• Sonuç bulunamadı

B- Kürdistan Pazarı

II- Aydınlar:

Daha çok “Muhtelif Meslek Erbabı” ile memurlar ve “Serbest Meslek Erbabı”arasında aranmalıdır.

Önce Serbest Meslek Erbabının % 90’ı ve belki daha çoğu, Memur-ların da hiç olmazsa % 75’i yerli Aydınlardır. Çeşitli meslek erbabının da yine en aşağı, Şehir Küçükburjuvalarının dışındaki % 1,88’inden % 1,5’i de Doğu İli aydınlarından sayılabilir. Şu tahminlere göre: Serbest meslek

% 0,68 + Muhtelif meslek % 1,5 + Memur 1,59 = % 3,77… Yani, meslek sahibi Doğu İlliler içinde % 3-3,5 kadar bir Aydın toplamı bulmak müm-kün.

Bu Aydınlar içinde, şüphe yok ki, hatta mutlak çoğunluğu bile tam bir Orta Öğrenim görmüş sayılamazlar. Onun için, bilgi ufukları, belki bir Şe-hir Küçükburjuvasınınki kadar bile geniştir pek denemez. Ne çare ki bunlar, özellikle memurluk gibi ve buna benzer durumlara -koyunun bulunma dığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi rütbesi verilişi gibi- bir geçtiler miydi, çarçabuk, kendilerini, etraflarını saran geniş halk tabakalarından yüksek görmeye özenirler. Geçim tarzları, bir sanayi işçisininki kadar bile olma-dığı halde, halkın sırtından geçindikleri bilinçlerine yansırken, onları birer

“kabaramazsın kel Fatma”, birer “le dindon vaniteux”* haline getirir.

Doğu İlleri Aydınlarını, Türk Burjuvazisinin zafer arabasına bağlayan etkenler şu iki kategoride toplanabilir:

1- Manevî bağlar

Bütün bu Aydınlar, istisnasızcasına Türk okullarında öğrenim görürler.

Çünkü Türk Burjuvazisi, Kürtlük azınlığının kültür ihtiyacını değil, var-lığını bile, “yemin billâh” ile inkâr eder. Türk Kültürünün mutlak etkisi altında yetişen bu Aydınlar içinde, Kürtlüğü, “Batı” Burjuvaları gibi, bir

“Vahşilik” [olarak] görmek modadır. Doğulu Aydınlardan, hele Yüksek

* Le dindon vaniteux (Fr.): Gururlu, kurumlu erkek hindi.

öğrenim görmüşleri ile büyük şehirlerde oturanları arasında, Kürtlüğünü hiç olmazsa açıkça kabul edenleri parmakla gösterilebilir. Onun için, gö-rünüşte olsun bu Aydınlar içinde çoğunluğa yakın bir oranı, “Türkleşmiş”

gözükürler.

2- Maddi bağlar

Ekonomik olarak bu Aydınlar, emekçi Kürt Köylülüğünün Kemalist Burjuvazi tarafından çapulunda hazır bulunur ve aracı olurlar. “Bal tutan parmağını yalar”. Değil Doğu İllerinde, Batı İllerinde bile, “Sacro-saint:

Mukaddes ve mübarek” burjuva kurumlarının en ufak eleştirisini suç gö-züyle gören ve sorumluluk kelimesinin sırf Finans-Kapitale karşı tanındığı ve halk için Dudu Kuşundan daha bilinmez bulunduğu Türkiye’de, Kema-lizm aslanının parçaladığı Kürt Köylülüğü ve fakir halkı vücudundan dö-külen kırık kırsıklar, Kürt Aydın tilkilerinin de karnını doyurmaya yarar.

Bununla birlikte, bu genel karakteristiğe rağmen, homojen olmayan Kürt Aydınlığını şu iki kategoriye ayırmak gerekir:

a) Üst zümre Aydınları

Bunlar, ya Serbest Meslekler (özellikle Doktorluk ve Avukatlık) gibi çıkarları burjuvazininkiyle sıkı sıkıya bağlı ve zaten ancak “hali vakti ye-rinde” olan sınıf ve zümreler içinden ancak çıkabilmiş zümrelerdirler; ya-hut da, bizzat Derebeylik ve Tefeci Sermayenin kasaba ve şehirlerde Yerel Yönetimlerde temsilciliğini ve halka karşı savunuculuğunu yapan, önemli mevkileri tutmuş yarım yamalak Aydınlardır. Bunların ezici çoğunluğu, corrompu (satın alınmış bozuk) unsurlar, siyasi ve ekonomik olarak “tok”

mahlûklardır. Oxford Üniversitesi’nde yetişmiş bir Hintli, Entelicens Servis’in bayrağı altına sığınan bir Gandist, bu yüksek tabaka Kürt Aydın-larının fikriyat ve ruhiyatına [düşünce yapısına ve psikolojisine] akrabadır.

İsterlerse, suratlarına dilini pek az bildikleri Kürtlük yerine, kültürüyle ye-tiştikleri Türklüğün maskesini geçirirler ve ağalarının yahut efendilerinin bir işaretiyle Mustafa Kemal’den çok Kemalist geçinirler; vatan ve ulus adına falan olayı yürekleri parçalayan telgraflarla lanetlerler. Bunlarda Doğu İllilik adına kalan şey, hemen hemen bir Batılı kadar olamamaya boynunu teslim etmiş, Doğu’nun “aşağı”lığını tevekkülle kabul eylemiş karanlık bir tevazu, korkak bir singinlik ve kişisizlikten ibarettir. Amaçları mümkün mertebe kabarmaktır. Bereket versin ki, bu zümre, niteliği dere-cesinde nicelikçe büyük değildir.*∗

* İstanbul Halkevi’nde “Maraş’ın kurtuluş günü!’’ kutlanıyor.

“Merasim-b) Alt zümre Aydınları

Bunlar daha çok halk içinden, orta halli köylülerden yahut deklase kü-çük asillerden gelirler. Bunların “alt zümre” oluşları, Aydınlık derecelerin-den çok, Kürdistan’ın alt tabakalarına yakınlıkları bakımındandır. Yoksa, alt zümre Aydınları içinde, mutlaka “üst zümre” Aydınlarından daha az bilgili, daha dar görüş ufuklu insanlar vardır anlamına gelmez. Alt zümre Aydın, üst zümrenin “açıkça” söyleyemediğini söyler: Türklüğü üstüne al-maz, Kürtlüğünü açıkça söyler. Bunlardan, Kürde karşı en berbat sömürge anlayışını uygulayanlar vardır. Fakat, hatta onlarda bile, bu uygulamanın haksızlığına, yanlışlığına ait için için bir kanı vardır. Yalnız bu kanısını açığa vuramaz. Zaten vursa bile: birinci olarak, olan biteni açıklayabilmek için elinde hiçbir belirli olumlu ölçü yoktur; ikinci olarak, bu olanların çekinilmezliğini, o Doğu yazgıcılığı ile felsefeleştirmiştir. Bu felsefe, alt zümre Aydınını, bir kâbus gibi sarmış, savaş cephesinin boğucu gazla-rı gibi ezmiş ve sersemletmiş bulunuyor. Üst zümre Aydını silik ve kalp [sahte] bir mangır* gibi kişiliksizdir. Alt zümre Aydını, aman vermez bir sel baskınına kapılmış insanlar gibi, sarılıp tutunacak bir saman çöpü bu-lamaz; bazen can havliyle, “şahsını” kurtarmak için yanındaki felâket arkadaşlarının boğazına, fakat pek de isteye isteye olmayarak, sarılır; için için kaynayan hoşnutsuzluklarını boşaltacak yer bulamaz.

Bu iki kutup arasındaki fark neden?

Buna yukarıda da işaret ettik:

1- Üst zümre Aydını: Türk Burjuvazisinin çapulunda yaptığı omuz-de Gaziantep kahramanı Kılıç Ali Bey coşkun bir nutuk” söylüyor. Bu nutkun

“coşkun” denilen tarafı, muhakkak şu melodramatik “Gazi”nin Allahlaştırılışı ola-cak:“ - O kimdir? “O... kâfidir... bu...”

“Onu bilmeyen yoktur. Ona tarihlerin üstünde insanlara insanca yaşamak zafe-ri dezafe-rim, O, Gazi demektir.”

Fakat bizi, “müthiş bir alkış tufanı içinde”, söylenen bu “Alicengiz oyunu”ndan çok, arada sessiz sedasız geçiştirilen ve gürültüye kaynayan, Doğu İlleri Aydın Kesiminin Kemalizmle ilişkilerine dair, bizzat bir Kemalist meddahın ağzından çıkmış iki başka satırcık daha ilgilendirdi. O (eski Müslümanlar Allaha “Hû” di-yorlardı, yâni “O”; Kemalistlerin mistisizminde “O” Gazi’dir), Kılıç’ı ile beraber Maraş’a gittiği zaman bir şeyler görememiş olacak ki, bizim “kahraman” Kılıç’ın nutkundan:

“Son seyahati esnasında Maraş’ta azlığı dikkatleri çeken bir yeni gençlik gör-düğünü ve üzülgör-düğünü” öğreniyoruz. (Tırnak içindeki sözler aynen: Cumhuriyet, 12.02.1933)

* Mangır: Bakırdan yapılmış, iki buçuk para değerinde sikke.

daşlığını ödüllendirir. Kemalist sistem sayesinde, konspiratör bir vur-gunculukla, yavaş yavaş önce az çok para sahibi olur. Sonra bu parasıyla Kemalizm bütünlüğünün bir parçası olan Tefeci sermayedar haline gelir.

Tefeci sermayedarlıktan Arazi sahipliğine geçmek, Üst Zümre Aydını için yeryüzünün biricik idealidir. Şu halde bu zümre, kendiliğinden, aşağı halk tabakalarına değil, üst tabakalara ve Kürdistan’ın burjuva unsurlarına ya-kındır. “Gözü yukarıda”dır.

2- Alt Zümre Aydını: Genellikle, yapılan resmî “brigandage”* ve

“yağma Hasan’ın böreği”nden aldığı ufak payla, maaşının veya kazancının yetersizliğini ve açığını ancak kapatabilir. Onun için “yükselmek”, Tefeci veya Arazi sahibi olmak uzak bir seraptır. O seraba kavuşmak istemez de-ğil, ama kavuşamayacağını da bilmez değil… Hatta, Fakir Kürt Halkının soyuluşunda ufak bir aksaklık, onu, gösterişli uygulamalara bayılan Kema-lizmin, “güya suiistimal mücadelesi”ne yem dahi edebilir. Onun için, Alt Zümre Aydınları, burjuva unsurlarından çok; fakir halka yakındır. Yalnız, Kemalizmin halkla kendi arasına gerdiği yapay (bir kelime okunamadı)

“Çin Seddi”ni kendiliğinden atlayabilecek manevî hamlesi henüz yoktur.

Gözleri aşağıda, başı düşüktür.

Bu iki zümrenin sınırlarında dolaşan, iki tipin melezi, “geçit unsurları”

bulunduğunu eklemeye gerek var mı?

“Doğu İlleri” Aydın Kesiminin, sayıca azlığına rağmen önemi neresin-dedir?

Cumhuriyet Burjuvazisinin yerli halkı eziş ve soyuşunda, maddî manevî ara vasıtası ve alet oluşunda... Hiç unutmamalı ki, Kemalizm, Doğu İlle-rinde siyasi örgütünü bu Aydınları avlayabildiği oranda kuvvetlendirir ve manevî nüfuzunu, aynı zümrelerle propaganda eder. Şu halde, Kemalizmin Doğu’daki temeli iki direğe dayanıyorsa, direğin birisi bu Aydın Kesimi-dir; Cumhuriyet Burjuvazisi Doğu’da iki bacakla yürüyorsa, bacağın birisi bu Aydın Kesimidir.

* Brigandage (Fr.): Haydutluk, eşkıyalık, kanunsuzluk.