• Sonuç bulunamadı

1.5. Kredi Fiyatlama Sürec

1.5.2. Basel Düzenlemeleri ve Kredi Fiyatlamasına Etkis

1.5.2.1. Basel-I ve Basel-II

Ülkelerin merkez bankalarının bir araya gelerek oluşturdukları uluslararası bir kuruluş olan BIS (Bank for Đnternational Settlements- Uluslararası Ödemeler Bankası) bünyesinde 1974 yılında, bankaların dünya çapında ortak standartlarda çalışmasını sağlamak üzere “Basel Komitesi- Basel Committee” oluşturulmuştur. Basel Komite, Belçika, Kanada, Fransa, Almanya, Đtalya, Japonya, Lüksemburg, Hollanda, Đspanya, Đsveç, Đsviçre, Đngiltere ve ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin merkez bankası başkanları tarafından oluşturulmuş bir kuruluştur.67

Basel Komitesi diğer adıyla Basel Bankacılık Denetim Komitesi, 1988 yılında farklı ülkelerde uygulanan sermaye yeterliliği hesaplama yöntemlerini birbirleriyle uyumlu hale getirmek ve bu konuda uluslararası düzeyde geçerli olacak asgari bir sektör standardı oluşturmak amacıyla Basel-I olarak adlandırılan Sermaye Yeterliliği Uzlaşısını yayınlamış ve bu kapsamda bankaların krizlere karşı dayanıklılığını arttırmak üzere, banka sermayelerinin, riskli aktiflere oranının asgari yüzde 8 olacağını ifade eden sermaye yeterlilik rasyosu getirilmiştir. Basel-I kriterleri G-10 ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülke tarafından kabul görmüş ve en az 100 ülke tarafından sermaye yeterliliği hesaplamasında kullanılır hale gelmiştir. Basel-I başlangıçta sermaye

67 Babuşcu, a.g.e., s.259.

yeterliliği ölçümünde sadece kredi riskini dikkate almakta iken süreç içerisinde doğan gereklilik sonucunda piyasa riskini de hesaplamalara dahil etmiştir. 68

Global piyasalardaki gelişmelere bağlı olarak risk çeşitlerinin artması ve değişen koşullar karşısında Basel-I düzenlemelerinin yetersiz kalması, bankalar açısından yeni sermaye standartlarının oluşturulmasını gerekli kılmıştır. 1990’lı yıllarda yaşanan bankacılık krizlerinin de etkisiyle Basel Komitesi tarafından, gerek ülke denetim otoritelerinden gerekse bankalar ve diğer ilgili taraflardan alınan yorumlar çerçevesinde yapılan çalışmalar sonucunda 2004 yılında Basel-II (Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı) nihai metni yayımlanmıştır.69

Basel-II, diğer adıyla Yeni Sermaye Uzlaşısı, Basel- I’e kıyasla sermaye yeterliliği hesaplamaları konusunda oldukça köklü değişiklikler getirmekte ve temel yapısı itibariyle aşağıda da görüldüğü üzere üç yapısal bloktan oluşmaktadır.70

- I.Yapısal Blok: Asgari Sermaye Yükümlülüğü

- II.Yapısal Blok: Denetim Otoritesinin Gözden Geçirmesi

- III.Yapısal Blok: Piyasa Disiplini

Asgari Sermaye Yükümlülüğünün yer aldığı I.Yapısal Blok; Basel-I ile kıyaslandığında en fazla değişikliğin yapıldığı kısımdır. Basel-II, bankaların risk ağırlıklı varlıklarını daha hassas ölçmeyi sağlayacak yaklaşımlar getirmekte ve sermaye yeterliliği hesaplamasında ilk kez operasyonel risk için yükümlülük getirmektedir. II.

Yapısal Blok ile; otoritenin denetim ve iktidar gücü genişletilmekte, banka ile denetim

otoritesi arasındaki iletişim ve etkileşim düzenlenmektedir. Bu kapsamda, I.Yapısal Blokta bankalarca oluşturulması istenen içsel risk değerlendirmeleri otoriteler

68 BDDK, 10 Soruda Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı (Basel-II), Ocak 2005, s.1.

(http://www.bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/Basel/125010_Soruda_Basel-II.pdf) (Erişim Nisan 2012)

69

Ozan Cangürel, Basel II Kapsamında Kredi Riskinin Ölçümünde Otorite Etkinliği: Türkiye Đçin Alternatif Bir Öneri, TBB Yayınları, Nu:282, Đstanbul, 2012, s.27.

70 Zuhayr Mikdashi, Regulating The Financial Sector In The Era of Glabolization, Palgrave

tarafından denetlenebilmektedir. III. Yapısal Blokta ise; temel olarak bankacılık sektörünün piyasa disiplininin sağlanması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, önceden sadece yetkili otoritelere raporlanan sermayenin unsurları ile ilgili istatistikler, risk ağırlıklı sermaye yeterlilik rasyoları, kredi karşılıkları, bankaların risk azaltım teknikleri gibi bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması konusu da düzenlenmiş, böylece oluşan şeffaf ortam sayesinde hissedarlar vasıtasıyla piyasa disiplini sağlanması amaçlanmıştır.71

Basel-I ile Basel-II arasındaki temel farklılıklar şunlardır;72

- Kredi riski açısından sermaye yükümlülüğünün OECD ülkesi olup olmama kriterine göre belirlenmesi ilkesi Basel-II ile kaldırılmaktadır.

- Basel-II’de kredi riski, krediyi alan tarafların derecelendirme notlarına göre belirlenmektedir.

- Basel-I’de sadece kredi ve piyasa riskleri için sermaye zorunluluğu bulunmakta iken Basel-II’de bunlara ilaveten operasyonel risk için de sermaye bulundurma zorunluluğu getirilmektedir.

- Basel II ile bankacılık sektöründe sermaye ile risk arasındaki bağ daha da güçlendirilmekte, böylece çok daha etkin risk odaklı sermaye yönetimi getirilmektedir.

Özet olarak Basel-II, bankalarda etkin risk yönetimi ve piyasa disiplinini geliştirmek, sermaye yeterliliği ölçümlerinin etkinliğini arttırarak sağlam ve etkin bir bankacılık sistemi oluşturmak ve finansal istikrara katkıda bulunmak için oluşturulmuş bir düzenlemedir. Bu düzenlemede; piyasa riski, kredi riski ve operasyonel risk dikkate alınmakta ve sermaye yükümlülüğünün nasıl hesaplanacağı, maruz kalınan risklerin

71 Dimitris N. Chorafas, Economic Capital Allocation With Basel II, Elsevier Finance, Oxford, 2004,

s.5.; Cangürel, a.g.e., s.30-31.

nasıl yönetileceği, sermaye yeterliliğinin nasıl değerlendirileceği ve kamuoyuna nasıl açıklanacağına ilişkin hükümler mevcuttur.73

1.5.2.2. Basel-III

Eylül 2008 tarihinde ABD’de Lehman Brothers yatırım bankasının iflas etmesine, akabinde Fannie Mae ve Fredi Mac gibi şirketlerin ulusallaştırılmasına, Amerika’nın ve dünyanın en büyük sigorta şirketlerinden AIG’in çöküşün eşiğine gelmesine, Avrupa’nın büyük bankalarından Fortis’in yaşadığı sıkıntılar nedeniyle satılmasına, Đzlanda bankacılık sisteminin çökmesine ve pek çok ülkenin yaşanan süreçte bankacılık sistemlerine ciddi miktarda destek vermek zorunda kalmasına neden olan son finansal kriz sürecinde, mevcut finans ve bankacılık sektörünün ciddi eksiklikler taşıdığı görülmüştür.74

Basel Komitesi tarafından 12 Eylül 2010 tarihi itibariyle kamuoyuna açıklanan ve Basel III olarak adlandırılan düzenleme değişiklikleri ile küresel finansal krizin ortaya çıkardığı bu eksikliklerin giderilmesi amaçlanmıştır. Basel III, Basel II gibi sermaye yükümlülüğü hesaplanma usulünü tümden değiştiren devrim niteliğinde bir düzenleme değil, daha ziyade Basel II’ye ilişkin özellikle son finansal krizde görülen eksikliklerin tamamlanmasına yönelik bir ilave düzenlemeler seti niteliğindedir. Özetle, Basel III düzenlemeleri ile varılmak istenen hedefler; her türlü finansal ve ekonomik şoklara karşı bankacılık sisteminin dayanıklılığının arttırılması, kurumsal yönetişim ve risk yönetimi düzenlemelerinin geliştirilmesi, mikro ve makro bazda yapılan düzenlemeler ile bireysel olarak bankaların ve finansal sistemin şoklara karşı dayanıklılığının arttırılması, bankalarda şeffaflığın ve kamuya bilgi aktarma özelliklerinin geliştirilmesidir. 75

73 David P. Belmont, Value Added Risk Management in Financial Institutions, John Wily&Sons,

Singapore, 2004, s.48.

74 BDDK, Sorularla Basel III, Aralık 2010, s.4.

http://www.bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/Basel/Basel_III.aspx (Erişim Nisan 2011)

Yukarıda belirtilen hedeflerin gerçekleştirilmesi için Basel III düzenlemeleri ile; mevcut kullanılan asgari sermayenin nicelik olarak arttırılması, niteliğinde değişiklikler yapılması, tutulması gereken sermaye ihtiyacının ekonominin döngüselliğine göre arttırılabilmesi ya da azaltılabilmesi suretiyle belli tutarda sermaye tamponu sağlanması, asgari likidite oranlarına yönelik düzenlemeler yapılması, karşı taraf kredi riskinin hesaplanmasına ilişkin değişiklikler yapılması, sermaye oranlarını destekleyici nitelikte olan şeffaf, anlaşılır ve risk bazlı olmayan kaldıraç oranı getirilmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır.76

1.5.2.3. Basel Düzenlemelerinin Kredi Fiyatlamasına Etkisi

Basel düzenlemeleri öncesinde, bankalarca genel kabul görmüş geleneksel kredilendirme yaklaşımında amaç “iyi kredi” vermektir. Bunun için firmalar, piyasa konusunda tecrübeli uzmanlarca incelenmekte, gerekli istihbarat yapılmakta ve sonuçta olumlu çıkan firmalara kredi tahsis edilmekte, ayrıca gerek görülmesi halinde bu krediler güvence için teminat altına alınmaktadır. Söz konusu bu sürecin risk odaklı olmaması nedeni ile fiyatlama bankanın maliyetinin üzerine bir kar payı koyması yoluyla (fiyat = fonlama maliyeti + kar payı) yapılmaktadır. Ancak geleneksel yaklaşımda kredilendirme, taşınan risklerin sayısallaştırılmasına dayanmadığı için riskler fiyatlanamamakta ve riskleri yönetebilen iyi firmalar bunun avantajlarından yararlanamamakta, ayrıca farklı bankaların farklı değerlendirmeleri bankacılık sektöründe ortak bir fiyatlamanın oluşmasını engellemektedir. Geleneksel yaklaşımın bu tür dezavantajlarının zaman içinde ortaya çıkması ile bankalarda geleneksel yaklaşımdan risk odaklı yaklaşıma doğru bir kayış başlamıştır.77

Özellikle Basel II ile birlikte “iyi kredinin” daha objektif yöntemlerle belirlenmesi sürecine geçileceğinden, kredinin çeşitli unsurları ile ne kadar riskli olduğunun belirlenmesi ve buna göre fiyatlama yapılmasına doğru bir geçiş yaşanacağı öngörülmektedir. Basel II süreci ile birlikte iyi veya kötü kredi kavramları yerini, riskli veya az riskli kredi kavramlarına bırakmaktadır. Bir kredinin riskli olması onun kötü

76 BDDK, Sorularla Basel III, s.1.

kredi olduğu anlamına gelmez, önemli olan kredi riskinin iyi analiz edilmesi ve doğru fiyatlanmasıdır. Basel II sürecinde risklerin bankalarca daha iyi ölçülebilmesinin, riske dayalı fiyatlamayı da beraberinde getirmesi beklenmektedir. Böylece, riske dayalı fiyatlamada, bankanın üstlendiği riskin derecesine göre fiyatı belirlemesi, daha çok risk aldığı ürünleri daha pahalıya satarken, daha düşük riskli ürünleri daha ucuza satması beklenmektedir.78