• Sonuç bulunamadı

B) Yedek Parça ve Servis Hizmetlerinde

I. BİREYSEL MUAFİYET

2005/4 sayılı Tebliğ ile, dağıtıcıların sağlayıcılar karşındaki konumu güçlendirilmeye çalışılmış, böylelikle dağıtım hususunda yapılan anlaşmalarda çeşitliliğin arttırılması, dolayısıyla sektörde rekabetin arttırılması amaçlanmıştır. Ancak Tebliğ ile getirilen şartlardan daha ağır şartlar içeren anlaşmaların grup muafiyetinden yararlanması söz konusu olmazken, RKHK’un 5. maddesinde belirtilen şartların bulunması halinde, bu anlaşmalara da bireysel muafiyet verilebilmesi gerektiği kanısındayız. Nitekim Kurul, madeni yağ anlaşmalarına ilişkin olarak böyle bir uygulamaya gitmiştir.

Mobil Oil Türk A.Ş. (Mobil) tarafından, Boğaziçi Otomotiv Turizm Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. (Bogaziçi Otomotiv) ile aralarında otomotiv madeni yağları pazarında uygulanmak üzere imzalanan Pazarlama Destek Sözleşmesi ve Bayilik Anlaşması ile diğer bayilerle de imzalanacak aynı hükümleri içeren tip sözleşmelere muafiyet tanınması talebiyle, Rekabet Kurulu’na yapılan başvuru üzerine, Kurulca yapılan incelemede; bildirime konu anlaşmaların esasında “tek marka anlaşması” olarak nitelendirilen dikey anlaşmalar olduğu belirlenmiştir. Bu anlaşmalarla, alıcı konumundaki yetkili veya özel servislere, madeni yağ ihtiyaçlarını münhasıran tek bir sağlayıcıdan temin etme, rakip ürünleri kullanmama gibi yükümlülükler getirildiği halde; sağlayıcıya alıcının rakiplerine ürün temin etme serbestisinin kısıtlanmaması, pazarın rakip teşebbüslerin girişine kapanması veya önemli ölçüde engellemesine neden olabilmektedir. Bunun gibi, tek marka anlaşmalarının rekabeti kısıtlayıcı etki doğurmasına zemin hazırlayan bir başka durum da, söz konusu anlaşmaların süresi ve fesih için öngörülen süreler bakımından ortaya çıkmaktadır. Buna göre, kısa süreli olan ve kısa feshi ihbar süresi içeren sözleşmeler rekabeti kısıtlayarak pazara girişleri zorlaştırmazsa da uzun süreli yapılan anlaşmalar ve içerdikleri cezai şartlar, sağlayıcı değiştirme maliyetinin yükselmesine, dolayısıyla rekabeti kısıtlayıcı etkinin artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, sadece Mobilden ürün almaya dair getirilen rekabet etmeme yükümlülükleri ile 2005/4 sayılı tebliğin öngördüğü %30’luk sınır aşıldığından, anlaşmanın bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde kanunun 5. maddesi kapsamında bireysel muafiyet alıp alamayacağının değerlendirilmesi gerektiği

belirtilmiştir. Bunun sonucunda Rekabet Kurulu tarafından, “Mobil’in bayileri ile akdetmiş olduğu ve Boğaziçi Otomotiv ile yapılmış olan madeni yağ satışına yönelik söz konusu anlaşmaların içerdiği rekabet etmeme yükümlülüklerinin 2005/4 sayılı Tebliğ’de öngörülen muafiyetten yararlanamayacağı gibi; anlaşmaların, cezai şartlar bakımından içerdikleri hükümler nedeniyle 4054 sayılı Kanun'un 5.maddesinin ikinci fıkrasında bireysel muafiyet için öngörülen koşulların da sağlanmadığı; buna karşılık, anlaşmaların, alıcıya, anlaşma süresinin sonunda cezai şarta maruz kalmaksızın, varsa kalan borçlarını ve sağlayıcının fesihten kaynaklanan fiili zararını ödemek suretiyle, anlaşmaya son verme hakkını tanıyacak şekilde tadil edilmesi halinde, talep edilen bireysel muafiyetin tanınabileceğine” karar verilmiştir371.

Öte yandan, Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret A.Ş.’nin yapmış olduğu Porsche Yetkili Satıcılık ve Yetkili Servis Sözleşmelerine bireysel muafiyet tanınması talebi Rekabet Kurulunca reddedilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, muafiyetin genel şartlarının belirlendiği 2005/4 sayılı tebliğin 4. maddesinde, yedek parça ve bakım onarım hizmeti pazarına yönelik olarak sağlayıcının pazar payı %30, niceliksel seçici dağıtım sisteminin tercih edildiği durumlarda ise %40 olmasına ilişkin getirilen hükme karşın, Porsche yetkili servislerinin pazar payının %80’in üzerinde olması ve Doğuş Otomotivin yetkili servislerine yönelik olarak niceliksel seçici dağıtım sisteminin benimsenmesi nedeniyle, “Porsche Yetkili Servis Sözleşmeleri”nin 2005/4 sayılı tebliğ ile getirilen grup muafiyetinden yararlanamaması sebebiyle bireysel muafiyet talebinde bulunulmuştur. Bunun gibi, “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi”nde de 2005/4 sayılı tebliğe aykırı olarak rakip markalara ait araçların satış ve dağıtımının yetkili satıcılar tarafından gerçekleştirilememesi gibi düzenlemeler içermesi de bireysel muafiyet talebinde bulunma zorunluluğu getirmiştir.

Söz konusu sözleşmeler ile ilgili olarak Rekabet Kurulunca yapılan değerlendirmede, malların üretimi veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması hususunda; “Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmesi” bakımından, “Porsche marka otomobillerin satışının yapıldığı satış yerlerinde aynı segmentte yer alan rakip marka araçların satılmamasının herhangi bir ekonomik ve teknik gelişme sağlamayacağı” ; “Porsche Yetkili Servis

Sözleşmesi” açısından ise, “Porsche marka otomobillerin satış sonrası hizmetlerinin niceliksel seçici dağıtım kriterlerine göre belirlenmiş sınırlı sayıda yetkili servis tarafından verilmesinin marka imajı ile bağlantılı kalite standartlarının sağlanması ve korunması dışında herhangi bir ekonomik ve teknik gelişme sağlamayacağı” belirtilmiştir.

Tüketicinin yarar sağlayıp sağlamayacağı hususunda; her ne kadar bildirim formunda, “Yetkili satıcı ve servislerin sayısının belirli bir düzeyde tutulması ile kurumsal kimliğin tüm yetkili satıcı ve servislerce benimsenip müşteriye yansıtılmasının sağlanacağı, bu yansımanın Doğuş Otomotiv tarafından takip edilmesinin kolaylaştırılması suretiyle sınırlı sayıdaki Porsche müşterisinin Porsche markasının dünya çapındaki kalitesiyle aynı standartta hizmet almasının sağlanacağı, ayrıca yetkili servisler açısından da toplam pazarın sınırlı büyüklükte olması nedeniyle sınırsız sayıda teşebbüsün niteliksel kriterleri yerine getirerek yetkili servis olması halinde, servislerin pazar paylarının karlılıktan bahsedilemeyecek kadar düşük hale geleceği” ifade edilmiş ise de, Porsche marka otomobillere ayrıcalıklılık ve farklılık gibi bazı değerlerinin atfedilmiş olması nedeniyle ancak sınırlı bir tüketici grubu için söz konusu yararların sağlanabileceği belirtilmiştir.

Bireysel muafiyet verilmesinde RKHK’un 5. maddesi ile getirilen ilgili piyasanın belirli bir bölümünde rekabetin kalkmaması gerektiğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise, Porsche marka otomobillerin yeni binek otomobillerinin dağıtımı, satışı ve pazarlanması pazarındaki pazar payı göz önünde bulundurulduğunda, pazarın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kaldırılmadığı belirtilmiştir. Diğer taraftan, Porsche marka otomobillerin satış sonrası yedek parça, bakım, onarım hizmetleri pazarında Porsche yetkili servislerinin pazar payının %80’in üzerinde olması sebebiyle söz konusu pazarın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalktığı belirlenmiştir.

Bireysel muafiyet verilebilmesi şartlarının sonuncusu olan, rekabetin zorunlu olandan fazla sınırlandırılmamasına ilişkin koşul bakımından yapılan değerlendirmede; tüketiciye belirli standartta hizmet sunulması sadece niceliksel dağıtım sistemi ile sağlanamayacağı belirtilmiştir. Nitekim niceliksel seçici dağıtım sisteminin benimsenmesi ile tüketicinin ulaşabileceği yetkili satıcı ve servis sayısının kısıtlanacak, niteliksel kriterin benimsenmesi halinde ise, yetkili servisler ve dolayısıyla disribütörün karlılığında düşüşler meydana gelebilecektir. Bu bakımdan bildirim formunda özellikle satış sonrası hizmetler

pazarında 2005/4 sayılı tebliğde öngörülen eşiklerin aşılmasına rağmen niceliksel seçici dağıtım sisteminin seçilmesinin sebebi, “Porsche kurumsal kimliğinin korunması, Doğuş otomobil ile mevcut yetkili satıcı ve servislerin yaptığı yatırımların atıl hale gelmesinin önlenmesi” olarak açıklanmıştır. Ancak Kurula göre, “Söz konusu amaçlar niteliksel seçici dağıtım sisteminin seçilmesi halinde de sağlanabilecektir. Nitekim otomobilin yedek parçalarının ve/veya servisin sahip olduğu herhangi bir ayırt edici özelliğe uygun olarak bir kriter belirlenmesinin önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla “Porsche gibi ileri teknoloji ile üretilen otomobillerin sahip oldukları teknik özelliklerin gerekleri doğrultusunda kriterler belirleyerek yetkili satıcı ve servislerini seçebilecekleri; talebin yapısı ve yüksek alt yapı yatırımı ile belirli sayıda donanımlı eleman çalıştırma gibi maliyeti yükseltebilecek unsurlardan dolayı yetkili satıcı ve servis sayısının zaten sınırlı olacağı” kanaatine varılmıştır.

Söz konusu kanaate varılmadan önce, AB komisyonunda Porsche’ye ilişkin yapılan Basın Duyurusunda, “Porsche marka otomobillerin bakım ve onarım hizmetleri pazarında Porsche’nin payının %30’un üzerinde olması sebebiyle Porsche tarafından yetkili servisleri için niteliksel seçici dağıtım sisteminin seçildiği, dağıtım anlaşmalarında da Motorlu Taşıtlar grup Muafiyeti Tebliğinin gereksinimlerini karşılayacak şekilde düzenlendiği” belirtilmiştir. Söz konusu kararı almadan önce, AB Komisyonunun dağıtım ve satış faaliyetine yönelik olarak yaptığı değerlendirme de, dikkate alınmıştır. Buna göre, “Porschenin pazar payının düşük olması sebebiyle de minimis kuralından yararlanabileceği ve Poschenin satıcılarından, rakip markalara ait otomobillerin ayrı bir shoowromda ve ayrı satış elemanları ile satılmasını talep edebileceğine” karar verilmiştir.

Ancak Rekabet Kurulu, Komisyonun bu yöndeki değerlendirilmesini ülkemiz açısından uygulanabilir bulunmamıştır. Bunun sebebi, “4054 sayılı Kanunun günümüze kadar gelen uygulamasında, rekabeti sınırlayan bir düzenlemenin Kanunun 4. maddesi uyarınca de minimis sayılamayacağının benimsenmesi; başka bir deyişle RKHK’un 4. maddesinde “rekabeti önemli ölçüde” ve “hissedilir derecede” etkileyen “ifadesinin bulunmaması sebebiyle, bildirime konu Porsche Yetkili Satıcılık Sözleşmelerinin Komisyonun kararına benzer biçimde de minimis sayılamayacağı öngörülmüştür.

Kurul, “Porsche Yetkili Servis” sözleşmelerinin ise, RKHK’un 5. maddesinde belirlenen koşulları sağlamamasından ötürü muafiyetten yararlanamayacağı sonucuna

ulaşmıştır. Söz konusu Kurul kararı dikkate alındığında Rekabet Kurulu’nun 2005/4 sayılı Tebliğ kapsamına giren motorlu taşıtların dağıtımı anlaşması bakımından getirmiş olduğu ilkelere sadık kaldığı ve bireysel muafiyet kararını vermekte titiz davrandığını görmekteyiz.