• Sonuç bulunamadı

Belâgat Tarihinin Yazımında Takip Edilecek Yöntem

Günümüzde içinde yaşadığımız dönem uzmanlaşma çağıdır. Bu sebeple çağımız bilimi, genel olarak temel konularda değil bilakis özel konu ve meselelerde derin ve dakik araştırmalar yapmayı öngörmektedir. Herhangi bir ilim dalının, sanatın veya eserin tarihine bakıldığında bunların tarihleri ve gelişim süreçleri yalnız söz konusu alanda özel meselelerin ele alındığı, temel ve esasların incelendiği çalışmalarda bulunmaktadır. Çok sayıda eserlerin ortaya çıktığı dönemler ise çoğunlukla geleneksel yaşantının hâkim olduğu, değişikliğe ve gelişmeye açık olmayan statik bir hayatın egemen olduğu dönemlere tekabül etmektedir. el-Ḫûlî’ye göre söz konusu dönemde telif edilmiş eserlerde sözcükler üzerinde yapılan araştırma, tartışma ve münakaşalardan başka fazla bir şeye rastlanmamaktadır. İslâm medeniyetinin altın çağına göz atıldığında söz konusu dönem, İslâm âlimlerinin aynı mesele ya da ilim dalı hakkında derinlemesine araştırmalar

365 el-Cuveynî, el-Belâġatu’l-‘Arabiyye te’ṣîl ve tecdîd, s. 202. Ayrıca bu çalışmanın “Belâgat ile Edebî

yaptıkları, ilmî veya edebî alanlarda müstakil risaleler yazdıkları dönemlere tekabül etmektedir. Ancak ilimlerin sistemleştirildiği ansiklopedik eserlerin telif edildiği ve ilimlerin artık kemale erdiği düşüncesinin egemen olmaya başladığı dönemlerde ise ilimler dinamizmi kaybetmeye ve donukluğa yüz tutmaya başlamıştır. Belâgat ilminin tarihi için de aynı durum söz konusudur. Tarihi yazılmak istenilen belâgat ilminde günümüzün özel konularda ve meselelerde uzmanlaşma eğiliminden istifade edilmelidir. Çünkü ancak böyle yapıldığı takdirde söz konusu mesele bütün detaylarıyla incelenebilecektir.366

Herhangi bir ilmi doğru bir şekilde anlama ve bu alanda başarılı bir araştırma yapabilmenin karşısında duran en temel sorunlardan biri kuşkusuz bu ilmin tarihinin iyi bilinmemesidir. Bu sebepten ötürü yenilenme ihtiyacı duyulan belâgat ilminde başarılı bir yenilenmenin yapılabilmesi her şeyden önce tarihinin iyi yazılmasına bağlıdır. el-Ḫûlî’ye göre gerçek tarihçiliğin yazılabilmesi için üç temel dinamiğin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Zor ve meşakkatli olmasına rağmen gerek belâgat gerekse tarihi yazılmak istenen herhangi bir ilim dalında söz konusu prensipler göz önünde bulundurulacak olursa sağlıklı ve dakik sonuçlar elde edilebilecektir. Dolayısıyla söz konusu dinamikler dikkate alınmadan yazılmış belâgat tarihi eksik kalacak ve doğru anlaşılması mümkün olmayacaktır. el-Ḫûlî, tarihi yazılmak istenen belâgat ilminde dikkat edilmesi gereken önemli hususları şöyle özetlemektedir:

Birincisi: Her şeyden önce tarihi yazılmak istenen konunun ortaya çıkışını ve başlangıcını belirleyebilecek kadar mezkûr problemlerin tarihine inilmesi gerekir. Daha sonra ise söz konusu konunun tarih boyunca nasıl geliştiğini, uzmanlarınca nasıl yorumlandığını ve ele alındığını ve bütün bunlardan sonra karar kıldığı nihai noktanın iyice tespit edilmesi gerekir. Çünkü ele alınacak herhangi bir konunun tarihi, aynı zamanda onun geçmişini ve bütün bu süre boyunca o konu veya kavramda meydana gelen değişiklikleri belirleyebilmenin en sağlıklı yoludur. Yazılacak olan bu tarih konunun fikrî derinliğini, kapsamlılığını, geçen süre boyunca beşeri bilimler ve sosyal olaylardan ne

denli etkilendiğini ortaya koyacak bir şekilde olmalıdır. Meselâ bir belâgat kavramı olan istiâre konusunun tarihi yazılacak olursa dikkat edilmesi gereken hususlar şunlar olmalıdır: Her şeyden önce bu kelimenin Arapçadaki ilk kullanımının nasıl olduğu belirlenmelidir. Daha sonra söz konusu kavramın nereden geldiği, kurallarının nasıl belirlendiği, ayrıntılarının nasıl ele alındığı ve istiâre için kullanılan delillerin nereden seçildiği gibi meseleler teker teker ele alınarak incelenmelidir. Dolayısıyla bütün bu veya benzeri hususlar göz önünde bulundurularak istiâre kavramının tarihi yazılacak olursa konu daha iyi anlaşılmış olacaktır.367

İkincisi: Ele alınacak olan konunun kendisinin tarih boyunca geçirdiği aşamaları, gelişmeleri veya değişiklikleri iyice belirledikten sonra bu alanın düşünürlerinin, önde gelen âlimlerinin ve ekol önderlerinin tarihinin doğru bir şekilde yazılması gerekmektedir. Yazılacak bu tarihin, söz konusu kimselerin şahsiyetlerini, konuyu ele alış biçimlerini, uğraştığı alana katkılarını, başka konu veya alanlardan etkilenip etkilenmedikleri gibi çok önemli hususları açık bir şekilde aydınlatması gerekir. Meselâ, bir belâgatçının uyruğu, karakteri, kültürü, devraldığı mirası, ilmî birikimi ve yaşadığı çevre gibi bir takım hususlar, onun belâgat meselelerini ele alış tarzında ve bunlar hakkındaki düşüncelerinde oldukça etkili olan faktörlerdir. Bütün bu gibi amiller göz önünde bulundurulduğu takdirde konunun gidişatını, varacağı yeri, meselelerin hakikatini ve ondan bahsedenlerin maksatlarını anlamak için gerekli olan şeyler, onun hayatına girer. Bu hususlarda örneğin Abdulḳâhir el-Curcânî’nin hayat hikâyesine göz atıldığındaba, belki de es-Sekkâkî, et- Teftâzânî veya bu alanda ilk eser telif eden el-Bedî‘ adlı eserin müellifi İbnu’l-Mu‘tezz’de bulunmayan, belâgat araştırmalarını ve Arapların belâgat anlayışını daha özel bir şekilde yönlendiren eğilimler belirlenebilir.368

Üçüncüsü: Konunun kendisinin ve mezkûr alandaki düşünürlerin tarihi yazıldıktan sonra yapılması gereken en önemli bir diğer husus ise bu alandaki eserlerin tarihini iyice inceleyerek ortaya koymaktır. Ele alınacak herhangi bir konudaki eserlerin

367 el-Ḫûlî, Menâhicu tecdîd, s. 67; el-Ḫûlî, Arap-İslâm Kültüründe Yenilikçi Yaklaşımlar, s. 67.

tarihini doğru bir şekilde yazabilmek son derece önem arzetmektedir. Zira kişinin okuttuğu ve düşündüğü ile yazdıkları arasında farklılıkların bulunması mümkündür. Bazen müellif tarafından yazılan herhangi bir eser kendisinden farklı anlayışa ve eğilimlere sahip kimseler tarafından konunun ele alınış tarzı değiştirilerek tamamen başka bir şekilde okutulabilir. İşte bunun tek sebebi, farklı anlayışa ve değişikliğe yol açan tek bir ifadedir. Bu yüzden tarihte ilgili konuya ilişkin neler yazıldığını iyice araştırarak ortaya koymak gerekecektir. Bunu yaparken ise müellifin eserindeki görüşünü, bu görüşü kimden aldığını, kimlerden ve nelerden etkilendiğini, söz konusu esere ne türlü eklemeler yaptığını ve yenilikler getirdiğini, takip ettiği yöntemi vb. hususları vuzuha kavuşturulmalıdır. Böylece konunun tarihiyle ilgili her kitap değerlendirilmiş ve layık olduğu yere konulmuş olacaktır. İşte tüm bunlar yapıldığı takdirde bir esere ancak onu etkileyen ve yönlendiren unsurlar, çağdaşları veya sonradan gelenlerin bu eseri ele alış biçimleri ve söz konusu kitabın maksadını belirlemedeki etkileri doğrultusunda başvurulabilir. Bir eserin nesilden nesle aktarılması ve insanlar tarafından farklı şekilde değerlendirilmesi o eserin mezkûr dönemlerde nasıl anlaşıldığını ortaya koyan, değerini ve güvenilirliğini belirleyen en temel etkenlerdendir. Örneğin İbnu’l-Mu‘tezz’in el-Bedî‘ adlı çalışması belâgat çalışmalarını yönlendiren en temel eserlerin başında gelmektedir. Ancak bu eserin kendisinden sonra yapılacak belâgat çalışmalarını ne denli yönlendirdiğinin doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Bunun belirlenebilmesi ise söz konusu eserin yazıldığı dönemde bu eseri oluşturan unsurlar, bu unsuların belâgat öğrenenlerin zihinlerinde bıraktığı izler, daha sonraki belâgat âlimlerinin bu eseri ele alış tarzları, ona ne denli önem verdikleri veya ihmal ettikleri ayrıca söz konusu eseri anlama ve ondan istifade yöntemlerini bilmekle mümkün olacaktır. Zira söz konusu esere yönelme veya ondan uzaklaşmanın belâgat araştırmasını yönlendirmede son derece önemli etkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla herhangi bir alandaki eserin tarihinin doğru yazılabilmesi, mezkûr eser sahibinin o eserindeki maksadının anlaşılmasıyla mümkün olabilmektedir. Böylece ele alınan eser veya konular ile bunların kendisinden sonra gelenler üzerinde bıraktığı etki arasında bir bağ kurulabilir.369