• Sonuç bulunamadı

Bakteriyel Mikroorganizmalar: Bakteriler laboratuvar kaynaklı

LABORATUVAR KAYNAKLI ENFEKSİYONLAR

A. Bakteriyel Mikroorganizmalar: Bakteriler laboratuvar kaynaklı

enfeksiyonları en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Laboratuvar kaynaklı enfeksiyonların %43’ü 37 farklı bakteri türü ile oluşmaktadır. Aşağıda en sık neden olan etkenlerden bahsedilecektir.

Brucella türleri: Brucella en sıklıkla laboratuvar enfeksiyonuna neden olan bakteridir. Brucella türleri her yıl ABD’de yaklaşık 100-200 vaka ile bakteriyel laboratuvar kaynaklı enfeksiyonların %24’ünü, ölümlerin %11’ini oluşturmaktadır. En sık bulaşma inhalasyon ile olmakla birlikte doğrudan temas da önemli bir bulaş yoludur. Brucella çok fazla enfeksiyöz bir ajandır ve inhalasyon ile alınan 10-100 mikroorganizma enfeksiyon için yeterlidir. Laboratuvar personelinde B. abortus, B. canis, B. melitensis ve B. suis enfeksiyonlara neden olmaktadır. Laboratuvarlarda yeni teknolojilerin kullanılması ve güvenlik kabinlerinin hizmete girmesi ile birlikte enfeksiyon oranlarında azalma görülmüştür. Brucella kan, doku, beyin omurilik sıvısı, sperm ve idrardan izole edilebilmektedir. Salgınlar sıvı besiyerleri ile çalışan laboratuvar personelinde daha sık oluşmaktadır. Kişiden kişiye geçiş nadir olmakla birlikte aile bireyleri arasında özellikle cinsel temas ile bulaş vakaları bildirilmiştir. Brucella enfeksiyonları genellikle ağız pipeti kullanılmasına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Potansiyel olarak Brucella türleri ile kontamine olduğu düşünülen örneklere BGS 3 olan laboratuvarlarda işlem yapılmalıdır. Geliştirilmiş olan insan Brucella aşısı ile sınırlı başarı elde edilmiştir. Henüz kullanılan bir aşısı yoktur.

Neisseria meningitidis: Laboratuvar kaynaklı enfeksiyon riskini araştıran bir çalışmada toplam 16 muhtemel laboratuvar kaynaklı meningokoksemi vakası tespit edilmiştir. Vakaların 9’u serogrup B ile, 7’si serogrup C ile oluşmuş ve 8 vaka kaybedilmiştir. Vakaların hepsi klinik mikrobiyologlardır ve muhtemelen N. meningitidis ile kontamine olmuş aerosollerin inhalasyon yoluyla alınması ile bulaş gerçekleşmiştir. Laboratuvar personelinin risk oranı yıllık her 1.000.000 personelde 13 vaka iken normal popülasyonda bu oran yıllık her 100.000’de 0,3 vakadır. N. meningitidis kan, beyin omurilik sıvısı (BOS) gibi steril bölgelerde enfeksiyon oluşturduğu için genellikle bulaş kültür işlemi esnasında olmaktadır. Diğer laboratuvar personelinde çalışanlarda

bu yüzden oran mikrobiyoloji laboratuvarında kültür ile uğraşanlara göre az görülmektedir. Mikroorganizma farenks, kan ve BOS’ta bulunabilmektedir. Bulaşma aerosol yol ile ve perkütan inokülasyon ile olabilmektedir. Potansiyel olarak enfekte materyaller ile işlemler ve kültür işlemleri BGS 2 olan laboratuvar gerektirmektedir. Yapılan işlemlerde aerosol ve sıçrama olabileceğinden bakteri süspansiyonu ve kan kültüründen yapılacak subkültür işlemleri biyolojik güvenlik kabinlerinde yapılmalıdır. Sıçramalara karşı maske kullanılmalıdır. Enfekte materyal ile düzenli olarak ilgilenen kişilere aşı önerilmektedir. Eğer personel korumasız bir şekilde enfekte materyal ile işlem yapmış ise bu kişilere de proflaktik olarak antibiyotik tedavisi önerilmektedir.

Mycobacterium tuberculosis: Tüberküloz özellikle M. tuberculosis içeren materyallerin ekim işlemi veya kültür işleminin yapılması esnasında laboratuvar personelinde oluşmaktadır. Riskin büyüklüğü laboratuvarın bulunduğu bölgedeki halkın tüberküloz oranı, hastalıktan dolayı tedavi gören insan sayısı, morg veya tüberküloz laboratuvarı gibi spesifik alanda çalışma ve alınan kontrol önlemlerinin sıklığına bağlı olarak değişmektedir. Uluslararası kuruluşlar, 1986 yılında laboratuvar kaynaklı enfeksiyonun önlenmesi için yeni düzenlemeler oluşturmuşlardır. Enfeksiyon kaynağı belirlenemediği için laboratuvarda oluşan tüberküloz olgularının kayıt altına alınmasında güçlükler olmaktadır. Uzun inkübasyon periyodundan dolayı mikroorganizma kazanımının toplumdan mı yoksa laboratuvardan mı olduğunu ayırmak zordur. Laboratuvar çalışanları, hastanenin diğer bölümlerinde çalışanlara göre tüberküloz açısından daha fazla risk altındadırlar. Utah’ta laboratuvar çalışanlarında yılda her 1000 personelden 0,3’ünde oranında enfeksiyon geliştiği bildirilmektedir. İngiltere’deki laboratuvarlarda 1979-1989 yılları arasında her 1000 personelde tüberküloz sıklığının 0.035-0.56 arasında olduğu belirlenmiştir. Muller, Almanya, Avusturya ve İsviçre’de 77 tüberküloz laboratuvarında yaptığı araştırmada her 1000 personelde yıllık sıklığın 26,3 vaka olduğunu bildirmiştir. Genel toplum ile karşılaştırıldığında tüberküloz riskinin laboratuvar çalışanlarında 3-9 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir. Tüberküloz basili balgam, mide sıvısı, beyin omurilik sıvısı, idrar ve çeşitli doku lezyonlarında bulunabilmektedir. Basil kültür işlemi, tüberkülozlu hasta otopsi örneği alırken bulaşmaktadır. En önemli bulaş

solunum yolu ile olmaktadır. Basil, ısı ile sabitleştirilirken ve sıvı kültür ile işlem yapılırken solunum yolu ile bulaşabilmektedir. İnsanlarda basilin düşük enfektif dozu (ID50<10 basil), potansiyel kontamine olan materyal ile işlem yaparken dikkatli olunmasını gerektirir. M. tuberculosis’in enfeksiyon dozunun 1-10 mikroorganizma olduğuna inanılmaktadır. Aerosol oluşturmayan asit-fast boyama gibi işlemler BGS 2 olan laboratuvarlarda yapılabilmektedir. Hayvan çalışmalarında, M. tuberculosis ve M. bovis ile yapılan kültür çalışmaları için BGS 3 olan laboratuvarlar önerilmektedir. Laboratuvar personelinde yıllık olarak konversiyonu göstermek için

“Mantoux deri testi” veya "interferon ϒsalınım testi" yapılması gerekmektedir.

Eğer bu testler pozitif ise aktif tüberküloz açısından göğüs filmi çekilmesi gerekmektedir. Eğer bir laboratuvar kazası oluşmuş ise laboratuvar çalışanları kazadan 3 ve 6 ay sonra test edilmeli ve yeni konversiyon oluşan personele profilaksi uygulanması gerekmektedir.

Francisella tularensis: F. tularensis zor üreyen, gram-negatif kokobasildir

ve klinik mikrobiyoloji laboratuvarlarında nadir izole edilmektedir. Fakat bioterorizm ajanı olarak kullanıldığı için önem arz etmektedir. ABD’de yıllık olarak 20’den daha az tularemi vakası rapor edilmesine rağmen genellikle araştırma laboratuvarlarında çalışanlarda görülmekle birlikte son 35 yılda üçüncü sıklıkla görülen bakteriyel laboratuvar enfeksiyonu olmuştur. Shapiro ve ark.ları pnömotik tularemi tanısı ile ölen 43 yaşındaki bir hastadan sonra laboratuvardaki 12 personelin F. tularensis’ten etkilendiğini bildirmiştir. Özellikle tanısının geç koyulmasından dolayı laboratuvar personeli bakteri ile çok fazla maruz kalmakta ve enfeksiyon riski artmaktadır. Mikroorganizma, eksüdatif lezyonda, solunum salgısında, BOS’ta, kan, idrar ve enfekte hayvanların dokularında bulunabilmektedir. Enfeksiyon kontamine materyalin mukozaya direkt teması sindirim sistemi veya aerosol formunun solunum yolu ile alınmasıyla oluşmaktadır. Enfeksiyon dozu inhalasyon ile

alındığında 10-50 mikroorganizma, sindirim ile alındığında 108

mikroorga-nizmadır. F. tularensis ile kontamine olduğu düşünülen insan veya hayvan örnekleri en az BGS-2 olan laboratuvarlarda işleme alınmalıdır. Deneysel hayvan çalışmaları ve kültür işlemleri, BGS-3 olan laboratuvarda yapılmalıdır. Enfekte kemirgen hayvan veya kontamine materyal ile çalışanlar ve aynı ortamda bulunan diğer personel için aşı yapılması önerilmektedir.

Enterik patojenler: ABD’de tahmini olarak yılda 38-211 milyon

gastroenterit vakası oluşmaktadır. Bakteriyel patojenlerden Salmonella türleri, Shigella türleri, Shiga toksin üreten Escherichia coli ve Campylobacter türleri 100-1000 mikroorganizma enfekte dozları ile en sık gastroenterit vakalarında izole edilen türleridir. Birçok laboratuvar tarafından laboratuvar enfeksiyonu olarak salmonelloz olguları bildirilmiştir. Enterik patojenler içerisinde en ciddi enfeksiyona neden olan etken Salmonella typhi’dir. Blaser ve ark.ları 42 aylık periyot içinde 1977-1980 yıllarında 32 laboratuvar kaynaklı tifo vakası bildirmiştir. Laboratuvar personelinde genellikle tifoid ateş görülmektedir. Mikroorganizma dışkı, kan, safra kesesi ve idrarda bulunmaktadır. İnsanlar enfeksiyon için bilinen rezervuardır. Laboratuvar personeline solunum yolu veya parenteral olarak bulaşabilmektedir. Önemli aerosol bulaş bildirilmemiştir. Enfekte olduğu bilinen veya bilinmeyen klinik örnek ve kültür ile işlemler, BGS-2 olan laboratuvarlarda yapılmalıdır. Aerosol yolla bulaşma ihtimali olan örnek veya organizma miktarı yüksek olduğu bilinen materyal için ise BGS-3 olan laboratuvarlar önerilmektedir. S. typhi için aşı mevcuttur, ancak, potansiyel kontamine materyal ile düzenli çalışan personele uygulanmalıdır. Şigelloz özelikle son zamanlarda çoğu laboratuvarda, laboratuvar enfeksiyonu olarak bildirilmektedir. Shigella türleri daha virulan ve bulaşma için daha az bakteri gerektirdiğinden dolayı büyük sayılı laboratuvar kaynaklı enfeksiyonlar oluşturabilmektedir. Tüm klinik laboratuvar çalışanlarında 1000 personelde sıklık yıllık 0,7 iken, klinik mikrobiyoloji laboratuvarlarında bu oran 1000 personelde yıllık 5,4 olarak belirlenmiştir. Mikroorganizma dışkıda, çok nadiren de kanda bulunmaktadır. Enfeksiyon ağızdan veya parenteral yol ile bulaşmaktadır. Aerosol yolla bulaş şu ana kadar bildirilmemiştir. Potansiyel olarak kontamine materyal ve kültür ile çalışırken BGS-2 olan laboratuvarlar önerilmektedir. İnsanlarda kullanılan bir aşısı henüz yoktur.

Burkholderia (Pseudomonas) pseudomallei: Melioidoz sporadik vakaları 1951 yılından beri bildirilmektedir. Endemik bölgelerde çalışan laboratuvar personeli P. pseudomallei konusunda deneyimli olduğundan dolayı bu bölgelerde laboratuvar kaynaklı enfeksiyonlar nadir görülmektedir. P. pseudomallei özellikle balgam, kan, eksüdatif yara ve enfeksiyon yerindeki dokuda bulunabilmektedir. Bulaşma ya damlacık yolu ile etkenin

alınması veya hayvan veya insanın kontamine materyali ile direkt temas ile oluşmaktadır. Bu yüzden işlemler esnasında kesinlikle eldiven giyilmesi gerekmektedir. Endemik bölgelerde mikroorganizma ortamda da bulunabi-leceğinden toprak ve su örneklerine bulaştırıcılık açısından dikkat edilmesi gerekmektedir. Potansiyel olarak kontamine olduğu düşünülen vücut sıvı ve doku örnekleri ile ilgili tüm işlemler, BGS-2 olan laboratuvarlarda yapılmalıdır. Eğer örneğin yoğun olarak kontamine olduğu biliniyorsa ve damlacık veya hava yolu ile bulaşabileceği düşünülüyorsa BGS-3 olan laboratuvarlarda işlem yapılmalıdır.

Chlamydia türleri: Laboratuvar çalışanlarında özellikle Chlamydia psittaci,

C. trachomatis, C. pneumoniae türleri enfeksiyon oluşturmuştur. C. psittaci günümüzde özellikle araştırma laboratuvarlarında hayvan araştırmaları yapan kişilerde enfekte kuşlar veya bunların dokuları ile bulaşarak enfeksiyon oluşturabilmektedir. Sporadik olarak C. psittaci ve C. trachomatis ile oluşan laboratuvar enfeksiyon vakaları bildirilmektedir. C. trachomatis, hastaların konjunktiva sıvısı, enfekte lenf nodu ve genital bölgesinde bulunabileceğinden dolayı, kontamine materyalin direkt veya indirekt olarak göz, burun ve ağız muköz membranlarına teması ile enfeksiyon olmaktadır. Enfekte hayvan nekropsi örnekleri ve enfekte yumurta ile işlem yapılırken eldiven giyilmesi gerekmektedir. Potansiyel olarak kontamine vücut sıvıları, doku örnekleri ve kültürünü içeren tüm aktiviteler, BGS-2 olan laboratuvarlarda yapılmalıdır. Yoğun olarak kontamine, damlacık veya hava yolu ile bulaşma ihtimali olan örnekler ise BGS-3 olan laboratuvarlarda incelenmelidir.

Çoklu ilaç dirençli mikroorganizmalar: Vankomisin dirençli ve vankomisin

orta düzey dirençli Staphylococcus aureus klinik mikrobiyoloji laboratuvarında çalışan personel için önemli mikroorganizmalar arasında bulunmaktadır. Vankomisin dirençli enterokok ve metisilin dirençli S. aureus izolatlarının hastane ortamında yaşadığına dair çalışmalar vardır. Bu mikroorganizmalar laboratuvar yüzeylerine bulunuyor olmasına rağmen, laboratuvar personelinde bu mikroorganizmaların hastalık oluşturduğuna dair herhangi bir yayın yoktur. Korunma için yüzeyler günlük olarak temizlenmeli, mikroorganizmanın deri ve nazal kolonizasyonunu engellemek için uygun engelleyici önlemler alınmalıdır. Vankomisin dirençli ve vankomisin orta düzey dirençli Staphylococcus aureus ile işlemler biyogüvenlik kabinlerinde yapılması gerekmektedir.