• Sonuç bulunamadı

ALLAH (C.C.)'TAN BAŞKASI İÇİN KURBAN KESİLEN YERLERDE, ALLAH (C.C.) ADINA KURBAN KESMEK

ALLAH (C.C.)'TAN BAŞKASI İÇİN KURBAN KESİLEN YERLERDE, ALLAH (C.C.) ADINA KURBAN

gelemeyecek derecede rahatsız olanlara, kış gecelerinde zor durumda bulunanlara yapmışlardı. Onların bu isteği üzerine Rasululah (s.a.v) şöyle buyurdu:

"Biz, şu anda bir yolculuk üzereyiz. Allah'ın izniyle geri döndüğümüzde kılarız."

Rasulullah (s.a.v.) Tebük'ten Medine'ye dönerken, Medine'ye bir günlük veya buna yakın bir mesafe kaldığı sırada bu mescidin durumuyla ilgili olarak kendisine Allah'tan (c.c.) vahiy geldi. Rasulullah (s.a.v) hemen birtakım kimseler görevlendirerek bunları Dırar mescidine gönderdi ve kendisi henüz Medine'ye gelmeden burayı yıktırdı.(Hazreç'li fasık Ebu Amir, Uhud gazvesinden sonra Herakliyus'a giderek ondan Rasulullah'a (s.a.v) saldırmak üzere askeri yardım istemiş, o da kendisine böyle bir vaad vermiş ve ona gereken itinayı göstermişti. Yardım vaadini yerine getirmek için hemen kendi kavminden bir grup kimseyi münafıklara destek olmaları amacıyla gönderdi. Büyük bir orduyla gelip Rasulullah'a (s.a.v.) karşı savaşacağını, onu yenerek kendince layık olduğu yere göndereceğini de sözlerine eklemişti.

Hemen adamlarına emir verdi, bunlar için Medine'de bir sığınak yapılmasını isteyerek, gelen adamların burada gizleneceklerini, Rasulullah'ın gelmesini gözetleyeceklerini ve ansızın bir baskınla orada müslümanların ve Allah Rasulünün hesabını göreceklerini belirten bir mektup yazdırdı. Onlar da Medine'de Dırar adı verilen mescidi yaptılar.

Rasulullah (s.a.v.) bunu yıktırdı. Salim b. Avf, Amir b. Adiyoğulları ve Malik b. Duhşum bu mescidi yakıp yıktılar.") Konu başlığının ayetle münasebetine gelince, eğer bir yerde Allah'tan (c.c.) başkası adına kesim yapılıyorsa, orada Allah (c.c.) için kurban kesmekten kaçınmak vaciptir. Çünkü bu mescit Allah'a (c.c.) isyan edilmek üzere bina edilmiştir.

İşte bu bakımdan burası gazap ve azap yeri olmuştur. Allah (c.c.) için burada namaz kılınamaz. İşte bu, doğru ve sahih olan bir kıyastır. Aşağıda gelecek olan Sabit b. Dahhak hadisi de bu görüşü teyid etmektedir.

Ahmed b. Hanbel bu ayetle ilgili olarak Uveym b. Said Ensari'den şöyle rivayet etmektedir:

"Nebi (s.a.v.) Küba mescidine geldi ve şöyle buyurdu:

"Allah, sizin bu mescidiniz sebebiyle temizlik konusunda size senada bulundu. Nedir sizin bu yaptığınız temizlik?"

Şöyle cevap verdiler:

"Vallahi, ey Allah'ın Rasulü! Bizim bildiğimiz bir şey yok. Bizim bazı yahudi komşularımız var, onları su ile temizlenir bulduk. Biz de onların taharetlendiği gibi su ile temizlenir olduk." (İbn Kesir Tefsiri, 3/456, İbn Ebu Hatim, Darekutni, Hakim)

Allah (c.c)'ın Muhabbet Sıfatı

"Allah temizlenenleri sever."

Ebu Aliye diyor ki:

"Su ile temizlik yapmak gerçekten güzeldir. Ancak onlar günahlardan temizlenip arınıyorlardı."

Burada, Allah (c.c.)'in, Eşarilerle benzerlerinin kabul etmedikleri muhabbet sıfatının ispatı da yer almaktadır.

İbadet Edilecek Yerin Özelliği

Sabit b. Dahhak (Sabit b. Dahhak İbn Halife el-Eşheli, sahabidir. Hicri 64 yılında vefat etti.) diyor ki:

"Bir adam Mekke'nin Buvane semtinde deve kurban etmeyi adamıştı. Rasulullah (s.a.v):

"Orada, İslamdan önce tapınılan herhangi bir put var mıydı?" diye sordu. Sahabeler:

"Yoktu" dediler. Yine Rasulullah (s.a.v.):

"Orada, İslamın olmadığı zamanlara ait herhangi bir şenlik veya merasim icra ediliyor muydu?" diye sordu. Sahabeler:

"Hayır öyle bir şey yapılmıyordu." dediler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.), adak sahibi kimseye şöyle buyurdu:

"Adağını yerine getirebilirsin, hem bil ki, Allah'a isyan edilen bir yerde adak olmaz, kişi kendi malı olmayan bir şeyi de adayamaz."

(Ebu Davud Eyman: 27, Elbani Sahihu'1-Cami: 2548. Meymune binti Kerdem dedi ki: "Babamla birlikte hacca gitmiştim.Rasulullah (s.a.v.)'i gördüm ve halkın:

"İşte Allah'ın (c.c.) Rasulü! dediklerini işittim." Gözlerimi o tarafa diktim, babam kendisine yaklaştı. Kendisi de deve üzerindeydi, elinde de bir kırbaç vardı. Bedevilerle halkın 'kamçı, kamçı' diye söylendiklerini duydum. Babam kendisine yaklaştı ve ayağına yapıştı. Onun için okudu, durdu ve ondan dinledi. "Ey Allah'ın Rasulü! Ben bir adak adadım. Eğer bir erkek çocuğum olursa, şu Buvane denilen yerin başında Senaya tepesinde bir kaç kurban keseceğim." dedi. Rasulullah (s.a.v.):

"Bilmiyorum", dedi. Ancak o (kadın) bunu elli kez söyledi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"O denilen yerde hiç putlardan bir eser var mı?" Kadın:

"Hayır" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Allah için adadığını yerine getir."

(İbn Mace, Keffaret: 18, Ebu Davud, Eyman: 27.)

"Orada, İslamın olmadığı zamanlara ait herhangi bir şenlik veya merasim icra ediliyor muydu?" ifadesi, eğer bir yerde cahili geleneklere ait bir putperestlik varsa, burası sonradan ortadan kaldırılmış olsa bile, burada Allah için ibadet etmenin yasaklandığını belirtmektedir.

Bayram Yeri

İbn Teymiyye şöyle der:

"Bayram yerinden maksat, genelde halkın belli bir şeyi kutlamak için toplandıkları yerdir. Bu, her bir sene içerisinde, haftada, ayda vb. zamanlarda olur."

Burada söz konusu olan şeyler, cahiliye döneminden kalan kalıntılardır. Bu açıdan, halkın ziyaret maksadıyla toplanıp geldikleri bu tür yerlere bayram yeri denilmektedir.

Mevlid

Bugün halk mevlid günleri, doğum ve ölüm ihtifalleri adı altında veliler veya büyükler adına (bir bakıma onlara tapınış demek olan) birtakım kutlamalar yapmaktadır. Bu şekilde onlara aşırı saygı ve tazimle çizmeyi aşmakta, buralarda körü körüne toplanıp cahilce ve Allah'ı (c.c.) gereğince tanımaksızın gayri İslami davranışlar içine girmekteler. Halkın en cahilleri ve en fasıkları böyle şeyleri yapmaktalar. Evet artık ortada tağutlardan eser kalmayınca bu defa türbedarlar ve buralara hizmet yürütenler bu tür anma törenleri yaparak o eski batıl şeyleri hortlatmış oluyorlar. Amaç buralara bir hayli kurbanlar, hediyeler ve bağışlar sağlamak suretiyle böylece yollarını bulmaktır. İşin acı tarafı bugün tüm İslam beldeleri (!) bu gibi batıllarla dolup taşmakta, adım başına bir türbe, bir dede, bir veli kabri ihdas edilmekte ve ondan sonra da artık istenen batıllar ve bozuk akideler yaygınlaştırılmaktadır. Bundan böyle masiyet artarak, İslam

beldelerinde (!) cahili gelenekler çoğalmaktadır.

Bu anlamda anma törenleri düzenlemek, o gün için adaklar ve kurbanlar kesmek, Allah'a yaklaşmak maksadıyla onlardan bereket ve menfaat beklemek veya kendisinden bir takım zararların önlenmesini istemek, medet beklemek ve ondan istekte bulunmak için ona dua etmek bir bakıma ona tapınmaktır, şirktir. Nitekim Hüseyin (r.a.) için, Bedevi, ve benzeri kimseler için mevlid kandilleri yapmak veya bu anlamda bir şeyler yapmak doğru değildir. Ne yazık ki halk bütün bunları, Allah'a (c.c.) yaklaşmak kastıyla yaparak yanılgıya düşmektedir.

Böyle bir şey şirk olarak algılanmasa da bir bidattir, Rasulullah (s.a.v.) olsun, salih selef olsun böyle bir şey

yapmamışlardır. İyi niyetle de olsa yapılan iş yanlıştır. Çünkü Allah (c.c.) ve Rasulü bir şeyi meşru kılmamışsa böyle bir işe girişmek yanlıştır. Bu bakımdan bunlardan sakınmak gerekir. Sonuçta hepimiz Allah (c.c.) içiniz ve O'na döneceğiz.

Allah'tan (c.c.) müslümanları ıslah etmesini, doğru anlayış sahibi kılmasını, Kitap ve Sünnete göre harekete muvaffak kılmasını, bidatlerin terkini nasip etmesini isteriz. Çünkü işiten ve yakın olan O'dur."

Mesela Ramazan bayramları ve Cuma günleri gibi, toplanmanın ibadet ve adet sayıldığı belli günler vardır. Bunlar meşru olan bayramlardır.

Bazen de bayram özel bir yere mahsus olarak kabul edilir. Kimi zaman da mutlak anlamda bayram olarak değerlendirilen şeyler vardır. İşte bu türden olan tüm şeyler bayram kapsamına girer.

Zamanla ilgili olana örnek olarak, Rasulullah (s.a.v.) Cuma günüyle ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

"Doğrusu bu öyle bir gündür ki, Allah bu günü müslümanlar için bayram kılmıştır."

Toplanma ve bir şeyler yapmayla ilgili olarak, İbn Abbas'ın belirttiği şu ifadeyi gösterebiliriz:

"Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte bayramda hazır bulundum."

Yerle ilgili olarak da, Rasulullah'ın (s.a.v.) şu hadisleri vardır:

"Kabrimi bir bayram yerine getirmeyin." (Müslim, Mesacid: 23.)

Dikkat edilirse, "id (bayram)" kelimesi, kutlama yapılan tüm gün ve yerler için ad olarak kullanılmıştır ve bunun böyle kullanılması genel manasına uygundur. Mesela Rasulullah'ın (s.a.v.) Ebu Bekir'e (r.a.) şu ifadelerinde olduğu gibi:

"Ey Eba Bekir! Dokunma onlara, çünkü her toplumun bir bayramı vardır."(Buhari, Iydeyn: 2, 3, 25, Cihad: 81, Müslim, Iydeyn: 19.)

Kurretul Uyun'da şöyle denmektedir:

"Müşrikler, türbeleri bayram yerlerine çevirdiler. Buralarda Allah (c.c.)'tan başkasına tapınıyorlar ve bunlara bayram adını veriyorlar. Mısır'da Bedevi için mevlid töreni düzenlemeleri gibi. Oysa bu gibi şeyler en büyük şirklerdendir.

Müşriklerin cahiliye adetlerinin iz ve kalıntıları bulunan yerlerde ibadet etmek yasaktır. Çünkü buralarda çeşitli şirk ve haramlar işlenmektedir. Hatta bu gibi yerlerde adak kesmekten de kaçınmak gerekir. Çünkü bu ve benzeri yerler için bir engelleme olmazsa, ileride buralara, camiler, türbeler ve mescitler inşa edilir. Bu da oldukça rahatsızlık doğurur. Bu gibi yerlerden kesinlikle kaçınmak gerekir."

Eğer bu gibi şeylere engel olunmazsa, şirke ve harama pirim verilmiş olur. Bunlar yasaklanmalıdır ki, kötülüklerin önü alınmış olsun.

Hadiste "adağını yerine getir" ifadesiyle, İbn Teymiye'nin de belirttiği gibi, orada müşriklere ait herhangi bir kalıntının olmadığının belirlenmesinden sonra kastedilmiştir."

Allah (c.c)'a İsyan Konusunda Adanan Adak

"Allah'a isyan edilen yerde adak olmaz."

Alimlerin icmaıyla Allah'a (c.c.) isyan konusunda adanan adağı yerine getirmek caiz değildir. Ancak yemin keffareti gerekip gerekmediği noktasında ihtilaf vardır.

İbn Mesud, İbn Abbas, İshak b. Rahuye, Hanefiler ve Hanbelilerin tercih ettiği görüşe göre keffaret gerekir.

Aişe'den (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Masiyet konusundaki bir şeyde adak olmaz. Bunun keffareti tıpkı yemin keffareti gibidir." (Tirmizi, Nüzur: 1, Ebu Davud, Eyman: 23.)

Mesruk, Şa'bi ve Safîlere göre keffaret gerekmez. Bunlar Sabit b. Dahhak hadisini delil olarak getirmişlerdir. Bu hadiste keffaret zikredilmemiştir.

Buna şu şekilde cevap verilir:

Keffaret önceki hadiste geçmiştir. Mutlak olan bir hüküm mukayyed olana hamledilir.

Kişinin Sahip Olmadığı Bir Malı Adaması

"Kişi kendi malı olmayan birşeyi de adayamaz."

Şerhulmesabih'te (Ebu Davud Süleyman b. Esas b. İshak es-Sicistani (r.a.), alimlerin büyüklerindendir. H.275'te vefat etmiştir.) şöyle denir:

"Eğer adak, belirli bir şeye izafe olunursa, mesela:

"Eğer Allah (c.c.) hastalığıma şifa verirse, falan köleyi azadetmek Allah (c.c.) için boynumun borcu olsun" gibi kendisine ait olmayan bir şey için söylenmişse, kişi o adağı yerine getirmek zorunda değildir.

Ancak, eğer bir şeyi zimmete gerçirmeyi zorunlu kılarsa mesela şöyle derse:

"Eğer Allah (c.c.) hastama şifa verirse, bir köle azad etmek boynumun borcu olsun" bu kimse böyle bir durumda buna eğer sahip değilse ve kıymetine de (ödeyebilecek miktara da) sahip değilse, hastasının şifa bulması durumunda, bunu yerine getirmesi gerekir.