• Sonuç bulunamadı

1. GELENEK, MODE RNLİK VE ROMAN

1.1. GELENEK VE TÜRK ROMANI İLİŞKİSİNİN BAŞLANGICI

1.2.2. Batı Tarihinde Modernizmi Yapan Süreç ve Batılı Romanın

1.2.2.2. Modern Batılı Romanın Oluşumu

Bahsi geçen tüm tarihsel, siyasal ve toplumsal olayların neticesinde oluşan modernleşme sürecinin elbette sanatsal ve edebi ürünleri de olacaktır. Roman türü, işte bu ortamın dikkatleri ve gerekleriyle meydana gelmiş tamamen Batılı bir türdür. Batılı olmayan toplumlar için roman ancak “ithal”73

bir tür olabilir.

En ilkel şekilde, belli bir olayı kronolojik, mantıksal ve duygusal bağları gözeterek kurgulayan uzun hikâye, şeklinde tarif edilebilecek roman türünü Milan Kundera; “yazarın deneysel egolar (kişiler) üzerinden varoluşa dair birtakım temaları

71 George Frankl, Batı Uygarlığı Ütopya ve Trajedi, çev. Yusuf Kaplan, İstanbul, Açılım Kitap,

2003, s. 176.

72

Fehmi Baykan, Aydınlanma Üzerine Bir Derkenar, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1996, s. 1-26.

73 Fethi Naci’nin Yüzyılın 100 Türk Romanı adlı eserinin önsözünün alt başlıklarından biri: “Roman,

Batı’dan İthal Edilmiş Bir Edebiyat Türüdür” cümlesidir.

32

sonuna kadar incelediği büyük düzyazı biçimi”74 şeklinde tanımlamıştır. Bu tanım,

kişinin bireysel varlığının roman için ne kadar önemli olduğunu, roman oluşturabilmek için yazarın bu deneysel kişilerin düşünsel derinliklerine bir bilim insanı titizliğiyle inmesi gerektiğini gözler önüne serer ki bunlar, modern romanın olmazsa olmazlarıdır.

Her form gibi roman da bir oluşum sürecinden geçerek ortaya çıkmıştır fakat bu durum, romanın eski anlatıların devamı niteliğinde olduğunu göstermez. Fethi Naci, bu durumu şöyle izah etmiştir: “Romanın başlangıcının Eski Çağ düzyazısına, eski Doğu masallarına, şövalye edebiyatına, Rönesans hikâyesine ve destanına bağlı olduğu, bunlardan yararlandığı açıktır; ne var ki onlar başka şeydir, roman başka şey.”75

Bu noktada, Batılı romanın yararlandığı kaynaklardan kısaca bahsetmek yerinde olacaktır.

Tarih öncesi Tanrıların efsanevi maceraları ile insanların doğaüstü güçlerle mücadelelerini anlatan esatir ve ardından söylenen destanlar, ilk kurmaca anlatıları meydana getirmiştir. Batı edebiyatlarında roman türü, millet merkezli destanlardan değil; merkezinde cengâverlerin ve şövalyelerin bulunduğu gesta denen epopelerden ve legende adı verilen, aziz ve ermişlerin anlatıldığı dini kıssalardan yararlanarak gelişmiştir.76

Yani Avrupalı bir tür olan romanın nüveleri, Batı’nın tarihi ve öz yaşam öyküsünde bulunur. Esatir ve destan devri, Ortaçağ’a kadarki zaman sürecini kapsamaktadır.

Romanın ilkel zamanlardaki izdüşümlerinden söz ederken romanslardan bahsetmek de yerinde olacaktır. İşsiz Latinlerden ve Afrikalı, Asyalı paralı askerlerden meydana gelen Latin ordusu; doğru telaffuzlu bir Latince konuşamadıkları için dil içerisinde dil sayılabilecek özel bir jargon oluşturmuşlardır. Roma ordusu Avrupa’yı istila ederken bu dil oraya gitmiş, Avrupa’nın yerli kavimleri Latince diye bu evrilen dili öğrenmiş, bu dille oluşturulmuş yazılı ve tahkiyeli eserlere de romans denmiştir. Devrin okuma yazma bilen insanları

74 Kundera, a.g.e., s. 137. 75

Fethi Naci, Yüzyılın 100 Türk Romanı, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 7. bs., 2015, s. IX (Önsöz).

76M. Kayahan Özgül, “Romanın Hikâyesi”, Hece Dergisi Türk Romanı Özel Sayısı, S. 65/66/67,

Mayıs/Haziran/Temmuz 2002, s. 11.

33

genellikle din adamları olduğu için ilk anonim romanslar kilisenin istekleri doğrultusunda değiştirilmiştir. Aşk, sevda ve kadın ise Avrupalı ediplerin Yunan ve Latin’in mitolojik hikâyelerinin benzerlerini nazmetmek istemesiyle romanslarda kendisine yer bulmaya başlamıştır. Haliyle anonim romans devri yavaş yavaş kapanmış; romansların epik karakteri, yerini lirik hassasiyetlere bırakmıştır.77

Destanlar ve romanslar ile modern romanları ayıran en büyük nokta, modern romanın gerçeğe bu türlerden çok daha yakın olmasıdır. Bununla birlikte son dönemlerde kaleme alınan bazı popüler fantastik ve fütüristtik romanlarda, destan ve romanslardan izler bulmak mümkündür.

Fethi Naci’ye göre modern romanın üç kaynağından biri pikaresktir. İspanya’da şövalye edebiyatının sona erişiyle XVI. yüzyılın ortalarında meydana çıkan pikaresk romanların başkahramanı “feodal hiyerarşinin dışına itilmiş bir serseri, sınıfından kopmuş bir düzenbaz”dır. Başlıca amacı toplumsal bozuklukları ve kötülükleri gözler önüne sermek olan pikaresk romanların başkişisi aslında modern romana konu olacak burjuva tipi insanın ilk örneğini teşkil eder. Pikaresk’in eskiçağ destanlarından ve ortaçağ gestelerinden farkı ve onu modern romana yaklaştıran yönü, kahramanlarının durağan ve sükûn içinde değil; dinamik ve tamamlanmamış olmalarıdır. Fethi Naci, aynı eserinde modern romanın pikaresk dışındaki diğer kaynakları olarak Montaigne’in Essays’i, Madame de La Fayette’in La Princesse de

Cléves’si, La Rochefoucauld’nun Maxime’leri gibi psikolojik yazıları ve Madame de

Sévigné’in mektupları gibi anıları işaret etmiştir.78

Modern romana yaklaşan özellikleriyle dikkat çeken ve kendinden evvelki anlatılara edebi bir hassasiyet kazandıran ilk hikâye, hümanizmin ve Rönesans’ın ilk müjdecilerinden olan Boccaccio (1313-1375)’nun Decameron (1348-1351) adlı eseridir. Decameron’un en önemli özelliği Kelile ve Dimne ve Binbir Gece

Masalları’nda bulunan hikâye içinde hikâye tekniğinin bu eserle birlikte Batı’ya

sıçraması ve eserin destanlar ve romansların aksine insan ruhu ve gerçekliğinden bahsetmesidir.

77 A.m., s. 11-12.

78 Fethi Naci, 100 Soruda Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme, İstanbul, Gerçek Yayınevi,

1990, s. 7-12.

34

Decameron, ilk olması hasebiyle XV. ve XVI. yüzyıl hikâyelerini de tesir altında bırakmış, bu yüzyıllarda kurgusunun ana hatları birbiriyle büyük benzerlikler gösteren, ciltler halinde birçok hikâye kaleme alınmıştır. Chaucer (1340-1400)’in

Canterbury Hikâyeleri, Marguerite de Navarre (1492-1549)’in Heptaméron’u,

Rabelais (1490-1553)’in Gargantua ve Pantagruel’i, Honoré d’Urfé (1568-1625)’un

L’Asterée’i bu hikâyelerden bazılarıdır.79

Modern roman unvanını alan ilk eser Cervantes (1547-1616)’in 1605 ve 1615 yıllarında iki bölüm halinde yayımlanmış Don Quijote’udur. Ancak bu eserden sonra roman, insan gerçekliğinden rahatsız olan ve romanın üstün nitelikli saygın kişileri barındırmasını isteyen soyluları ve kiliseyi rahatsız etmiş; böylece bu tür XVII. asır boyunca ciddiye alınmamıştır. XVIII. yüzyılda ise Télémaque, Emile gibi didaktik türde faydacı romanlara izin verilmiştir. Bu yüzyıldan sonra, Rönesans ve Reform’un yardımıyla gerçekleşen Sanayi Devrimi ile birlikte; matbaa yaygınlaşmış, okur- yazarlık oranı artmış, pazar ekonomisi oluşmuş, insan merkezli bir bakış açısı kazanılmış ve böylece romana karşı ilgi yoğunlaşmaya başlamıştır.

Romans unsurlarından tamamen sıyrılmış romana ulaşılması realizm ile mümkün olmuştur. Fransız Devrimi, Sanayi Devrimi gibi hareketlerin sonuçları ve bu hareketlerin yaşandığı dönemin aydınlanmacı felsefesi, realizme zemin oluşturmuştur. Böylelikle orta sınıfın refahı yükselmiş, bilimsel alandaki gelişmeler artarak devam etmiş, pozitivizm vücut bulmuş ve burjuva toplumunun bireyini anlatan romanlar yazılmaya başlanmıştır. XIX. yüzyılda; Stendhal, Balzac, Gogol, Flaubert, Dostoyesvki, Tolstoy, Defoe, Çehov, Gorki gibi sanatçılarla roman türü en büyük klasiklerini vermeye başlamıştır.

Cervantes’in, şövalye serüvenleri okuyarak aklını kaybeden kahramanıyla aynı adı taşıyan eseri Don Quijote nasıl eski romansların bir eleştirisi niteliğindeyse, XX. yüzyıl Batı romanları da modern romanları alaya alan eserler hükmündedir. “20. yüzyıl başlarında sanat ve edebiyat, modernizmin ana ilkeleriyle tümden çatışan bir tutum içine girer. Romanda Kafka, neden-sonuç ilişkisiyle alay ediyor gibidir; Musil de, Broch da, Proust da Joyce da modernizmin rasyonalist/marksist/faşist meta-

79 Mustafa Nihat Özön, Türkçede Roman Hakkında Bir Deneme, İstanbul, Remzi Kitabevi, t.y., s.

3-6.

35

anlatılarını romanlarında boy hedefi durumuna getirmektedirler.”80

Bu durumun ışığında denilebilir ki ilerlemeciliği esas alan, insan aklının üstünlüğünü merkezine koyan modernizm; yine bu ilerlemeci anlayışın neticesinde, aklın ürettiği yeni görüşlerle evrilecektir yahut yıkılacaktır.

1.2.3. Türk Tarihinde Modernleşme Süreci ve Modern Türk