• Sonuç bulunamadı

1970-2000 YILLARI ARASINDA YAZILMIŞ KIBRIS TÜRK PİYESLERİNİN TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ

2.2. Toplumsal Piyesler

2.2.4. Evlilik Problemi Hakkında Piyesler 1 Annem Niçin Miyavladı

2.2.4.2. Ağustos Böceklerini Unutma

Özden Selenge’nin bu piyes toplumsal konulu olup evlilik problemini işlemektedir. İki perdeden oluşan bir piyestir. Eserin basılı hâli bulunamamaktadır. Bu nedenle piyes, yazarın kendisinden el yazması şeklinde temin edilmiştir. Piyes, 1981 yılında Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları tarafından oynanmıştır. Selenge’nin Annem Niçin Miyavladı adlı piyesiyle aynı tarzda yazılan Ağustos Böceklerini Unutma, komedi türündedir. Hatta Selenge’nin bu iki oyunun karakterleri de aynıdır.

Sanat yönetmeni ve tiyatro araştırmacısı Ersoy; Selenge’nin Ağustos Böceklerini Unutma, Annem Niçin Miyavladı ve Kim Bu Adam adlı oyunları hakkında, Kıbrıs ağız özelliklerinin abartılı bir şekilde hatta temel amaç olarak kullanılmasının çeşitli çevreler tarafından eleştirildiği yorumlarında bulunmuştur.203

Kıbrıs Türk Edebiyatı’nın önemli şairlerinden biri olan Filiz Naldöven, 21 Haziran 1987 yılında Londra’da yapılan I. Kıbrıslı Türk Aydınlar Paneli’nde Kıbrıs Türk Edebiyatında Oyun Yazma Sanatı adlı bir bildiri sunmuş ve bu bildiride Selenge’nin oyunları hakkında yorunlarda bulunmuştur:

Kendi konuştuğumuz dile gülmek Kıbrıs Türk toplumunda garip bir eğilimdir. Bu yüzden Özden Selenge’nin yazdığı ve Devlet Tiyatrosunun sahnelediği;

1. Ağustos Böceklerini Unutma 2. Annem Niçin Miyavladı

3. Kim Bu Adam gibi oyunları halk tarafından oldukça beğeni kazanmıştır. Yalnız konuya daha sağlıklı yaklaşırsak;

a. Özden Selenge’nin yazdığı oyunlar aslında Kıbrıs Türk toplumunda son yıllarda hızla gelişen Türkiye kültürünün arabesk yanıyla bütünleşmenin o yavan, avutucu, yoz bir yansımasıdır.

b. Oyundaki karakterler Kıbrıslıdır, konuşma dili Kıbrıslıdır, fakat aslında değildir. Hiçbir duyarlılık yerli yerine oturmamıştır ve halkın büyük bölümünün geri kalmış, eriyen ve yozlaşan kültürüyle eş düzeydedir.

Oyunların popüler oluşu bu yüzdendir. Oysa Selenge’nin oyunlarında insan sevgisi, sevecenlik gibi barışçılık gibi bazı özelliklere rastlamak olanaklı.204

Ağustos Böceklerini Unutma, Öncü Gazetesi’nin Düşünceler Formu köşesinde Devlet tiyatrosunda yozlaştırılan sanat başlıklı forumda da eleştirilere maruz kalmıştır. Bu eleştirilerde, oyunun evrensel özden ve yerel geleneklerden uzak olduğu belirtilmiştir. “Evde kalmış kız” ve “onu satmaya çalışan ana”nın ilk bakışta toplumsal sorun olarak sunulduğu fakat oyunun giderek gerçeklerden saptığı, yöresel ağızla yapılmaya çalışılan güldürü unsurunun zorlamaya kaçtığı, oyun ve oyun kişilerinin gerçekdışı bir çizgiye getirildiği

203

Ersoy, 1998: 140.

oyunla ilgili temel eleştirilerdir. Ayrıca oyun içine oturtulan yerel motiflerin yama gibi sırıttığı, gereksiz tekrarlar yapıldığı ve oyunun anlamsız bir sonla bittiği; oyunun özünden uzaklaşarak şive ve köylü ile alay edercesine yöresel ağzın ön plana çıkarıldığı, kaba güldürü unsuru yaratılmaya çalışıldığı söylenmiştir. Oyunla ilgili eleştirilerin yanı sıra oyunu sahneye koyan Hilmi Özen hakkında da olumsuz yorumlarda bulunulmuş, Özen’in sahne düzenlemesi ile oyunu “okul müsameresi” çizgisine getirdiği dile getirilmiştir.205

Piyesin konusunu; saf ve evde kalmış kızını, köylerine tatile gelen genç çiftin okumuş, memur olarak görev yapmakta olan kardeşine vermeye çalışan Hayriye Kadın’ın çabaları oluşturmaktadır.

Piyesin başında şahıs kadrosu sıralanmış ve dekor hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Yazarın, piyese verdiği başlık ile piyeste işlenen konu arasında doğrudan bir bağlantının bulunduğunu söylememiz söz konusu değildir. Ama yazar konu ile başlık arasında bağlantı kurmak için ilk önce bu köyde bulunan ağaçlardan, yeşilin çeşitlerinden, denizin maviliğinden yola çıkmıştır. Yazarın kendisi bir doğa hayranı olduğu için ağustos böcekleri konusunda fikrini de Ayşe adlı karakterin ağzından şöyle anlatmıştır: “İnanır mısın ben yazın geldiğini onlarsız anlamam. Yazın tadı tuzudurlar. Sustukları zaman büyük bir eksiklik hissederim. Ötmelerini bekler dururum. Ne güzel, müzik gibi, koro gibi…”206

Yazar, Annem Niçin Miyavladı piyesinde olduğu gibi saf ve cahil olan kızını evlendirmeye uğraşan kurnaz bir kadından söz etmektedir. Diğer piyesten farklı olarak bu piyesteki kurnaz kadın, köy hayatıyla beraber şehir hayatını da bilen biridir. Kadın, şehirde yaşadığı için bunu bir övünme unsuru olarak görmektedir. Yazar, bu durumu kadına şu sözleri söyleterek bize hissettirir:

“Benim rahmedlik herifin köyüdür burası, malımız mülkümüz var. Onları tumar eddiririk, maksılımızı alır giderik şeherdeki evimize.”207

Piyeste, iki tarafın da rızası alınmadan yapılacak bir evliliğin mümkün olamayacağı mesajı verilmektedir.

Piyesin ana karakteri Hayriye Kadın, yaşı altmışı bulan kurnaz bir kadındır. Konuşmayı çok seven Hayriye Kadın’ın maddi sıkıntısı bulunmamaktadır. Hatta yılın yarısını köyde bulunan evinde diğer yarısını da şehirdeki evinde geçirmektedir. Fakat kara çarşaflı olduğu belirtilen Hayriye Kadın’ın şehir yaşamına uymadığı görülmektedir. Bu yaşlı kadının en büyük sıkıntısı otuzlu yaşlarına gelmesine rağmen evlenememiş olan kızını

205

“Devlet tiyatrosunda yozlaştırılan sanat”, Öncü Gazetesi, 04.05.1981. 206

Selenge, t.y.: 3. 207

evlendirebilmektir. Hayriye Kadın’ın piyesin şahıs kadrosunda adı geçmeyen bir de oğlu vardır. İsmi bilinmeyen bu oğul evlidir. Fakat karısı ile annesi arasındaki gelin-kaynana anlaşmazlığı nedeniyle, birbirlerinden uzak durmaktadırlar. Hayriye Kadın’ın kızı Emine ise anne baskısı ile büyümüş, bu nedenle sürekli annesi tarafından yönlendirilen bir karakterdir. Emine eğitim almamış, saf ve cahil bir tiptir.

Piyeste yer alan diğer önemli karakterler; genç ve aydın birer öğretmen aynı zamanda da karı-koca olan olan Ayşe ile Mustafa’dır. Bu çift, yaz mevsimi geldiği ve okullar tatil olduğu için piyesin ana mekânı olan ve eserde isminden söz edilmeyen köyde tatilin keyfini çıkarmaktadır. Piyesteki diğer karakterler; Öner ve Lale’dir. Mustafa’nın kardeşi olan Öner, genç bir memurdur. Lale ise Ayşe’nin yeğenidir; İngiltere’de öğrenim görmüştür.

Piyeste mekan olarak bir köy evi verilmektedir. Kullanılan dil sadedir. Yazar tarafından karakterler, Kıbrıs ağzı ile konuşturmaktadır. Öğretmen olan çift yöresel ağızla beraber Türkiye Türkçesini de kullandıkları görülmektedir.

Şehirde kızı ile yaşayan Hayriye Kadın, köydeki mallarına bakmak için gelmişlerdir. O, köye tatil yapmaya gelen öğretmen genç çifti görür görmez hemen kim olduklarını öğrenmek ve iki laf etmek üzere evlerine damlamıştır. Genç çift, Ayşe ile Mustafa, cahil aynı zamanda da görgüsüz bu kadından kurtulmaya çalışmak isteseler de pek başarı elde edememişlerdir. Genç çifti ziyarete yeğenleri aynı zamanda memur olan Öner geldiği zaman da Hayriye, bekar olduğunu öğrendiği bu delikanlıya kızını layık bulmuş ve kızı ile beraber bu izdivacın gerçekleşmesi için elinden geleni yapmıştır. Gerek parasından gerekse kızının maharetinden çokça bahsederek göz boyamaya çalışan Hayriye Kadın, kızının bu yaşa kadar evlenmeyişini ise kendisinin bir türlü kıyıp da kızını verememesine bağlamaktadır: “… Aha benim Emine’yi isdemeyen galmadı ama gıyıp da bir türlü veremedim. Öğretmen da isdedi, avgat da”208

.

Hayriye Kadın’ın çabaları bunlarla sınırlı kalmamış, damat adayına büyü bile yapmıştır. Eğitimli ve aydın kişiler olan Ayşe, Mustafa ve Öner ise parada pulda gözleri olmadığı için Hayriye Kadın’ın söylediklerine aldırış etmemişler bilakis bu durumdan bir an önce kurtulmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Hayriye Kadın’dan kurtulmayı bir türlü başaramayan bu gençlerin imdadına, İngiltere’den gelen yeğenleri Lale yetişir. Lale’nin ortaya koyduğu plana göre Öner, deli taklidi yapacaktır ve Emine ile evlenmeyi kabul edecektir. Planı uygulamaya başlayan gençler, Hayriye Kadın’ın hemen bu izdivaçtan vazgeçtiğini görürler. Bu ani etki karşısında oldukça şaşıran gençler, Hayriye Kadın’ın yıllar

208 Selenge, t.y.: 29.

evvel kocasını delirttiğini ve hayatının çoğunun hastanelerde kocasını beklemek zorunda kalarak geçtiğini öğrenirler. Hayriye Kadın, kızının da aynı şeyleri yaşamasını istememektedir. Oyunun finalinde Lale’nin planı işe yaramış ve Hayriye Kadın bu evlilikten vazgeçmiştir.