• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde, anne-baba tutumları alanında ilgili çalışmalara (yıl sırasına göre) yer verilmiştir.

Pipp, Shaver, Jennigs, Lamborn, Fischer (1985), yaptıkları çalışmada geç ergenlik dönemindeki gençlerin aileleriyle olan duygusal ilişkileriyle ilgili gelişimsel teorileri değerlendirmişlerdir. Katılımcılar, tanıtıcı psikoloji kursunun şartlarını kısmen tamamlamaya çalışmış Denver Üniversitesinden 50 kız ve 50 erkek öğrenciden (yaş ortalamaları 19) oluşmuştur. Araştırmacılar, gençlerin aileleriyle olan ilişkilerini değerlendirmek için bebeklikten şimdiye kadarki durumlarını açıklayan beşli likert tipi bir ölçek kullanmıştırlar. Ergenlerin sorumluluk, üstünlük, bağımsızlık ve benzerlik kazanımlarında bebeklikten şimdiye kadar olan dönemde artış gösterdikleri tespit edilmiştir. Olumlu ebeveyn ergen ilişkisiyle ergenlerin otonomi ve sorumluluklarının arttığı gözlenmiştir.

Gold ve Yahof (1986), ergenlerin aileleriyle olan ilişkilerinin arkadaşlarıyla olan ilişkilerini nasıl etkilediğini incelemek amacıyla kız ergenlerin anneleriyle ve en yakın arkadaşları ile olan ilişkilerini değerlendirmişlerdir. Michigan’daki 134 liseli kız öğrenciye (hemen hemen tamamı Kafkas kökenli ve yaşları 16 ile 18 arasında değişiyor) anket uygulanmıştır. Ebeveyn İlişkileri ve akran ilişkilerini içeren anket uygulanmıştır. Kızların anne- kız yakınlığı raporlarında anneleri tarafından demokratik davranılan kızların en yakın arkadaşlarıyla sıcak ilişkiler kurdukları, bu yakın ilişkilerinin onların kız arkadaşlarını tanımalarında etkili olduğu tespit edilmiştir. Kızların anne- kız yakınlığı raporlarında anneleri tarafından demokratik davranılan kızların anneleriyle sıcak iletişimde bulundukları, kişilerarası güvenlerinin oluştuğu ve kişisel otonomilerinin gelişmesiyle de en yakın arkadaşlarıyla sıcak ilişkiler kurdukları tespit edilmiştir.

Kozacıoğlu (1986), 16-18 yaşları arasındaki gençlerin anksiyete düzeyleri ile annelerinin tutumları arasında bir ilişki olup olmadığını incelemek amacıyla toplam 150 genç ile yaptığı araştırmanın sonucunda; ebeveyn tutumu ile gençlerin anksiyete

düzeyi arasında anlamlı bir ilişki olduğu, düşük sosyoekonomik düzeydeki annelerin aşırı kontrol ile baskılı disiplin tutumlarını yüksek sosyoekonomik düzeydeki annelerden daha fazla benimsedikleri ve desteklemekte oldukları saptanmıştır. Aşırı kontrolcü annelik, düşük sosyoekonomik düzeyde en fazla benimsenen bir boyut olarak görülse de, yüksek sosyoekonomik düzeydeki annelerin de bu boyuta önemli bir yer vermeleri aslında kontrolcü anneliğin sosyoekonomik düzeye bağlı olmaksızın, Türk toplumunun geleneksel kültür yapısından kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Ayrıca; gencin aile ve sosyal toplum içinde karşılaştığı durumların kültüre özgü bir yoğunluk gösterdiği, gencin gelişme döneminde karşılaştığı engellemeler ve baskıların yaşamını, arzularını ve ideallerini engelleyen faktörler olduğu ve bu durumun özellikle düşük sosyoekonomik çevrelerde daha da yoğunluk kazandığı belirlenmiştir.

Şakır (1987), Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarına devam eden 14- 18 yaş grubundaki öğrencilerin sosyal uyumlarıyla anne-baba tutumları arasında ilişki olup olmadığını araştırmak amacıyla bir araştırma yapmıştır. Araştırmanın örneklemi, 66 öğrenciden meydana gelmiştir. Veri toplama aracı olarak “Hacettepe Kişilik Envanteri” ve “Ana-baba Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda; anne-babaların sevecen, hoşgörülü ve kabul edici olmalarının sosyal uyumu olumlu yönde; soğuk, sınırlayıcı, katı ve reddedici olmalarının olumsuz yönde etkilediği görülmüştür. Öğrencilerin sosyal uyumlarının yüksek olması ile anne-babalarının demokratik tutumları arasında, sosyal uyumlarının düşük olması ile anne-babalarının otoriter tutumları arasında ilişki olduğu görülmüştür.

Dornbusch, Ritter, Leiderman, Roberts ve Fraleigh (1987), yaptıkları çalışmada Baumrind’in tipolojisini farklı etnik kökenli ergenler üzerinde incelemişlerdir. Ebeveyn yaklaşımları ile okul başarısı arasındaki ilişki ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Örneklem grubunu 7836 lise öğrencisi oluşturmuştur. Araştırmada kullanılan ankette öğrencilerin geçmişleri, notları, ebeveyn tutum ve davranışları, aile ile olan iletişim gibi bölümler yer almaktadır. Aile ortamında çocuğa nasıl davranılıyorsa çocuğun da okul ortamında aile ortamı ve ebeveyn tutumlarına göre başarı ya da başarısızlık gösterdiği tespit edilmiştir.

Akbaba (1988), yaptığı araştırmada belirli kavramlar çerçevesinde açık bir şekilde tanımlanan; demokratik, ilgisiz ve otoriter anne- baba tutumlarıyla; yine tanımlarla sınırlandırılmış, benlik tasarımı, zamanı kullanma ve başkalarıyla yakınlık kurma diye adlandırılan kişilik özellikleri arasındaki ilişkiyi ortaya çıkartmayı amaçlamıştır. Araştırmada “Ana- Baba Tutumu Envanteri”, “Benlik Tasarımı Envanteri” ve “Kişisel Yönelim Envanteri” kullanılmıştır. Araştırma Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi 1987- 1988 öğretim yılı üçüncü sınıf öğrencilerinden tesadüfî yolla seçilen 112 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Araştırma sonucunda; demokratik anne-baba tutumunun, kişilik özelliklerinden benlik tasarımı ve zamanı kullanmayı olumlu yönde etkilemesine karşılık, başkaları ile yakınlık kurma özelliğini olumsuz yönde etkilediği tespit edilmiştir. Fakat demokratik tutumun bu üç kişilik özelliği üzerindeki olumlu etkisi, olumsuz etkisinden daha anlamlı bulunmuştur. İlgisiz ve otoriter anne-baba tutumlarının, kişilik özelliklerinden benlik tasarımı ve zamanı kullanmayı olumsuz yönde etkilemesine karşılık, başkaları ile yakınlık kurma özelliğini olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir.

İkizoğlu (1993), anne- babaların demokratik ve otoriter olarak algılanan tutumlarının, lise son sınıfta okumakta olan çocuklarının benlik saygısı üzerine etkisini incelemiştir. Tarama modelini kullandığı araştırmanın örneklemini Ankara ili Keçiören ilçesindeki sekiz devlet lisesinde okumakta olan 341 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmada üç değişik veri toplama aracı kullanılmıştır. Bunlar “Bilgi Formu”, “Ana- Baba Tutum Ölçeği”, “Benlik Saygısı Envanteri”dir. Sonuç olarak bu araştırmada, anne- babanın demokratik ve otoriter tutumunun öğrencinin benlik saygısı üzerinde önemli bir etkisinin olmadığı ortaya çıkmıştır.

Arı, Bayhan ve Artan (1993), farklı anne- baba tutumlarının çocuktaki problem durumlarına etkisini araştırmak amacıyla bir araştırma yapmışlardır. Ankara il merkezindeki Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması merkezlerine gelen annelerle, bu merkezlere bağlı bölgelerdeki adreslere gidilerek buradaki anneler ile görüşülerek toplamda 2642 anne ile çalışılmıştır. Veri toplama aracı olarak anket kullanılmıştır.

Anket üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde çocuk ve anne- babayla ilgili demografik bilgiler bulunmaktadır. İkinci bölümde, Baumrind’in güvenirliği yapılmış olan Ana- Baba Tutum Ölçeği ile ilgili sorular bulunmaktadır. Üçüncü bölümde ise duygu, davranış ve alışkanlık bozukluklarının saptanması ile ilgili sorular yer almaktadır. Yapılan çalışmada elde edilen bulgularla anne eğitiminin çocuk yetiştirme tutumları üzerinde ne denli önemli olduğu açıkça gözler önüne serilmiştir. Eğitim düzeyi yüksek annelerin kendilerinin hangi tutumla yetiştirildiklerine önem vermeyip, günün şartlarına uygun daha çağdaş tutumları tanıyıp, uyguladıkları tespit edilmiştir.

Hashimave ve Amato (1994), yaptıkları araştırmada, çocuklara kötü muamelenin oluşması ve yaygınlaşmasında yoksulluk ve sosyal destek yoksunluğunun etkisi konusuna ışık tutmaya çalışmışlardır. Cezalandırıcı davranış ve sosyal destekten mahrumiyet üzerinde durulmuştur. Toplam 13017 kişi ile çalışılmıştır (bunların 9643’ünün yaşları 19 ve üstünde olup, 1035’i beş yaşın altındaki çocuklar olup, diğerlerinin yaşları ise beş ile 19 arasında değişmektedir). Beş yaşın altındaki çocukların araştırmaya dâhil edilmesindeki amaç, büyük çocuklara nazaran beş yaşın altındakilerin daha çok fiziksel cezaya ve umursamazlığa maruz kalıp, daha kötü şartlar altında yaşadıklarının düşünülmesindendir. Anne- baba davranışlarını ölçmede kullandıkları ölçeğin alt boyutları çocuğa vurma veya tokat atma, kucaklama veya sarılma, çocuklara bağırma, çocuğu övme, ebeveynsel destekten oluşmaktadır. “Sosyal Destek Ölçeği”nin alt boyutları sosyal destek algılamaları, sosyal aktivitelere katılım sıklığı, aile ve çevredeki kişilerden alınan yardımdan oluşmaktadır. Sonuçta, düşük gelirli ebeveynlerin çocuklarına cezalandırıcı bir şekilde davrandıkları ve sosyal destekten mahrum bıraktıkları ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca zengin veya fakir ebeveynlerin çocuklarının bakımıyla ilgilendikleri zaman streslerinin azaldığı ve çocuklarına karşı daha destekli ve sevecen (övme ve sarılma gibi) davranışlar sergiledikleri tespit edilmiştir.

Daha önce yapılan çalışmalarda ergenlerin uyumunda destekleyici, denetleyici, hoşgörülü veya ihmalkâr olan ebeveyn yaklaşımlarının büyük rolü olduğu ortaya çıkarılmıştır. Steinberg, Lamborn, Lamborn, Mounts ve Dornbusch (1994), yaptıkları bir yıllık takiple bu davranış farklılıklarının ergenlerin uyum ve becerilerindeki etkilerini incelemişlerdir. Araştırmada, “Anne- Baba Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Bu ölçeğin alt boyutları ebeveyn yaklaşımları ve akademik yeterlik becerileri, ebeveyn yaklaşımları ve davranış problemleri, ebeveyn stilleri ve özümsenmiş sıkıntıdan oluşmaktadır. Araştırmaya Wisconsin ve Kuzey Kaliforniya’daki dokuz liseden iki yıl içinde 6357 öğrenci katılmıştır. Destekleyici ailelerin çocuklarının uyumlarının, ihmalkâr, otoriter veya hoşgörülü ailelerin çocuklarına göre daha kolay olduğu tespit edilmiştir. Hoşgörülü aile ortamında büyüyen ergenlerin akademik başarılarının ve benlik gelişimlerinin daha olumlu olduğu, daha az bedensel sıkıntı gösterdikleri tespit edilmiştir. İhmalkâr ailelerden gelen çocukların psikolojik ve davranışsal eksiklikler gösterdikleri gözlenmiştir. Çalışma ve okul oryantasyonlarında azalma görülmüştür. Bu gençlerde akademik boş verme ve problemli davranışlar gözlemlenmiştir.

Akbağ (1994), lise öğrenimi görmekte olan 16 yaş ergenlerin çocukluk dönemlerine ilişkin olarak algıladıkları anne- baba tutumları ile uyum düzeyleri arasında bir ilişki olup olmadığını incelemiştir. Söz konusu ilişki araştırılırken; ergenin uyum düzeyinin ve anne-babanın çocuk yetiştirme tutumlarının, ergenin cinsiyetine ve anne- babanın eğitim durumuna göre farklılaşıp farklılaşmadığı da ilişkisel olarak incelenmiştir. İstanbul İli Kadıköy İlçe’sinde on genel resmi lise seçilip, bu liselerin ikinci sınıflarındaki 16 yaş grubunu temsil eden öğrenciler arasından toplam 712 kişi üzerinde çalışılmıştır. Araştırmanın veri toplama aşamasında iki ölçekten yararlanılmıştır. Ergenlerin uyum düzeylerini belirlemek için “Hacettepe Kişilik Envanteri”, anne- babanın çocuk yetiştirme tutumlarını saptamak amacıyla da “Algılanan Anne- Baba Davranışları Envanteri” uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, çocukluk dönemine ilişkin olarak algılanan anne- baba tutumlarının, lise öğrenimini görmekte olan ergenlerin uyum düzeyleri üzerinde etkili bir değişken olduğu ortaya çıkmıştır.

Haktanır ve Baran (1998), yaptıkları çalışmada gençlerin benlik saygısı düzeyleri ile anne- baba tutumlarını algılamalarını incelemişlerdir. Ayrıca bazı değişkenlerin gencin benlik saygısı düzeyinde ve anne baba tutumlarını algılamasında farklılık yaratıp yaratmadığı ve benlik saygısı ile anne- baba tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi de araştırmanın diğer amacını oluşturmuştur. Araştırma Ankara’da bulunan alt ve üst sosyoekonomik düzeydeki dört lisenin ikinci sınıflarına devam eden toplam 299 genç üzerinde yürütülmüştür. Gençlere, “ Anne Baba Tutum Ölçeği” ile “Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği” uygulanmıştır. Araştırma sonucunda; gencin cinsiyetinin algılanan demokratik ve ilgisiz; sosyoekonomik düzeyin demokratik, otoriter ve ilgisiz; annenin çalışma durumunun demokratik; doğum sırası ve kardeş sayısının otoriter ve ilgisiz anne-baba tutumlarında; sosyoekonomik düzey ile doğum sırasının ise gencin benlik saygısında farklılık yarattığı saptanmıştır. Gencin benlik saygısı ile anne-baba tutumları arasında anlamlı bir ilişki olduğu ortaya çıkmıştır. Demokratik anne-baba tutumu gencin yüksek özsaygıya sahip olmasına neden olurken, otoriter ve ilgisiz tutumun düşük özsaygıya yol açtığı tespit edilmiştir. Algılanan olumlu ebeveyn tutumlarının gencin kendisi hakkında olumlu duygular geliştirmesini sağladığı sonucuna varılmıştır.

Elmas (1998), anne- baba tutumları ile bireylerin özgecilik düzeyleri (düşük, orta ve yüksek) ve bireylerin özgecilik düzeyleri ile sosyoekonomik durumları arasında bir ilişki bulunup bulunmadığını, cinsiyetin özgeciliği etkileyen bir faktör olup olmadığını saptamak amacıyla bir araştırma yapmıştır. Araştırmanın örneklemini Erzurum’da altı resmi lisenin ikinci sınıfında eğitim görmekte olan 426 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmada veri toplamak amacıyla, “Ana-Baba Tutum Envanteri”, “Özgecilik Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda; bireylerin olumlu sosyal tutum ve davranışlar kazanmaları ile anne-baba tutumları arasında önemli bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Buna göre demokratik anne-baba tutumlarının bireylerin özgecilik düzeylerini olumlu yönde etkilerken, otoriter ve ilgisiz tutumlar özgeci davranışların gelişimini olumsuz olarak etkilemektedir.

Çivitçi (2000), yaptığı araştırmada lise öğrencilerinin kendini kabul düzeyleri ile çocukluk dönemleri (yaklaşık 5- 12 yaş arası)’ne ilişkin olarak anne- babalarının

bazı davranışlarını algılamaları arasındaki ilişkileri incelemiştir. Araştırmanın örneklemini, Ankara il merkezindeki altı resmi genel lisenin ikinci sınıflarında öğrenim gören 194’ü kız ve 207’si erkek olmak üzere toplam 401 öğrenci oluşturmuştur. Veriler, “Kendini Kabul Envanteri Lise Formu” ve “Algılanan Anne- Baba Davranışları Envanteri” ile elde edilmiştir. Araştırma sonucunda, kız öğrencilerin kendini kabul düzeylerinin, çocukluk dönemlerindeki hem annelerinin hem de babalarının davranışlarıyla ilişkili olduğunu; erkek öğrencilerin kendini kabul düzeylerinin ise daha çok babalarının davranışlarıyla ilişkili olduğu görülmüştür.

Yılmaz (2000), eşler arasındaki uyum ve ebeveyn-çocuk etkileşiminin, çocukların akademik başarıları ve benlik algıları ile olan ilişkilerini ilköğretim, lise ve üniversite öğrencileri üzerinde incelemiştir. Araştırmaya katılan 534 denekten 103 kız ve 85 erkek olmak üzere toplam 188’i ilköğretim dördüncü ve beşinci sınıf öğrencilerinden; 93 kız ve 80 erkek olmak üzere toplam 173’ü lise birinci ve ikinci sınıf öğrencilerinden; 93 kız ve 80 erkek olmak üzere toplam 173’ü üniversite birinci, ikinci ve üçüncü sınıf öğrencilerinden oluşmuştur. Sonuçta, çocukların ebeveynleri arasında algıladıkları uyum arttıkça kendilerine ilişkin algılarının da olumlu yönde olduğu ya da algılanan uyum azaldıkça çocukların kendilerine ilişkin algılarının da olumsuz yönde olduğu görülmüştür. Yine anne-baba tutumları ile akademik başarı ve benlik saygısı arasında olumlu bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.

Örgün (2000), sekizinci sınıf öğrencilerinin anne-baba tutumları ile benlik saygısı ve atılganlık seviyesi arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla bir araştırma yapmıştır. Araştırmanın örneklemini İstanbul ili Bakırköy ilçesindeki 11 resmi ilköğretim okulundaki 223’ü erkek ve 197’si kızdan oluşan toplam 420 kişilik bir grup oluşturmuştur. Öğrencilerin atılganlık düzeyinin belirlenmesinde “Rathus Atılganlık Envanteri”, benlik saygısı düzeyinin belirlenmesinde “Piers-Harris Benlik Saygısı Ölçeği”, anne-baba tutumlarının belirlenmesinde de “Ana-Baba Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Anne-baba tutumları ve benlik saygısının birlikte, atılganlık ile anlamlı bir ilişki gösterdiği tespit edilmiştir. Atılganlık düzeyi ve anne-baba tutumlarının birlikte, benlik saygısı ile anlamlı bir ilişki gösterdiği tespit edilmiştir.

Gökçedağ (2001), lise öğrencilerinin anne-baba tutumlarının okul başarısı ve kaygı düzeyi üzerindeki etkisini incelemiştir. Araştırmanın örneklemini, İzmir ili içinde farklı sosyoekonomik düzeydeki beş semtin genel liselerinde tesadüfî seçilen 205 öğrenci oluşturmuştur. Öğrencilerin 126’sı kız, 79’u erkektir. Öğrencilerin anne- baba tutumları “Anne Baba Tutum Envanteri” ile sürekli kaygı düzeyleri de “Sürekli Kaygı Ölçeği” ile ölçülmüştür. Okul başarıları da öğrencilerin yılsonu notları alınarak değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda, anne-baba tutumlarından otoriter tutum puan ortalamaları yüksek olanların sürekli kaygı düzeylerinin yüksek ve akademik başarılarının düşük olduğu görülmüştür. Demokratik tutum puan ortalamaları yüksek olan öğrencilerin ise sürekli kaygı düzeylerinin düşük ve akademik başarıların yüksek olduğu görülmüştür.

Erkan (2002), ergenlerin anne-baba tutumları ve ailede görülen risk faktörlerinin ergenlerin sosyal kaygı düzeylerine olan etkisini incelemiştir. Araştırmanın örneklemini, Adana ve Mersin ilinde eğitim görmekte olan 360 kız ve 371 erkek öğrenci oluşturmuştur. Araştırmada, sosyal kaygı ile ilgili veriler “Sosyal Kaçınma ve Huzursuzluk Ölçeği (SKH)” ve “Olumsuz Değerlendirilmekten Korkma Ölçeği (ODK)” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, koruyucu-istekçi ve otoriter anne-baba tutumlarına maruz kalan ergenlerin sosyal kaygı düzeylerinin yüksek olduğu görülmüştür.

Kehale (2002), bireyin yaşamı süresince başarılı, mutlu, uyumlu ve hem kendisi hem de çevresi ile barışık yaşamasını etkileyen kendilik algısı, algılanan anne- baba davranışları ve empatik beceri düzeylerini saptamak ve bunlar arasında ilişki olup olmadığını incelemek üzere bir araştırma yapmıştır. Araştırmanın örneklem grubu, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Okulöncesi Öğretmenliği Eğitim Programına devam eden, rastlantısal olarak seçilen 132 birinci sınıf ve 112 dördüncü sınıf olmak üzere toplam 244 öğrenciden oluşmuştur. Araştırmada, “Piers- Harris Öz-Kavram Ölçeği”, “Algılanan Anne- Baba Davranışları Envanteri” ve “Empatik Beceri Ölçeği” kullanılmıştır. Sonuçta, algılanan anne- baba davranışlarının öğrencilerin kendilik algısı ve empatik beceri düzeyleri üzerinde olumlu etkisi olduğu tespit edilmiştir.

Furman, Simon, Shaffer ve Bouchey (2002), ergenlerin ebeveynleri, arkadaşları ve sevgilileriyle olan ilişkilerinin boyutlarını incelemek amacıyla bir araştırma yapmışlardır. Araştırmanın örneklem grubunu, yaşları 16 ila 19 olan 68 lise son sınıf öğrencisi (34’ü erkek, 34’ü kız) oluşturmuştur. Sevgi, kabul etmeme, katılım/rol tersine dönmesi, umursamama, başarı için baskı bölümleri olan anket ebeveynlere uygulanmıştır. Ergenlerin arkadaşlarıyla devam eden ilişkilerini değerlendirmek için arkadaşlık görüşmesi yapılmıştır. Ergenlerin devam eden duygusal ilişkilerinin değerlendirilmesi için duygusal ilişkiler görüşmesi yapılmıştır. Ergenlerin ebeveynleri, arkadaşları ve sevgilileriyle olan ilişkilerini ve kendilerini nasıl algıladıklarını değerlendirmek için “Davranışsal Sistemler Anketi” uygulanmıştır. Ayrıca “İlişkiler Ağ Envanteri”, yakın ilişkilerde yaşanılan algılamaları değerlendirmek için uygulanmıştır. Sonuçta, ergenlerin arkadaş ilişkileriyle ilgili düşünceleri, ebeveynleriyle olan ilişkilerinin boyutuna bağlı bulunmuştur. Ergenler anne- babalarına ne kadar yakın ise arkadaşlarıyla da o kadar yakın ilişkiler kurabilmişlerdir.

Albukrek (2002), babanın çocuğuna karşı tutumu ile çocuğun benlik kavramı arasındaki ilişkiyi çocuk, anne ve baba algısına göre değerlendirmek amaçlı bir araştırma yapmıştır. Araştırmanın örneklemini, İstanbul ilinde dört özel ilköğretim okulunun üçüncü ve dördüncü sınıflarında öğrenim görmekte olan 109 kız ve 90 erkek öğrenci olmak üzere toplam 199 öğrenci ve onların anne ve babaları oluşturmuştur. Örneklem grubunu oluşturan tüm çocuklara, “Aile Kabul ve Reddetme Ölçeği Çocuk Formu”, “Çocuk Benlik Kavramı Ölçeği”, yine aynı ölçeğin anne ve baba formları kullanılmıştır. Sonuçta hem anne, hem baba, hem de çocuk, babanın tutumunu olumsuz olarak algıladığında, çocuğun benlik kavramına ilişkin algısında da belirgin bir düşüş görülmüştür. Çocuğun benlik kavramı algılamasındaki en belirgin düşüş, anne ve baba olumlu algılasa da, çocuğun babasının kendisine karşı tutumunu olumsuz olarak algıladığı durumda tespit edilmiştir.

Allen, Kilmer, Land, Kuperminc, Moore, O’beirne-Kelly ve Mcelhaney (2003), ergenlik dönemindeki ergenin bağlanma örüntüsü ile anne-ergen arasındaki ilişkiyi etkileyen etmenleri incelemişlerdir. Araştırma dokuzuncu ve onuncu sınıfta okuyan 126 ergene (64’ü erkek ve 62’si kız) ve onların annelerine uygulanmıştır. Yaş ortalamaları 15,9’dur. Araştırmada, “İlişki-Anlaşmazlıklar Boyunca Davranış Kazanımı”, “Ergenin Benlik Algılamalarına Annenin Uyumu”, “Annesel Destek”, “Yetişkin Bağlanma Görüşmesi” ve Q-Set testleri uygulanmıştır. Sonuçta, anne- ergen ilişkisiyle kendini gösteren, ergenlikte güvenli bağlanma olayının bebeklikte ortaya çıkan bebek-ebeveyn ilişkisiyle benzer olduğu bulunmuştur. Yani annenin ergene yönelik uyumlu davranışı ve anne desteğiyle harmanlanmış güven temelli anne- ergen ilişkisiyle ergenin düşünce ve konuşmalarında kendini daha rahat ifade ettiği görülmüştür. Bu ergenlerin normal yaşamlarında da özerk bireyler oldukları ve daha dostça tavırlar sergiledikleri görülmüştür.