• Sonuç bulunamadı

Arkeoloji, Jeneoloji, Etik ile İlişkisi Bakımından Özne

Belgede Foucault'da özne sorunu (sayfa 123-126)

BÖLÜM 4. FOUCAULT’DA ÖZNE SORUNSALI

4.2. Arkeoloji, Jeneoloji, Etik ile İlişkisi Bakımından Özne

Bu bölümde Foucault’nun eserlerinde ve incelemelerinde önemli yere sahip arkeoloji, jeneoloji ve kendilik teknolojileri ya da varoluş estetiği olarak adlandırdığı etik incelemelerinde kullandığı yöntemleri açıklanacaktır. Öncelikle bu yöntemlerin tanımlamaları, söylemsel olan, söylemsel olmayan ve kendilik pratikleri ile ilişkileri, görevleri, tarihsellik ve olumsallık ile olan alakaları ele alınacaktır. Son kısımda ise örnekler ile konu destelenecek ve dönemsel farklılıklara yer verilecektir. Ek olarak;

115

Foucault’nun eserlerinin Türkçe basımlarında kullanılan “jeneoloji” (İng. geneolgy) kavramının, “soybilim”, “soykütük” gibi farklı kullanımları olsa da bu kullanımlar aynı şeye gönderme yapmakta oldukları belirtilmesi gereken bir diğer noktadır.

Foucault arkeolojik yöntem tercihinden bahsederken her şeyden önce kelimenin tam Türkçe karşılığı olan ve akademide varolan bir disiplinden “kazıbilim” den bahsetmemektir. Onun “arkeoloji” kelimesini tercih etmesi sebebinin, kullandığı yöntemin biçimi açıklandığında daha net ortaya çıkacaktır ama kısaca “arkhe” yani “ilksel” olan ile kurduğu biçimsel ilişkiden kaynaklanmakta olduğu söylenebilir. Ayrıca bu yöntem Foucault’nun nominal ontolojik bakış açısını da mümkün kılmaktadır. Çünkü Foucault’nun kullandığı arkeoloji yöntemi aslında şeyleri bir ilişkiler bütünü olarak kabul eden yapılan incelemeleri içermektedir. Bu yöntem onun tarihe nasıl baktığını gösterir ve süreksizliklere, kopuşlara ve olaylara başvurarak düşüncenin tarihini yapmasına olanak tanımaktadır. Böylece incelenen konunun, tarihin belirli bir döneminde ortaya çıkan spesifik koşullar tarafından belirlendiği, bu koşulların zorunlu olmak zorunda olmadığı, söylemsel ve söylemsel olmayan bazı kurallara tabi olduğunu ifade etmektedir. Böylelikle, hakikat oyunu ile ilişkisinde söylem ve hakikatler inşa edilmektedir. Bu söylemlerin, söylemsel olan ve olmayan alanların içsel ilişkilerinin ve birbirleri ile kurudukları bağlantıların ve birbirlerine nasıl eklemlendiklerinin analizi konusunda arkeolojik yöntemin yetersiz kaldığı noktalar ise jeneoloji yöntemiyle tamamlanmaktadır. Böylece birbirini tamamlayan iki yöntem kullanılarak tarihsel analiz yapılmaktadır.

Arkeolojik ve jeneolojik yöntem tercihleri ile eleştirel felsefe, Foucault bağlamında artık evrensellik iddiası taşıyan olguların tespitinin bir çabası değildir. Edimlerin öznelerinin, olayların tarihselliği içinde sorgulanmasıdır. Bu anlamı ile artık aşkın değildir. Amacı metafiziği olanaklı hale getirmek de değildir. Foucault bağlamındaki eleştirel felsefe ereksel olarak jeneolojik, yöntemsel olarak arkeolojik nitelik taşımaktadır. Bir başka açından da bu bağlamdaki eleştiri zorunlu olanın yerine olumsal olanı, sınırları belirleme çabası yerine, sınırların ötesini düşünebilme imkânını vermesi açısından jeneolojik olmaktadır (Foucault, 2014a, s. 188).

116

Foucault, jeneoloji yöntemi ile aynılıkları, kökenleri tespit etmeyi ve sabit özleri reddederek, farklılıkları çözümlemeyi tercih etmektedir. Böyle bir tarihsel araştırma sabitleri ve değişmez doğruları bulma çabası değildir. Tarihi yazılan şeyin, anlamının değişmediği ve süreklilik izlediği kabul edilmemektedir. Tarihsel olanın birçok etkiye, sapmaya maruz kaldığı ve farklı güçler arasındaki mücadelelerin ürünü olduğu göz önüne alınmaktadır. Dolayısıyla öznelliklerin, kimliklerin ya da bir özne olma halinin zorunlu, evrensel, sınırların aşılamaz unsurlardan oluştuğu kabul edilmemektedir. Bu nedenle geleneksel tarih yöntemi yerine jeneoloji yöntemini tercih etmektedir (Foucault, 2014a, s. 23). Arkeolojinin görevi “söylemsel nitelikte olmayan, ama teknik, pratik, ekonomik, toplumsal, siyasi, vs. düzende olabilecek olaylara nasıl eklemlendiklerini kavramak” olarak özetlenebilir (Foucault, 2011b, s. 17). Foucault jeneoloji yönteminin öznel deneyimin kurulduğu söylemsel olan, söylemsel olmayan ve kendilik pratikleri eksenleri ile olan ilişkilerini; “ilk olarak hakikatle ilişkimiz içinde kendimizin bir tarihsel ontolojisi; kendimizi hakikatle bu ilişki üzerinden bilgi nesneleri olarak kurarız. İkincisi, bir iktidar alanıyla ilişkimiz içinde kendimizin bir tarihsel ontolojisi; kendimizi iktidarla bu ilişki üzerinden başkaları üzerinde etkide bulunan özneler olarak kurarız. Son olarak, ahlâkla ilişkilerimizin bir tarihsel ontolojisi; kendimizi ahlâkla bu ilişki üzerinden ahlâki failler olarak kurarız” şeklinde açıklamaktadır (Foucault, 2014a, s. 204). Sonraki bölümlerde bu eksenler ile ilgili ilişkiler daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Ama burada önemle belirtilmelidir ki; kendimizin tarihsel ontolojisinde uygulanması gereken tarihsel yöntemden metafiziğe bağımlı olan, yazdığı şeyin kökenini arayan, çizgisel bir gelişme olarak kabul edilen, şeylerin sabit özü ve kimliği olduğunu varsayan, şeylerin hakikatinin onların kökeninde olduğuna inanan ve anlamını tarih üstü olarak koruyan, geleneksel tarih yöntemi kastedilmemektedir (Foucault, 2014a, s. 22).

Arkeolojik yöntem, sorunsallaştırmanın biçimlerini, jeneolojik yöntem ise pratiklerin oluşumlarını çözümleme olanağı vermektedir. Bu yöntemlerin işleyişine, “normalleşme” söylemi ve tıbbi, toplumsal pratikler üzerinden, delilik ve akıl hastalığının sorunsallaştırılması ya da cinsellik deneyiminin “varoluş estetiği”nin kriterlerinden ve kendilik pratiklerinden hareket ile sorunsallaştırılması örnek olarak gösterilebilmektedir (Foucault, 2007, s. 128). Bu çözümlemeler, sorunsallaştırmalar arkeolojisi ile pratikler jeneolojisinin kesişme noktasında yer almaktadır (Foucault,

117

2007, s. 129). Bu konudaki bir diğer önemli ilişkide totalde Foucault’nun öznel deneyimin öznesini açıklama çabasını içeren eserleridir. Ferda Keskin, Foucault’nun eserleri üzerinden yaptığı tarihsel incelemelerde çalışmaların arkeoloji, jeneoloji, kendilik pratikleri üzerinden üç ana dönem etrafında toplanabileceğinden bahsetmektedir.

İlki arkeolojik yöntemin temel olarak kullanıldığı dönemdir. Bu dönemde söylemsel olan eksenin olabilirlik koşullarının ve tarihsel olarak söylemsel pratiklerin (epistemelerin) ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Kısaca arkeolojik yöntem bilgi sorunu temelli tarihsel epistemolojik bir yaklaşım olarak ifade edilebilir. İkincisi ise jeneolojik yöntemin temel olarak kullanıldığı dönemdir. Jeneolojik yöntem temelde iktidar ilişkilerinin bir analizini gerçekleştirmektedir. Üçüncüsü ise bilgi ve iktidar incelemelerini takip eden etik bir kaygıdan hareketle kendilik pratiklerini ve sınırlılık sorununu incelediği dönemdir. Foucault’nun farklı dönemlerde farklı yöntemlere başvurmasının en temel nedenin, söylemsel olan, söylemsel olmayan ve kendilik pratikleri ile inceleme altına alınan öznel deneyimlerin bütünsel bir ilişki içinde açıklanması konusundaki yetersizliklerin giderilebilmesi amacı ile olduğu düşünülmektedir (Foucault, 2011b, ss. 15-16).

Buraya kadar yapılanlar neticesinde arkeoloji, jeneoloji, vb. yöntemler açıklanmış ve öznel deneyimin kurulma süreçleri ile ilişkisi kurulmuş olmaktadır. Bu incelemelere ek olarak, bu sürecin tanımlanması ve açıklanması ile yakından ilişkili olan tarihsel a priori ve hakikat oyunları kavramları da bir sonraki bölümde ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

Belgede Foucault'da özne sorunu (sayfa 123-126)