• Sonuç bulunamadı

1970-2000 YILLARI ARASINDA YAZILMIŞ KIBRIS TÜRK PİYESLERİNİN TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ

2.1. Tarihî Gerçeklere ve Ulusal Düşünceye Dayanan Piyesler

2.1.3. Çağdaş Kıbrıs Türk Tarihini Yansıtan Piyesler

2.1.3.1. EOKA’nın Kurulmasıyla Başlayan Olayları Yansıtan Piyes: Özgürlüğe Doğru Kuzeyden Gelen Ses-

2.1.3.2.4. Bayrak Gib

Ahmet Tolgay132 tarafından kaleme alınan, tarihî gerçeklere ve ulusal düşünceye dayalı bu piyes, 1973 yılında Gençlik, Spor ve Kültür İşleri Dairesi tarafından düzenlenen Kıbrıs Türk Ulusal Radyo ve Sahne Oyunları Yazma Yarışması’nda ikinciliğe layık görülmüştür. Ulusal radyofonik türde olan bu piyes tek perdeden ibarettir.

Bayrak Gibi piyesi, fonda trampet eşliğinde bir müzik ile Kıbrıslı Türklerin varoluşları için verdikleri mücadeleler ve çektikleri sıkıntıların bir takdimci tarafından aktarıldığı bir girişle başlamaktadır. Piyeste, karakter adlarının yer aldığı bir bölüm bulunmamaktadır.

Piyeste; Kıbrıs’ta, 1964 yılında, Erenköy çarpışmalarında vatanın bağımsızlığını, milletin namusunu ve şerefini korumak için canını vererek kanıyla vatan topraklarını sulayıp şehitlik mertebesine ulaşan gençlerden sadece biri olan şehit Ali’nin destanı oluşturmaktadır. Yazarın, Ali ile bayrak arasında bir yakınlık kurduğunu görmekteyiz. Vatanını, milletini her şeyden üstün tutan Ali, Yunan askerleri tarafından esir alındığı zaman Düşman subayı, Ali’nin canını bağışlamak için şöyle bir teklifte bulunur:

“…Bayrağını indirip yerine Yunan bayrağını çekmek şerefini sana veriyorum. O zaman belki acır da kuş canını bağışlarım. Bu sana vereceğim son şans… Bu şerefli görevi yaparken resmini çektirip bütün dünya

131

Gençlik, Spor ve Kültür İşleri Dairesi, 1973: 11.

132Ahmet Tolgay, EOKA dönemine, 1963 saldırılarına ve yokluk yıllarına gazeteci olarak tanıklık etmiş bir

kişidir. O, daha ortaokul yıllarında iken yazılar yazmaya başlamıştır. Muhabirliğinin yanı sıra şair ve yazarlığı ile de bilinmektedir. İlk profesyonel gazetecik tecrübesi; 50’li yılların sonunda, henüz bir lise öğrencisiyken Hüröz Gazetesi’ndeki mahkeme muhabirliği olmuştur. Tolgay aynı zamanda, 1974 olaylarının tanığı olan bir gazetecidir. Çeşitli gazete ve yayın organlarındaki görevlerinin yanı sıra Tolgay, resmî görevlerde de bulunmuştur: Önce Başbakanlık Basın Danışmanlığı’na, 1985 yılı itibarıyla da Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü’ne getirilmiştir. 2004 yılında emekliye ayrılan Tolgay, bu tarihten sonra kendisini tamamen yazarlığa vermiştir. Tolgay halen Kıbrıs Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmaktadır.

Tarafımızdan Tolgay ile Kıbrıs Gazetesi binasında, 1 Aralık 2016 tarihinde bir söyleşi gerçekleştirilmiştir. Bu söyleşide Tolgay; Kıbrıs’ta, 1960’lı ve 70’li yıllarda yazılan eserlerin, bu yıllarda Türk halkının verdiği millî mücadelenin ruhunu yansıtan eserler olduğunu dile getirmiştir. Tolgay, aynı yıllarda düzenlenen yarışmalardaki esas amacın, Kıbrıslı yazarları yazmaya teşvik etmek olduğunu sözlerine eklemiştir. Tolgay bu söyleşide; günümüzde tiyatro derneklerinin kendi oyunlarını yazarak sahnelediklerini ve başka yazarları teşvik etme amacıyla yarışmalar düzenlenmediğini belirterek bu durumundan duyduğu üzüntüyü paylaşmıştır. Tolgay, kendisinin de o yıllarda açılan yarışmalara katılmak amacıyla oyun türünde eserler kaleme aldığını ve kurgusal kahramanlar oluşturarak eserlerini ortaya koyduğunu belirtmiştir. Tolgay, o dönemde düzenlenen yarışmalara çok sayıda katılım olduğunu; fakat bu eserlerin kayıt altına alınmadığı için bugün maalesef elimizde bulunmadığını sözlerine eklemiştir.

gazetelerine dağıttıracağım. Bütün dünya bir Türk Mücahidinin şerefli Yunan ordusuna siperini nasıl kendi elleri ile teslim ettiğini ibretle görecektir…”133

Fakat Ali, yapılan teklifi kesinlikle reddetmiş ve bayrak yerine kendisi göndere çekilmiştir. Yazara göre Ali, bu davranışıyla bir destan yazmıştır.

Yazar, Ayla’yı mutsuz oluşu yönüyle anlatmaktadır. Yazara göre Ayla’nın mutsuzluğu onun kaderinin bir parçasıdır. Bu kadın, önce anne ve babasını mücadele uğruna şehit vermiş, ardından da kocası Ali şehit düşmüştür. Fakat Ali, şehit olurken yaptıklarıyla bir destan yazmıştır. Yazar, Ali’nin yazmış olduğu bu destanın gelecek nesiller için de ibret verici olduğunu düşünmektedir. Çünkü Ali, Türk milletinin ve tarihin malıdır. Bu düşüncesini yazar, Ayla’nın ağzından şöyle aktarmaktadır: “Eskiden yalnız bana ve çocuğuma aitti. Şimdi Türk milletine ve tarihe mal oldu. Şimdi o bir destandır ki, bütün bir Türk ulusunun hakkı vardır üzerinde”134

Verilmek istenen mesaj; vatan sevgisinin her şeyin üstünde olduğudur.

Piyesin ana karakteri olan Ali, İstanbul’da eğitim görmüş stajyer bir doktordur. Piyesteki diğer önemli karakter, Ali’nin eşi Ayla’dır. Piyeste “hâlâ” olarak geçen diğer bir karakter, Ayla’yı büyüten, ona sahip çıkan yeğenidir. Bu yeğen, Ayla’nın zor günlerinde metanetini koruyup ona umut ve inanç aşılamaya çalışmaktadır. Bir diğer karakter; Ali’nin tıbbiyeden arkadaşı olan Kemal’dir. Piyesteki yardımcı karakterler ise Süleyman ve Salahi’dir. Piyeste Süleyman şair kimliği, Salahi ise şakacı tavırları ile ön plandadır. Bu karakterler aynı zamanda, Erenköy çarpışmaları sırasında milletin bağımsızlığı için savaşan mücahitlerdir. Olumsuz karakterler ise düşman Subayı ve düşman askeridir.

Mekan olarak Ayla’nın evi ile Erenköy’deki Cenktepe alanıdır. Yazar, dil anlaşılır olmasına rağmen uzun uzun cümleler kurmuştur. Arada Kıbrıs ağzına özgü kullanımları görmemiz mümkündür.

Ali, İstanbul’da stajyer bir doktor olarak görev yapmaktadır. Karısı Ayla’ya duyduğu büyük bir sevginin yanı sıra vatanını da çok sevmektedir. Ayla’nın anne ve babası kendisi küçük yaşta iken Kıbrıslı Rumlar tarafından şehit edilmiş; Ayla hem öksüz hem de yetim kalarak mutsuz bir çocukluk geçirmiştir. Fakat Ayla’nın kaderi Ali’yi bulduğu zaman değişmiştir. Bu çift bir bebekleri olacağı için çok heyecan duymaktadırlar. Bu arada Kıbrıs’ta çarpışmalar başlamıştır. Vatanını büyük bir aşkla seven Ali, Kıbrıs’taki Türk mücahitlerinin arasına katılmak için Ayla’yı hâlâsına emanet edip Kıbrıs’a gelmiştir. Erenköy’e çıkarma yapan grubun içerisinde Ali’nin tıbbiyeden arkadaşı Kemal de vardır. Kemal, tıpkı diğerleri

133

Gençlik, Spor ve Kültür İşleri Dairesi, 1973: 22. 134 Gençlik, Spor ve Kültür İşleri Dairesi, 1973: 24.

gibi burada yaşayan Türkleri düşmana karşı savunmak için mücadele etmek için buraya gelmiştir. Salahi ve Süleyman adındaki gençler de bu mücahitler arasında bulunmaktadır. Ali, Erenköy’de Cenktepe’nin savunması sırasında düşmana karşı mücadele ederken yaralanır ve cephanesi de tükenir. Buna rağmen sığınaktaki soydaşlarını kurtarabilmek için düşmanla tek başına mücadele etmeyi göze alarak arkadaşı Kemal’i sığınaktakilere yardım etmesi için gönderir. Kemal, onu tek başına bırakıp gitmek istemese de sığınakta bekleyenleri kurtarmak için gitmek zorunda kalır. Düşman subayı ve askeri ile tek başına mücadele eden Ali, onlara esir düşmüştür. Olumsuz bir karakter olarak karşımıza çıkan düşman subayı, Ali’ye bir teklifte bulunmuştur. Buna göre Ali, bulundukları bölgedeki Türk bayrağını gönderden indirirse düşman tarafınca serbest kalacaktır.

Ali, ulusunu küçük düşürmeyi hedefleyen bu teklifi hemen reddeder. Canını Türk bayrağının uğruna feda ederek kendisi de bayrak gibi gökyüzünde dalgalanmayı tercih eder.

Ayla mutluluğa Ali ile kavuşmuş ancak Ayla’nın içindeki bu mutluluğun sona ereceği korkusu ne yazık ki gerçek olmuştur. Ali de şehit edilmiştir. O, şehit olmadan evvel arkadaşı Kemal’e karısı Ayla’ya verilmek üzere bir mektup bırakmıştı. Ali, şehitlik şerbetini içtiği zaman kendisine emanet edilen mektubu Ayla’ya teslim ederek görevini tamamlar. Ayla, çok üzgün olmasına rağmen Ali’nin kendisine gönderdiği mektubu okuduktan sonra bir o kadar öyle yüreği vatan sevgisiyle dolu bir kocası olduğu için mutlu olmuştur. Ali’nin düşmana karşı cesurca mücadelesinden dolayı gurur duyan Ayla, duygularını şu şekilde ifade etmiştir: “Bayrak Oldu. Bayrak gibi sonsuzluğa çekildi. Tarihimizin en şanlı sayfalarında, sonsuza dek, mağrur ve yere inmez bir bayrak gibi dalgalanacak.”135

Ayla bundan sonra hayat mücadelesini bebeği ile birlikte verecektir.