• Sonuç bulunamadı

Aşağıdaki sözcüklerden hangisi ek alırken ötümlüleşme bakımından farklı bir gelişme göstermiştir?

Söz Sonundaki Ünsüzlerin Durumu

10. Aşağıdaki sözcüklerden hangisi ek alırken ötümlüleşme bakımından farklı bir gelişme göstermiştir?

a. ağaç b. taşıt c. ufak d. sokak e. ilaç

Yaşamın İçinden

İlk Dil

1980 yılında çekilen “Tanrılar Çıldırmış Olmalı” adlı filmde, gökten gelen bir kola şişesi, tuhaf sesler çıkaran Afrikalıların arasına düşer. Bu insanların tıkırtıyı andıran seslerle dolu he- yecanlı konuşmaları, dünyanın dört bir köşesinden izleyici- lere çok tuhaf gelir; bir o kadar da yabancı.

Küçük bir gruba özgü bu dil hakkında yapılan birkaç araş- tırma, en eski atalarımızın da iletişim kurmak için tıkırtıya benzeyen sesleri kullandığına işaret ediyor. Son dilbilim araş- tırmaları, bu seslerin, dilbilim çözümlemelerinin sınırların- da, 10.000 yıldan da daha eski bir zamanda ortaya çıktığı- nı; genetik verilerse, tıkırtılı konuşan toplulukların kökeni- nin günümüzden 50.000 yıl önceki bir ortak ataya dayandı- ğını gösteriyor.

Bu sav henüz kanıtlanamamış olsa da, Stanford Üniversitesi’nden omurgalı canlılar sistematiği uzmanı Alec Knight’a göre, bugünkü tüm insanların ortak ataları olan in- san topluluğunun savanada yaşadığı ve tıkırtı sesleriyle ile- tişim kurduğu akla yakın geliyor. Knight, bugün yeryüzün- de yalnızca 120.000 kişinin bu tuhaf seslerle konuştuklarını tahmin ediyor. Bu topluluklar, insanların konuşma yetene- ğini nasıl geliştirdiklerine ilişkin yeni bir anlayış sağlıyorlar; özellikle de araştırmacıların farklı alanlarda elde edilen veri- leri bir araya getirdikleri düşünülürse. Çünkü, dilbilim, ge- netik ve arkeoloji alanlarında toplanan verilerin bir arada ele alınmasıyla çok fazla yol alınabilir.

Tıkırtıların Bağlamı

Bugün tıkırtı sesleri, çoğu Botswana, Namibya ve Güney Af- rika ve çevresinde yaşayan 30 kadar insan topluluğunun ken- dine özgü konuşma biçimlerinin bir parçası. Afrika dışında bilinen tek tıkırtılı dil, Avustralya’daki Aborijinlerin yalnız- ca erkekliğe adım atma törenlerinde kullandıkları ve soyu tü- kenmiş bir dil olan “Damin” dili. Afrika’daki tıkırtılı konu- şanlardaysa, günlük konuşmaların bir bölümü tıkırtı sesle- rinden oluşabiliyor; kimi kezse “sözler” tümüyle yitiyor. Tıkırtı sesleri öteki “sözsüz” seslerden, usta dil hareketleri ve havanın ağzın içine doğru hareketiyle ayrılıyor. ABD’deki Cornell Üniversitesi’nden dilbilimci Amanda Miller- Ockhuizen, bu seslerin gerçekte yalnızca çok güçlü telaffuz edilen ünsüzler olduğunu belirtiyor. Tıkırtılı diller konuşan topluluklar, ortak tıkırtı seslerine sahip; ancak dilleri birbi- rinden çok farklı. Kimi araştırmacılar, tıkırtılı dillerin birbir- lerinden, İngilizcenin Japoncadan farklı olması kadar farklı olduğunu öne sürüyorlar.

Ancak bu çeşitliliğin değerinin henüz yeni anlaşılmaya baş- landığı söylenebilir. 1960’lı yıllarda, etkili bir dilbilimci olan

Stanford Üniversitesi’nden Joseph Greenberg, tüm tıkır- tı dillerini aynı şemsiyenin altına koyarak, “Khoe” adlı ço- ban topluluğu ve “San” adlı avcı-toplayıcılardan esinlenerek “Khoisan Dil Ailesi” olarak adlandırmıştı. Bugünse tarih- sel dilbilimciler, Greenberg’in sınıflandırmasına karşı çıka- rak Khoisan’ı daha sıkı çözümleme yöntemleriyle ele alıyor ve birkaç dil grubuna ayırıyorlar.

Son çalışmalar, Khoisan dil ailesindeki dilleri coğrafî ve dil- bilimsel özelliklerine göre en azından üç farklı sınıfa ayırıyor. Crawhall, bu dillerin birkaçının bilinen hiçbir dil ailesine uy- madığını da belirtiyor. Örneğin, 1995 yılında, Kuzey Arizona Üniversitesi’nden (ABD) Bonny Sands, tıkırtılı konuşanların çoğunluğundan 2000 kilometre uzakta, Tanzanya’nın kuzey bölümünde yaşan 1000 kadar “Hadzabe” insanınca konuşu- lan “Hadzane” dilini, dilbilgisi, anlamlar ve sesler bakımın- dan yeniden ele almış. Araştırmacı, bu dilin bilinen herhangi bir dil ailesiyle ilişkili olduğunu kanıtlayamamış; Bu dil, dil- bilimsel açıdan da bilinen hiçbir dile benzemiyor.

Bu bulgu, Hadzane dilinin öteki tıkırtılı dillerden farklı bir kökene sahip olduğuna ya da hem bu dilin hem de bugünkü öteki tıkırtılı dillerin çok eski bir tıkırtı dilinden kaynaklan- dığına işaret ediyor olabilir. Sands, tıkırtılı dillerin hep bir- den fazla sayıda olageldiğini düşünüyor; ancak, en başta tek bir tıkırtılı dil ailesi vardıysa, bunun günümüzden on bin- lerce yıl öncede kaldığını belirtiyor. Bu, dilbilim araştırma- larının inceleyebileceğinden çok daha eski bir zaman dilimi.

Eski Toplulukların İzini Sürmek

Tıkırtılı konuşanlarla ilgili genetik veriler toplayan araştır- macılar da var. Bu veriler, genellikle dilbilim verilerinden çok daha eski bir geçmişe ışık tutabiliyor. 1992 yılındaki bir araştırma, DNA’larındaki çeşitliliğin fazlalığına dayanarak, Hadzabeler’in geçmişi çok eskilere dayanan bir topluluk ol- duğuna işaret ediyordu. Daha yakın bir zamanda, geçtiğimiz yıl düzenlenen bir fiziksel antropoloji toplantısında, Mary- land Üniversitesinden genetikbilimci Sarah Tishkoff, Hadza- belerin ve Afrika’nın güneyinden, tıkırtılı konuşan bir başka topluluk olan Sandaweler’in DNA’larında büyük bir çeşitlik bulunduğunu bildirdi.

Bu toplulukların ve dillerinin kökeni konusundaki bulma- ca, Knight’ın ve Stanford Üniversitesi’nden antropolojik ge- netik uzmanı Joanna Mountain’ın ilgisini çekmiş. Geçtiğimiz yıl, yalıtılmış Hadzabeler ve güney Afrika’daki Sanlar ara- sındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak için genetik verilerden ya- rarlanmaya karar vermişler. Hadzabeler’in yakın bir geçmiş- te Tanzanya’ya güneyden göç etmiş olabileceklerini, ya da Sanlar’ın güneye göç etmiş kuzeyli gruplardan birinin parça-

sı olabileceğini düşünmüşler. Araştırmacılar, iki topluluğun genetik özelliklerinde ortak bir mirasa rastlamayı beklerler- ken, veriler bunun tam tersini göstermiş.

DNA’nın belli bölümlerindeki benzerlikler, akrabalığa işa- ret eder. Knight, Mountain ve arkadaşları, 49 Hadzabe’nin ve Tanzanya’daki başka üç topluluktan 60 kişinin mito- kondri DNA’larını ve Y kromozomlarını incelemişler. Na- mibya ve Botswana’daki bir başka San topluluğu olan “Ju|’hoansi”lerden de Y kromozomu verileri toplamışlar. (“Ju|’hoansi”ler “!Kung” olarak da biliniyorlar.)

Araştırmanın sonunda, Hadzabeler’le Sanlar’ın birbirleriyle akraba olmadıkları ortaya çıktı. Gen dizilişleri, geçmişlerinin çok erken bir aşamasında bu iki grubun yollarının ayrıldığı- nı, hiçbirinin yakınlarda kuzeye ya da güneye göç etmemiş olduklarını gösterdi. Crawhall araştırmanın, Hadzabeler’in, en eski tıkırtılı konuşanlar topluluğundan ayrılan ilk gruplar- dan birinin soyundan geldiğini gösterdiğini belirtiyor. Kimi araştırmacılar, Hadzabeler’le tüm öteki tıkırtılı konuşan- lar arasındaki ayrımın, 100.000 yıl gibi çok çok eski bir zaman- da gerçekleştiğini düşünseler de, Knight’a göre bu ayrım günü- müzden 70.000 -50.000 yıl önce gerçekleşmişti. Bu, aşağı yukarı, modern insanın, -kimilerine göre dilin gelişmesinden sonra- Afrika’dan çıkarak dünyaya yayıldığı öne sürülen zaman aralı- ğıyla da örtüşüyor. Ancak, Knight, araştırmalarının en az kesin- lik içeren bölümünün tarihlendirme olduğu uyarısını yapıyor. Tıkırtılı konuşmanın kökeninin bu kadar eskiye tarihlendi- rilmesi, yıllardır, insanların 100.000 yıl önce kullandığı “söz- cüklerin” yalnızca parmak şıklatma ya da bilek hareketleri gibi jestler olduğunu iddia eden, Yeni Zelanda’daki Auckland Üniversitesinden Michael Corballis’e çekici geliyor. Corbal- lis, “tıkırtılar”ın, dillerin otonom bir biçimde sözlü olmadı- ğı zamana dayandığını ve jestlere, “sözel- öncesi” sesler ek- lemenin bir yolu ya da konuşma için bir basamak olduğu- nu düşünüyor. Knight’a göre, yalnızca atalarının avcı yaşam biçimlerini koruyan gruplar tıkırtılara gereksinim duyma- yı sürdürdüler; öteki tıkırtı dilleri, ilk insanlar yeni çevrele- re göç ettiklerinde yok oldu. Bu sav, Knight’a, avlanırken ile- tişim için sözlerin kaybolduğunu, yalnızca tıkırtıları kullan- dıklarını anlatan bugünkü Hadzabeler’den toplanan veriler- le de uyumlu. Bu durum, tıkırtılı konuşanlarla ilgili onlar- ca belgesel film çeken, ABD’deki Watertown’dan (Massachu- setts) John Marshall’ın da dikkatini çekmiş. Deneyimlerin- den, av peşindeyken iletişim için yalnızca tıkırtıları kullan- manın çok işe yaradığını biliyor. Marshall ve Knight, konuş- ma seslerinin hayvanları kaçırdığını, tıkırtılarınsa, kuru ça- yırların çıkardığı sesleri andırdığı için hayvanları ürkütme olasılığının daha az olduğunu öne sürüyorlar.

Tüm bunlar akla yakın gelse de, tıkırtıların ilk dil olduğu ku- ramı, hiçbir biçimde kanıtlanmış değil. Knight’ın çalışmaları, Sands’in tıkırtıların tarihi konusundaki düşüncelerini kapsa- sa da, Sands, Knight’ın, verileriyle çok fazla şeyi açıklama- ya çalıştığını düşünüyor. Genetik özelliklerle dilin evrimi her zaman birlikte ilerlemez; bu durumda en fazla söylenebilecek şey, ikisinin birbiriyle bağıntılı olduğu. Yani, tıkırtıların in- sanların ilk dili olduğunu kanıtlamanın bir yolu yok. Bu arada, California Üniversitesi’nden dilbilim tarih- çisi Christopher Ehret gibi kimi araştırmacılar, hâlâ, Greenberg’ün tıkırtılı dillerin hepsini bir çatı altında top- layan sınıfandırma sistemini savunuyor ve genetik verileri önemsizmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Dahası, araştırma- cıların çoğu tüm tıkırtılı dillerin eninde sonunda tek bir ata dilden kaynaklandığında ısrar etseler de, Sands, tıkırtıların, örneğin Avustralya’daki Damin’le ve Afrika’daki Hadzane’le birden fazla kez evrimleşmiş olup olamayacağını merak edi- yor. Sand, tıkırtıların normal dil mekanizmasının bir parçası olduğuna ve çocukların konuşmayı öğrenirken tıkırtı sesleri- ni çıkarmayı öğrendiklerine de işaret ediyor.

Araştırmacıların hepsi de daha fazla çalışma yapılmadan hiç- bir şeyin yerli yerine oturmayacağını düşünüyorlar. Knight ve Mountain, daha fazla gruptan DNA örnekleri toplamak için çabalıyorlar; Sands ve Crawhall’sa, başka tıkırtı dillerini de dilbilimsel özellikleri bakımından ele almak için. Sands, yeterince hızlı çalışamamaktan korkuyor. Çünkü, tıkırtılı ko- nuşan gruplardan birinden geriye yalnızca on kişi kalmış. 2000 yılıyla karşılaştırıldığında bugün çok ilerlemiş oldukla- rını anımsatan Knight’sa, iyimserliğini koruyor.

Kaynak: Pennisi, E (2004). “İlk Dil”, Yeni Ufuklar, Dilin Serü-

veni, Bilim ve Teknik Mart 2004 Sayısının Ücretsiz Eki, Çev.

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı