• Sonuç bulunamadı

B. Sosyal Bilimlerdeki Kuramsal GeliĢmeler

I. Siyasal GeliĢmenin “Bilimselliği”: Metodolojik ve Epistemolojik Aygıtlar Aygıtlar

2. ModernleĢme Kuramının Ġdeolojik Öncülleri

2.1. Batımerkezcilik

Huntington ve Eisenstadt‟dan üstte yapılan alıntılarda, modernleĢme kuramının temel öncüllerinden biri olarak dikkat çeken nokta, modernliğin Batı‟dan kaynaklanması ve buradan Batı dıĢı alanlara yayılmasıdır. Öyle ki; Huntington ve Eisenstadt, Batılı ve Batılı olmayan toplumların modernlik öncesi dönemlerinde farklı tarihsel, toplumsal deneyimler yaĢadığını kabul etse de, Batı‟nın modernliğin merkezi olma rolünü benimsemiĢ ve bu yaklaĢım üzerinden modernleĢmenin ortak özelliklerini vurgulamıĢtır.321 ModernleĢmeyi sanayileĢme ekseninde açıklayan bir baĢka modernleĢme kuramcısı Kautsky ise, Batı merkezli bir yaklaĢımın yol açtığı etnosentrizm tehlikesinin altını çizmiĢtir. Batı‟nın ileri ülkelerinde azgeliĢmiĢ

321 Eisenstadt, ModernleĢme, BaĢkaldırı ve DeğiĢim, s.12-38.

123 ülkelerin siyaseti üzerine var olan literatürün büyük çoğunluğunun, bu tip bir etnosentrizmi barındırdığını, bu durumun söz konusu literatürün demokrasinin ölçütleri, ulus oluĢumu veya ulusal bütünleĢme ve ekonomik geliĢme üzerine odaklanmasına neden olduğunu belirtmiĢtir.322 Kautsky‟ye göre, Batılı ve Batılı olmayan ayrımı, endüstriyel anlamda ileri ya da azgeliĢmiĢliğe dayanan bir ayrım değil, coğrafi ve kültürel bir ayrımdır.323 Bunun yerine Kautsky, iç etkilerle gerçekleĢen modernleĢme ve dıĢ etkilerle gerçekleĢen modernleĢme Ģeklinde ikili bir ayrıma giderek, bu ikisinin farklı yönlerini vurgulamıĢtır. Ancak sanayileĢmeye yol açan değiĢikliklerin ilk olarak Batı Avrupa‟da oluĢtuğunu ve iç dinamiklerle sanayileĢmiĢ modern Batı Avrupa‟nın, bu süreci dıĢ etkilerle yaĢayan ülkelerden daha yavaĢ ve sindirerek gerçekleĢtirdiğini belirtirken324 Batı merkezli bir etnosentrizmden kendisini tam kurtaramamıĢtır.

Bernstein, etnosentrizmin evrensellik boyutunu vurgulamıĢtır. ModernleĢme kuramının tarihsel kaynağının soyutlanmasıyla evrenselleĢtirildiğini belirtirken, Eisenstadt‟a gönderme yapmıĢtır. Eisenstadt, Batı tecrübesine modern toplumu üreten bir model olarak bakmıĢtır. Etnosentrizm, modernleĢmenin BatılılaĢma ile eĢ anlamlı görülmeye baĢlamasıyla daha açık bir hale gelmiĢtir. Öyle ki, hedefe ulaĢmak için farklı yolların olduğu kabul edilse bile, gidilecek tek bir yer vardır:

ModernleĢme. ModernleĢme, toplumsal ve siyasal olduğu kadar, ekonomik olarak da önemli farklılıkları göz ardı etmiĢ ve geliĢmenin evrensel bir tipi olarak karakterize edilmiĢtir. GeliĢmenin evrensel tipinin iĢaret ettiği toplum endüstriyel-kapitalist

322 John H.,Kautsky, The Political Consequences of Modernization, New York, John Wiley&Sons, 1971, s.12.

323 A.g.e., s. 16.

324A.g.e., s. 44-48; Ancak Japonya‟nın Batı ülkesi olmamasına rağmen iç dinamiklerle; Avrupa‟da yer almasına rağmen Ġrlanda ve Portekiz‟in dıĢarıdan gelen etkilerle modernleĢtiğini vurgulaması da önemlidir. A.g.e., s.16.

124 toplumdur.325 ModernleĢmenin Batı kaynaklı, evrensel ve tek yönlü olduğuna dayalı etnosentrizme, Karl Deutch‟un siyasal geliĢme ile ilgili popüler makalesindeki ifadelerinde de rastlayabiliriz:

“Asya, Afrika‟nın geliĢen ülkeleri ve Latin Amerika‟nın bir kısmı birkaç on yıl içinde Batı Avrupa ve Kuzey Amerika tarihinde en azından nesiller süren siyasal değiĢim sürecini baĢarmak ve bu hızlandırılmıĢ değiĢimi zıplayarak ve geçiĢin bazı tarihsel aĢamalarını dıĢarıda bırakarak Batı‟daki bırakınız yapsınlar periyoduna ulaĢmak zorundalar.”326

Deutsch, bu metinde gidilecek yönü „Batı‟, geliĢme tipini „bırakınız yapsınlar‟ periyodu, geliĢmenin yöntemini „Batı‟yı hızlı bir Ģekilde taklit etmek‟

olarak derlemiĢ ve aslında etnosentrizmin temel öğelerini kabaca özetlemiĢtir.

Ülkelerin bir dereceye kadar daha az Etiyopya‟ya, daha çok BirleĢik Devletler‟e benzer hale geldiğini327 belirtirken de evrensellik vurgusunu tekrarlamıĢtır.

ModernleĢmenin kabaca Batı kaynaklı, evrensel, homojonize edici bir süreci iĢaret etmesi, paradigmanın etnosentrik boyutunu sergilemek için yeterlidir. Yoğun bilimsel çabanın sarfedildiği bu süreç, evrensellik ölçütü gereğince olumsuz anlamıyla ideolojiden kendisini kurtaramamıĢtır. Fakat etnosentrizm baĢlığı altında dile getirilebilecek boyutlar yalnızca bunlardan ibaret değildir. DemokratikleĢme ve liberal demokrasi üzerine yapılan vurguyu da etnosentrik boyutta değerlendirebiliriz.

ModernleĢme sürecinin Soğuk SavaĢ‟ın ilk dönemlerinde, siyasal olarak liberal demokrasi hedefi ile belirlenmesi ve siyasal geliĢmenin demokratikleĢme olarak algılanması, SavaĢ‟ın hemen sonrasının iyimser ortamını paylaĢmıĢtır. Bu bağlamda dönemin modernleĢme kuramının önemli teorisyenlerinden Apter, The Politics of Modernization adlı kitabında, demokratik temsili hükümetin modernleĢmenin

325 Henry Bernstein, “Modernization Theory and the Sociological Study of Development”, Journal of Development Studies, vol.7, no.2, 1971, s.147.

326 Deutsch, “Social Mobilization…”, American Political Science Review, s. 498.

327 A.g.e., s.495.

125 getirdiği karmaĢık toplumsal ve ahlaki sorunları çözmede en uygun araç olduğunu savunmuĢtur. Amerikalı sosyal bilimciler, özellikle de siyaset bilimi öğrencileri dikkatlerini modernleĢen toplumlardaki benzer sorunlara yöneltmiĢlerdir ve bu çalıĢmaların çoğu temsili hükümetin, biçimsel birkaç değiĢiklik dıĢında ruhen tüm toplumlar için en uygun biçim olduğu sonucuna ulaĢmıĢtır.328 Gerçekte, demokrasi tanıtımı ile BirleĢik Devletler, diğer devletlere müdahaleyi ve kendi ülkeleri içinde de memnuniyeti arttıracak bir meĢruiyet zemini oluĢturmaya çalıĢmıĢtır.329 Bu çabalar, Soğuk SavaĢ sonrası süreçte de farklı toplumsal ve siyasal dinamiklere bağlı olarak devam etmiĢtir.

Apter, demokrasiye iliĢkin güvenini modernleĢmekte olan toplumlar için sürdürmemiĢtir. Çünkü modernleĢme ile ilgili olaylar, modernleĢmekte olan toplumlar için aynı yönde geliĢmemiĢtir. Mısır‟dan Tanzanya‟ya kadar pek çok modernleĢen ülkede demokratik kurumların yarattığı radikal dönüĢümlerin, demokratiklikten baĢka bir Ģey olduğunu vurgulamıĢtır:

“Birkaçı totaliter. Hemen hepsi popülist (…) temelde antidemokratik olmaktan çok predemokratiktirler. (…) Böyle sistemler sempati ve anlayıĢ gerektirmektedir. Siyasetin dilinin bu ülkeleri belli ölçüde açıklamak için düzenlenmeye ihtiyacı var. Hepsi siyasal biçimlerin uç kategorileri arasında bir yerlerde bulunmaktadır. Böyle toplumlara predemokratik olarak yaklaĢmak, belli baskı kurumlarını, modernleĢmekte olan bir toplumun örgütlenmesi ve bütünleĢmesi için belki zorunlu kurumlar olarak görmemize de izin verir.”330

ModernleĢmeyi gerçekleĢtirebilecek en etkili kurumlar olarak demokratik temsili kurumların görülmesi, ancak siyasal geliĢmenin demokratikleĢme yönünde bir seyir izlememesi üzerine demokrasi öncesi toplumların demokrasi idealine ulaĢması için ara dönemde baskı kurumlarına göz yumulabilmesi, siyasal geliĢme

328 Apter, The Politics of Modernization, s. 2.

329 Pascha Bueno Hansen, Approaches to Comparative Politics: A Cultural Politics Critique, (http://ic.ucsc.edu/~rlipsch/QEs/BuenoHansen.comp%20pol.QE1.pdf) (eriĢim tarihi, 13.10.2012), s.16.

330 Apter, The Politics of Modernization, s. 2-3.

126 kavrayıĢının demokratikleĢme anlamından, istikrar ve düzen anlamına doğru kayıĢına paralel bir değiĢimdir. ABD merkezli bir dünyanın, geliĢme ve demokrasi söylemi üzerinden yapılandırdığı kapitalist blok içindeki ülkeler, belirlenen „biçimsel‟ asgari ölçütleri gerçekleĢtiremezse, baskı kurumlarının iĢlevselleĢmesi meĢrulaĢmıĢ olmaktadır. Diğer bir deyiĢle, demokrasi için demokrasiden ödün verilebilmesi gibi çeliĢkili bir durum karĢımıza çıkmaktadır. Bu çeliĢkinin bilim ve ideoloji iliĢkisi içindeki yeri ve ölçütlerine siyasal geliĢmenin anlamsal değiĢiminden bahsederken yer vermiĢtik. Bu kez modernleĢmenin siyasal boyutuna iliĢkin olarak karĢımıza çıkmıĢtır. Geleneksel toplumlarda oluĢmaya baĢlayan yeni istekler ve siyasal eylemlilik, bu toplumlarda düzenin, ekonomik geliĢmenin ve bağımlı demokrasilerin geliĢebilmesi için düĢük düzeyde seyretmelidir ve bu toplumlar edilgen hallerini sürdürmelidirler. Bernstein‟in dile getirdiği gibi, liberal idealler reelpolitik çıkarlarla yer değiĢtirmiĢtir.331

Etnosentrizmi yalnızca kültürel bir gurur olarak görmek, gerçeği çarpıtmak olacaktır. ModernleĢmenin batımerkezci yaklaĢımlarının ideolojik ve meĢrulaĢtırıcı olduğu ve belirli ekonomik siyasal ve kültürel çıkarlar ile iliĢkili olduğunu yadsımak zordur. En azından modernleĢme teorisyenlerince oluĢturulan kavramsal çerçevenin, hükümetin, askeri kuruluĢların, istihbarat kurumlarının ve korporasyonların etkisi ile azgeliĢmiĢ ülkelere ihraç edilmek üzere oluĢturulduğu açığa çıkmıĢtır. Soğuk SavaĢ‟ın ilk günlerinden beri, sosyal bilimcilerin böyle Ģirketlere doğrudan hizmet ettiğini gösteren pek çok kanıt mevcuttur. Özellikle isyan bastırma tekniklerine iliĢkin çalıĢmaların kötü ünü yayılmıĢtır.332 Bu konuya Bangkok‟da Tayland- Amerikan Askeri AraĢtırma ve GeliĢtirme Merkezi‟nde çalıĢan ve modernleĢme

331 Bernstein, “Modernization Theory …”, Journal of Development Studies, s.148.

332 Ag.e, s.148.

127 paradigmasının „kurumsallık ölçütü‟ ile iliĢkisini de dile getirmiĢ olan bir uzmanın kelimeleriyle noktayı koymak manidar olacaktır. “BaĢarılı bir isyan bastırmanın eski yöntemi her gerilla için on askeri birlik bulundurmaktı… ġimdiki yöntem her bir gerilla için on antropolog bulundurmak.”333