• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: AVRUPA’DA ÇALIŞANLARIN KATILIM VE

2.3. Avrupa Çalışma Konseyleri Direktifi

Direktifin revize edilmesi sürecinden sonra 6 Mayıs 2009 tarihinde nihai metin resmi gazetede yayınlanmıştır. Bu direktif artık yeni Avrupa Çalışma Konseyleri Direktifi olarak yer alacaktır.

AÇK Direktifi bir gerekçe kısmı, 3 bölüm ve bir ek kısımdan oluşmaktadır. Gerekçe kısmında AÇK Direktifinin revize edilmesinin nedenleri, revize edilmesinde danışma sürecinin işleyişi ve Direktif bölümlerinde yer alan hükümlerin nasıl okunması gerektiği yer almaktadır. Đlk bölümde genel bilgiler yer almaktadır. Bu bölümde amaç ve tanımlamalara yer verilmiştir. Đkinci bölüm bir AÇK veya bir bilgilendirme ve danışma prosedürünün kurulmasını kapsamaktadır. Son bölümde çeşitli hükümler yer almaktadır. Direktifin Ek’inde ise AÇK’inin işleyişi ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir.

2.3.1 Genel Bilgiler

2.3.1.1. Direktifin Amacı

Bu Direktif, özellikle AB’nin Temel Haklar Şartı tarafından kabul görmüş genel ilkelere uymakta ve temel haklara riayet etmektedir. Özellikle bu Direktif, Topluluk kanunu, ulusal kanunlar ve uygulamalar tarafından sağlanan koşullar altında, uygun zaman ve seviyede bilgilendirme ve danışmanın sağlanması (AB’nin Temel Haklar Şartının 27. maddesi) için, çalışanlar veya onların temsilcilerinin haklarını güvence altına almaya çalışır (Official Journal of the European Union, 2009: 32).

Carley ve Hall (2006) inceledikleri AÇK anlaşmalarının istisnasız hepsinde AÇK’lerinin amacının işgörenlerin uluslar arası bilgilendirme ve danışma haklarının güçlendirilmesi olduğu ifade edilmektedir.

AÇK Direktifi, AB’de faaliyet gösteren ÇUŞ’de ilk uluslararası endüstri ilişkileri yapısı olarak ortaya çıkmışlar ve ulusal sınırlarda kalan bilgilendirme ve danışma hakları ile uluslararası karar alma yapısı arasında oluşan “bir temsil boşluğunu” doldurmaya çalışmaktadır. AÇK’lerinin amacı Tek Avrupa Pazarının işleyişine yardımcı olmaktır. Direktiften önce, çalışanlar ve temsilcileri uluslararası yönetimin karar alma yapılarında, danışma sürecinde herhangi bir hakka sahip değillerdi. Direktif

yürürlüğe girdiğinden beri, AÇK’leri sermayenin uluslararasılaşan karar alma yapısına uymak için temel bir yöntem olarak görülmüştür (Carley ve Hall, 2006: 73). Bunun yanında AÇK’lerinin temel amacının, Avrupa seviyesinde endüstri ilişkilerini geliştirmek olduğu da iddia edilmektedir (Huzzard ve Docherty, 2005: 541).

Bu Direktifin amacı, resmi metinde, Topluluk ölçeğinde faaliyet gösteren işletme ve işletmeler grubunda çalışanların bilgilendirilme ve danışma haklarının güçlendirilmesi olarak ifade edilmektedir (Direktif 2009/38/EC20, madde 1 (1)). Direktifin 1. maddesinin 2. fıkrası topluluk ölçeğinde faaliyet gösteren işletmeler ve işletme gruplarında çalışanların bilgilendirilmesi ve onlara danışılması ile ilgili olarak bir AÇK veya bu hakları sağlayan başka bir prosedür uygulanmalıdır. Katılım hakları açısından bakıldığında bilgilendirme ve danışma dışında bir katılımı öngörmemiştir. Bu nedenle sınırlı bir katılım yapısına sahiptir.

Bununla birlikte, Avrupa Komisyonu bu yapıların, sosyal diyalogu AB sınırlarının ötesine varan bir uluslar arası boyuta ekleme amacının olduğunu ifade etmişlerdir. Aşağıda birkaç madde içerisinde direktiften elde edilen faydaları özetlerken aslında onlardan beklenen amaçların neler olduğu da ifade edilmiştir (Špidla, 2008: 2):

- AÇK’leri, farklı ülkelerdeki sosyal aktörler arasındaki ilişkileri geliştirmişler ve iş dünyası ve işçi temsilcileri arasında açık bir diyalog alanına sahip olmuşlardır.

- AÇK’leri, çalışanları etkileyen, uluslar arası kararlar ve ulusal seviyede danışma arasında belirli bir denge kurmuşlardır.

- AÇK’leri, çalışma hayatındaki ekonomik ve sosyal amaçları uzlaştırmada iş dünyasına yardım ederler.

- AÇK’leri, çalışma yaşamındaki konuların daha iyi anlaşılmasına yardım ederler ve ortak çözüm arayışlarını kolaylaştırırlar.

- AÇK, değişimi önceden sezmede ve yeniden yapılanma sürecinin başarısını arttırmada önemli bir rol oynarlar.

20 Bundan sonra Direktif adı verilmeden, sadece madde numarasının verildiği ifadeler 2009/38/EC Direktifinin maddeleri olarak algılanmalıdır.

Bu sayılanlar temel olarak, AÇK’leri ile ilgili yasamanın revize edilerek çalışma hayatında ekonomik ve sosyal amaçların dengelenmesi konusunda gerekçe olarak gösterilmiştir. AÇK’leri yasal olarak ve uygulamada daha etkin kurumlar şeklinde yer almaları sağlanırsa, işçi ve işverenler arasında diyalogu geliştirerek, ekonomik ve sosyal politikaların etkin olarak uygulanabilmesine ve yeniden yapılanma sürecinde yaşanan problemlerin azaltılmasına yardımcı olabilirler.

Gülmez (2008: 440–441)’e göre direktif “işbirliği” kavramı temelinde oluşturulmuştur. Merkezi yönetim ile ÖMO ve AÇK’nin çalışmalarının, karşılıklı hak ve yükümlülüklerin dikkate alındığı, birlikte çalışma prensiplerine uygun çalışmasının gerektiği madde 6(1) ve madde 9 (1) de açıkça ifade edilmiştir.

Genel olarak direktif, AÇK’nin kurulmasını ve faaliyetini düzenleyen gönüllü anlaşmaları geliştirmeyi öngörmektedir. 94/45/EC sayılı Direktifin 1. maddesinin 2. fıkrasında işgörenlerin bilgilendirme ve danışma haklarını güçlendirme amacını gerçekleştirmek için bir AÇK veya başka bir prosedürün kurulması öngörülmüştü. Bunu koruyan Direktif 2009/38/EC, madde 1 (2), bu yöntemlerin işletmelerde etkili karar almayı sağlayacak şekilde ve prosedürün etkinliğini sağlayacak bir yöntem içerisinde tanımlanması ve uygulanmasını eklemiştir.

Sonuç olarak AÇK’leri çalışanların bilgilendirilmesi ve danışması haklarını sağlayan yapıların kurulmasını öngörmenin yanında bu kurumların etkin olarak işleyebilmelerini sağlamayı amaçlamaktadır.

2.3.1.2. Direktifin Kapsamı

Hekimler (2004: 317-318)’e göre Direktifin amacı, açık olarak kapsamını da bize göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında topluluk yapısı içerisinde faaliyette bulunan işletmeler bu direktif kapsamına girmektedirler.

Direktif kabul edildiğinde 14 üye ülkede uygulamaya konulmuştur. Bu ülkeler; Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Đrlanda, Đtalya, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, Đspanya ve Đsveç’tir. Daha sonra 1997’de Direktifin kapsamının Đngiltere’ye doğru genişletilme önerisinin kabul edilmesiyle

1999 yılı bitmeden önce Đngiltere ve Kuzey Đrlanda bu Direktifi uygulamakla yükümlü hale gelmiştir21 (Blanpain, 1998: 25).

Bununla birlikte 2004 genişlemesine kadar olan sürede, birliğe sonradan katılan Avusturya, Finlandiya ve Đsveç’in yanında birlik üyesi olmayan fakat Avrupa Ekonomik Alanı kapsamında bulunan Norveç, Lichtestein ve Đzlanda da Direktifin uygulama alanına girmektedir (Hekimler, 2004: 317; Blanpain, 1998: 26).

Bununla birlikte Direktif 16 yıllık bir süredir uygulanmaktadır. Bu süreç içerisinde gerek ülke gerekse işletme bakımından kapsama alanını bir hayli genişletmiş durumdadır. AB’nin Mayıs 2004’te Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine doğru genişlemesi 10 yeni üyenin birliğe katılımını sağlamıştır. Ayrıca bu yeni üye devletler AÇK Direktifini ulusal mevzuatlarına uyarlamak zorunda kalmışlardır (Hekimler, 2006: 60-61). Bu amaçla Bulgaristan ve Romanya’nın birliğe üyelikleri nedeniyle, 20 Kasım 2006 yılında çıkarılan 2006/109 sayılı Direktifle AÇK Direktifinin kapsamı genişletilmiştir (Gülmez, 2008: 443). 2006/109 sayılı Direktifin 2. maddesi 1. fıkrasına göre üye devletler en geç Bulgaristan ve Romanya’nın AB’ne kabul edildiği tarihe kadar, bu Direktife uyumak için gerekli yasalar, düzenlemeler ve yönetsel koşulları yerine getirmeleri istenmiştir22. Son olarak Mayıs 2009’da Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 2009/38/EC sayılı Direktif, kendisinden önce ortaya çıkan direktifleri bünyesinde birleştirerek AB-25 ülkesi ve AEA’na giren ülkeleri kapsam dâhiline aldı. Böylelikle direktif enflasyonundan ortaya çıkan kapsam karmaşasının önüne geçilmiş oldu.

AÇK Direktifi günümüzde Birlik üyesi ve Avrupa Ekonomik Alanı üyesi ülkelerde, Đsviçre hariç, uygulanmaktadır. Bununla birlikte Direktifin tüm işletmeleri kapsamadığını söylemek gerekir (Hekimler, 2006: 62; Gülmez, 2008: 444). Çünkü Direktifin 1 (1) maddesinde ifade edilen “topluluk ölçeğinde faaliyet gösteren işletme ve işletme gruplarında” geçerli olacağı ifade edilmiştir. Madde 2 (1)’de de bu kavramlar açıklanmıştır.

21 Daha detaylı bilgi için bkz: Direktif 97/74/EC (Official Journal of the European Union, 1997)

Burada dikkati çeken bir nokta topluluk ölçeğindeki işletme veya işletme grupları tanımlanırken işletmenin kökeni hakkında bir tanımlama yapılmamıştır. Bu bakımdan Avrupa dışında genel merkeze sahip işletmeler de kapsama alanı içerisindedir. Böylelikle bu Direktif AB iş dünyası içerisinde direktifin öne sürdüğü eşikleri karşılayan tüm Amerikan, Japon ve diğer Avrupalı olmayan çok uluslu işletmelere doğru genişleyebilir (Traub-Merz, 2001: 11).

Kapsam dâhilindeki ÇUŞ’lerin hepsi AÇK’lerini kurmamışlardır. Bunun bir nedeni AÇK’lerinin otomatik olarak kurulamamasıdır. Bu kurulumun gerçekleştirilmesi için ya merkezi yönetimin girişimi veya farklı üye devletlerdeki en az iki işletme veya en az iki teşebbüsteki temsilciler veya en az 100 çalışanın yazılı isteği gereklidir (Madde 5(1)).

2.3.1.3. Kavramlar ve Tanımlar

2.3.1.3.1. Bilgilendirme ve Danışma

Direktif çalışanların katılımıyla ilgili olarak tüm üye ülkeler tarafından benimsenebilecek nitelikte ve üye ülkelerdeki mevcut sistemlere uyum sağlayabilecek bir esasta düzenlenmiştir. Direktifin kabulü ile ilgili tartışmaların temelinde de bu düşünce yatmaktadır. Bu nedenlerden dolayı söz konusu katılım hakları sadece bilgilendirme ve danışma ile sınırlanmış, kararlara katılma hakkını içermemektedir. Ancak tarafların katılım haklarını geliştirmek üzere aralarında anlaşmaya varıp daha ileri derecede çalışanların katılımlarını sağlama yönünde bir engel yoktur (Hekimler, 2006: 63). Bununla birlikte Direktifte AÇK’nin kuruluşları ile ilgili temel prensipler konseylerin asgari bilgilendirme ve danışma hakkını garanti altına almaktadır. AÇK’lerine tanınan katılım hakları taraflar arasındaki anlaşmalara göre şekillenmektedir (Hekimler, 2004: 323).

94/45/EC sayılı Direktifte bilgilendirme ile ilgili bir tanımlama yapılmadığından üye devletlerin resmi sistemleri için kullandıkları ortak kavramlardan ve Topluluk metinlerinden elde edilebilen tipik anlamına23 başvurulmaktaydı. Bununla birlikte 2009/38/EC sayılı Direktife göre bilgilendirme; konu hakkında kendilerinin bilgi

sahibi olmalarını sağlamak ve onu incelemek için, çalışan temsilcilerine, işverenler tarafından bilgi verilmesi anlamında tanımlanmıştır. Bilgilendirme, özellikle gerekli görülen yerlerde, danışma amacıyla hazırlık yapmak ve buna uygun bir çalışmayı idare etmek için, çalışan temsilcilerini yetkilendirmede, uygun bir içerik, uygun bir zamanda ve uygun bir yöntemle sağlanmalıdır (Madde 2 (1, f)). Yeni direktif böylelikle bilgilendirme konusundaki anlam karmaşasını önlemeye çalışmıştır.

Yönetimin karar alma yapısı üzerinde çalışanların söz hakkı açısından tanımlarsak; danışma, nihai karar almanın işverenlerin tekelinde olduğu, işverenlere yapılan önerileri ve tavsiyeleri kapsamaktadır. Burada işverenlerin çalışan temsilcilerinin görüşlerini dinledikten sonra, karar alma gücünü ellerinde bulundurdukları belirtilmelidir. Danışma, direktifte belirtildiği gibi, karar alma gücünü işverenlerin tekelinde bırakarak görüş alışverişini sağlar (Blanpain, 2004, 43).

94/45/EC sayılı Direktife göre (madde 2 f bendi)“danışma” çalışan temsilcileri ile merkezi yönetim veya daha uygun bir yönetim düzeyi arasında fikir alışverişinin yapıldığı bir diyalog ortamının kurulması anlamına gelmekteydi (Koray ve Çelik, 2007: 204). Bununla birlikte 2009/38/EC sayılı yeni direktif danışma konusunda; topluluk ölçekli işletme veya topluluk ölçekli işletme gruplarının yetkili organlarına makul bir süre içinde ve sağlanan bilgilendirmeye dayanarak, uygun bir kapsam, yöntem ve zamanda işgören temsilcilerine görüşlerini açıklama yetkisi veren (Madde 2 (1,g)) bir nitelikte olmasını öngörerek açıklık getirmiştir. Böylelikle yeni direktif, danışmanın neye dayanacağını açıklayarak anlam karmaşasını ortadan kaldırmayı amaçlamıştır.

Danışma ve bilgilendirme haklarının yürürlüğe girmesi bir takım soruları gündeme getirir. Bu sorular (Blanpain, 2004, 43): konunun kendisi, bilgilendirmenin türü, danışma konularının kapsamı, zamanlama, bilgilendirme ve danışmanın kime veya kimle yapıldığı, danışma süreci ve bilgi paylaşımını ilgilendiren gizlilikle ilgili sorunlar şeklinde ifade edilebilir.

Çalışanların bilgilendirilmesi ve onlara danışılması ile ilgili olarak AÇK’lerinin bu hakkı nasıl kullanacağı Ek hükümler madde 2’ye göre “AÇK Topluluk ölçeğindeki işletme veya işletmeler grubunun çalışma hayatındaki olası gelişmeler ve beklentileri

ile ilgili olarak yılda bir kez genel merkez tarafından hazırlanan rapor kapsamında genel merkezle toplantı yapma, bilgi alma ve danışma hakkına sahiptir” şeklinde açıklanmıştır.

Bununla birlikte bu toplantıların içeriği ve bilgilendirme ve danışma konularının neler olacağını 2009/38/EC Direktif Ek I, 1. maddenin a bendinde düzenlemiştir. Buna göre; AÇK, topluluk ölçekli işletme veya işletme gruplarının yapısı, ekonomik ve finansal durumu, olası gelişme ve üretim durumu ve ücretlerle ilgili bilgilendirilecektir. AÇK’nin bilgilendirme ve danışması, özellikle istihdam durumu ve olası eğilimi, yatırımlar ve işletmeyi ilgilendiren önemli değişiklikler, yeni çalışma teknikleri veya üretim sürecinin oluşumu, üretimin transferi, işletmenin, kuruluşun veya önemli kısımlarının kapanması, birleşmeler veya küçülme durumları ve toplu işçi çıkarmalarla ilgili olacaktır. Bu süreçte danışma; işgören temsilcilerinin merkezi yönetimle müzakere edebildiği, bir cevap hakkının sağlandığı ve görüşlerini ifade edebildikleri bir müzakere ortamının sağlanabildiği bir yöntemle yürütülecektir (Ek Madde 1 (a)). Ayrıca Ek 3. madde olağan toplantılar dışında, çalışanların önemli ölçüde çıkarlarını etkileyen özellikle toplu işçi çıkarmaları ve işletmelerin veya şirketlerin kapatılması, yer değiştirmesi gibi olağandışı durumlarda seçilmiş komiteyi veya bu komitenin olmadığı yerlerde AÇK’nin bilgilendirilmesini gerekli kılmaktadır. Böyle durumlarda, talebi doğrultusunda, AÇK’nin merkezi yönetim veya daha uygun bir yönetim kademesiyle olağandışı toplantı yapma hakkına sahiptir.

Đşverenin kararını uygulamaya koyabilmesi için, AÇK veya seçilmiş komitenin bilgilendirilmesinden sonra dinlenmesi gereklidir. Bununla birlikte AÇK’ne bilgilendirme ve danışmanın ötesinde daha ileri haklar tanınmamışsa, Direktif çerçevesinde işverenin kararını alıp almama yönünde baskı uygulama hakkı yoktur. Burada temel prensip, AÇK’nin çalışanları gelişmeler hakkında zamanında bilgilendirmesi ve işletme yönetiminin ortaya koyduğu çözüm önerilerine çalışan temsilcilerinin alternatif bir öneri getirmek suretiyle diyalog ve işbirliği ortamının geliştirilmesine dayanmaktadır (Hekimler, 2004: 324).

AÇK’ne sağlanan haklar bilgilendirilme ve danışmanın dışında, toplu pazarlık veya birlikte belirlemeyi kapsamamaktadır. Bir işletme istihdam konuları üzerinde kararlar

aldığında, bilginin zamanlaması, içeriği ve iletim hızı, çok kolay bir anlaşmazlık konusu haline gelir. Bu istihdam konuları; çalışanların işten çıkarılması, işgücünü yeniden yapılandırmak, rakiplerle birleşme veya işletmenin bir kısmının veya tamamının bir başka ülkeye taşınması gibi konulardır. Bu kararların erken aşamalarında AÇK’nin dâhil edilmesi, çalışanlara avantaj sağlar. Bilgilenme hakkı bazıları tarafından anlama hakkı olarak da ifade edilmektedir. Đşgücü içerisindeki seçilmiş temsilcilerden oluşan AÇK, iletilen bilginin ekonomik, teknik, resmi veya karmaşık olduğu durumlarda bir dezavantaja sahiptir. Đlgili konulardaki eğitim ihtiyacı, kültürel ve dil eğitimi kadar gereklidir. Bu bakımdan AÇK uzmana gereksinim duyar. Bu uzmanlar işletme içerisinden ve işletme dışından bağımsız taraflar ve kişilerden oluşabilir. Bununla birlikte danışma sadece bilgilendirmenin ötesine geçerse anlamlı hale gelir ve bu planlama aşamasında gerçekleşmelidir. Yani AÇK’nin sunduğu yeni fikir ve düşünceler karar alma sürecinde etkili olabilecek bir zamanda danışma süreci gerçekleştirilmelidir. Bir danışıcı yapının oluşumu, şayet bu zamanında ve daha yetkili seviyelerde gerçekleşirse, yönetim ile görüş paylaşımı ve bilgilendirmeden daha fazla olanak sağlar. Bir AÇK’nin sadece bilgilendirmeyi sağlayan bir zeminden danışıcı bir yapıya doğru gelişebilmesi için yönetimden özerklik elde etmek zorundadır (Traub-Merz, 2001: 15-16).

Carley ve Hall (2006: 13)’nın yaptıkları araştırmaya göre neredeyse tüm örneklerde danışma, AÇK Direktifinde olduğu gibi yani diyalog ve fikir alışverişi olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte, AÇK anlaşmalarının %/10’undan biraz fazlasında (Madde 13 anlaşmalarının %14’ü ve Madde 6 anlaşmalarının %11’i) danışma ve bazı durumlarda müzakere üzerinde daha fazla hüküm içermekteydi. Bunların kapsamı şu şekilde ifade edilebilir:

— Đşçi temsilcilerinin yönetimin önerilerine görüş bildirme ve resmi yorum yapmak hakkı (Madde 13 anlaşmalarının %7’si ve Madde 6 anlaşmalarının %3’ü).

— Bazı konular üzerinde resmi danışma ile ilgili hükümler (Madde 13 anlaşmalarının %1’i ve Madde 6 anlaşmalarının %4’ü).

— Tavsiyelerde bulunmada işçi temsilcilerinin faaliyet alanı (Madde 13 anlaşmalarının %4’ü ve hiçbir Madde 6 anlaşması).

— Ortak metinlerin müzakeresi (Madde 13 anlaşmalarının %2’si ve Madde 6 anlaşmalarının %6’sı).

2.3.1.3.2. Diğer Tanımlar

Bu Direktifin amaçlarını gerçekleştirmek için; Topluluk ölçekli işletme ve Topluluk ölçekli işletme grubu, çalışan temsilcileri, merkezi yönetim, AÇK ve ÖMO kavramları olarak tanımlanmıştır. Bu açıdan kısaca tanımlarsak; topluluk ölçekli işletme, üye devletlerde en az 1.000 ve en az iki üye devlette asgari 150’er çalışanı bulunan işletmedir. Topluluk ölçekli işletme grubu ise bu tanıma ilaveten farklı üye devletlerde en az iki işletme grubu ve bunların her birinde en az 150 çalışana sahip işletmeler grubuna dâhil bir işletmeye sahip olan işletme olarak tanımlanmaktadır. Buna ilaveten “çalışan temsilcisi” ulusal kanun ve/veya uygulamalarla ifade edilen tanımlara uymuştur. “Merkezi yönetim” topluluk ölçekli işletmenin veya topluluk ölçekli işletme gruplarında kontrol eden işletmenin merkezi yönetimidir. “AÇK” çalışanların bilgilendirilmesi ve onlara danışılması amacıyla Madde 1 (2)’ye göre veya Ek’te yer alan hükümlere göre kurulan konsey anlamına gelmektedir.

“Özel Müzakere Organı” AÇK veya benzer bir yöntemi kurmada merkezi yönetim ile müzakereleri gerçekleştiren organdır. “Kontrol eden işletme” ise mülkiyet, finansal katılım veya onu yöneten kurallara dayanarak diğer işletmeler (kontrol edilen işletme) üzerinde egemen bir etki uygulayabilen bir işletme anlamına gelmektedir (Madde 3 (1)).

2.3.2. Bir Avrupa Çalışma Konseyinin veya Bir Prosedürün Kurulması

2.3.2.1. Avrupa Çalışma Konseyi veya Bir Prosedürün Kurulmasında Sorumluluk

Direktif kapsamına giren, daha önce özellikleri tanımlanan, birlik ölçeğinde faaliyette bulunan uluslar arası işletmelerde, çalışanların bilgilendirilmesi ve onlara danışılması sürecini etkin bir şekilde uygulayabilmek için AÇK veya benzer bir yöntemin oluşturulması öngörülmektedir. Bundan dolayı direktif madde 4 (1)’de kapsam dâhilinde olan işletmelerin merkezi yönetiminin böyle bir düzenlemenin oluşturulması için gerekli donanım ve koşulları sağlamanın merkezi yönetimin sorumluluğunda olacağı belirtilmiştir.

Merkezi yönetimin bir üye devlet içerisinde yer almadığı durumlarda, bir üye devletteki merkezi yönetimi temsil eden birimin; bu da olmadığında ÇUŞ’in üye devlet sınırları içerisinde en fazla istihdama sahip işletme veya işletme grubunun yönetimi bu sorumluluğu üstlenecektir (Direktif madde 4 (2)).

2009/38/EC Direktifinde gerekli koşulları sağlama sorumluluğunun hangi organda olacağı 94/45/EC Direktifinde belirtildiği gibi korunmuştur. Bunun yanında yukarıda tanımlanan ve sorumluluğu üstlenen merkezi yönetimin müzakerelerin başlamasıyla ilgili özellikle işgücünün yapısı ve çalışan sayısıyla ilgili bilgiyi taraflara iletmede de sorumluluğu olacağı eklenmiştir (Direktif madde 4 (4)).

2.3.2.2. Anlaşmanın Görüşülmesi

AB ölçeğinde faaliyette bulunan ÇUŞ’lerde bir AÇK veya benzer bir yöntemin kurulması iki yolla gerçekleşmektedir. Đlk olarak merkezi yönetimin kendisi böyle bir girişimi başlatabilir. Đkincisi ise; iki farklı üye devletteki teşebbüs veya en az iki işletmede en az 100 çalışan veya onların temsilcilerinin yazılı başvurusu ile anlaşmanın müzakere edilmesine başlanabilir (Direktif, 5 (1)). Bu aslında neden hala AB genelinde faaliyet gösteren işletmelerin tamamında bir AÇK veya benzer bir yöntemin oluşturulmadığını bir parça açıklamaktadır. Böyle bir girişim kapsam dâhilinde olan ve tanımlanan özelliklere uyan işletmelerde otomatik olarak oluşturulamamaktadır.

2.3.2.2.1. Anlaşmada Taraflar ve Özel Müzakere Organı

Bir AÇK’nin kurulması veya bir bilgilendirme ve danışma yönteminin belirlenmesinde taraflar ÖMO ve merkezi yönetimdir. ÖMO işçileri temsil eden taraftır.

Bununla birlikte üye devletlerin sınırları içerisinde ÖMO’nın üyelerinin seçilmesi veya atanması ile ilgili yöntemi belirlemeleri öngörülmüştür. Ayrıca ulusal yasama ve uygulamalarda yer alan eşikler, direktifin eşiklerinden farklı olursa dikkate alınmayacaktır (Madde 5 (2) a).

ÖMO’nın üyelerinin seçiminde izlenecek yolu şöyle ifade edebiliriz. Avrupa ölçeğindeki bir işletmenin, herhangi bir üye devletteki bir işletmesi, toplam istihdamın %10’u oranında istihdama sahip ise ÖMO’na bir üye gönderir ve bu sayı her %10’luk

dilimi bir temsilciye denk gelecek şekilde arttırılır (madde 5 (2) b). Örneğin; toplamda 3000 kişi istihdam eden bir ÇUŞ, herhangi bir üye devlette 300 çalışanı olan bir işletmeye sahipse, o takdirde, ÖMO’nına 1 kişi seçilir veya atanır. 600 kişi çalışıyorsa 2 kişi bu işletmeden ÖMO’nına seçilir veya atanır.

2.3.2.2.2. Müzakereci Tarafların Görevleri

Müzakereci taraflar ÖMO ve merkezi yönetim birlikte, AÇK’(ler)inin kapsamı, bileşimi, görevleri ve görev süreleri veya çalışanların bilgilendirilmesi ve danışılması