• Sonuç bulunamadı

3. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

3.1. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KURULUŞU

Selçuklu Devleti’ni kuran Türklerin soyu Oğuzlara dayanmaktadır. Oğuzların Üçok koluna mensup Kınık boyundan Dukak’ın oğlu Selçuk Bey, Selçuklu Devleti’nn temellerini atmış ve Selçuklu Devleti onun adıyla anılmıştır.37

X. Yüzyılda Oğuzları “Yabgu” unvanı taşıyan bir hükümdar yönetmekteydi.

Selçuklu ailesinin atası olan Demir Yaylı lakablı Dukak, bu Oğuz Devleti’nde güçlü bir askeri ve siyasi makama sahipti. Dukak hayatını kaybettikten sonra onun oğlu Selçuk Bey Oğuz Devleti içinde üstün meziyetleri ile dikkat çekmiş ve Yabgu tarafından genç yaşta “Sübaşı” yani ordu kumandanı olarak tayin edilmişti.38

Yabgu, gün geçtikçe devlet içinde konumu güçlenen Selçuk’u kıskanmış ve bu durum Selçuk Bey’in güvenilir adamları ve sürüleri ile Yengi-Kent bölgesinden ayrılmasına ve Cend şehrine gelmesine yol açmıştı. Aynı zamanlarda İslam Dini Türk toplulukları arasında hızlı bir biçimde yayılmaktaydı. Selçuk Bey, yanındakilerle birlikte Cend şehrinde Türk inanışlarına benzerliği ve siyasi nedenlerden dolayı İslam

36 Koca, “Eski Türklerde Devlet Geleneği ve Teşkilatı”, s. 827.

37 Enver Behnan Şapolyo, Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Güven Matbaası, Ankara, 1972, s. 23.

38 Erdoğan Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, Türkler, c. 4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 597.

dinini kabul etti.39 Selçuk Bey ve mahiyetindekilerin Müslümanlığı seçmesi hem Selçuklu tarihi hem de Türk tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur.

Selçuk’un Mikâil, Arslan, Yusuf, Musa ve Yunus adlarında beş tane oğlu vardı.40 Selçuk 107 yaşında Cend’e öldü ve burada toprağa verildi. Selçuk’un oğullarından en büyüğü olan Mikâil, daha babası hayatta iken gayrimüslim Türklerle yaptığı bir savaşta şehit olmuştur. Onun iki oğlu olan Tuğrul ve Çağrı Beyler bizzat dedeleri Selçuk tarafından özenle büyütülüp yetiştirilmişlerdi.Selçuk’a bağlı kavim ve kabileler onlara itaat eder, onların emir ve yasaklarındandışarı çıkmazlardı.41

Selçuklu Devleti’nin kurucusu Selçuk Bey’in ölümü üzerine Arslan Yabgu’nun etrafında toplanan Oğuz Türkmenleri Cend’i terk ederek Buhara’ya göçtüler. Bu şehir;

Karahanlıların egemenliğinde olmasına rağmen Karahanlılara mensup olan Ali Tegin tarafından zaptetildi. Büyük kuvveti olmayan Ali Tegin, Arslan Yabgu ile anlaştı ve bu anlaşmadan sonra Arslan Yabgu’da Horasan’a geçerek burayı yerleşti. Horasan ise Gaznelilerin elinde idi. Bu gelişmeler neticisinde Gazne Sultanı Gazneli Mahmut ordusu ile harekete geçip Maveraünnehire geldi. Bunun üzerine Ali Tegin kaçtı fakat Gazneli Mahmut’un dostluk yapmak istediğini Arslan Yabgu’ya bildirmesi üzerine Arslan Yabgu Gazneli Mahmut ile görüşmek üzere Semerkant’a geldi. Burada Arslan Yabgu, Gazneli Mahmut tarafından bir hile ile esir alınarak Hindistan sınırında bulunan Kalencer kalesine hapsedildi. Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış tarafından düzenlenen kurtarma çabaları sonuç vermedi ve Arslan Yabgu yedi yıl kaldığı bu kalede öldü.42

Arslan Yabgu’nun esir edilip öldürülmesinden sonra Selçuklular’ın başına yaşça büyük olan sakin tabiatlı Musa (İnanç) Yabgu getirildi. Ancak gerçekte Selçukluları idare eden Tuğrul ve Çağrı Beyler idi.43 Tuğrul ve Çağrı Beyler, 1035 yılında askerleri ile birlikte Ceyhun nehrini geçerek Nesâ şehri çevresine yerleştiler. Selçukluların Horasan‘da bulunan bu bölgeye inmeleri dönemin Gazneli Sultanı Mesud ve devlet erkânını endişelendirmişti. Nesâ şehri, hem geniş otlakları ile hem de konumunun çöllere yakın olması bakımından Selçuklular tarafından tercih edilmişti. Buraya

39 Erdoğan Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, Türkler, c. 4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 597.

40 Şapolyo, a.g.e., s. 29.

41 Erdoğan Merçil, Büyük Selçuklu Devleti, Nobel Yayınları, 2. baskı, Ankara, 2008, s. 5.

42 Şapolyo, a.g.e., s. 30-33.

43 Merçil, Büyük Selçuklu Devleti, s. 8.

yerleştikten sonra Selçuklu beyleri Gazneli devletine bir mektup yazarak, “Gazneli Devleti ordusuna asker verme, sınır bekçiliği yapma, vergi verme” gibi yükümlülükler yerine getirme şartıyla üzerinde oturabilecekleri bir yer talebinde bulundular. Fakat bu talep Gazneli Devleti tarafından kabul edilmedi ve Sultan Mesud komutanlarına güçlü bir ordu ile Selçukluların üzerine yürüyüp onların bir an önce Horasandan çıkarılmalarını istedi.44

Bu gelişmeler üzerine Sultan Mesud 17 bin kişilik bir orduyu Selçuklular üzerine gönderdi ve Selçuklu ordusu ile Gazneli Devleti arasında Nesâ yöresinde yapılan savaşı Selçuklu beyleri ustalıkla kurdukları pusu ve savaş taktikleri ile kazandılar. Bu zafer üzerine yapılan antlaşma sonucunda; Selçuklular Gazneli Devleti ve Sultanına tabi olma şartıyla, Ferâve, Dihistân ve Nesâ şehirlerini kazandılar.

Selçuklular bu zaferden sonra devlet olma yolunda önemli bir adım atmış ve artık bulundukları bölgede önemli bir güç haline gelmişlerdir.45

Bu antlaşmanın ardından barış ortamı Selçuklu beylerinin yeni yerlere akınlar düzenlemesi sonucunda bozulmuş ve Sultan Mesud’un Hindistan seferinde iken Selçuklu beylerinin birçok şehri yağmalamaları ve yeni yerler almak istemeleri nedeniyle, Selçuklular ile Gazneli Devleti ikinci bir savaşta karşı karşıya gelmişti.

Serahs yöresinde yapılan bu savaşta Selçuklular özellikle Çağrı Bey’in başarısıyla Gazneli ordusunu yenilgiye uğrattılar. Bu ikinci zaferden sonra Selçuklu beyleri burada kendi devletlerini kurma yönünde karar alarak teşkilatlanma yoluna gittiler.46

Selçukluların kazandıkları bu zaferin en önemli sonucu, Horasan’da yeni bir Türk devletinin kuruluyor olmasıdır. Bu zaferden sonra Selçuklu reisleri eski Türk devlet anlayışına uygun bir şekilde ülkelerini kendi aralarında bölüşmüşlerdir. Buna göre; Nişâbûr şehri Tuğrul Bey’e, Merv şehri Çağrı Bey’e, Serahs şehri de amcaları Musa Yabgu’ya verilmiştir. Bu paylaşımın neticesinde Tuğrul Bey Nişabur’a gelerek Sultan Mesud’un tahtına oturmuştur.47

Selçuklular karşısında kaybettiği iki savaştan sonra Gazneli Sultanı Mesud;

durumun son derece ciddi olduğunu anlamış ve ayrıca bölgedeki itibarı da ciddi şekilde

44 Salim Koca, “Sir Derya (Ceyhun) Boylarından Anadolu’ya: Oğuzlar (Türkmenler)”, Türkler, c. 4, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 537.

45 Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 600.

46 Koca, “Sir Derya (Ceyhun) Boylarından Anadolu’ya: Oğuzlar (Türkmenler)”, s. 538.

47 İbrahim Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, MEB Yayınları, İstanbul, 1972, s. 24.

sarsılmıştı. Selçukluların artık büyük bir tehlike olduğunu anlayan Sultan Mesud, 300 savaş fili ile destekli, 50 bin kişilik süvari ve piyadeden kurulu bir ordu ile Selçukluların üzerine yürüdü.48 Selçuklu beyleri bu haberi aldıktan hemen sonra toplanarak hazırlıklara başladılar ve ağırlıklı 2000 bin atlı kuvvetini gerilere gönderdiler. Daha sonra Selçukluların asıl ordusu olan 16.000 bin kişilik bir kuvvet ile Gazneli ordusu arasında 1040 yılında yapılan savaş başladı. Ertesi gün Gazne ordusu savaşarak Merv’in güney-batısında Dandanakan Kalesi yakınlarına konumlandı. Gazne ordusu içerisinde susuzluk ve açlık nedeniyle bölünmeler başlamıştı. Sultan Mesud’un emri ile ordu su ihtiyacı için 5 fersah uzaktaki su kaynağına hareket edince düzeni bozuldu. Bu sırada Gazne Hassa Ordusu’ndan 370 kişi Selçuklu kuvvetlerine katıldı. Bu olay neticesinde zaten dağılmış olan Gazne ordusu Selçukluların son hücumu ile yenilgiye uğratıldı.

Gazne Sultanı Mesud yanında kalan çok az asker ile Merv Ovası’ndaki Berkdiz Kalesi’ne kaçtı. Selçuklular savaş meydanında çok sayıda hazine ve ganimet elde ettiler.49

Dandanakan Savaşı kazanıldıktan sonra Selçuklu beyleri toplanarak Tuğrul Bey’i “Horasan Emiri” ilan ettiler. Selçuklular bu zafer neticesinde artık yeni bir devlet kuruyor ve özgür bir devletin temellerini atıyorlardı. Savaştan sonra bir araya gelen Selçuklu beyleri Abbasi Halifesine bağlı olduklarını da bir mektup ile bildirdiler.

Bundan sonra Selçuklular devlet geleneğine göre yeni bir teşkilatlanma yapısına gittiler.

Bu yapılanmaya göre; Tuğrul Bey, “Sultan” unvanıyla Nişâbur’u alarak batıya, Çağrı Bey’e “Melik” unvanı ile merkez Merv olmak üzere Ceyhun nehriyle Gazne arasındaki bölge, Musa Yabgu’ya ise Büst, Herat ve Sistan havalisi verildi. Selçuklular bu teşkilat yapısı ile kuruldular ve bu esas üzerine yeni yerlere harekete geçtiler.50

Anadolu’ya Türk akınları Çağrı Bey’in 1016 yılındaki meşhur keşif akını ile başlamış ve Sultan Tuğrul Bey zamanında da sürmüştü. Tuğrul Bey’in görevlendirdiği İbrahim Yınal ve Kutalmış Anadolu’ya yaptığı sefer sırasında Bizans ile Pasin ovasında karşılaştılar. Tarihe Pasinler Savaşı olarak geçen bu savaşta, Bizans ordusu Selçuklular

48 Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara, 1972, s. 86.

49 Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Kuruluş Devri, c. I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1979, s. 336-351.

50 Köymen, a.g.e., s. 336-351.

tarafından ağır bir yenilgiye uğratıldı. Bu savaştan sonra Türklerin Anadolu’ya yayılmaları hızlanmıştır.51

Tuğrul Bey, başarılı fetihleri olan üvey kardeşi İbrahim Yınal’ın kontrolünde olan Hemeden şehrini ve Cibal bölgesindeki kalelerin kendisine teslim edilmesini istemişti. İbrahim Yınal istenenleri vermemiş ve Tuğrul Bey’e karşı bir ordu toplamış ve iki taraf arasında yapılan savaşı Tuğrul Bey kazanmış ve İbrahim Yınal yaptıklarına rağmen Tuğrul Bey tarafından affedilmişti.52 Bunun üzerine Tuğrul, Yınal’ı Mısır yönüne gönderdi. İbrahim Yınal buranın asayişini sağladıktan sonra Mısır Fâtimileri ile birleşerek bir kez daha isyan etti. Bunun üzerine Tuğrul Bey İbrahim Yınal ile bir kez daha savaştı ve bu sefer esir düşen İbrahim Yınal’ı boğdurttu.53

Dört yıllık bir süreden sonra bizzat Tuğrul Bey Anadolu’da fetih akınlarına girişmiş ve 1054 yılı başlarında önce Bargiri (Berkri bugünkü Muradiye) Kalesi’ni ve Van Erciş’i himayesi altına aldı. Bundan sonra da Malazgirt önüne gelip burada bulunan şehri kuşatma altına aldı. Bu kuşatma yaklaşık bir ay sürmesine rağmen kale fethedilemedi ve yaklaşan kış nedeniyle kuşatma kaldırılarak Tuğrul Bey Azerbaycan tarafına geri çekilmek zorunda kaldı.54

Abbasi Halifesi Kaaim Biemrillah Bağdat yöresinde içinde bulunduğu bir güç durumdan kurtulmak ve konumunu güçlendirmek için Tuğrul Bey’e elçi göndererek onu Bağdat’a davet etti. Tuğrul Bey halifenin bu isteği üzerine 1055 yılında Bağdat’a geldi. Tuğrul Bey Bağdat ’da bulunduğu süre içinde çıkan karışıklıklar nedeni ile Büveyhî Devleti’ne son verdi. Bağdat’ta bulunduğu süre içinde Tuğrul Bey, kendi adına hutbe okutup para bastırdı, saray, cami ve askerlerine kışlalar yaptırdı. Bu dönemde İslâm çevresinde siyasi otorite tamamen Selçuklular eline geçmiş ve halifenin yetkisi dini otorite ile sınırlı kalmıştır.55

Sultan Tuğrul Bey halifenin kızıyla evlenip, Rey’e döndükten sonra hastalanarak 70 yaşında iken ölmüş ve öldüğü şehir olan Rey’e defnedilmiştir. Sultan Tuğrul Bey, kaynaklarda iyi kalpliliğiyle, dindarlığı ve adaleti ile zikredilmiş ve yapmış olduğu

51 Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 34-35.

52 Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 604.

53 Şapolyo, a.g.e., s. 53.

54 Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 606.

55 Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1969, s. 93-94; Merçil, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, s. 605-606.

fetihler ile Selçuklu Devleti sınırlarını, Anadolu’ya Bizans sınırlarına kadar uzatarak Anadolu’nun Türkleşmesine de büyük katkı sağlamıştır.56