• Sonuç bulunamadı

3. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

3.2. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YÜKSELİŞİ

Sultan Tuğrul Bey, yerine geçecek herhangi bir varis bırakmadan vefat etmişti.

Fakat ölmeden önce kendisine veliaht olarak Çağrı Bey’in oğlu Süleyman’ı göstermişti.

Vezir Amid el-Mülk de buna uyarak Tuğrul Bey’in ölümünün hemen ardından İsfahan’da bulunan Süleyman’ı Rey şehrine getirmiş ve onu sultan olarak tahta çıkarmıştı. Diğer tarafta ise Tuğrul Bey’in ölümünün hemen ardından taht mücadelesi için Kutalmış isyan etmişti. İşte bu siyasi çalkantı içerisinde Selçuklu emirlerinden Hacip Erdem ve Yağısıyan, Kazvin şehrinde Alp Arslan adına hutbe okuttular. Bu arada Kutalmış 50.000 kadar Türkmen’den meydana gelen bir ordu toplayıp sultanlığını ilan ederek Rey şehrine gelmişti. Bunun üzerine Alp Arslan Kutalmış’ı taht mücadelesinde etkisiz hale getirmek için bu şehre geldi. Alp Arslan ve Kutalmış arasında Rey şehrinde yapılan savaşı Alp Arslan kazandı ve Kutalmış kaçarken atından düşerek öldü. 57

Savaşı kazanan Alp Arslan Rey şehrinde merasimle tahta çıktı ve Halife onun adına Bağdat’da hutbe okutarak onun sultanlığını tasdik etti. Sultan olan Alp Arslan savaşı kazanıp sultan olmasında büyük payı olan Nizâmülmülk’ü de kendine vezir tayin etti.58

Sultan Alp Arslan 1064 yılının baharında Kafkasya ve Doğu Anadolu’ya seferi başlattı. Bu sefer kapsamında ilk önce Azerbaycan’a hareket etti ve Errran’da Lori küçük Ermeni krallığını itaate altına aldı. Ayrıca bu seferde yanında bulunan oğlu Melikşah ve veziri Nizâmülmülk de Aras nehri boyunda bulunan Sürmari’yi ve Meyem-Nişin kalesini zaptettiler. Bu seferin devamında Alp Arslan ve ordusu Kars-Ani bölgesine kadar ilerledi ve Ani şehrini de hâkimiyeti altına aldı.59 Sultan Alp Arslan bu büyük sefer sırasında kardeşi Kavurd’un isyan hareketlerinden dolayı daha fazla ilerlememiş ve pek çok ganimet ile Rey şehrine dönmüştür. Ayrıca Sultan Alp Arslan’a

56 Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, 1969, s. 101-102; Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 607.

57 Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, 1969, s. 103-105; Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 607.

58 Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 608.

59 Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 43.

bu başarılı fetihlerinden dolayı Halife tarafından Ebu’l-Feth lakabı verilmiştir.60 Sultan Alp Arslan bu seferin ardından birçok önemli emirini Anadolu’nun fethi ile görevlendirmiş ve bu emirler de başarılı fetihlerde bulunmuştur. Bu fetihlere karşı Bizanslılar iyi bir biçimde korunamayan ve gittikçe tehlikeye düşen Anadolu’yu kurtarmak için Romanos IV. Diogenes gibi güçlü bir ismi tahta çıkardılar. Diogenes Anadoluya yapılan bu fetih hareketlerine karşılık vermek adına büyük bir ordu toplayarak Suriye istikametine doğru harekete geçti. Diogenes bu seferi sırasında Anadolu’nun önemli yerlerini Selçuklulardan geri almayı başarmıştır61.

Diogenes bu sefer sırasında Melikşah’a bir elçi göndererek Malazgirt, Ahlat, Erçiş şehirlerinin Bizans’a geri verilmesini aksi taktirde güçlü bir ordu ile bu bölgeleri almak için sefere çıkacağını bildirmiştir. Sultan Alp Arslan bu sırada Mısır seferindeydi.

Haberi alan Alp Arslan, Diogenes tarafından gönderilen elçiyi red cevabıyla geri göndererek hemen Mısır seferinden dönüp Ahlat’a geldi. Bizans İmparatoru Diogenes ise, modern tarihçilerin 100.000 ile 200.000 kişi arasında tahmin ettiği kalabalık bir ordu ile İstanbul’dan harekete geçmişti. Sultan Alp Arslan Bizans ordusunun Anadolu’da ilerlediği haberini alınca süratle harekete geçti. Sultan hatunu, çocukları ve hazinelerini Veziri Nizâmülmülk ile Hemadan’a gönderdi ve savaş için yaklaşık 50.000 kişilik kuvvet topladı.62

Daha sonra Selçuklu kuvvetleri ile Bizans ordusu 24 Ağustos 1071 günü Malazgirt ile Ahlat arasındaki Rahva Ovası’nda karşı karşıya geldiler. 26 Ağustos günü başlayan savaş Sultan Alp Arslan’ın kesin zaferi ile sonuçlandı. Romanos Diogenes’in esir düştüğü bu savaş sonunda; Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış bulunuyordu.63 Bu zaferin ardından Sultan Alp Arslan, Hemadan’a döndü. Burada birçok hükümdarın ve de halifenin gönderdiği elçileri ve tebrikleri kabul etti. Öte yandan Bizanslılar yenilgiyi öğrenir öğrenmez tahta VII. Mikhail Dukas’ı geçirmiş ve bu gelişme Selçukluların Diogenes ile yaptıkları antlaşmanın hükümsüz olmasına sebebiyet vermiştir. Bunun üzerine Sultan Alp Arslan emirlerine Anadolu’nun bütününü fethetme

60 Nesimi Yazıcı, İlk Türk-İslâm Devletleri Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2002, s. 216;

Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 609; Coşkun Alptekin, “Büyük Selçuklular”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I-XIV, İstanbul, 1989, VII, s. 191.

61 Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 610-611.

62 Ali Öngül, Selçuklular Tarihi-I, Çamlıca Basım Yayın, Manisa, 2007, s. 63-64; Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 612.

63 Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, 1969, s. 134-144; Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 613.

emrini vermiştir. Malazgirt zaferi ile birlikte Anadolu’nun fethi önemli ölçüde hızlanmıştır.64

Malazgirt zaferinden sonra, Sultan Alp Arslan büyük bir ordu ile Maveraünnehir’e, Karahanlılar üzerine bir sefer tertip etti. Maveraünnehir yakınlarında bulunan Berzem Kalesi’nin alınmasının ardından huzura getirilen kale kumandanı Yusuf el-Harezmi çizmesinde sakladığı bir hançerle Sultan Alp Arslan’ı yaralamış ve Türk ve İslam tarihinin en seçkin kişilerinden biri olan bu büyük hükümdar 25 kasım 1072’de vefat etmiştir. Sultan Alp Arslan babası Çağrı Bey’in Merv’de bulunan türbesine gömülmüştür.65

Sultan Alp Arslan’ın ölümü üzerine tahta on sekiz yaşında olan oğlu Melikşah geçti. Sultan Melikşah küçük yaşlarından itibaren babası ile birlikte birçok sefere katılmış ve önemli başarılar elde etmişti. Melikşah, Sultan Alp Arslan ile katıldığı seferlerde zekâsı, cesareti, sevk ve idaredeki kabiliyeti ile babasının gözüne girmiş ve Sultan Alp Arslan ölmeden önce onu kendisine veliaht tayin etmişti. Ancak babasının ölümünden sonra ortaya çıkan taht mücadelesinde amcası Melik Kavurd’un isyanının bastırılması ve Melikşah’ın tahta geçmesinde Nizâmülmülk önemli rol oynamıştır.66 Bu nedenle Melikşah Nizâmülmülk’ü vezirlikte bıraktı ve ona birçok hediye ile birlikte Tus şehrinin iktasını ayrıca da atabey unvanını verdi.67

Melikşah, tahta geçtiği ilk yıl önce Karahanlılar sonra Gazneliler üzerine taarruz ederek ülkesinin doğu sınırlarındaki güvenliği tahsis etmiştir. Sultan Alparslan döneminde barış imzalanan Bizans, anlaşma şartlarını yerine getirmemeye başlamış ve Melikşah bunun üzerine Anadolu seferlerini hızlandırarak Anadolu’daki Selçuklu hâkimiyeti de pekiştirdi.68 Anadolu, Türkistan, İç Asya ve İran bölgeleri de tamamen Selçuklu hâkimiyeti altına alınmış ve devam eden yıllarda Suriye ve Kudüs’te uzun zamandan beri hâkimiyet süren Fatımilerin üzerine seferler düzenlenerek bu bölgeler de Selçuklu Devleti hâkimiyeti altına alındı.69

64 Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 614.

65 Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, 1969, s. 144-147; Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 614.

66 Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, 1969, s. 152-153; Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 614; Alptekin, a.g.m., s. 130-132.

67 Şapolyo, a.g.e., s. 93.

68 Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 61-64.

69 Alptekin, a.g.m., s. 136-137; Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 615.

Büyük Selçuklu Devleti’nin ilerleyişi Melikşah’ın, 1078-1079 yıllarında Gürcistan Krallığını, Hicaz’ı, Yemen’i ve Aden Körfezi’ni hakimiyet altına alarak sürmüştür. 1080’li yılların sonuna gelindiğinde ülkenin doğusunda bulunan Batı Karahanlılar oldukça zayıflamış ve artık kendilerini idare edemeyecek duruma gelmişlerdi. Bunun üzerine Melikşah, Batı Karahanlıların en önemli kentlerinden biri olan Buhara’yı ve Semerkand’ı alarak bu önemli Türk-İslam coğrafyasını hâkimiyeti altına aldı.70

Sultan Melikşah döneminin önemli meselelerinden birisi de Hasan Sabbâh konusudur. Hasan Sabbâh gizli olarak kurduğu Batınî örgütü ile Sultan Melikşâh‘a ait Alamut Kalesi‘ni ele geçirmiş ve bir İsmailî Devleti kurmuştu.71 Hasan Sabbâh kendisine tâbi olmayan yerlerdeki halkı öldürtüyor ve kentleri tahrip ettiriyordu. Hasan Sabbâh ile ilk mücadeleye Alamut ve Rudbâr ikta sahibi Yoruntaş başladı fakat onun ölümü bir netice alınamamasına neden oldu. Sultan Melikşâh Batınîler üzerine bu kez Emir Altuntaş ile Emîr Koltaş‘ı gönderdi. Emir Altuntaş Alamut Kalesi’ni kuşatmasına rağmen, Batınîler uzun bir kuşatmadan sonra Altuntaş‘ı da mağlûp ettiler ve geri çekilmesini sağladılar. Sultan Melikşah bu kez Emir Kızılsarığ‘ı Batınîler‘le mücadele için görevlendirdi. Ancak Melikşah‘ın vefatı bu harekâtın yarım kalmasına sebep oldu.72

Melikşah, 1092 yılında kimliği belirlenemeyen bir kişi tarafından öldürülmüş ve hâkimiyet sürmüş olduğu yirmi sene boyunca Büyük Selçuklu Devletini yüz ölçümü bakımından en geniş sınırlarına ulaştırmıştır. Melikşah öldüğünde arkasında Kaşgar’dan Boğaziçi’ne, Kafkasya’dan, Yemen ve Aden’e kadar uzanan büyük bir devlet bırakmıştır.73