• Sonuç bulunamadı

II. KISIM

2.4. Muhalefet, Kültür ve Mizah

2.4.1. Alt Kültür Alanı Olarak Mizah

Kültür, toplumsal yaşamın tüm alanlarında maddi ve manevi sembolik ve ideolojik gücünü gösterir. Ünlü anarşist Bakunin’in de meşhur ifadesi olan “Kültür sistematik bir zehirdir” söyleminden anlaşılacağı gibi kültür, birey ve toplumun hangi tarz ilişkiler içerisinde bulunacağı ve ya ne tür düşünce ve eylemlerin toplumsal yaşam içerisinde doğru olarak kabul edileceği bilgisini sunar. Kültür, toplumsal yaşamda üretim ve bölüşüm ilişkilerinden ayrı düşünülemez. Kültür, tıpkı yanlış bilinç olarak nitelendirilen “İdeoloji” gibi toplumsal ilişkilerin belirleyici yapılarından birisini oluşturmaktadır. Bu belirlenim kültürün bağımsız veyahut özerk bir daire içerisinde gelişimini değil, doğrudan üretim ilişkileri temelinde gelişim gösterebileceğini vurgular.

Kültür ve iktidar kavramları bir birinden yalıtık ve ayrı düşünülemez. İktidarın zorlayıcı ve sembolik gücünü temsil eden kültür, hâkim düşünce ve söylemin dolaşıma girmesinde önemli bir araçtır. İktidar, bir tür kültürün yaratıcısı ve koruyucusudur.

İktidar yarattığı bu kültür yoluyla hâkimiyetinin sorgulanması ve meşruluğunun tartışılmasının önüne geçer.

“Kültür, oldukça farklı bir şeydir. O, kişinin kendi iç benliğinin örgütlenmesi, disipline edilmesidir; kişinin kendi kişiliğiyle barışık olmasıdır. Kişinin kendi tarihsel değerini, yaşamdaki işlevini, haklarını ve yükümlülüklerini anlamasına yardımcı olan yüksek bir farkındalık düzeyine erişmesidir” (Gramsci, 2012: 71). Kültürün bireyle olan ilişkisine değinen bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi kültür aynı zamanda bireyleri disipline eden bir yapıdır.

Kültür, ezenle ezilen arasındaki ilişkinin “normalleştirilmesi” sürecine katkı oluşturur. Marksist toplum kuramında, tarihin maddeci anlayışıyla ele alınan kültür

79 kavramı, üst yapı olarak işaret edilen toplumsal yapıların; aile, hukuk, din, devlet ve sair gibi yapılar arasında yer alır. Kültür kavramı, alt yapı(üretim ilişkileri: sınıflar arası ilişkiler ve üretim güçleri; emek, araç vb.) kültürel yapının son kertede belirleyici dinamiğidir. Her çağın sınıfsal çatışmasına bağlı olarak ezen sınıf kendi ideolojik ve sınıfsal çıkarları gereği bir kültür/kültürel bir ağ yaratır (Özlem, 2012).

İktidarın, politik ve iktisadi alanda yaşadığı krizler karşısında ortaya çıkan toplumsal direnişi ezmek, sindirmek ve ya oluşmadan baskılaması sürecinde kültür önemlin bir araç olarak işlev görür. Bu durum kültürün yaratılan ve yeniden üretilebilen yapısından kaynaklanmaktadır. Kültürün aile miti, dinsel ve dogmatik normları, statüko ve düzenin önemini vurgulayan pratikleri, kültürün hakim iktidar ve sınıf tarafından ideolojik bir araca dönüşmesini sağlar.

Bu sürecin işleyiş mantığına dair Gramsci (1999), şunları söyler: “ Halk dininde, inanışında bulunan ve bir netice tüm bir inanış sisteminde, hurafelerde, görüşlerde hülasa nesnelere bakış ve genel tavır-alışlar örgüsünde bulunur ki bunlara biz bir deste halinde, kültür adını vermekteyiz” (77).

Kültürlerin, toplumlar üzerinde, atalarının buyurgan mirası olmaktan çok, yaşayan kuşakların elinde sürekli yeniden yorumlanabilen/biçimlendirilebilen esnek kendilikler olduğuna, kuşkusuz, yaşayan kuşaklar türdeş, bir örnek yapılanmalar değildir; kaynaklara erişimi farklılaşmış bireylerden ve/veya gruplardan oluşurlar.

Kültürü yeniden yorumlama/biçimlendirme kudretiyse, ağırlıklı olarak, ayrıcalıklara erişimi elinde tutanların kontrolündedir (Özbudun, 2013).

80 Her toplumda kültür egemen sınıfa hâkimiyet/ denetim sağladı kadar, toplumsal anlamda “dışa itilen ve öteki olarak gösterilen” sınıfların açık ya da gizli direniş araçlarını da yaratır. İktidarın olduğu her alanda, direniş örüntüleri de var olmaya başlar.

Alt-kültür, en genel anlamda egemen kültür içinde, bazı genel kültürel normlara uyum göstermekle birlikte, kendilerine özgü davranış kalıpları geliştiren grupları tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Bunlar etnik, dinsel, cinsel azınlıkların oluşturduğu topluluklar olabileceği gibi, ortak değerler çerçevesinde bir araya gelen gruplar da olabilir. Örneğin; popüler müzik üzerine yapılan ilk çalışmalardan itibaren, gençlik burjuva kültürünün değerlerine direnebilen ve kendi davranış pratiklerini üretebilen bir alt kültür olarak tanımlanmış; popüler müzik pazarıysa gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri bir alan olarak değerlendirilmiştir (Tanrıkulu, 2014).

“Egemen değer yargılarına direniş ve yeni, özgün davranış kalıplarının oluşturulması, alt kültürlerin tanımlanmasında belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu açıdan, alt kültür incelemelerinde, günlük eylemler politik bir çerçevede yorumlanmakta ve toplumsal faaliyetler, hâkim toplumsal düzene karşı direniş biçimleri olarak değerlendirilmektedir” (Negus, 1996: 153).

Bir başka alt kültür tanımda ise, alt kültürün çatışmacı doğasına vurgu yapılır;

Geleneksel davranış normlarına, dogmatik değerlere, diğer bir deyişle var olan yerleşik kültüre karşı çıkıp, ona bir alternatif oluşturan yeni ve fakat yeterli toplumsal temelden yoksun olan kültür türüdür. Alt kültür kavramı, radikal öğrenci hareketleri, hippiler ve kimi aydınlar, 1960’lı yılların sonlarına doğru, politika, iş ve aile hayatı konusunda, uzlaşmacı bir çerçeve içinde kabul görmüş değerlerle aykırı düşen fikir ve düşünceler geliştirdiklerinde popüler hale gelmiştir. Alt kültürel direniş pratiklerinde değişimi hedeflenen yapıların başında aile hayatının baskıcı ve otoriter yapısı gelmektedir.

81 Bunun yanı sıra alt kültürün yaşam pratiklerinde cinsellik kavramı anti-emperyalist ve özgürleşim düşüncesi içerisinde kavranarak erdem-sel bir etkinlik olarak görülür (Özkul, 2008). Alt kültürden anlaşılması gereken temel noktalardan birisi de, onun hâkim kültür içerisinde varlığını politik kılarak direniş ve özgürleşmeye dönük, bir topluluğun ve ya grubun yaşayış biçimini oluşturmasıdır.

Alt kültürün ne olduğuna ilişkin bir başka tanımda ise, alt kültürün, ulusal kültürden farklılaşan bir ayrıma sahip olduğunu belirtir: “Ulusal kültür içerisinde; sınıf, etnik köken, bölge ve kırsal bölge veya sakinliği, dini inanç gibi öğelere ayrılabilen toplumsal koşulların birleşiminden oluşan, ama bir araya geldiklerinde o kültürdeki birey üzerinde bütüncül bir etkisi olan işlevsel bir bütün oluşturan bir alt bölüm”(Gordon, 1947: 40).

Alt kültürün diğer bir tanımıysa, alt kültürü mikro dünyalar olarak niteler: “Alt kültür terimi, nüfusun belirli dilimleri tarafından sergilene kültürel değişkenlere gönderme yapar. Alt kültürler, salt bir iki özellikle birbirlerinden ayrılmazlar; nispeten kendi içinde bağlantılı toplumsal sistemler meydana getirirler. Onlar, ulusal kültürümüzün daha geniş dünyasının içindeki dünyalardır” (Komarovsky ve Sargent, 1949: 143). Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, her toplumun içerisinde egemen kültürel pratiklere karşılık, muhalif, aykırı ve direniş sembollerine sahip farklı düşünsel ve kültürel yaşamlar vardır. Bu yaşam biçimlerine sosyoloji ve antropolojide genel olarak alt kültür kavramı denilmektedir. Hiçbir toplum yoktur ki homojen bir karakterde kendisini var kılsın. “Bir toplum, her birinin kendine has düşünüş ve eylem tarzı olan birçok alt grubu kapsar. Kültürlerin içinde yer alan bu kültürler, alt kültür olarak adlandırılır” (Mercer, 1958: 34). Bu yüzdendir ki her toplum, kendi içerisinde heterojen

82 yapıları içerir. Ve bu heterojen olma hali, post-modern toplum ve kültür tahayyüllerinde toplumsal sistemin parçalanmasında önemli bir eylemseli oluşturur.

Toplumsal ve yerleşik düzene ilişkin başkaldırılar, belli bir takım ideolojik, dilsel, kültürel ve entelektüel birikim gerektirir. Özetle sembolik bir anlam birikimini oluşturur. Bu noktada alt kültür alanı olarak mizah, yarattığı zengin anlam içeriğiyle karşımıza çıkar. “Mizahın kargaşa ve otorite boşluğunun yaşandığı dönemlerde yükselişe geçmesi, alt sınıflar için direniş/rahatlama olanakları sağlayıp, kolektif bilinçaltında yer ederek, sonraki kuşaklara devredebilecek “örnek figürler” ve anlatılar üretmesine vesile olmaktadır”(Cantek, 2011: 27).

Mizahın, etnik, dinsel, sınıfsal ve cinsel gibi toplumsal bütünlük içerisinde farklılaşmanın kriterlerini oluşturan kimliksel/alt kültürel kalıplara içkin olması, bu farklılıkları yarattığı/kurguladığı metinde ana tema olarak kullanması onu alt kültürün önemli bir parçası haline getirir. Bir diğeri ise, egemen kültürün dışında kalan, sınıfsal, kimliksel ve öteki(liği) oluşturan topluluklar, her daim toplumsal düzenin/güçlerin arkaik, baskıcı ve homojenleştirme girişimlerine karşı direniş ve itirazın mekân ve öznelerini nasıl oluşturuyorsa, benzer şekilde mizahi söylem ve öğelerde direniş ve itirazın sembolik göstergesini oluşturmaktadır.

Alt kültürün, yarattığı anlamsal ve sembolik zenginlik onun parçalı ve bir o kadar da dağınık bir yaşamsal pratiklerini de beraberinde getirir. Etnik, cinsel, dinsel ve mezhepsel çeşitliliklerin yanı sıra, daha sonrasında ortak bir anlayış etrafında örgütlenerek yaratılan punk, hippi, hip-hop, çeşitli müzik grupları; ağır metal ve benzeri gibi alt kültürün öğeleri sayılan kimlikler de gerek mizahın içeriğini gerekse de mizahın

83 kullanıcısı olmuşturlar. Mizah ve alt kültür bir birini besleyen ve birbirine içkin olan iki bütünleşik alandır.