• Sonuç bulunamadı

Asıl İşveren Alt İşveren Bakımından

3.1 İbra Sözleşmesinin Hüküm ve Sonuçları

3.1.1 Maddi Hukuk Açısından Hüküm ve Sonuçları

3.1.1.1 Taraflar Bakımından Hüküm ve Sonuçları

3.1.1.1.2 Asıl İşveren Alt İşveren Bakımından

Kural olarak bir iş sözleşmesinde işçinin alacaklı olduğu kişi işverendir. İşçi işvereni dışında üçüncü kişilere başvuramaz. Bu, iş ilişkisinin bir sözleşme olmasından ileri gelmektedir. Sözleşme kapsamında doğan alacak hakkı nispi niteliklidir. Yani herkese karşı değil sadece borç ilişkisinin karşı tarafına karşı ileri sürülebilmektedir. Buradan hareketle, alt işveren işçisinin yalnızca kendi işverenine başvurabileceği söylenebilir. Bu durum pozitif hukuk açısından doğrudur. Zira alacak hakkının nispiliği ilkesine uygundur. Ancak kanun koyucu, asıl işveren-alt işveren ilişkisinde bu sınırı genişletmiştir. Buna göre alt işverenin işçisine, kendi işvereni yanında ayrıca asıl işverene de başvurma imkânı sağlamıştır. Bunu, işçinin korunması gerektiği düşüncesinden hareketle yaptığı ifade edilmektedir311.

4857 Sayılı İş Kanunu m.2/VI ’ya göre “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.”. Görüldüğü üzere maddede öncelikle alt işverenlik ilişkisi açıklanmış ve ardından asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumlu olduğu belirtilmiştir. Burada birlikte sorumluluk ile kastedilenin müteselsil sorumluluk olduğu ifade edilmektedir312. Konunun

daha iyi anlaşılabilmesi açısından bu noktada kısaca müteselsil borçluluktan bahsetmek yerinde olacaktır. Müteselsil borçluluk TBK. m.162 vd. maddelerde düzenlenmiştir. TBK. m.162’ye göre, “Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar. Böyle bir bildirim yoksa müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde doğar.”. Buna göre müteselsil borçluluk kısaca, birden çok kişinin aynı anda sorumluluğu olarak ifade edilebilir. Ancak bu yeterli değildir. Müteselsil borçluluğun söz konusu olabilmesi için ayrıca, birden çok kişinin

311 Tunçomağ/Centel, s.58; Süzek, s.164–165; Çelik, s.50; Mollamahmutoğlu/Astarlı, s.192;

Aktay/Arıcı/Senyen-Kaplan, s.35; Sümer, s.20; Subaşı, İbrahim, “İş Hukukunda Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisi”, Sarper Süzek’e Armağan, Cilt I, İstanbul 2011, s.162.

312 Tunçomağ/Centel, s.58; Süzek, s.155; Çelik, s.50; Güzel, Ali, “İş Yasasına Göre Alt İşveren Kavramı ve Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinin Sınırları”, Çalışma ve Toplum, 2004/1, S.1, s.55; Mollamahmutoğlu/Astarlı, s.190; Uşan, s.24; Sümer, s.21; Subaşı, s.162. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Canbolat, Talat, Türk İş Hukukunda Asıl İşveren – Alt İşveren İlişkileri, Alt İşveren (Alt Müteahhit = Taşeron) Uygulamasıyla İlgili Mevzuat ve Yargıtay Kararları Ekli, İstanbul 1992, s.71 vd.; Aykaç, Hande Bahar, İş Hukukunda Alt İşveren, İstanbul 2011, s.282 vd.; Aydınlı, İbrahim, Türk İş Hukukunda Alt İşveren (Taşeron) İlişkisi ve Muvazaa Sorunu, Geliştirilmiş ve Güncellenmiş 3. B., Ankara 2013, s.221 vd.

aynı anda sorumluluğunun aynı borçtan dolayı olması gerekmektedir. Şu halde müteselsil borçluluk; alacaklının, birden çok borçlunun her birinden borcun tamamının ifasını isteyebildiği ve borcun tamamı ifa edilinceye kadar borçluların tamamının bundan sorumlu olduğu borç ilişkisi olarak tanımlanabilir313.

Bu açıklamalar ışığında asıl işveren-alt işveren ilişkisindeki müteselsil borçluluk ve bunun ibra sözleşmesi ile arasındaki ilişki üzerinde durmak gerekecektir. Nitekim asıl işveren-alt işveren arasındaki sorumluluğun müteselsil nitelikte olduğunu az önce belirtmiştik. Ayrıca belirtmekte fayda vardır ki, burada işverenler arasındaki teselsül ilişkisi kanundan kaynaklanmaktadır. Kanun koyucu TBK. m.166/III’te özel bir hüküm tesis etmiştir. Hükme göre, “Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.”. Kanunun açık hükmü karşısında, alt işveren işçisinin, işvereninden olan alacağını ibra etmesi halinde, sona eren alacak miktarı kadar diğer müteselsil borçlu olan asıl işveren de borçtan kurtulmuş olacaktır. İbra sözleşmesiyle, işçi ile alt işveren arasındaki tüm alacaklar ibra edilmişse asıl işveren de tamamen borçtan kurtulacaktır. Bundan böyle, ibra edilen alacaklar bakımından, alt işveren işçisi asıl işverene başvuramayacaktır. Zira ibra ile borç sona erecek ve bu durum diğer müteselsil borçlu olan asıl işveren hakkında da hüküm ifade edecektir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki bu, yalnızca dış ilişkide hüküm ifade edecektir. Yani borcun sona erdiğine ilişkin iddiasını asıl işveren yalnızca işçiye karşı ileri sürebilecektir. Alt işverene karşı ise yalnızca kendi aralarındaki iç ilişkideki kendi payı oranında ileri sürebilecektir. Örneğin, ihbar tazminatı alacağını ibra ettiğine ilişkin olarak alt işveren ile ibra sözleşmesi imzalayan işçi, bu konuda asıl işverene başvuramayacaktır. İbra sözleşmesi ile ihbar tazminatı alacağı sona ermiştir. Dolayısıyla alt işveren, ihbar tazminatı açısından borçlu sıfatından kurtulmuştur. Bu durum aynen asıl işveren açısından da geçerlidir. Zira asıl işveren, alt işveren ile birlikte müteselsil borçludur.

İbra sözleşmesine konulacak bir hükümle, diğer borçluların da borçtan kurtulacağına ilişkin TBK. m.166/III hükmünün aksinin kararlaştırılmasının mümkün olmayacağı kanaatindeyiz. Daha açık bir anlatımla; ibra sözleşmesi ile alt işverenin borçtan ve borçlu sıfatından kurtarılmasının diğer müteselsil borçlu olan asıl işveren hakkında hüküm ifade etmeyeceğinin kararlaştırılamayacağı görüşündeyiz. Çünkü böyle bir durum, ibra edilen borç hakkında asıl işverenin borçluluğunun devam edeceği anlamına gelmektedir. Bu ise kanundan

313 Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s.377; Oğuzman/Öz, Cilt II, s.452; Hatemi/Gökyayla, s.331; Reisoğlu, s.436; Eren, s.1200; Nomer, s.299-301; Kılıçoğlu, s.737; Akıntürk/Ateş Karaman, s.142; Akıncı, s.263.

doğan teselsülün asıl işveren ile alt işveren arasındaki dış ilişkide ortadan kaldırılması demektir ki bunun kabulü TBK. m.166/III’te yer alan hükme açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Zira ilgili hüküm emredici niteliktedir. Ayrıca belirtilen ihtimal, asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğunu emredici bir şekilde öngören İş Kanunu m.2/VI hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.