu durumda bağlamdan ha- reketle doğru iletişim mümkündür.

UZUNLUK

Uzunluk, Türkçe ve alıntı sözcükler için farklı anlamlara gelir. Bilindiği gibi Türkçede çok sayıda Arapça, Farsça sözcük bulunur:

kātip ālim şāir vb.

Bazı sözcüklerde uzunluk-kısalık anlam ayırıcı olabilir:

Uzun ünlülü Kısa ünlülü

kātil “öldüren” katil “öldürme eylemi” hālā “henüz” hala “babanın kız kardeşi”

Bu uzunlukların yazıya yansıtılıp yansıtılmaması yazımla ilgili ayrı bir konudur. Gü- nümüzde geçerli Yazım Kılavuzu’na göre uzunluk ancak karışma olacağı düşünülen ör- neklerde gösterilmektedir.

Türkçe sözcüklerde ise uzunluğun anlam farkı yaratması ikincil bir durumdur. Türk- çenin eski dönemlerinde Türkçe sözcüklerde de uzun ünlüler vardı. Günümüzde bu uzun- luk sadece yād el deyimindeki yād ögesi ile yārın sözcüklerinde söyleyişte ortaya çıkabilir, ancak standart dilde bunların kısa söylenişleri de doğrudur. Bunun yanında, Türkçe kö- kenli sözcüklerde sonradan ortaya çıkmış çok sayıda uzun ünlü bulunabilir. Gerçi yazım, çoğu durumda bunu görmemizi engeller. Ancak laboratuvar çalışmaları, yukarıda da ifa- de edildiği gibi, örneğin yumuşak ğ adı verilen sesin aslında çevresindeki ünlünün uzun- luğunu gösterdiğini ortaya çıkarmıştır: doğru, yağ, ağabey, dağa, bağlı, yapacağım gibi söz- cükler, söyleyişte dōru, yā, ābi, dā, bālı, yapıcām~yapıcambiçiminde söylenir. Bu sözcük- ler, dil bilimsel açıdan uzun ünlü taşırlar ve kısa biçimleriyle zıtlaşırlar:

Uzun ünlülü Kısa ünlülü

dōru “doğru” doru “at rengi

bālı “bağlı” balı “bal sözcüğünün ekli biçimi” dālı “dağlı” dalı “dal sözcüğünün ekli biçimi”

Türkçe sözcüklerdeki uzun ünlülerden kaçınma Arapça ve Farsçadan alınmış sözcük- lerde de görülür. Aslında uzun olan birçok sözcük, Türkçe söyleyişte ya tam kısalmıştır ya da ünlüyle başlayan bir ek almadığı sürece kısa söylenmektedir. Örneğin, aslında mektūb olan sözcük Türkçede her durumda kısa söylenirken, yar, hayat, hesap gibi sözcüklerin son hecelerindeki ünlüler, ünlüyle başlayan bir ek almaları durumunda birincil biçimle- rine uygun olarak uzar:

Tablo 3.1 Anlam Ayırıcı Uzunluk-Kısalık Tablo 3.2 Uzun Ünlülü ve Kısa Ünlülü Biçimler

Eksiz biçim Ekli biçim

yar yār-i hayat hayāt-ım hesap hesāb-ı

VURGU

Vurguyu kısaca “sözcükte bir hecenin diğerlerine göre daha belirgin söylenmesidir” biçi- minde tanımlayabiliriz. Vurgu ayrıca, sözcük gruplarında ve cümlede bir ögenin, metin- de ise bir cümlenin diğerlerine oranla öne çıkarılması anlamında da kullanılır. Öne çıkar- mada diller vurgu, ton, süre gibi özellikleri kullanırlar. Ama bu özellikler dillerde bir arada kullanılırken farklı yığılmalar, farklı vurgulama biçimleri ortaya çıkar.

Sözcükte ögelerden birinin vurgulanması diğerlerinin vurgu alamayacağı anlamına gel- mez. Ancak ana vurguyu almış olan hece veya sözcük diğerlerinden daha belirgin söylenir. Türkçede, vurgu hakkında yabancı araştırmacıların katıldığı tartışmalar, 20. yüzyılın başlarında, özellikle Macar bilim adamı İgnacz Kunos’un konuyla ilgili görüşünü açık- lamasından sonra başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. Vurgunun yeri, türü ve işlev- sel olup olmadığı üzerinde yoğunlaşan tartışmaların en hararetli dönemi B. Collinder, K. Grönbech, H. Duda, J. Benzing, J. Krámský gibi bir kısmı ses bilgisinin bir kısmı da Tür- kolojinin önemli uzmanları olan bilim adamlarının katıldığı 1940’lı yıllar olmuştur, deni- lebilir (ayrıntılı bilgi için bk. Krámský 1990). Daha sonraki dönemlerde Türk bilim adam- ları da vurguyla ilgili yazılar yayımlamışlar ve önemli sonuçlar elde etmişlerdir (bk. Coş- kun 2010: 198 vd., Demir 1993, 1994, Demircan 2009: 123 vd., Ergenç 1989: 32 vd., 2002: 35 vd., Özsoy 2004: 55 vd., Tekin 1991).

Türkçede vurgu konusuyla ilgili, bir bölümü önemli gözlemler içeren yayınlardaki bil- giler bütün çalışmalara rağmen oldukça karmaşıktır. Öyle ki tartışmalarda son hecenin vurgulandığı bilgisi yanında, vurgunun yerinin değişken olduğu, hecelerde serbestçe do- laşabildiği, vurgu değişkenliğinin işlevsel olduğu veya önemli bir rol oynamadığı gibi uç noktalardaki görüşler de dile getirilmiştir. Ancak Konrot’un araştırmasının gösterdiği gibi nesnel çalışmalar konuyla ilgili tartışmalara yeni açılımlar getirebilmektedir (bk. Konrot 1991). Kişisel gözlemlerin yerini alabilecek nesnel çalışmaların sayısı artmaktadır ancak mevcut yayınlardan hiçbirisi yine de konuyu bütün boyutlarıyla ele alan, teorik açıdan sağlam, örnekler açısından tartışmasız, olasılıkları alabildiğince aza indirmiş bir çalışma- nın eksikliğini giderecek durumda değildir.

Vurgu konusunu karmaşık kılan nedir, sorusuna verilebilecek birden fazla cevap var- dır. Her şeyden önce Türkoloji çalışmalarında dikkat, yazılı dil üzerinde yoğunlaşmış, yazı dili doğru ve araştırılmaya layık biçim olarak görülmüş, konuşma dili ise ihmal edilmiş- tir. Türkçe dil bilgisi kitaplarının anlaşılabilir gerekçelerle, bilinçli olarak standart yazı dili şekillerine dayanmaları, kural koyucu bir yaklaşımla yazılmaları, dil politikasından kay- naklanan beklentilere yer vermeleri vurgunun göz ardı edilmesinde önemli bir rol oynar. Yine de Ll. B. Swift’in (1963) grameri, malzeme olarak eğitimli Türklerin konuşmasını da değerlendirmeye tabi tutması ve söz dizimi incelemesini konuşma dilinin bürün özellik- lerine dayandırmasıyla diğerlerinden ayrılır. Diğer gramerlerde seyrek, tesadüfi ve ikincil olarak konuşma dilinin dil bilgisel ve sözlüksel özelliklerine dair bilgiler verilir, ama bü- rünsel sinyaller işaretlenmez. Aynı durum sözlükler için de geçerlidir. Oysa standart di- lin sözlüklerinde sözcük vurgusunun yer alması beklenir. Son yıllarda bu yöndeki açığı gi- dermek için yine de önemli çalışmalar yapılmıştır. Bunlar arasında, Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlük’ü temelinde hazırlanan ve internette www.tdk.gov.tr adresinde ulaşılır du- rumda olan Sesli Sözlük standart söyleyiş hakkında önemli bir başvuru kaynağıdır. Türk

Tablo 3.3

Aslı Uzun Ünlülü Olan Arapça ve Farsça Kökenli Sözcükler.

Dil Kurumu uzmanlarının denetiminde ve konuşulan Türkçenin en iyi temsilcileri arasın- da sayılan TRT spikerlerinin okuduğu sesli sözlükte, vurgu işaretlenmese bile, en azından