• Sonuç bulunamadı

BAŞVURU FORMU VE EKLERİNDEKİ EKSİKLİKLER VE İDARİ RET

4 BİREYSEL BAŞVURU USULÜ

4.4 BAŞVURU FORMU VE EKLERİNDEKİ EKSİKLİKLER VE İDARİ RET

Başvuru formu ve eklerinde eksiklik olması halinde yapılacak işlemler İçtüzük’ün 66. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre, Mahkemeye yapılan başvurularda şekli bir eksiklik bulunup bulunmadığı Bireysel Başvuru Bürosu tarafından incelenir. Başvuru formunda veya eklerinde herhangi bir eksiklik tespit edilmesi hâlinde, bunların tamamlattırılması için başvurucuya, varsa avukatına veya kanuni temsilcisine bir yazı gönderilerek, Mahkemece onbeş günü geçmemek üzere verilen süre46 içinde geçerli bir mazereti olmaksızın belirtilen eksikliklerin tamamlanmaması halinde başvurunun reddine karar verileceği bildirilir (Ekinci, 2011: 149). 6216 sayılı Kanun’un gerekçesinde başvuranın söz konusu eksikliği tamamlamamasının, hak arama konusunda istekli olmadığı anlamına geldiği, bu nedenle başvurusunun reddine karar verileceği ifade edilmiştir.

44

Anayasa Mahkemesinin Bireysel Başvurunun Yapılmasında Usule İlişkin Eksikliklerle ilgili olarak yayımladığı bilgi notunda bu konuyla ilgili olarak şu açıklamada bulunulmuştur:

“Bireysel başvuru mevzuatında bu şekilde bir ödeme ya da pul gönderilmesine ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi, Anayasa Mahkemesince başvuruculara posta gideri avansı yatırılması ya da posta pulu gönderilmesi yönünde bir yazı da gönderilmemiş ve bir duyuruda yapılmamıştır.

Öte yandan 11/02/1959 tarih ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “ücret ve masrafların peşin ödenmesi” başlıklı 5. maddesinde; “Tarifede yazılı PTT ücretlerini veya dördüncü madde mucibince verilecek zaruri masrafları, hilafına bir hüküm bulunmadıkça tebliğin yapılmasını istiyen peşin olarak öder. Tebliği çıkaracak merci tarafından tayin olunan mehil içinde gerekli masrafı vermiyen, talebinden sarfınazar etmiş addolunur. Zaruri sebeplerden dolayı bu mehle riayetsizlik halinde yeni bir mehil verilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu kapsamda Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanlığınca Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Bölge İdare Mahkemesi Başkanlıkları’na gönderilen 05/11/2012 tarih ve

B.03.0SGB.0.00.00.08/12743-10426/869-12/1269/34 sayı ve Anayasa Mahkemesi Bireysel

Başvurularda Posta Giderleri konulu yazısında; yukarıda anılan mevzuat hükümlerine yer verilmek suretiyle “bireysel başvuruya ilişkin posta ücretlerinin, tebliğ yapılmasını isteyen kişi tarafından peşin olarak ödenmesi gerektiği” şeklinde görüş yazısı gönderilmiştir.

Bu nedenle; Başvurucuların Anayasa Mahkemesine gönderecekleri evrakın masrafı haricinde ayrıca posta gideri avansı yatırmaları veya pul göndermeleri zorunluluğu bulunmamaktadır.”

45

Örneğin Bireysel Başvuru Bürosunun 28.02.2013 tarihli ve 2013/1392 sayılı yazısında “Anayasa

Mahkemesi’nce talep edilmediği halde başvurucu vekili tarafından gönderilen posta 16.00 TL tutarlı ( 8.00+8.00) iki adet posta pulu Eksikliğin Giderilmesi Bildirimi yazımıza zımbalanarak tebligat zarfıyla birlikte iade edilmiştir.”denilerek başvurucu tarafından gönderilen posta pulları kendisine

iade edilmiştir. 46

5.3.2014 tarihli, 28932 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük’ün 8. maddesiyle, İçtüzük’ün 66. maddesinde belirtilen bu sürenin “kesin” olduğu ifade edilmiştir.

Başvurunun süresinde yapılmaması ya da başvuru formu ve eklerindeki eksikliklerin verilen kesin süre içinde tamamlanmaması halinde, Komisyonlar Başraportörü başvurunun reddine karar verir (Kaplan, 2013(a): 36-37)47. Bu karar, başvuru formu ve eklerinin sadece şekli açıdan incelenmesi sonucunda verilen bir karar olup, ihlalin varlığı ya da yokluğuna ilişkin olmadığından, Mahkeme uygulamasında idari ret kararı olarak adlandırılmaktadır. Zira İçtüzük’ün 32. maddesinde48 Komisyonlarda sadece Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev alacağı, 33. maddesinde de Komisyonlar raportörlerince hazırlanan kabul edilebilirlik karar taslakları ile kabul edilemezlik karar taslak ya da listelerinin, Komisyonlarca karara bağlanacağı ifade edilmiştir. Bu düzenlemelere göre, Komisyonlar Başraportörünün bireysel başvuruların kabul edilebilirliği ile ilgili kararlarda oy kullanma görevi bulunmamaktadır.

Anayasa Mahkemesinin bugüne kadar verdiği idari ret kararları incelendiğinde, kararların; başvurunun 30 günlük sürede yapılmaması; belgelerin posta yoluyla gönderilmesi ve eksikliğin süresinde giderilmemesi gerekçelerine dayandığı görülmektedir.

20.06.2014 tarihi itibariyle, bireysel başvurunun uygulanmaya başladığı tarihten itibaren Anayasa Mahkemesine yapılan 22.030 bireysel başvurudan 1.949’ü idari ret kararıyla reddedilmiştir. Bu kararlardan 1.306 tanesine itiraz edilmiş olup, Komisyonlarca incelenen 693 itirazdan 25 tanesinin kabul edilmesine karar verilerek, başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi gerçekleştirilmiştir49. Henüz

47

Bkz Komisyonlar Başraportörlüğünün 25.3.2013 tarihli ve 2012/1087 sayılı kararı:

“Sayın (…), Başvurunun ön incelemesinde başvurunuzda eksikliklerin bulunduğu tespit

edilerek bunların 15 günlük verilen kesin süre içinde tamamlanması gerektiği, aksi takdirde başvurunuzun idari yönden reddedileceği hususlarının tarafınıza 14/12/2012 tarih ve 2012/1087 ile 15/01/2013 tarih ve 2012/1087 sayılı yazılar ile bildirildiği ve belirtilen yazıların da sırasıyla 18/12/2012 ve 21/01/2013 tarihlerinde tebliğ edildiği görülmüştür.

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 66. maddesi gereğince, bireysel başvuru formu ve eklerinin hazırlanmasına ilişkin ilkelere dair tespit edilen eksikliklerin öngörülen sürelerde tamamlanmadığı hallerde başvurunun idari yönden reddine karar verilmesi gerekmektedir. Verilen kesin süre içinde söz konusu eksikliklerin tümü giderilmediği anlaşıldığından başvurunuz idari yönden reddedilmiştir. (…)”

48

MADDE 32- (1) Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemelerini yapmak üzere Bölümlere

bağlı olarak görev yapan üçer Komisyon oluşturulur. Bunlar bağlı bulundukları Bölümle birlikte numaralandırılmak suretiyle isimlendirilirler. Bölüm Başkanı, Komisyonlarda görev almaz. Komisyonlara kıdemli üye başkanlık eder.

49

Bireysel başvuru ve idari ret kararıyla ilgili sayılar, Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Bürosundan temin edilmiştir.

incelenmemiş 613 adet itiraz göz önünde bulundurulduğunda, kabul edilen itiraz sayısının daha fazla olacağı söylenebilir.

Başvurunun zamanında ya da usulüne uygun yapılmaması nedeniyle Komisyonlar Başraportörü tarafından reddedilmesine olanak tanıyan düzenlemenin, Mahkemenin tamamen şekli olan eksiklikler için gereksiz işyüküyle uğraşmaması amacıyla kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak, idari ret kararının yargısal kararlara katılma görevi bulunmayan Komisyonlar Başraportörü tarafından verilecek olmasının, başvuruların henüz Mahkeme yargıçları önüne gelmeden reddedilmesine yol açması gibi mahzurlu bir yönü de bulunmaktadır. İçtüzük’ün 66/3. maddesinde bu durum göz önünde bulundurularak idari ret kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde Komisyona itiraz edilebileceği belirtilmiş ve bu şekilde idari ret kararının yargısal denetimden geçirilmesine fırsat tanınmıştır.

İdari ret kararının Komisyonlar Başraportörü tarafından verilmesiyle ilgili mahzurlu olabilecek diğer bir husus da, bu kararın başvurunun zamanında yapılmaması nedeniyle verilebilmesidir.50 Başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren başlayan otuz

50

Örneğin Komisyonlar Başraportörü, 8.7.2013 tarihli ve 2013/4519 sayılı idari ret kararında, başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığı hususuyla ilgili olarak yapmış olduğu değerlendirme sonucunda, başvurunun aşağıdaki gerekçeyle reddine karar vermiştir:

“Sayın (…) 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında

Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ceza yargılamasında tüketilmesi gereken son başvuru yolu temyiz aşaması olup, temyiz incelemesinden geçen kararlara karşı itiraz yolu, anılan Kanun’un 308 maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınmıştır. Dolayısıyla başvurucunun itiraz yoluna gidilmesi istemi, sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının takdirini harekete geçirmeye yönelik bir taleptir. Bu kapsamda yapılan başvurular bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul edilmediğinden, bu yola gidilmesinin bireysel başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi olmayacaktır. (B.N.2013/2001, § 18, 16/5/2013).

Başvuru konusu olayda başvuru yolları 22/02/2013 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesinin Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını onaması ile birlikte tüketilmiştir. Dosya kapsamından bu kararın başvurucuya tebliğ tarihi anlaşılmamakla birlikte, başvurucunun en geç Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına itiraz istemiyle başvuru yaptığı 27/03/2013 tarihinde nihai karardan haberdar olduğunun kabul edilmesi gerektiği açıktır. Bu durumda söz konusu karara karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun en son 26/04/2013 tarihine kadar yapılmış olması gerekirken, 19/6/2013 tarihinde yapılmış olması nedeniyle başvuruda süre aşımının bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle başvurunuz 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasında belirtilen 30 günlük süre içinde yapılmaması nedeniyle idari yönden reddedilmiştir. (…)”

günlük sürenin başlangıcını tespit etmek her zaman kolay olmayabilir. Zira başvuru yollarının tüketilmiş sayıldığı tarihin saptanması, çoğu zaman farklı hukuki durumların değerlendirilmesine ihtiyaç duyulan bir konudur. Bu nedenle başvurunun zamanında yapılıp yapılmadığı konusunda tereddüt hâsıl olması ya da bu hususun özel bir araştırma ve değerlendirmeyi gerektirmesi durumunda, bu konudaki incelemenin Komisyonlar tarafından yapılmasının daha isabetli olacağı kanaatindeyiz.

Komisyonlar Başraportörüne tanınan idari ret kararı verme yetkisiyle ilgili mahzurlar dikkate alındığında, bu yetkinin İçtüzük yerine, 6216 sayılı Kanun’da düzenlenmesinin daha uygun olacağı söylenebilir. Zira Anayasa’nın 142. maddesinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiş olup, yapılan bireysel başvuruların daha kabul edilebilirlik aşamasına bile geçilmeden reddedilmesine yol açan idari ret kararı, yargılama usulüne ilişkin bir işlemdir.

İdari ret kararına karşı yapılan itirazın (İdari ret kararına itiraz üzerine yapılan incelemeye örnek olarak, bkz AYMK, B.N. 2013/1936,T.18/9/2013) da başvuru usulüne uygun olarak yapılması, diğer bir ifadeyle doğrudan Anayasa Mahkemesine ya da mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikler aracılığıyla yapılması gerekmektedir. Mahkeme usulüne uygun olarak gönderilmeyen itirazları, Bireysel Başvuru Bürosu marifetiyle kayda almaksızın iade etmektedir51.

51

Örnek uygulama için bkz. Bireysel Başvuru Bürosunun 05.09.2013 tarihli ve 2013/2336 sayılı yazısı:

“Sayın (…)Anayasa Mahkemesine posta yoluyla gönderdiğiniz 12/08/2013 tarihli dilekçe ve

ekinde belgelerin incelenmesinden 15/07/2013 gün ve 2013/2336 sayılı idari ret kararına itiraz etmek istediğiniz anlaşılmaktadır.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 63. maddesinin (1) numaralı fıkrasında bireysel başvuruların mahkemelere veya yurt dışı temsilciliklerine ya da bizzat Anayasa Mahkemesine yapılabileceği öngörülmüş, İçtüzük'ün 69. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise başvurucuların, mahkeme ile yazışmalarını İçtüzük'te belirlenen bireysel başvuru yapılmasındaki usulü izlemek zorunda oldukları belirtilmiştir.

Söz konusu düzenlemelere göre, Anayasa Mahkemesine posta yoluyla bireysel başvuru yapılmasına imkân bulunmadığı gibi, verilen idari ret kararlarına karşı itirazların da bireysel başvurular için öngörülen usule uygun olarak yapılması gerekmektedir.

Bu itibarla posta yoluyla göndermiş olduğunuz dilekçe yöntemine uygun bir itiraz dilekçesi olarak değerlendirilmediğinden bu konuda bir işlem yapılmamıştır. (…)”

İKİNCİ BÖLÜM

BİREYSEL BAŞVURUDA USULE İLİŞKİN KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI

1 BİREYSEL BAŞVURUNUN KABUL EDİLEBİLİRLİK

KOŞULLARI

Bireysel başvuruda en önemli konulardan biri, temel hakların etkin olarak korunması amacı ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru nedeniyle karşılaşacağı iş yükü arasındaki dengenin kurulmasıdır. Bu bağlamda Mahkemenin altından kalkamayacağı bir işyüküyle karşı karşıya kalmaması için başvuruların belli bir süzgeçten geçirilmesinin yanında, temel hakların korunmasına yönelik etkili bir denetim yapabilmek için, başvuruların kabul edilebilirlik incelemesine tabi tutulması kaçınılmazdır (Sabuncu-ve Arnwine, 2004: 243).

6216 sayılı Kanunun 48/1. maddesinde “Bireysel başvuru hakkında kabul

edilebilirlik kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir” denilmektedir (Şahbaz, 2011: 100). Bu nedenle bireysel

başvurunun kabul edilebilirlik koşulları, başvurucunun AHİS kapsamındaki bir anayasal hakkının ihlal edilip edilmediğinin incelenebilmesi için öncelikle aranacak koşullardır.

AHİM kendisine yapılan başvuruların sadece %5’ini esastan incelemekte, geri kalan % 95’lik bölümünü ise kabul edilemez bularak reddetmektedir (Kabuledilebilirlik Kriterlerini Uygulama Rehberi, 2011: 7). Bu tablo kabul edilebilirlik koşullarının, işyükünün52 aşılması (Kanadoğlu, 2011: 111) ve bireysel başvuru yolunun başarılı olabilmesindeki en önemli unsurlardan biri olduğunu göstermektedir (Atay, 2011: 132). Zira kabul edilebilirlik koşullarını taşımayan başvuruların ayıklanması süreci, bu koşulları taşıyan başvuruların uzun süre incelenemeden beklemesine yol açmaktadır (Kabuledilebilirlik Kriterlerini Uygulama Rehberi, 2011: 7).

52

Bireysel başvuru yolunda mahkemenin işyükünü etkileyen unsurların; mahkemenin yetkisinin kapsamı, başvuru harcı, avukatla başvuru zorunluluğu, müddeabih miktarının sınırlandırılması ve mahkemeye güven olduğu yolundaki açıklamalar için bkz. Çoban, 2011(a): 165-169.