• Sonuç bulunamadı

Belâgatçıların Ortak Özellikleri

Herhangi bir ilmin tarihini yeniden yazmak ve onu yeni bakış açısıyla yorumlayabilmek için en önemli meselelerden biri bu ilim dalında söz söyleyen müelliflerin biyografisini iyi kavrayabilmektir. Tarih boyunca belâgat alanında çalışma yapan belâgatçıların hayatları incelendiği takdirde onların birtakım ortak özelliklere sahip bulundukları görülecektir. el-Ḫûlî’ye göre belâgatçılarda bulunan bu ortak özellikler

523 Bk: es-Subkî, Arûsu’l-efrâḥ fî Şerḥi Telḫîṣi’l-Miftâḥ, I, 47-48; el-Ḫûlî, Menâhicu tecdîd, s. 188.

524 Bk: es-Subkî, ‘Arûsu’l-efrâḥ fî Şerḥi Telḫîṣi’l-Miftâḥ, I, 47. 525 el-Ḫûlî, Menâhicu tecdîd, s. 189.

belâgat alanında yenilik taraftarlarına önemli ipuçları sunacaktır. Bu yüzden belâgatta yenilenme taraftarı araştırmacıların bu hususa dikkat etmeleri gerekir. el-Ḫûlî, belâgatçıların ortak özelliklerini şöyle sıralamaktadır:

Birinci Özellikleri: Belâgat tarihi dikkatle incelendiğinde belâgatla uğraşanların kahir ekseriyetinin genel felsefe veya kelâmî felsefe çevreleriyle sıkı bir ilişkilerinin bulunduğu görülecektir. Belâgatın daha ilk dönemlerden itibaren felsefecilerden veya bu felsefecilerden beslenenlerin himayesinde gelişmesini sürdürmeye devam etmesi buna sebebiyet vermiştir. Bu husus, belâgatın doğuşu, gelişmesi ve donuklaşması gibi bütün evrelerinde kendini göstermektedir. Meselâ ilk belâgatçılardan sayılan Sehl b. Hârûn (ö. 215/830)’un felsefeyle ilgilendiği bilinen bir husustur. Yine belâgatın bir ilim olarak ortaya çıkmasında büyük hizmetleri bulunan el-Câḥıẓ’ın, Yunan, Fars, Rum ve Hint filozoflarının eserlerini okumuş bir kelamcı olduğu nakledilen bilgiler arasında yer almaktadır. Belâgatın gelişmesine katkıları bulunan bir diğer isim olan Ḳudâme b. Ca‘fer de mantık ve felsefeyle iştigal etmiştir. Belâgat alanında bireysel ve müstakil çalışmaların ortaya çıktığı döneme göz atıldığında yine de kelâmcı ve felsefecilerin ağırlık bastığı görülmektedir. Bu dönemin meşhur belâgatçılardan olan ez-Zemaḫşerî, Abdulḳâhir el- Curcânî ve es-Sekkâkî de birer kelâmcıdırlar. Öte yandan belâgatta gelişme döneminin sona erip şerh ve hâşiyelerin ağırlık kazandığı duraklama dönemine gelindiğinde de durum bundan farklı değildir. Söz konusu dönemin önemli simalarından olan ‘Aḍududdîn el-Îcî, mantık ve kelâm ilimlerinde döneminin önde gelen âlimlerinden biri kabul edilmekteydi. Dönemin başka bir belâgatçısı olan Sa‘duddîn et-Teftâzânî’nin de mantık ve kelâm alanında uzman bir kimse olduğu bilinmektedir. Onun kelâm alanında el-

Maḳâṣid, mantık konusunda ise Şerḥu’ş-Şemsiyye527 adlı eserleri bulunmaktadır. Seyyid Şerif el-Curcânî de kelâm ve felsefe alanında usta isimlerden olup, kelâm ve münazara konusunda teliflerde bulunmuştur. Dolayısıyla bu dönemde belâgat eserlerine şerh, hâşiye, telḫîṣ ve ta‘liḳler yazan el-Bistâmî, Molla Fenârî, Hasan Çelebî, ‘İṣâmuddîn el-

527 eş-Şemsiyye; Alî b. Ömer el-Kâtibî el-Ḳazvînî tarafından, İlhanlı veziri Şemsuddîn Muhammed b.

Bahâiddîn Muhammed el-Cuveynî’nin isteğiyle yazılmış ve ona nispetle eş-Şemsiyye olarak adlandırmıştır. Mantığa dair olan bu risalenin tam adı, er-Risâletu’ş-Şemsiyye fi’l-ḳavâidi’l- manṭḳiyye’dir. Geniş bilgi için bk: Kâtib Çelebi, Keşfu’ẓ ẓunûn, II, 1063-1064.

İsferâyînî, Alî b. İsmâîl ve es-Siyâlkûtî gibi belâgatçıların hepsi kelâmcı olup mantık ve kategoriler üzerinde uzmanlaşmış kimselerdi. Hatta bu kimseler belâgattan daha çok felsefe ve mantık alanında eserler telif etmişlerdir. Belâgatın aslî gayesi olan edebî amacından uzaklaşan bu kitapların bölüm sınıflandırmaları, konularının tertiplenmesi ve belâgat konularının anlatılmasında felsefî metot ve yöntem hâkimdir. Bütün bunlar, belâgatın doğuşundan itibaren felsefeci veya bu ilimle ilgilenen kelâmcıların himayesinde gelişmesini sürdürdüğüne dair apaçık örneklerdir. Ama bunların dışında-az da olsa-felsefe ve kelâm yönleri açıkça görünmeyen bazı belâgatçıların bulunduğunu söylemek gerekir.528

Netice olarak belirtmek gerekir ki belâgatçıların felsefeyle olan bu sıkı ilişkileri, belâgat ilminin bütün evrelerinde, felsefe ve kelâmın etkisini göstermesi açısından son derece önem taşımaktadır.529

İkinci Özellikleri: Belâgatçıların bir diğer ortak özelliği ise çoğunun Arap kökenli olmamasıdır. Özellikle de günümüze kadar belâgat çalışmalarına hâkim olan felsefî eğilimli kelâmcılar ile belâgat ekolüne mensup belâgatçıların neredeyse tamamının Arap kökenli olmadığı görülmektedir. el-Ḫûlî ve çağdaş bazı belâgat tarihçilerine göre belâgat çalışmalarında Acem unsurunun hâkim olması söz konusu araştırmaları, Arapçanın özünden ve güzelliğinden uzaklaştırdığı gibi edebî zevkten ve ruhtan da soyutlamıştır.530

Üçüncü Özellikleri: Aynı dönemde yaşayan belâgatçılar arasında nahiv ilmindeki Basra ve Kufe ekollerinde olduğu gibi mekânsal anlamda herhangi bir bağ bulunmaması da belâgatçıların ortak özellikleri arasında zikredilebilir. Aynı mekânda yaşayan belâgatçıların çeşitli ekolleri bulunmamaktaydı. Bir şehirde aynı devirde pek çok belâgatçı bulunabilmekteydi. Bunun nedeni ise, onların yaptıkları belâgat çalışmalarında hocadan öğrenciye aktarılan ve ekol özelliklerini belirleyen mezhep tutuculuğuna gitmemiş olmalarıyla açıklanabilir. Ama yeri gelmişken belirtilmesi gerekir ki iki büyük belâgat

528 el-Ḫûlî, Menâhicu tecdîd, s. 99, 110-112.

529 el-Ḫûlî, Menâhicu tecdîd, s. 99. 530 el-Ḫûlî, Menâhicu tecdîd, s. 99-100.

ekolünü oluşturan kelâmcılar ve edebiyatçılar ekolleri arasında da mekânsal bir bağ bulunmaktaydı. Bir mekânda söz konusu ekollerden birinin diğerine göre daha yaygın olmasında ise en etkili olan husus ise çevre faktörüdür. Yani belâgat ekollerinin bölgelere göre yayılmasında çevre faktörü oldukça etkili olmuştur. Çevre edebî ve sanatsal zevk üzerinde etkili olduğundan Arap yarımadası ve çevresindeki bölge halkları arasında edebiyatçılar belâgat ekolü yaygın iken, Arap diyarlarından nisbeten uzak ve çoğunlukla Acem unsurunun yaşadıkları bölgelerde ise kelâmcılar ekolünün hâkim olduğu görülmektedir. Klasik belâgatçıların muhtevası itibariyle belâgat çalışmalarını; “Arap ve buleġâ” ve “Acem ve felsefeciler” ekolü şeklinde sınıflandırmalarının arkasında yatan sebep de çevre faktörüdür. Dolayısıyla mekân faktörünün belâgatçılar üzerindeki etkisi nahivcilere oranla daha fazla olduğu görülmektedir.531

Dördüncü Özellikleri: Belâgatçıların ayırt edici özelliklerinden bir diğeri ise dilciler, edebiyatçılar, tefsirciler gibi çeşitli ilim dallarıyla iştigal etmiş âlimlerden farklı olarak haklarında yazılmış özel tabakât kitaplarının bulunmayışıdır. İslâm tarihi boyunca neredeyse bütün ilim dallarıyla meşgul olmuş kimseler hakkında pek çok tabakât eserinin kaleme alınmasına karşın belâgatçılar hakkında bu kabilden müstakil eserlerin telif edilmeyişinin sebebi olarak onların bağımsız bir tabaka olmaktan öte dilciler, edebiyatçılar, tefsirciler ve kelâmcılar kategorisinde mütalaa edilmeleri gösterilebilir. Çünkü belâgatın İslâm medeniyetinde amaç olarak değil bilakis, Kur’ân’ı hakkıyla anlamaya yarayan bir araç olarak görülmesi bunda etkili olmuştur. Dolayısıyla bu ve benzeri hususlar belâgatçılardan müteşekkil özel bir grubun ortaya çıkmasına engel olmuştur.532

Beşinci Özelikleri: Belâgat ekollerinden bahsedilirken belâgat konularını ele alış tarzlarına göre belâgatçıların farklı ekollere mensup olduğuna değinilmişti. Ama onların bilinen iki büyük belâgat ekolüne göre kategorize edilmeleri izafîdir. Nahivcilerden farklı olarak belâgatçıları söz konusu ekollere göre sınıflandırmak son derece zordur. Zira

531 el-Ḫûlî, Menâhicu tecdîd, s. 100.

belâgatçıların arasında edebiyatçılar veya kelâmcılar ekolüne mensup olanlar bulunduğu gibi her iki ekolün özelliklerini kendinde bulunduranlara da rastlanılmaktadır. Bu sebeple bir belâgatçıda hangi ekolün özelliği daha ağır basıyorsa onunla iktifa etmek gerekmektedir. Meselâ kelâmcılar belâgat ekolünün önderlerinden olan es-Sekkâkî’de bazen edebiyat ekolünün özellikleri kendini göstermektedir. Öte yandan Abdulḳâhir el- Curcânî’nin ilgili eserleri incelendiğinde onun bir eserinde tamamen edebiyatçılar ekolünün yöntemi baskın iken bir diğer eserinde ise kelâmcılar ekolünün daha hâkim olduğu apaçık bir şekilde görülmektedir. Bu husus belâgatçıları, dilciler gibi diğer kesimlerden ayıran özellikler arasında zikredilmektedir.533