• Sonuç bulunamadı

Ayıp Muhayyerliğinin Söz Konusu Olduğu Kusurlar

Fıkıh eserlerine baktığımızda konuyla ilgili olarak belli başlı kusurlara yer verildiğini görmekteyiz. Bu kusurlar, çeşitli şekillerde gruplandırılmıştır. Cinsel birlikteliğe engel olma ve olmama açısından iki gruba ayrıldığı gibi her iki eşte de ortak bulunan, sadece kadında bulunan ve sadece erkekte bulunan kusurlar olmak üzere üç gruba ayrıldığı da olmuştur. Biz burada söz konusu hastalık ve kusurları, üç ayrı başlıkta inceleyeceğiz.

1. Erkek ve Kadında Ortak Olan Kusurlar

a. Akıl Hastalığı (Cünûn): İfâka muhayyerliği kapsamında akıl hastalığı hakkında detaylı bilgi verdiğimizden burada tekrar zikretmiyoruz.

b. Cüzzam: Arapça ََمَذَج kökünden gelen bir mastar olan ماَّذُج kelimesi sözlükte “kesip koparma, ayırma; elin kesilmesi, parmakların düşmesi; parmak uçlarının ayrılması” anlamlarına gelmektedir. Aynı kökten gelen موُذ ْجَم ise böyle bir hastalıktan muzdarip olan “kötürüm, cüzzamlı” demektir.619 Fîrûzâbâdî (ö. 817/1415), bu hastalığı; “Ruhsal sıkıntının620 bedenin tamamına yayılmasıyla meydana gelen bir illetir. Uzuvların yapısını ve şeklini ifsad eder. Muhtemelen uzuvların aşınıp yıpranmasıyla ve oluşan yaralardan düşmesiyle sonuçlanır” şeklinde açıklamıştır.621 Ömer Nasûhi Bilmen (ö. 1971) de Kâmus’unda bu şekilde yer vermiş ve böyle bir illetin ârız olduğu uzvun önce kızarıp, sonra kararıp, daha sonra da koparak döküldüğünü ifade ederek genellikle yüzde meydana geldiğini söylemiştir.622 Tıp literatüründe ise bu hastalık için “lepra” kavramının kullanıldığı görülmektedir. Türk

Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’te “Hansen basilinin sebep olduğu, sinir sistemi

ve deri başta olmak üzere birçok sistem ve organı etkileyebilen bulaşıcı bir hastalık, miskin hastalığı, lepra”623 şeklinde açıklanmıştır. Diyanet İslâm Ansiklopedisi’nde de

619 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, 12/86-87; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-muhît, s. 1086; M. Zeki Palalı, “Cüzzam”, DİA, 8/150.

620 Ruhsal sıkıntı şeklinde tercüme ettiğimiz bu kavram, metnin aslında ءادوس kelimesiyle ifade edilmiştir. Sevdâ, İslam tıbbında insanı oluşturan dört ana unsurdan biri kabul edilmiş ve melankolinin (kara safra) vücutta yayılarak diğer unsurlara etki etmesi sonucunda fizyolojik dengenin bozulmasına, uzuvların düşmesine yol açan cüzzam hastalığının sebebi olarak görülmüştür. bkz. İbn Sînâ, el-Kânûn fi’t-tıb, 2/188.

621 Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-muhît, s. 1086. 622 Bilmen, Kâmus, 2/347.

“Mycobacterium leprae mikrobunun insan vücudunda meydana getirdiği bulaşıcı ve müzmin bir hastalık” şeklinde ifade edilmiştir.624

c. Baras: Kaynaklarda baras, beres, abraşlık, alaca hastalığı gibi farklı isimlerle zikredilen bu hastalığın tıp literatüründeki adı vitiligodur. Pigment üreterek derimize rengini veren melanosit hücrelerinin çeşitli sebeplerden kaynaklı olarak pigment üretememesi ve böylece deride yer yer beyaz lekelerin oluşmasına yol açmasıdır. “Derideki melanin pigmenti ve fonksiyonel melanosit kaybına bağlı olarak gelişen, depigmente maküller ile karakterize, kronik seyirli bir pigmentasyon bozukluğudur”625 şeklinde tanımlanmıştır. Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’te abraş kavramı; “Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık”626 şeklinde tarif edilmiştir. Ömer Nasûhi Bilmen (ö. 1971) de “Mizacın (sağlığın) fesadından (bozulmasından) kaynaklanan, bedenin zahirinde (görünen kısmında yani deride) zuhur eden şiddetli bir beyazlıktır ki, uzvun demeviyyetini (kanlılığını) giderir”627 diye açıklamıştır. Böyle bir hastalığa sahip olan kişiye ise “ebres” denilmiştir.628

d. Hunûset-Hunsâniyyet: ََثَنَخ kökünden gelmekte olup sözlükte “yumuşaklık, kıvırmak, kırılmak; kırılıp bükülmek; kadın gibi davranmak, kadınsı hareketleri bulunmak” gibi anlamlara gelmektedir.629 Istılahta ise “Bir şahısta hem tenâsül uzvunun, hem de erkeklik âletinin mevcut olması halidir”630 şeklinde tarif edilmiştir. Kendisinde böyle bir durum olan kişiye ise “hünsâ” denilmiştir.631 Hünsâ; “Doğuştan hem erkeklik hem de dişilik organına sahip bulunan veya erkek mi kadın mı olduğu

624 M. Zeki Palalı, “Cüzzam”, DİA, 8/150.

625 Birsel Canan Demirbağ-Zeynep Güngörmüş, “Vitiligo”, s. 41. 626 Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük.

627 Bilmen, Kâmus, 2/347.

628 Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, s. 289; Bilmen, Kâmus, 2/347.

629 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, 2/145; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-muhît, s. 168; Sa’dî Ebû Ceyb, el- Kâmûsu’l-fıkhî, s. 123; Serdar Mutçalı, Arapça-Türkçe Sözlük, s. 250; Orhan Çeker, “Hünsâ”, DİA, 18/491.

630 Bilmen, Kâmus, 2/346.

631 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, 2/145; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-muhît, s. 168; Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, s. 589; Bilmen, Kâmus, 2/346; Sa’dî Ebû Ceyb, el-Kâmûsu’l-fıkhî, s. 124; Serdar Mutçalı, Arapça-Türkçe Sözlük, s. 250; Orhan Çeker, “Hünsâ”, DİA, 18/491.

tespit edilemeyen kişiyi ifade eder” diye de açıklanmıştır.632 Kadınlık ve erkeklik alametine sahip olmayan kişi de bu kapsamda değerlendirilmiştir.633

Görüldüğü üzere hünsâ, doğuştan fizyolojik olarak kadın ve erkekten farklı olan, bazı durumlarda her iki cinsin organına sahip olurken bazı durumlarda da hiçbir organa sahip bulunmayan veya cinsiyeti tespit edilemeyen kişiyi ifade etmektedir. Bu durum, onun gerek dini gerek hukukî açıdan hangi hükümlere tabi olacağı hususunda tartışma konusu edilmiştir. Klasik fıkıh literatüründe özellikle de Hanefî mezhebi eserlerinde “Kitâbu’l-Hunsâ” başlığı altında müstakil bir başlık altında ele alındığı gibi bazen de farklı konular içerisinde yeri geldikçe zikredilmiştir.

Fukahanın konuyu ele alış şekline baktığımızda hünsâyı iki kısma ayırdıklarını görüyoruz. Erkeklik ve dişilik organına aynı anda sahip olmakla birlikte hangi cinse ait olduğu kolaylıkla tespit edilemeyen veya bu iki organdan hiçbirisine sahip olmayan kişi, hünsâ-i müşkil634; her iki cinsiyet organına sahip olmakla birlikte biri diğerine baskın olan, dolayısıyla erkek veya kadın olduğuna kolaylıkla hükmedilebilen kişi ise hünsâ-i gayr-ı müşkil olarak adlandırılmıştır.635 Hünsâ-i gayr- ı müşkilin cinsiyet alametleri açık olduğundan ve kolaylıkla kadın veya erkek olduğuna hükmedilebilmesinden dolayı ona; hünsâ-i vâzıh da denilmiştir.636 Böyle bir kişide baskın olan cinsiyet hangisi ise ona göre hükümler uygulanır. Yani kendisinde baskın olan cinsiyet kadın ise kadınlara ait hükümlere, erkek ise erkeklere ait hükümlere tabi olur. Fıkhî açıdan hünsâ kavramı ile daha çok cinsiyetinin tespit edilmesi zor olan hünsâ-i müşkil kastedilmektedir.

e. Zührevî Hastalıklar: Enfeksiyona yol açan mikropların vücuda girerek bazı durumlarda sadece cinsel organı, bazı durumlarda da tüm vücudu etkisi altına aldığı birtakım rahatsızlıklardır. Bel soğukluğu, frengi gibi hastalıklar bu başlık altında zikredilmiştir.637

632 Orhan Çeker, “Hünsâ”, DİA, 18/491. 633 İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 6/727.

634 Merğinânî, el-Hidâye, 8/344; Mevsılî, el-İhtiyâr, 3/39; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 6/728; Bilmen, Kâmus, 2/346; Orhan Çeker, “Hünsâ”, DİA, 18/492.

635 Hilal Duman, “İslâm Hukukunda Hünsâ (Çift Cinsiyetliler)”, s.303; Orhan Çeker, “Hünsâ”, DİA, 18/492.

636 Bilmen, Kâmus, 2/346. 637 Bilmen, Kâmus, 2/348.

2. Kadında Bulunan Kusurlar

a. Karn: ََن َرَق kökünden gelen bu kavram, sözlükte “revak, boynuz, boru; yüz senelik zaman”638 anlamlarına gelmektedir. Fıkhî açıdan kadının cinsel organında bulunan kemik sebebiyle cinsel birleşmeye engel teşkil eden kusurlardan sayılmıştır.639 Kendisinde böyle bir rahatsızlık bulunan kadına da “karnâ” denilmiştir.640

b. Retak: ََقَت َر kökünden gelmiş olup sözlükte “yamama, yama, yama yeri;641 yırtığı ve yarığı yapıştırıp tamir etme;642 söküğü birleştirerek onarmak; karanlık” anlamlarına gelmektedir. Bu kelime için “sökük, yarık, delik” gibi manalara gelen َ قْتَف kelimesinin zıddı denilmiştir.643 Retak ile kadının cinsel organının bir et parçasıyla kapalı olup cinsel birleşmeye imkân vermemesi kastedilmektedir.644 Kendisinde böyle bir rahatsızlık bulunan kadına ise “retkâ” olarak isimlendirilmiştir.645

c. Afel: Kadının cinsel organının dışında zuhur edip cinsel birlikteliğe mani olan bezi ifade etmektedir.646 Kendisinde böyle bir rahatsızlık bulunan kadına da “aflâ” denilmiştir.647 Kaynaklara baktığımızda konuyla ilgili daha çok retkâ ve karnâya yer verildiğini görmekteyiz. Bazen de bu üç kavram birbiri yerine kullanılmaktadır. Örneğin Ezherî’nin (ö. 370/980) Tehzîbü’l-luga adlı eserinde kadının cinsel organının kalın bir bez, et veya bir kemik ile kapalı olması; karn olarak ifade edilmiştir.648

d. Fetk: ََقَتَف kökünden gelen fetk kavramı, sözlükte “yarma, yarılma, çatlama;649 yarık, sökük, delik650” gibi anlamlara gelmektedir. Fıkhî açıdan ise meni

638 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, 13/331; Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, s. 1065; Sa’dî Ebû Ceyb, el- Kâmûsu’l-fıkhî, s. 301; Serdar Mutçalı, Arapça-Türkçe Sözlük, s. 702.

639 Mâverdî, el-İknâ’, s. 138; Bilmen, Kâmus, 2/344; Vehbe Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, 7/514; el- Fıkhu’l-menhecî, 2/107.

640 Bilmen, Kâmus, 2/344.

641 Serdar Mutçalı, Arapça-Türkçe Sözlük, s. 308. 642 Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, s. 659.

643 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, 9/61; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, 10/114.

644 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, 9/61; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, 10/114; Bilmen, Kâmus, 2/344; Vehbe Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, 7/514; el-Fıkhu’l-menhecî, 2/107.

645 Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, s. 659; Bilmen, Kâmus, 2/344. 646 Bilmen, Kâmus, 2/344; Vehbe Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, 7/514. 647 Bilmen, Kâmus, 2/344.

648 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, 9/88.

649 Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, s. 981. 650 Serdar Mutçalı, Arapça-Türkçe Sözlük, s. 645.

yolu ile idrar yolunun veya ön ve arka tarafın arasının yırtık olması anlamında kullanılmıştır.651 Bu hastalığa “ifdâ” da denilmiştir.652

3. Erkekte Bulunan Kusurlar

a. Unnet: ََّنَع fiilinden gelmekte olup sözlükte “iktidarsızlık” anlamını ifade etmektedir.653 Kendisinde böyle bir rahatsızlık bulunan erkeğe “ınnîn veya anîn” denilmiştir. Erkeğin, erkeklik uzvu bulunmakla birlikte ilişkiye güç yetirememesi halini ifade eder.654

b. el-Cebbü: ََّبَج fiilinden gelmekte olan bu kavram, fıkhî açıdan erkeğin cinsiyet uzvunun kesilmiş olmasını ifade eder. َ بَجْلَا kelimesi de sözlükte َُعْطَقْلَا kelimesiyle açıklanmıştır. Bu kelimede “kesme, biçme, kesip koparma, ayırma; kökünü kazıma”655 gibi anlamlara gelmektedir. Böyle bir durumda olan erkeğe de “mecbûb” denilmiştir.656

c. Hisâ: ىَصَخ fiilinden gelen bu kavram, yukarıdaki iki kusurda olduğu gibi erkekte bulunan cinsel kusurlardan biri sayılmıştır. Erkeğin hadım edilmiş olmasını yani husyelerinin çıkarılmış olmasını ifade eder. Böyle bir erkeğe de “hasıy” denilmiştir.657