• Sonuç bulunamadı

Modern romanlarda mekân, klasik dönem eserlerinde olduğu kadar belirli değildir. Kimi zaman simgesel değerlerle yüklü olan mekân, klasik dönem romanlarında çoğunlukla okuyucuya anlatılır. Ayrıntılı bilgilerle, betimlemelerle yüklüdür burada mekân. Oysaki postmodern romanlarda olabildiğince belirsizleştirilir. Bir postmodern romanda uzun uzadıya mekân tasviri yapıldığını tespit etmek zordur. Çoğu zaman mekâna ait çok genel özellikler verilir okuyucuya ve geri kalanını okuyucunun kendi zihninde oluşturması beklenir. Uzun uzadıya ve belirli bir mekân tasviri görülmez. Postmodern romanlarda mekânın belirsiz oluşu şu şekilde ifade edilir: “Postmodernistlerce “hyper mekân” diye tabir edilen mekân postmodern romanlarda değişken, kabına sığmaz bir durumdadır; belirgin bir duruş sergilemez.” (Somuncuoğlu Özot, 2012: 2284).

Postmodern eserlerde mekân, belirli bir anlam içermez bu nedenle okuyucunun muhayyilesine bırakılır. Mekânın kabına sığmaz bir hâl alışını Şükrü Argın şu sözlerle ifade eder: “Postmodern yaşantıların belki de en temel niteliği, toplumsal mekânlardan bireysel-özel yaşam alanlarına kadar her yeri kuşatan yönsüzlük duygusudur.” (Argın, 1992: 117). Bu durum da eserin belirli bir mekânda geçmesine engel olmaktadır. Dolayısıyla belirli bir çizgide ilerlemeyen eser kafa

44

karıştırıcı da olabilir. Bireyin tamamlanmasında büyük bir işlevi vardır mekânın. Geleneksel tarzda yazılan eserlerde tek başına bir anlamı olan mekân, postmodern eserlerde kişinin ruh haline yönelik anlam taşır. Bireyin kendine dönüşünü sağlar ve onu tarihine götürür. Dolayısıyla postmodern mekân, “kültürel bellek kodları” (Korkmaz, 2008:69) nın taşıyıcısı görevini üstlenmektedir.

Postmodern tarzda yazılan eserlerde gerçeklik algısının değişmesi insanın ele alınışını etkilemiştir. İnsanı etkileyen bu değişiklikler mekâna da etki etmiştir. Ramazan Korkmaz, zaman olgusuyla beraber değişen gerçeklik algısını, “Anlatı türlerindeki gelişme ve değişme; zaman, mekân, kişi ve olay kategorilerindeki temel değerleri de yeniden belirlemiştir.” (Korkmaz, 2007:401) sözüyle ifade eder. Dolayısıyla mekân için insana etki eden önemli bir unsur denilebilir. Değişik ruh hallerini yansıtan postmodern insanın halleri mekâna ve diğer unsurlara da yansımaktadır. Mekânın üst üste yığılması aidiyet duygusunun kaybolmasına neden olur. Bu durumda da kimlik algısında problemler meydana gelir.

Postmodern eserlerde mekân unsuru yerine, romanda ne anlatıldığı ve nasıl anlatıldığı daha çok önemsenir. Bazı eserlerde mekân belirgin olmasına rağmen bazılarında son derece silik bir şekilde yer alır. Çünkü eserde asıl önemli olan mekânın varlığı değil kişiler üzerinde bıraktığı etkidir. Mekânın silikleşmesi karakterin ruh haliyle bağlantılı olarak verilir. Adalet Ağaoğlu’nun Dar Zamanlar üçlemesinde kendi yaşamından izlere rastlanmaktadır. Bu nedenle yazar, Ankara’yı asıl mekân olarak ele almış ve olayların burada geçmesini sağlamıştır.

Üçlemenin ilk romanı olan Ölmeye Yatmak’ta dış mekân olarak karşımıza Ankara çıkar. Ankara’nın başkent olması ve Türk ulusu açısından işgale uğramayan önemli bir yer olması yazarın bu mekânı bilinçli olarak tercih ettiğini gösterir. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkent olarak tercih ettiği uygar bir şehir olan Ankara, özellikle o dönemlerde herkesin hayalini kurduğu bir şehirdir. Atatürk sevgisiyle dolu olan çocuklar için Ankara’yı görmek ve Atatürk’ün kabrini ziyaret etmek son derece önemlidir. Ankara, Cumhuriyet’in, bağımsızlığın ve ilericiliğin sembolü olarak düşünülmüştür. Bu nedenle Ağaoğlu ve yine birçok yazar eserlerinde başkenti ele almıştır.

45

Türkiye’de ve dünyada yaşanan olaylar ilk olarak Ankara’da duyulur. Cumhuriyet’in yeni yeni ilan edildiği zamanlar bu şehir hayali kurulan bir şehirdir. Ayrıca Ağaoğlu’nun da Ankara’da doğmuş olması bu mekânı tercih etmesinin altındaki diğer bir nedendir. Yazarın Aysel’den söz ettiği yerlerde Ankara’dan söz edilir. Buna rağmen romanda karşımıza mekân tasviri çıkmaz. Postmodern romanlarda silikleşen bir unsur konumundaki mekân burada net olmasına rağmen yine de belirli bir işlevi yoktur. Çünkü kahramanların benlikleri tamamen içinde bulundukları şartlar dolayısıyla şekillenmiştir. Onları çıkmaza iten durumlar anlaşılamamaktan geçer.

Mekânın kişiler üzerindeki etkisi ise kişi için o mekânın öneminin ne olduğunda yatar. Aysel için Ankara’nın ona huzur veren bir mekân olduğu söylenebilir. Yani kişinin ruh haline göre mekânımız açık mekân halini almıştır. İnsanların mutlu ve huzurlu olduğu her yerin bir önemi vardır. Bu şekilde çocukluğundan beri özlemini duyduğu bir yerin de Aysel için önemi vardır. Ankara’ya taşınan Aysel’e birçok arkadaşı özenir. Çünkü Ankara çağdaşlaşma yolunda atılabilecek önemli bir adımdır. Aysel’in de uygar bir kız olmak yolundaki ilk adımı Ankara’da yaşamak olur.

Eserde karşımıza çıkan bir diğer mekân otel odasıdır. İç mekân konumundaki otel, şimdiki zaman anlatımlarında görülür. Aysel’in intihar etmek için gittiği ve kısa bir süre kaldığı bu oda ona kendisiyle yüzleşme fırsatı vermiştir. Aysel’in kendisini sorguladığı otel odası onun için önemlidir. Çünkü bir karar vererek girdiği odadan yine bir karar vererek çıkmıştır. İntihar etmek için uygun bir yer olmadığını anladığı odadan ayrılır. Bu mekân, Aysel’in hayatıyla hesaplaşması açısından önemlidir. Fakat yine de ona huzur verip onu rahatlatan bir yer değildir. Atmosfer olarak Aysel’i daraltan bir mekândır. Aysel bu odada geçmişinden kurtulamamakla beraber asıl amacı olan ölümü de gerçekleştiremeden ayrılır.

Aysel’in çocukluğundan söz edilen yerler ise henüz uygarlaşmayan yerlerdir. Aysel’in Ankara’da olması ona arkadaşlarının özenmesine neden olur. Aynı şekilde İstanbul’da okuyan Aydın’ın halinden tam olarak memnun olmaması, diğer çocukların ise okumak için verdikleri büyük çabalar aradaki farkı da gösterir

46

Dolayısıyla yazar eserlerinde, Ankara’yla beraber Türkiye’nin farklı yerlerine de yer vermiştir.

Eserde yer alan kapalı mekânlar şunlardır: Eski Ermeni evinden bozma bir okul, İstanbul Galatasaray Lisesi, Etnografya Müzesi, Kutlu Lokantası, Ankara Palas ile Kapriç Şehir Lokantası, Hergele Meydanı’ndaki eski ahşap otel, Erkek Sanat Okulu, Büyükada’daki Tilla Pastanesi, Bursa Askeri Lisesi, Gazi Lisesi, Engin’in evi, Bursa Hüsnügüzel Kaplıcaları. Bu mekânlar içerisinde Engin’in evi en çok kullanılanlar arasındadır. Aysel’in otel odasında sıkça bahsettiği bir yerdir. Yasak bir ilişkinin temelleri bu evde atılır. Dolayısıyla Aysel için önem arz eden bir mekândır. Aslında Aysel’in unutmak istese bile unutamayacağı bir yerdir de denilebilir. Ayrıca eserde yer alan kapalı mekânlar eser sonuna kadar aynı kalmıştır. Aysel otel odasından eser sonunda çıkmış ve mekân bu şekilde sabit kalmıştır.

Bir Düğün Gecesi, Ayşen ve Ercan çiftinin evliliğini konu alır. Düğünleri Ankara’daki Anadolu Kulübü’nde yapılır. Karşımıza asıl mekân olarak yine Ankara çıkmaktadır. Roman boyunca yer yer farklı olaylar farklı yerlerde anlatılsa da asıl konu gece yapılan düğünde geçer. Anadolu Kulübü zenginlerin takıldığı bir yerdir. İlhan da hatırı sayılır bir iş adamı olmuştur. Düğünün yapıldığı mekân orduyu ve burjuva sınıfını bir araya getirir. Mekân burada gösteriş açısından da önemli bir yere sahiptir. Fakat düğünde neredeyse hiç kimse mutlu değildir. Bu da gösteriyor ki bu mekânın kişiler üzerinde olumlu bir etkisi söz konusu değildir. Başta Ayşen olmak üzere Ömer, Tezel, Fitnat Hanım mutlu değillerdir. Bulundukları mekânı bir an önce terk etme eğilimi içerisindedirler. Orada zoraki bir nedenle bulunduklarını hissettirirler. Bu da mekânın kişiler üzerindeki olumsuz etkisini gözler önüne serer. Postmodern eserlerdeki mekânın işlevi burada karşımıza çıkmış ve kişilerin mutluluğuna etki etmiş olduğu ortaya çıkmıştır.

Gerek kapalı gerek açık mekân olsun bu eserde kişi üzerinde etkisinin olumsuz yönde olduğu göz önündedir. Dar mekân olarak bakılacak olursa Anadolu Kulübü düğüne katılanların üzerinde olumsuz bir etki bırakmıştır. Dolayısıyla kapalı mekân kişileri mutsuzdur ve ortam onlar üzerinde negatif yönde etki yaratmıştır.

Tezel’in otobüs yolculuğu da eserde sık sık karşımıza çıkar. Otobüs, Tezel’in geçmişiyle hesaplaşması açısından önemlidir. O, yolculuk boyunca ailesi ve eski eşi

47

hakkında düşüncelere dalar. Zihni geçmişle geleceği bir arada kurar ve bu şekilde Tezel’in düşünceleri karşımıza çıkar. Otobüs yolculuğu Tezel açısından önemlidir ve onun iç hesaplaşmasını sağlamış olur. Tezel’e ayrılan bölümlerin fazla olduğu düşünülürse geçmişe dönüş yaptığı kısımlarda otobüs yolculuğundan çok fazla söz ettiği görülür. Ailesine yaklaştıkça iç hesaplaşması da artan Tezel’in, otobüs yolculuğu anlatılarak bilgi verilir.

Bir Düğün Gecesi’nde yer alan kapalı mekânlar: Park otelin barı, Taksim galerisi, Kızılay, Londra, Üniversite kantini, Esat, Ali Usta’nın dükkânı, Sugar Core Tepesi, Esir kampı, Polatlı, Çankaya, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı. Bu mekânların çoğu sadece ismen geçer ve asıl mekânın Ankara olduğu görülür. Eserin sonunda kapalı mekân olan Anadolu Kulübü’nden çıkan Ömer ve Tezel açık mekâna yönelirler. Diğer eserde olduğu gibi burada da mekân eser sonuna kadar sabit kalmıştır. Geriye dönüşlerle genişleyen zamanda mekânların sayısı artış gösterir.

Hayır’da ise mekân yine olayların gerçekleşmesinde yardımcı bir unsur olarak kullanılmıştır. Olaylar Ankara’da geçer. Aysel bir apartman dairesinde yalnız yaşar. Burada onla komşuluk yapmak isteyenlerle komşuluk yapmaz. Çünkü o, yalnız kalmayı tercih etmektedir. Yalnızlık onun şu anda ihtiyacı olan tek şeydir. Boşandıktan sonra yalnızlığa daha da alışan Aysel için evi, sanki geçmişle hesaplaşması için yapılmış özel bir mekân haline gelmiştir. Fakat yine de eserin gidişatını belirleyen bir unsur değildir bu mekân. Aysel’in ilerleyen yaşında mekândan ziyade kişilerin davranışları etkileyici olur. Çünkü Aysel, kendisini hâlâ genç ve güzel hissetmeye ihtiyaç duyduğu bir yaştadır. Dolayısıyla mekânın Aysel için ayırt edici bir özelliği bulunmamaktadır. O zaten yalnızdır ve gittiği bulunduğu hiçbir yer onu bu yalnızlıktan kurtaramayacaktır. Yaşadığı yedi katlı apartman dairesi Aysel’in yalnızlığının sancılarını yaşadığı evdir. Bu nedenle yazar, mekân olarak Aysel’in evini ele almış ve bu kapalı mekânla beraber onun ruhunda açılan yaraların hissettirilmesi sağlanmıştır. Yalnız yaşanan bir evin, hele ki Aysel gibi yaşlanan bir kadının yaşadığı evin insanı mutlu edecek hiçbir yönü bulunmamaktadır. Bu yaşlarda yalnız yaşamanın daha zor olduğu bilindiğinden mekânın bilinçli olarak tercih edildiği görülür.

48

Hayır’da adı geçen bir diğer mekân da Engin’in siyasi sığınmacı olarak gittiği Danimarka’daki Gentefte Yaşlılar Yurdu’dur. Bu mekân iç açıcı bir mekân olmamakla beraber Aysel’in yaşlı bir akademisyen olmasıyla bağdaştırılarak eserde yer almış olabilir. Çünkü bu eser genel itibariyle olumsuzların göze çarptığı bir eserdir. Diğer mekânlar ise; ödül töreninin yapılacağı salon, kuaför ve bankadır.

Ağaoğlu bu eserinde mekân olarak sadece Türkiye’yi seçmemiş bununla beraber diğer ülkelerden de söz ederek sınırları genişletmiştir. Örneğin Engin’den söz edilirken onun yaşadığı yerler de eser içerisinde var olmuştur. Bu konuda Eronat, “Eserde çerçevesi Türkiye ile sınırlı olmayan bir mekân coğrafyasının bulunması da yazarın karakteristik yansımalarından biridir.” (Eronat, 2004: 127) ifadelerini kullanır. Yazar kullandığı bu mekânlarla diğer eserlerde kullandığı mekânlardan ayrılır ve sınırları genişletir. Ayrıca olumsuz düşünceler de bu eserde artış gösterdiğinden tercih edilen mekânlar arasında paralellik söz konusu olur.

Benzer Belgeler