• Sonuç bulunamadı

I. TÜRK HALK EDEBİYATI VE TÜRK SİYASAL KÜLTÜRÜYLE İLGİLİ

I.3. Türk Siyasetinin Sosyolojik ve Felsefî Temelleri

1.6. Atebetü’l Hakayık

Türk dili, yaşayan diller arasında tarihî ve coğrafi açıdan en geniş sahaya hâkim dillerden biridir. Orhun Yazıtları’yla işlenmiş bir dil olarak ilk örneği görünen Türk dili, Uygur döneminde verilen eserlerle devam etmiş, İslamiyet’in kabulüyle birlikte Türkler tarafından yapılan çeşitli çalışmalar sayesinde varlığını pekiştirmiştir. Karahanlılar döneminde İslamiyet’i kabul eden Türkler arasında İslami dönemin ilk eserlerinde biri

Atebetü’l Hakayık’tır. Dönemin diğer eserlerine göre daha küçük hacimli olan bu eserin

tam olarak yazılış tarihi bilinmese de 12. yüzyılda yazılmış olma ihtimali yüksektir. Yüknekli Edib Ahmed bin Mahmud tarafından yazılan ve Hakikatlerin eşiği ya da

Gerçeklerin Eşiği anlamlarına gelen bu eser, manzum bir ahlak ve öğüt kitabıdır.

Konuyla ilgili yazdığı müstakil eseriyle ilim âlemini aydınlatan Reşit Rahmeti Arat Atebetü’l Hakayık ile ilgili olarak: “Türk-İslam muhitinin kültür çerçevesi içinde,

fertlerin terbiyesi için tanzim edilmiş olan esasları, olduğu gibi, Türkçe ve manzum olarak tekrarlayan bir ahlak kitabıdır.” (Arat, 2006: 8) demektedir. Dönemin diğer

eserlerine göre daha az hacimli olan Atebetü’l Hakayık, dinî-tasavvufî konuların işlendiği manzum bir eserdir. Eser, Edib Ahmed Yüknekî’nin de belirttiği üzere dönemin Türk ve Acem illeri meliki, Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey’e takdim edilmiştir.

Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey’in kim olduğu ve Edib Ahmed Yüknekî ile nasıl bir bağlantısı olduğu yönünde net bilgi olmamasına karşın Reşit Rahmeti Arat, Edib Ahmed ile Melik arasındaki ilişkinin havadarlık şeklinde olabileceğini söylemektedir. “İlk bakışta oldukça maddî görünen bu ifâdeyi iyice anlamak için, bir

taraftan Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey ile hâkimi bulunduğu devir ve muhit inin teferruatına vâkıf olmak ve diğer taraftan havadarlık tâbirinin buradaki mânasını daha yakından tâyin etmek gereklidir. Yoksa bu sözün ‘sevgi, muhabbet’ yanında, bilhassa ‘dost, yâr, tarafdar’ vb. mânâları, daha çok, akıl ve menfaatin ifâdesine benzemektedir. Bugünkü telâkkilere pek uygun olmayan bâzı hususları devrinin âdet ve ananelerine bırakmak şartı ile yazarın dinî-toplumsal bakımdan faydalı gördüğü ahlâk kurallarını kendi muhiti içinde yerleştirmek için çalışan zühd ve takva sahibi bir zât olduğuna hükmedilebilir.” (Arat, 2006: 5). Buradan anlaşılabileceği üzere Edip Ahmet

Yüknekî’nin Melik’ten yardım ve himaye beklediğini düşünmek mümkündür.

14 bölümden oluşan Atebetü’l Hakayık, 103 dörtlükten ve 50 beyitten oluşmaktadır. Aruz ölçüsüyle yazılan eserin giriş bolümü beyitler hâlindedir. Eserin ana bölümü ise dörtlükler hâlinde yazılmış ve mâni tarzında kafiyelenmiştir. Eserin giriş kısmındaki ilk 20 beyitte Tanrı’ya, peygambere ve dört halifeye övgü; devamındaki 14 beyitte ise kitabın sunulduğu Emir Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey’e övgüler bulunmaktadır. Daha sonraki 6 beyitte kitabın niçin yazıldığı hakkında bilgi verilmektedir. Eserin dörtlüklerden oluşan ana bölümünde ise bilginin faydası, cahilliğin zararları, dilin korunması ve geliştirilmesi, dünyanın dönekliği, cömert olma ve cimrilikten kaçınma, alçakgönüllü olma ve kibirden kaçınma, yumuşak huylu olma ve hırstan kaçınma, devrin bozukluğu gibi konular işlenmiştir.

Edib Ahmed Yüknekî eserini kaleme alma gayesini: “O sebeple çıkardım

Türkçe kitap, İster yeter bul, ister ilâve yap. Yazdım bu nadide, zarif sözleri, Ben

gidersem sözüm kalsın diye hep.” (AH, 473- 476)3 Burada görüldüğü üzere Edib

Ahmed, ölümünden sonra insanlara faydalı olabilmek, onları iyiliğe ve güzelliğe sevk etmek amacıyla böyle bir eser meydana getirdiğini söylemektedir. Mısralardan da anlaşılacağı gibi Edib Ahmed’in eseri kaleme alma amacı insanlara güzel hasletleri anlatma gayretidir.

Atebetü’l Hakayık’ın siyasi konulara yönelik bilgiler ihtiva ettiğini söyleyebilmek pek de mümkün değildir; fakat yazarın eserini Ulu Emir, Türk Meliki gibi isimlerle andığı Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey’e takdim etmesi ve eserin giriş kısmında Melik’in bazı özellikleriyle alakalı bilgiler vermesi siyaseten üzerinde durulabilecek niteliktedir:

“Eyâ til törüt medh ötüngil anı Men artut qılayın şâhımqa anı Şahım medhi birle bezedim kitâb Oqıglı kişinin sevinsün canı Ögü bilmez erke öğüt ögretür Anın birr ü cûdı bedî' ihsanı Ol ol aql uquş hûş hıredqa mekân Bilig ma'dini hem fazilet kânı Simâkdin edizrek tutar himmet ol Sehâsı mekârim igi dermanı Ra'iyyetqa müşfiq selîm til halım Velîkin buşarda Şerâ arslanı Salâbet içinde Ömer teg erip Sehâvet semahat tutar Osmânı Tetiklikte kendü Ayastın ozup Dâd insaf tutar çın Anuşirvânı

3 Atebetü’l Hakayık konusu içinde bu ve bundan sonraki mısra alıntılarında “Edib Ahmed b. Mahmud

Yüknekî (2006); Atebetü’l Hakayık, (Haz. Reşit Rahmeti Arat), TDK Yayınları, Ankara” adlı kaynaktan faydalanılmaktadır.

Anın bahşişindin bulıt uvtanur Bu sözni bütün çın tutar düşmanı Eyâ şahım erdemlerin sanagan Sanar mu ediz qum uşaq taş sanı Siyâset riyaset kiyaset kerem Ziyâdet ula adi eşit uk mum

Yime mecd mürüvvet f ütüvvet ugan Atâ qıldı şâhımga bu cümleni Üküş az tip aymaz pezîrler teniz Bulıt hedye qılsa uşaq qatreni Tenizdin kerîmrek şahım mifi qata

Qabûl qılsa tan yoq bu az hedyeni” (AH, 41-68)

“Ey dil, metihler yarat ve sun, hani, ben onları şahıma armağan edeyim. Kitabı şahımın methi ile süsleyeyim, okuyan adamın içi açılsın. Onun iyiliği, cömertliği ve eşsiz ihsanı methetmesini bilmeyen kimseyi dile getirir. O akıl, anlayış, şuur ve zekâ mekânı, bilgi ocağı ve fazilet kaynağıdır. O himmeti simâkten daha yüksek tutar; cömertliği ve keremi (onun) iki dermanıdır. (O) re'âyâ'ya karşı şefkatli, doğru ve yumuşak dillidir; fakat hiddetlendiği zaman Şerâ aslanı kesilir. (O) metanette Ömer gibidir, cömertlikte Osman'a denktir. (O) fetânette Ayâs'ı geçer; adalet ve hakkaniyette gerçek bir Anuşirvan'dır. Onun ihsanı karşısında bulutlar utanır; bu sözün doğruluğunu düşmanları da itiraf eder. Ey şahımın faziletlerini sayan (kimse), sahradaki kum ve ufak taşlar sayıya gelir mi? Siyaset, riyaset, kiyaset, kerem (ve bunlara) adaleti ekle; bunları işit ve anla. Bir de şeref, insaniyet ve mertlik; bunların hepsini kadir (Tanrı) şahıma ihsan etti. Bulut ufak bir katre de hediye etse, deniz, az veya çok demeden, bunu kabul eder. Şahım denizden bin kat daha kerimdir; bu küçük hediyeyi kabul ederse, hayret etmemek lâzımdır.”

Edib Ahmed Yüknekî Atebetü’l Hakayık’ın giriş kısmında, eserini sunduğu ve

Meliki’t Türk ve’l-Acem olarak vasıflandırdığı Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey’den

övgüyle söz etmektedir. Bu mısralardan hareketle Edib Ahmed Yüknekî’nin düşünce dünyasında iyi bir devlet adamının nasıl olması gerektiğiyle ilgili bilgiler bulabilmek mümkündür. Buna göre iyi bir yönetici Emir Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey gibi

cömert, iyi ve lütufkâr bir insan olmalıdır. Yine iyi bir yönetici aynı zamanda ilim adamı olmalı, zekâsıyla, algılama ve yorumlama gücüyle fazilet kaynağı olmalıdır. Kendisine tâbi olan tebaasına karşı şefkatli olmalı, halkını sevmelidir. Onların haklarını korumalı, huzur ve refahlarını sağlamak için elinden geleni yapmalıdır. Yumuşak huylu olmalı; fakat yeri geldiğinde hiddetini de gösterebilmelidir. Hz. Ömer gibi güçlü, sağlam ve dik durabilmeli; çünkü Hz. Ömer’in hayatı cesaretle ve yiğitliklerle doludur. Öte yandan Hz. Osman gibi cömert olmalıdır; çünkü Hz. Osman varını yoğunu İslam için hibe etmiştir. Nuşirevan gibi adaletli olmalıdır; çünkü İran hükümdarlarından Nuşirevan’ın dillere destan bir adalet anlayışı vardır. İyi bir devlet adamı şerefli ve mert olmalıdır, öyle ki onu düşmanları bile sevebilmeli, takdir edebilmelidir.

Eserden anlaşılacağı üzere Edib Ahmed Yüknekî, Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey’i çok sevmekte, onun çok iyi bir devlet adamı olduğunu düşünmekte ve kendisine sonsuz saygı duymaktadır. Nitekim kitabı yazmasının amacı olarak da Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey’i göstermektedir:

“Dâd İspehsâlâr Beg üçün bu kitâb Çıqardım ajunda atı qalsu tip Kitâbımnı körgen eşitgen kişi Şâhımnı du'â birle yâd qılsu tip Anıfi vûddı birle könüller tolup Amfi yâdı birle ajun tolsu tip Kidinki keligli kişiler ara Anın zikri tansuq ediz bolsu tip Bezedim kitâbnı nevâdir sözün Baqıglı oqıglı asıg alsu tip Belek iddim anı şâhımqa men ök

Havâdârlıqımnı tükel bilsü tip” (AH, 69-80)

(Dâd İspehsâlâr Bey için bu kitabı yazdım ki, dünyada (onun) adı kalsın; Kitabımı gören (yahut) işiten (her)kes şahımı dua ile yâd etsin; Gönüller onun sevgisi ile ve dünya onun yâdı ile dolsun; (bizden) Sonra gelen insanlar arasında onun hâtırası hasretle anılsın ve yüksek olsun. Gören ve okuyan istifade etsin diye, kitabı nadir sözler ile süsledim. Ben onu şahıma, bağlılığımın bir nişanesi olsun diye hediye gönderdim.)

Edib Ahmed Yüknekî yukarıdaki mısralarda kitabı ne için yazdığını dile getirmektedir. Ona göre kitabı Dâd İspehsâlâr Bey için yazarak okuyan ya da bir şekilde bu kitaptan haberdar olan, feyz alan kişilerin Melik’e dua etmesi, onu hayırla yâd etmesi amaçlanmıştır. Eserde bahsedilen Melik ile ilgili olarak Ahmet Bican Ercilasun:

“Muhammed Dâd İspehsâlâr’ın ne zaman ve nerede yaşadığı, kim olduğu tespit edilememiştir. Şahsiyetin kimliğinin tam olarak tespiti, Edib Ahmed'in yaşamını tespit bakımından da önemlidir.” (Ercilasun, 2004: 326) demektedir.

Atabetü’l Hakayık, Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte İslam medeniyeti içerisinde yeniden şekillenen Türk kültüründe ahlak konusunu dinî öğretilerle açıklayan önemli bir eserdir. Tıpkı Orhun Yazıtları’nda, Kutadgu Bilig’de, Dîvânü Lügati’t Türk’te çeşitli şekillerde halka ya da yöneticilere öğütler verildiği gibi Atebetü’l Hakayık’ta da bu öğütler verilmektedir; fakat bu çalışmaya esas teşkil eden siyaset konusu, dönemin bahsedilen diğer eserlerinde sık görülmekteyken Atebetü’l Hakayık’ın sadece giriş bölümünde, Emir Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey’in övüldüğü kısımda yer almaktadır. Bu mısralarda da iyi bir yönetici profili idealize edilmektedir. Çeşitli örnekler verilerek Emir Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey’in olumlu özelliklerine değinilmektedir.