• Sonuç bulunamadı

2.2. Başa Çıkma ve Dini Başa Çıkma

2.2.3. Dini Başa Çıkmayı Etkileyen Faktörler

Dini başa çıkma stratejilerini kullanmayı etkileyen çok çeşitli faktörden bahsedilmektedir. Bunlar:

a) Cinsiyet

Dini başa çıkma stratejilerini kullanma açısından cinsiyet faktörü önemli bir rol oynamaktadır. Yapılan çalışmalar genel anlamda kadınların olumlu dini başa çıkma tarzlarını erkeklerden daha çok kullandıklarını göstermektedir. Fakat bu durum yaşam olayının ne olduğuna ve hangi dini başa çıkma yöntemine göre değerlendirildiğine bağlıdır. Örneğin; Ekşi’nin (2001) çalışmasında kadınların daha fazla olumlu dini başa çıkma stratejilerini kullandıkları bulunmuştur. Maynard ve diğ. (2001) yaptıkları çalışmada erteleyici (deferring) dini başa çıkmayı kadınların daha fazla kullandıklarını tespit etmişlerdir. Lonczak ve diğ. (2006) mahkûmlar üzerine yaptıkları çalışmada kadın mahkûmların memnuniyetsizliğe dayalı dini başa çıkmayı daha çok kullandıkları buna bağlı olarak da daha fazla depresyon, kaygı ve kin yaşadıkları görülmüştür. Yine Ayten’in (2012) çalışmasında kadınların erteleyici dini başa çıkmayı daha çok kullandıkları ortaya çıkmıştır. Peterson ve Huang’ın (2003) çalışmalarında ise kadın ve erkeklerin benzer travma yaşadıkları ve benzer başa çıkma eğilimleri içinde oldukları bulunmuştur. Krok’un (2008) maneviyatın boyutları ve başa çıkma üzerine yaptığı çalışmada manevi boyutların tümünde kadınların daha yüksek olduğu problem odaklı başa çıkmada ise cinsiyetler arası fark olmadığı ortaya çıkmıştır.

b) Yaş

Dini başa çıkma çalışmalarının büyük kısmı yetişkinler üzerinedir. Ancak özellikle gençlerde dini başa çıkma konusu giderek artmaktadır. Ayrıca yaşlı örneklem grupları ile de çalışmalar yapılmaktadır. Yaşlıların yaşamlarında din ve maneviyat, yaşlanma sürecine eşlik eden çeşitli zorluklar ile başa çıkma kabiliyetlerinde önemli bir rol oynamaktadır (Ramsey & Blieszner, 1999; Nelson, 2004).

Din eğitimi alan ergenler ve dini başa çıkma üzerine yapılan çalışmada ergenlerin de yetişkinler gibi olumlu dini başa çıkma stratejilerini daha çok kullandıkları ortaya çıkmıştır (Bjorck, 2009). Ancak dini katılımı artan yani haftada birkaç kez ibadete veya dini toplantılara katılan gençlerin yaşam tatmininin düşüklüğü ve ümitsizlik arasında ilişki bulunmuştur. Sorunları erteleme veya kendiliğinden düzelmesini bekleme özellikle din eğitimi alan gençler arasında daha önce işe yarayıp yaramadığına bakılmaksızın çok yaygın kullanılan bir yöntemdir (Bjorck, 2009).

c)Eğitim

Eğitim faktörü dini başa çıkma stratejilerini kullanmada etkili olabilmektedir.

Dini eğitim alanlar daha fazla olumlu başa çıkma stratejileri kullanırken seküler eğitim alanlar yaşanan hadiseleri daha rasyonel ve daha pozitivist yorumlama eğilimi gösterebilmektedir. Bu noktada kişinin din ile ilişkisi önemli olmaktadır. Aldığı eğitim seküler olsa bile dini ve manevi tarafı güçlü olanlar olumlu dini başa çıkma tarzlarını kullanırken, dini eğitim alsa bile maneviyatı zayıf olanlar olumsuz (kavgacı ve suçlayıcı) dini başa çıkma tarzını tercih edebilmektedirler. Ülkemizde eğitim düzeyi arttıkça dini manevi duygularda zayıflama olduğunu gösteren araştırma sonuçlarına göre tahsil düzeyi dini başa çıkmayı etkilemektedir. Kula’nın (2005) çalışmasında görme engellilerde eğitim düzeyi arttıkça dini başa çıkma kullanımının arttığı bulunmuştur. Ayten’in (2012) çalışmasında ise eğitim düzeyi yükseldikçe dini başa çıkma tarzlarının kullanılması azalmaktadır. Batı bilim dünyasında yapılan araştırmalarda daha farklı bulgulara ulaşılmıştır. Avrupa ve ABD’de din ile eğitim arasında nasıl bir ilişki olduğuna yönelik bulgular eğrisel bir karakter arz etmektedir.

Mesela eğitim düzeyi dini organizasyonlara katılımı ve inanma düzeyini olumlu yönde etkilediği gibi, tam tersine dini organizasyonlardan ayrılma, din değiştirme, ateizme yöneliş gibi sonuçları da beraberinde getirmektedir. Bu da bir yönüyle insanların akademik bilgi birikimine bağlı olarak düşünce yapılarının irrasyonaliteden rasyonaliteye doğru değişim gösterdiği fikrini desteklemektedir (Argyle &

Beit-Hallahmi, 1975; Yapıcı, 2007). Gerçi eğitim faktörü başka faktörlerle eklemlenince daha farklı sonuçlara ulaşılabilir. Örneğin savaş mültecileri üzerine yapılan bir çalışmada eğitim düzeyi yüksek olanların daha ümitli oldukları ve dini başa çıkmayı daha çok kullandıkları tespit edilmiştir (Ai, Peterson & Huang, 2003).

d)Yaşam Olayı ve Yaşam Olayı Sıklığı

Gerek dini atıflar gerekse dini başa çıkmada kişisel özellikler, içinde bulunduğu durum, olayın özellikleri ve olayın cereyan ettiği ortam olmak üzere dört temel faktör etkili olmaktadır. Bu noktada yaşanan olayın bireyi etkileme düzeyi ve bireyin ona yüklediği anlam oldukça önemlidir. Deprem, ani ölüm, savaş, terör, iflas, organ kaybı, engellilik hali, başarısızlık vs. bireyde kaygı, endişe ve üzüntü oluşturan yaşam olaylarıdır. Savaş mültecilerinin dini başa çıkmayı daha çok kullandıkları (Ai, Peterson & Huang, 2003) tespit edilmiştir. Bununla birlikte daha farklı tepkiler de söz konusu olabilmektedir. Örneğin istenmeyen olumsuz hadiseleri hatırlamaktan kaçınma, insanlardan uzaklaşma, duygusal hissizlik veya gelecek hakkında karamsar hissetme (Foa, Riggs & Gershuny, 1995) bu bağlamda değerlendirilebilir. Çünkü bu olaylar bireyin kontrol duygusunu kaybetmesine neden olabilmektedir. Bu da belirsizliği beraberinde getirmektedir. Esasen yapılacak atıflar, söz konusu yaşam olaylarının nasıl anlaşılması gerektiğine zemin hazırlayacaktır. Eğer atıflar dini kökenli ise başa çıkma stratejileri ya olumlu ya da olumsuz olacaktır. Bireyin ilk şok ve inkâr aşamasını geçtikten sonra “neden Tanrım ben” serzenişi devam ediyorsa Allah’ı suçlayıcı bir tavır takınıyor demektir. Bu da olumsuz bir başa çıkma yöntemidir. Eğer olumsuz yaşam olaylarından sonra söz konusu olayları kendisi için bir sınav veya yeni bir kapının açılma fırsatı olarak değerlendiriyorsa başa çıkma stratejisi olumludur. Bu durumu sınav sonuçlarında da gözlemlemek mümkündür. Bu arada şu hususu özellikle vurgulamak gerekir ki, sadece yaşam olayı değil, bu olayların yaşanma sıklığı da başa çıkma stratejilerinde etkilidir. Lazarus ve Folkman’nın (1984) yaptıkları çalışmada krizin süresi ve miktarı arttıkça olumsuz başa çıkmanın da arttığı görülüyor. Koenig, Pargament ve Nielsen’nın (1998) hastanede yatan hastalar arasında yaptıkları çalışmada onların hem daha çok hem de daha güçlü bir şekilde dini başa çıkma stratejilerini kullandıkları tespit edilmiştir.

e) Grup Mensubiyeti ve Sosyal Destek Düzeyi

Dini başa çıkmada sosyal desteğin de önemli bir rolü vardır. Özellikle dini bir grup içinde bulunanlar hem dini grubun verdiği dünya görüşüyle hem de dini grup içi

etkileşimle sorunlarının üstesinden gelmeye çalışabilirler. Ruh sağlığı-dindarlık bağlamında yapılan çalışmalarda tespit edilmiştir ki kaygı, depresyon, umutsuzluk ve intihar olasılığına karşı bireyin inancından aldığı içsel destek merkezi öneme sahiptir.

Bununla birlikte inancın sağladığı içsel desteği kuvvetlendirme ve içsel destek tek başına yeterli olmadığı zaman grubun verdiği sosyal destek devreye girmekte, bu da yaşanan sorunlarla başa çıkmada etkili olabilmektedir (Yapıcı, 2007).

f) Dini Yönelim Biçimleri

Bireyin inandığı dini nasıl anladığı ve nasıl yaşamaya çalıştığı onun dindarlık şeklini etkilemektedir. Kitabi dindarlar ile mistik dindarların aynı olayı farklı anlamlandırması bu bağlamda dikkat çekicidir. Aynı şekilde taklidi dindarlar ile tahkiki dindarların olayları anlama ve açıklama biçimleri de farklılaşabilmektedir. Bu hususta en dikkat çekici ayrım Allport’un (2004) iç güdümlü ve dış güdümlü dindarlık yönelimidir. Yapılan çalışmalarda içsel manevi destekleri güçlü olan iç güdümlü dindarların olumlu dini başa çıkma stratejilerini daha fazla kullandıkları tespit edilmiştir. Bununla birlikte dış güdümlü dindarların sosyal desteklerinin daha kuvvetli olduğu yönünde bulgulara da rastlanmaktadır (Yapıcı, 2007). Bu bulgular dini başa çıkmada dindarlık tipleri, eğilimleri ve yönelimlerinin önemli bir hisseye sahip olduğunu ortaya koymaktadır.