• Sonuç bulunamadı

Vurgulanamayan Ekler ve Enklitikler

7. Aşağıdaki yer adlarının hangisinde vurgunun yeri yanlış gösterilmiştir?

a. güzEL b. yaRAmaz c. becerikLİ d. eFENdi e. Masa

4. Aşağıdaki sözcüklerin hangisinde vurgunun yeri yanlış gösterilmiştir? a. yirMİ b. oTUZ c. beşinCİ d. altıŞAR e. penCEre

5. Aşağıdaki birleşik sözcüklerin hangisinde vurgunun yeri

yanlış gösterilmiştir? a. deVEtabanı b. Niçin c. kaRAtahta d. aLIkoy e. gideDUR

6. Abartma sıfatları ile zarfların vurgusu nerededir? a. ilk hecede

b. son hecede c. orta hecede d. ilk seste e. son seste

7. Aşağıdaki yer adlarının hangisinde vurgunun yeri yanlış gösterilmiştir? a. KAvak b. SÖğüt c. KaYAŞ d. GÖLcük e. TavŞANlı

8. “Vurgusu söz sonunda olmayan sözcükler vurgulanabi- len bir ek aldıklarında vurgu ……… ”

Yukarıdaki cümle aşağıdakilerin hangisiyle tamamlanırsa anlamı doğru olur?

a. sona kaymaz.

b. sondan bir önceki heceye kayar. c. başa kayar.

d. orta heceye kayar. e. kalkar.

9. “Geldi mi gideriz.” cümlesinde yükselen ton neyi göster- mektedir?

a. Cümlenin bittiğini b. Cümlenin bitmediğini c. Ara cümle olduğunu d. Soru cümlesi olduğunu e. Yalan olduğunu

10. “Geldi mi?” cümlesinin sonunda önce yükselip sonra dü- şen ezgi neyi göstermektedir?

a. Cümlenin bittiğini b. Cümlenin bitmediğini c. Ara cümle olduğunu d. Soru cümlesi olduğunu e. Yalan olduğunu

Yaşamın İçinden

Kaç Kelimeyle Konuşuruz?

Popüler dil tartışmalarının sevilen konularından birisi kaç kelimeyle konuşulduğudur. Gerek dil meraklılarının gerek- se akademik unvan sahiplerinin yazılarında ve konuşmala- rında insanların günümüzde birkaç yüz kelimeyle idare etti- ği sıkça dile getirilir. Günlük konuşmalarda kullanılan kelime sayısı hakkındaki veriler ise değişir. Sayı verilecekse 150-200, 200-300, 400-500 gibi yuvarlak rakamlar tercih edilir. Bu sı- nırlı söz dağarcığı bazen genel olarak “insanımıza” ama çoğu zaman da gençlere atfedilir. Daha önceki yıllarda insanların kaç kelimeyle konuştuğunu gösteren belgeler varmış gibi ıs- rarla “günümüz” insanının, özellikle de “gençlerin” böyle sı- nırlı bir söz dağarcığı ile konuştuğu vurgulanır. Güya gençler “yıkılıyo”, “koptum ya”, “oha falan oldum yani” gibi kelimeler- le dilimizi “bozmak”, “yozlaştırmak”, “kirletmek”le kalmıyor, aynı zaman da sınırlı sayıda kelime kullanarak da dilimizi fa- kirleştiriyorlar. İddiaları ciddiye alacak olursak bu tür konu- şurlar adeta Türkçe değil, tarzanca konuşmaktadırlar. Kim ileri sürüyor bu iddiaları? En başta orta yaş üzeri dil meraklı- ları, Türkçeyi “koruma” ve “kollama” görevinin kendilerinde olduğunu düşünen bazı akademisyenler…

Gerçekten durum nedir? Hemen belirtelim ki oldukça yay- gın olan bu tür görüşlerin gerçek durumla hiçbir ilgisi yok- tur. Prensip olarak her insanın bildiği kelimelerin sayısında elbette bir sınır vardır, ama bu tür temelsiz savlar, gençlerin ve insanlarımızın meramlarını ifade edemeyecek derecede sınırlı, yetersiz bir söz varlığına sahip olduğunu değil, ama ileri sürenlerin ana dili edinimiyle ilgili çalışmalardan habe- ri olmadığını gösterir.

Çocukların ana dillerini anlamayı ve konuşmayı nasıl öğren- dikleri konusu, dil incelemelerinde önemli bir yer tutar, hatta artık ayrı bir bilim dalı olmuştur bile denilebilir. Sağlıklı, bi- yolojik bir engeli olmayan her çocuğun bir gün yürümesi ve konuşması kadar doğal bir şey yoktur. Ama buna rağmen ço- cuklarının konuşmayı yavaş yavaş sökmeleri aileler için her zaman olağan üstü bir şeydir. İnsanın konuşması özü itiba- riyle de olağan üstü bir iştir. Ana dilin edinilmesi (öğrenme- den ayırmak için ana dili için edinme kullanılmaktadır), in- san yavrusunun anlamsız sesler çıkarırken düzgün cümleler kuran bir yaratığa dönüşmesinin muhteşem süreci dilcilerin de çok ilgisini çekmektedir. Çocuğun ana dilini başka diller- den ne zaman ayırmaya başladığıyla ilgili çalışmalarda anne karnında başlayan bir süreçten söz edilir. Sağlıklı bir çocu- ğun gelişiminde ise anlamsız sesleri çıkarmaktan telgrafva- ri “mama, süt, anne, getir” gibi kısa cümlelere uzanan bir sü- reç, sonra üç-dört yaş arasında da dil patlaması denen bir dö- nem olduğu biliniyor. Bu dönemde sağlıklı bir çocuk telg-

rafvari cümlelerden, kısa ve kısmen eksik, daha sonra da her şeyi yerinde olan karmaşık cümleler üretmeye başlamak- ta. Bu süreçte diller arasında belli alanların öğrenilmesinde farklar olabilmektedir. Mesela Türkçede çoğul sisteminin İn- gilizceninkinden, İngilizce çoğul sisteminin ise Arapçanın- kinden daha kolay edinildiği bilinmektedir. Bir Türk çocu- ğu çok erken yaşlarda çoğul sistemini öğrenirken, bir İngi- liz daha geç bir dönemde, bir Arap çocuğu ise ancak ergenlik çağında çokluk sistemini edinmektedir. Ama bütün dillerde, sağlıklı bir ilkokul öncesi çocuğunun prensip olarak üretebi- leceği farklı cümle sayısını ölçecek her hangi bir araç yoktur. Sağlıklı bir çocuğun bu yaşta sahip olduğu dil becerisi tahmin edilenden çok ama çok daha karmaşıktır. Çocuklar bu yaşlar- da ana dillerinde neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilirler. Büyükleriyle gri sözcüğünün pekiştirmesinin gıpgri mi doğ- ru gısgri mi olduğu konusunda çok ciddi iddialara girebilirler. Birkaç yıl önce kızlarımı köye götürmüştüm. Köyde dedele- rinin kuzularından beyaz tüylü birisini sahiplendiler. Adı- nı Serdar koymakla birlikte, bir taraftan da pamuk diye ça- ğırmaya, kuzunun peşinden koşmaya başladılar. Bir gün ağı- la kuzuyu sevmeye gittiklerinde şahit olduğum bir manzara çok dikkat çekiciydi. Çocuklar “pamuk, pamuk” diye kuzu- yu yanlarına getirmeye çalışırken dedeleri de onlara yardım- cı olmak için kendi söyleyişiyle “pambık, pambık” diye çağır- maya başladı. O zaman beş yaşında olan büyük kızım dede- sini taklit ederek “pambık” dedikten sonra kısa bir durakla- dı ve “pambık değil, pamuk” dedi ve kendi doğrusuyla çağır- maya devam etti: “pamuk, pamuk”. Çocuk burada hem dede- sinin söyleyişindeki farklılığı sezmiş, hem de kendi sistemin- de doğru olan biçimde ısrar etmiştir. Sağlıklı çocuğu olan her aile onların ne kadar yaratıcı olduklarını buna benzer örnek- lerle kolayca gözlemleyebilir.

Gençler başta olmak üzere insanın kaç kelimeye konuştuğu sorusuna tekrar dönebiliriz. İnsanın günlük hayatında kaç kelimeye ihtiyaç duyacağı sosyal ağları, yaptığı iş, konuşkan olup olmaması gibi farklı nedenlere bağlıdır. İnsan gerçekten günlük hayatını sınırlı sayıda kelime ile idare edebilir. Öyle ki 300-400 kelimeye gerçekten ihtiyaç duymayabilir. Ama bu onun sınırlı sayıda bir söz varlığına sahip olduğu ve gerçek- ten kullandıkları dışında kelime bilmediğini göstermez. İki hususu bir birinden ayırmakta yarar vardır. İlkokul çağına gelmiş bir çocuğun sınırlı sayıda malzeme ile üretebileceği alternatif cümle sayısını ölçebilecek bir araç yoktur. İnsanın prensip olarak anladığı ile ürettiği arasında her zaman fark- lar vardır. Zaten kuramsal dilbilim gerçek konuşulanla değil, insanın prensip olarak kurabileceği ve anlayabileceği cümle- lerin tanımlanmasını amaçlar.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı