• Sonuç bulunamadı

Belediye kelimesi köken itibariyle Arapça‟dır. Memleket, kasaba, Ģehir yerine kullanılan ve bir insan topluluğunun yerleĢmek amacıyla oturduğu yer anlamına gelen “belde” kelimesine (veya bazı kaynaklara göre beled) dayanmakta (Nadaroğlu, 1998: 197) ve yine Arap dilinde kullanılan “medine” kelimesiyle iliĢkilendirilmektedir. Kanuni açıdan belediye kavramı öncelikle yerel nitelikli müĢterek ve medeni ihtiyaçları karĢılayan kurumsal yapı olarak tanımlanmıĢtır. Uluslararası düzeyde yönetim anlayıĢında yaĢanan değiĢimler yerel yönetim ve belediye kavramlarının tanımlarına da yansımıĢtır. Bu çerçevede belediye kavramı katılımcı, demokratik, açık, yönetiĢime dayalı içerikle tanımlanmaya baĢlanmıĢtır. Belediyecilik tarihimizde çok önemli bir yeri olan belediye tanımı nüfus unsuru esas alınarak da yapılmaktadır. 1580 sayılı Kanun‟a göre belediye, nüfusu 2000‟i geçen yerleĢim alanlarının adıdır (md.7). Kanun gereği nüfusu 2000‟in üzerinde olan yerleĢim alanlarında belediye teĢkilatı kurulmuĢtur. Ancak 5393 sayılı Kanun belediye kurulabilmesi için nüfus kriterini 5000 olarak düzenlemiĢtir (Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığı, 2009: 35).

Yerel yönetim birimlerinin omurgasını oluĢturan belediye, yerel yönetim tarihi ile birlikte ortaya çıkmıĢ olmakla birlikte kavramsallaĢtırılması ve yerel yönetim birimlerinin bölümlenmesi daha sonraları gerçekleĢmiĢtir. Bu bağlamda, tarihsel oluĢum içinde yerel yönetimler devletle birlikte var olmuĢ ve adeta onun bir parçası olarak bir kısım hizmetleri yerine getirmek üzere görevlendirilmiĢ kurumlar olarak uzun bir geçmiĢe sahiptir (Güler, 2006: 44). Antik çağda, kendi kendini yöneten, belli bir toprak parçası üzerinde yaĢayan insanların oluĢturduğu en küçük demokratik yönetsel birim kabul edilen “site” Roma Ġmparatorluğu döneminde yönetsel özerkliklerden yararlanan “municipe” ve Antik Yunan‟da toplumsal yaĢamın en geliĢmiĢ örgütlenme biçimi olarak kabul edilen “polis” günümüzdeki anlamı ile yerel

yönetimlerin dolayısıyla belediyelerin ilk ortaya çıkan örnekleri olarak gösterilebilir (Özer, 1999: 105). Öz mali kaynaklarını kendi yönetiminin kararları uyarınca kullanan özerk bir mali idari yapı ve bu yapının tüzel kiĢilik kazanması yoluyla Ģehirlerin özgürleĢmesi; gerçekte 12. Yüzyıl Avrupa‟sında baĢlayan ve günümüzün yerel yönetim birimleri olarak bugüne kadar uzanan bir tarihsel olgudur (Ortaylı, 1985: 9).

Literatürde genel itibariyle hep söylenegeldiği gibi modern anlamda yerel yönetim birimleri Tanzimat sonrasında yönetim yapımızda yer almıĢtır. Daha önceki dönemlerde belediye idaresi ve diğer yerel nitelikteki iĢler Ġslami esaslara göre kadı tarafından yerine getirilmekteydi. Kadı idari, adli ve beledi hizmetlerini yerine getirmeye iliĢkin yetkilerin genel olarak çoğuna sahip ve atama yoluyla iĢbaĢına gelen bir devlet memurudur (Nadaroğlu, 1998: 198). Bunun yanı sıra sivil yapısı baskın olan lonca ve vakıflar da yerel nitelikli hizmetlerin yürütülmesinde etkili olmuĢlardır. Dolayısıyla Türkiye‟de modern anlamda köklü bir yerel yönetim geleneği oluĢmadığı rahatlıkla söylenebilir (Ortaylı, 1985: 11-12).

Osmanlı‟da lonca ve vakıflar yerel hizmetleri görme noktasında çok önemli örgütlerdi (Çukurçayır, 2011: 149). Vakıflar, halkın yararına yönelik hizmetlere finansman sağlamak amacıyla padiĢah ve aileleri ile varlıklı kiĢilerin mallarını hayır niyetiyle bağıĢlaması neticesinde ortaya çıkmıĢtır. Vakıflar toplumsal hizmetler gerçekleĢtirmesinin yanında çeĢitli alt yapı çalıĢmalarının yapılmasını da sağlamıĢtır. Loncalar ise, mesleki gruplaĢmalardan doğan, hiyerarĢik biçimde örgütlenmiĢ esnaf birlikleri olup, bir bakıma yerel sivil örgütlerdir (Ulusoy ve Akdemir, 2001: 110- 111).

Modern anlamda belediyenin kurulmasındaki amaç, yerel toplulukların kendi ihtiyaçlarını karĢılamak için kendilerinin örgütlenmelerini sağlamak, dolayısıyla yerel yönetimlerin özerkliklerini korudukları bir yönetim anlayıĢı oluĢturmaktır. Osmanlı‟da baĢlayan ve günümüzde de kurum olarak yaĢayan ve önemli görevler üstlenen belediye örgütlenmesinde, kuruluĢ yıllarında böyle bir özerklikten söz etmek mümkün değildir. Osmanlı‟da belediye kurumu “gecikmiĢ ve taklitçi bir geliĢmenin sonucu” kamu yönetimi yapısının içerisinde yer almıĢtır. (Çukurçayır, 2011: 148-150). BaĢka bir açıdan düĢünüldüğünde, Osmanlı‟da yerel nitelikli

hizmetlerin vakıflar ve loncalar aracılığıyla yerine getirilmesi, Osmanlı‟nın “halka hizmet, Hakk‟a hizmettir” anlayıĢının yansımasıdır denebilir.

Osmanlı‟da ilk belediye idaresinin kurulması çalıĢmaları, 1854- 1856 yıllarında batı ülkeleri ile artan iliĢkiler sonucunda baĢlamıĢtır. Ġlk kez 1855 yılında Ġstanbul‟da belediye kurulması için giriĢimde bulunulmuĢtur. Hükümetçe atanan Ġstanbul ġehremaneti ve ayrıca 12 kiĢilik ġehir Meclisi, birtakım batı ülkelerinde belediyelerin yerine getirmekte olduğu benzer görevleri yapmak üzere oluĢturulmuĢtu (Tortop, 1999: 1). 1858 yılında Ġstanbul‟un Beyoğlu ve Galata bölgelerini içine alan Altıncı Daire-i Belediye, Pariste‟ki 6. Belediye Dairesi‟nden esinlenerek kurulmuĢtur (Çukurçayır, 2011: 149).

1869 yılında Dersaadet Belediye Ġdaresi Nizamnamesi ile belediye teĢkilatının bütün Ġstanbul‟a yaygınlaĢtırılması kabul edilmiĢtir. 1868 yılında çıkarılan bir Talimat ile Ġstanbul dıĢında, taĢrada da belediye teĢkilatı kurulması giriĢimleri görülmektedir (KeleĢ ve Yavuz, 1989: 39). Vilayet, sancak ve kaza merkezlerinde de birer belediye teĢkilatı kurulması kararlaĢtırılmıĢtır. 1877 yılında çıkarılan Dersaadet Belediye Kanunu, eski belediye örgütlenmelerini aynen korumuĢ, ancak Ġstanbul‟daki 14 belediye dairesini 20‟ye çıkarmıĢtır. II. MeĢrutiyetin ilanından (1908) sonra 1912 yılında çıkarılan Dersaadet Belediyesi Hakkındaki Geçici Kanun ile Ġstanbul‟daki belediye daireleri kaldırılmıĢ, bunların yerine belediye Ģubeleri kurulmuĢtur. Bu durum cumhuriyetin ilanından sonra 1930 yılında 1580 sayılı Belediye Kanunu yürürlüğe girinceye kadar değiĢmeden varlığını sürdürmüĢtür. 1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı Belediye Kanunu ile Köy Kanunu dıĢında kalan yani nüfusu 2000‟i geçen yerlerde belediye kurulabilmesi sağlanmıĢtır (Tortop, 1999: 1-4).

3 Nisan 1930 tarihinde yayınlanan 1580 sayılı Belediye Kanunu 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı kanuna kadar Türkiye‟de belediyelerin kanuni dayanağı olmuĢtur. 1580 sayılı Belediye Kanunu belediyeleri oldukça geniĢ kapsamlı olarak düzenlenmiĢtir (Dursun, 2007: 359).

1580 sayılı Belediye Kanunu'nun yerine çıkarılan 5215 sayılı Belediye Kanunu, ilk önce CumhurbaĢkanı tarafından Meclis'e geri gönderilmiĢ, Meclis'te

tekrar görüĢülüp 5272 sayı ile kanun halini aldıktan sonra, Ģekil kurallarına uyulmadığı gerekçesiyle Anayasaya aykırı olduğu belirtilerek iptal edilmiĢtir. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının yürürlüğe girmesine 15 gün kala 03.07.2005 tarihinde 5393 sayı ile, halen yürürlükte olan son Belediye Kanunu çıkarılmıĢtır (Çukurçayır, 2011: 189-190).