• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.2. Michael Haneke Filmleri

2.2.9. Beyaz Bant (The White Ribbon) (2009)

2.2.9.3. Beyaz Bant Filminin Analizi

Film, Almanya’nın bir köyünde yaşanan esrarengiz olayları anlatmaktadır. Köyde kimin yaptığı bilinemeyen birkaç olay gerçekleşir. Doktor evine atıyla giderken, iki ağaç arasına gerilen tele çarpar, düşer ve yaralanır. Bir kadın çalıştığı yerde şüpheli bir iş kazasının kurbanı olur. Köyün baronunun (ağasının) oğlu kaçırılıp dövülür. Kâhyanın bebeği cam açık bırakıldığı için hasta olur. Köyün ebesinin engelli çocuğu kaçırılır ve gözleri dağlanır. Bütün bu olaylar köyde gerçekleşir ancak polis bu olayların failini bulamaz.

Filmdeki karakterler incelendiğinde genel olarak baskıcı erkeklerin yönetiminde bir toplumsal yapı gözlemlenmektedir. Köyün papazı, köyün Baronu (ağası), Kahya ve Doktor hepsi mensubu oldukları aile fertlerine özellikle çocuklarına karşı acımasız ve şiddetle davrandıkları görülmektedir. Filmin hikâyesinin Almanya’da ve 1. Dünya Savaşı öncesi geçmesi, erkek karakterlerin çocuklarına uyguladıkları baskı ve şiddet Nazizm’in doğuşunun temelleri olarak görülmektedir. Bir anlamda o dönemin çocukları büyüdüklerinde Nazi anlayışını benimseyen kişiler olarak düşünülmektedir. Şiddet ile yetiştirilen depresif ruh hali içinde olan çocuklar, büyüdüklerinde gördükleri şiddeti başkalarına yansıtmaktadırlar. Film dolaylı olarak Nazizm’e ve faşist görüşlere göndermede bulunsa da Haneke, filmin sadece Nazizm ile alakalı olmadığını genel anlamda radikalleşen düşünce yapılarına karşı bir film olarak tasarlandığını belirtmektedir (Assheuer, 2013, s. 146).

Resim 32: Papaz ve çocukları

Filmdeki karakterler içinde iki karakter olumlu izlenimler oluşturmaktadır. Birisi Öğretmen karakteri, diğeri ise onun sevgilisi Eva’dır. İki karakter de film içinde yaşadıkları naif aşk ile izleyiciye bir nebze nefes aldırmaktadır denilebilir. Bu iki karakterin dışında kalan karakterler ise genel olarak birbirleri ile ilişkilerinde mesafeli, soğuk ve sevgiden uzak bir görüntü çizmektedirler.

Filmdeki en güçsüz ve çaresiz karakter ise ebenin engelli çocuğudur. Filmde işkence gören çocuğun Alman idealizmine göre toplumda yeri yoktur. Bu nedenle olsa gerek, filmin sonunda da çocuğun akıbeti belirsiz olmuştur. Filmde yaşanan olayların faillerinin bulunamaması da dikkat çeken bir ayrıntıdır. Bunun nedeni Almanların karanlık geçmişleri ile yüzleşmekten korkmaları olarak görülebilir.

Filmde iktidara yani köyün Baronuna (ağasına) tam itaat vardır. Otoriteye itaatsizlik mümkün değildir. Otoriteye tek karşı gelen kişi annesi iş kazasında ölen gençtir. Annesinin ölümünden Baronu sorumlu tutan genç tepki olarak Baronun lahana tarlasını tahrip etmiştir. Gencin babası tepkisinde oğlunu haklı görse bile otoriteye karşı gelemez ve soruna çözüm bulamayıp, intihar eder. Baronun iktidarı altında ezilen kişilerden birisi de kâhyadır. Kâhyanın çocuğu Baronun çocuğu ile kavga edip onun flütünü almıştır. Bu durum karşısında kâhya oğlunu şiddetli şekilde dövmüştür.

Öğretmenin, köyde meydana gelen olayları papazında çocuklarının arasında olduğu birkaç çocuğun gerçekleştirdiğini ima etmesi papazı rahatsız eder.

Bu suçlamaları kabul etmeyen papaz öğretmeni oradan kovar. Bir anlamda eğer papaz suçu kabul etse, suçlu çocuklar değil kendisi olarak görülecektir. Filmin adını da aldığı beyaz bant ise çocuklara masumiyete hatırlatması için takılır. Ancak bu bant takılı olan çocuk, diğerleri arasında dışlanır vaziyete gelmektedir. Yönetmen, ölümcül oyunlar filminde olduğu gibi bu filmde de kabul edilmiş bir klişe olan beyazın masumluğu anlamını ters yüz etmektedir.

Filmin dikkat çeken karakterlerinden birisi de doktordur. Karısı yıllar önce ölen doktorun iki çocuğu vardır. Yanında ise bir ebe çalışmaktadır ebenin de engelli bir çocuğu vardır. Doktor ebe ile yıllardan beri bir ilişki yaşamaktadır. Doktorun sapkın cinsel arzuları kızına uyguladığı cinsel istismar ile gün yüzüne çıkmaktadır. Bunun dışında ilişki yaşadığı ebeye sarf ettiği aşağılayıcı sözler de onun nasıl bir psikoloji altında olduğunu ortaya koymaktadır. Filmin genelinde sıkıcı atmosfer hâkim olsa da öğretmenin ve sevgilisinin olduğu sahneler izleyiciye kısa da olsa nefes alma, rahatlama imkanı sağlamaktadır denilebilir.

Köyün genel yapısına bakıldığında devlet yapısının izdüşümü olarak görülebilir. Birey-Aile-Toplum oluşumunun, devletin işleyiş yapısı ile örtüştüğü gözlemlenmektedir. Devletin istediği itaat, ideolojiye uygun insan temsili, kasabadaki insanlarla örtüşmektedir. İstenilen ideal insan tipi aile içinde oluşturulmak istenmektedir.

Haneke, teknik tercihleri ile de anlatımın gerçekliğini pekiştirmektedir. Filmi siyah-beyaz çekmesinin nedeni hikâyenin geçtiği zamanın teknolojisinin siyah-beyaz olması ve genelde kullandığı yabancılaştırma efektindendir. Bunun yanı sıra Haneke kamera kullanımıyla da anlatımı etkili hale getirmektedir. Örneğin toplumda güçlü konumda olan kişileri alttan ve geniş mekânlarda resmetmesi onları yüceltirken, sıradan insanları dar mekânlarda ve üst açıdan

çekmesi onları daha da güçsüz göstermektedir

(https://www.academia.edu/25590431/). Ayrıca filmde diğer filmlerinde olduğu gibi film müziği kullanmayarak anlatımı sade tutmak istemiştir.

Yönetmen bu filminde, diğer filmlerinde değindiği modern insanın yaşadığı olumsuzlukları değil, aksine geçmiş zamanda yaşanmış olan faşizmin temellerine odaklanmaktadır. Haneke, genel anlamda Nazizm’in çıkış noktalarına değinmiş gibi görünse de asıl anlatmak istediği, radikalleşen düşünce biçimlerinin nasıl ve neden ortaya çıktığıdır. Aynı zamanda Haneke, sistemli kurallı ve huzurlu gözüken batı medeniyetinin geçmişte yaşadığı travmaların etkisinde olduğunu ve

bu bastırılmış duyguların zaman zaman ortaya çıkabildiğini, dünün travma yaşamış gençlerinin bugün sisteme başkaldırdığını ima etmektedir denilebilir.

Günümüz globalleşen dünyasında tek tipleştirilmek ve tek elden yönetilmek istenen insan tipinin, geçmişte atılan temellerini filmde görmek mümkündür. Haneke, her filminde olduğu gibi bu filminde de insanlara birkaç soru sordurmak amacındadır denilebilir.