• Sonuç bulunamadı

Aleyhe Muhakemenin Yenilenmesini Kabul Eden Görüşler

A. Muhakemenin Yenilenmesinde Lehe ve Aleyhe Neden Ayrımı

2. Aleyhe Muhakemenin Yenilenmesini Kabul Eden Görüşler

Aleyhe muhakemenin yenilenmesini kabul eden iki görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerin ortak noktası, aleyhe muhakemenin yenilenmesi yolunun açık tutulmasının bir toplumsal gereklilik olduğu fikridir. Şöyle ki; aleyhe muhakemenin yenilenmesini reddeden görüş, temel olarak aleyhe muhakemenin yenilenmesinin hukuki güvenlik kavramına ters düştüğü gerekçesine dayanmaktadır. Oysa sosyal hayatta huzursuzluk doğmasına, hukuki emniyetin sarsılmasına ve yargının otoritesinin zedelenmesine yol açan adli hatalar, sadece sanık ya da hükümlünün aleyhine yapılmış olan adli hatalar değildir. Sanık ya da hükümlünün lehine olan bazı adli hataların da toplumsal huzursuzluklara neden olduğu açıktır. Örneğin küçük bir çocuğu öldüren ve beraat eden katilin, sonradan somut delilleri ortaya koyacak şekilde suçunu ikrar etmesi durumunda, ciddi bir adli hata yapıldığının kanıtı olan beraat hükmüne toplumun itibar etmesini beklemek gerçekçi değildir. Günlük deneyimlerimiz bize böyle bir durumda adalet isteği tatmin edilmeyen insanların yanında, olayı öğrenen ve güven içinde olmadıkları hissine kapılan kesimler oluşacağını, toplumun devletin varlık nedenini ne ölçüde gerçekleştirdiğini sorgulamaya başlayacağını göstermektedir. İnsanların güven içinde yaşama ihtiyacı toplumun ve siyasal örgütlenme biçimi olan devletin temelinde yatan ana etkendir. Dolayısıyla toplumsal çıkarların gerektirdiği durumlarda devlet, bireylerin özgürlüklerine müdahale edebilmektedir202. Suçlu oldukları açıkça ortada olmasına rağmen ceza muhakemesi hukuku kuralları nedeniyle yeniden yargılanamayan sanık ya da hükümlülerin bulunduğu bir toplumda, hukuki güvenlikten bahsedilemeyeceği gibi bireylerin adalete olan güveni de sarsılacaktır. Bu nedenle aleyhe muhakemenin yenilenmesi imkanının kabulü aslında hukuki güvenliğe hizmet edecektir203.

Aleyhe muhakemenin yenilenmesini kabul eden görüşler arasındaki farklılıklar ise sanık ya da hükümlü lehine olan adli hataların tamiri için ne ölçüde kesin hükme ve ne bis in idem ilkesine istisna tanınması gerektiği, bir başka ifade ile aleyhe muhakemenin yenilenmesinin kapsamının ne olması gerektiği noktasında odaklanmaktadır.

202 TALAS, s.97. 203 TALAS, s.97.

71

a. Aleyhe Muhakemenin Yenilenmesini Geniş Anlamda Kabul Eden Görüş

Bu görüşe göre muhakemenin yenilenmesi, sanık ya da hükümlünün aleyhine veya lehine olduğuna bakılmaksızın aynı kapsamda kabul edilmelidir. İleri sürülen bu görüşün temel dayanakları şöyledir:

Kesin hüküm kurumuna istisna yaratılmasına sebep olarak sanık ya da hükümlü lehine muhakemenin yenilenmesinin kabulünü zorunlu kılan nedenler, aynı oranda ve kapsamda sanık ya da hükümlünün aleyhine muhakemenin yenilenmesi yolunun açık tutulması mecburiyetini doğurmaktadır204. Çünkü tek bir çeşit adalet ve tek bir çeşit adaletsizlik vardır205. Adli hatanın sanık ya da hükümlünün aleyhine veya lehine olması bu gerçeği değiştirmez. Adli hata, sanığın ya da hükümlünün lehine veya aleyhine olduğuna bakılmaksızın aynı sosyal tepkiyi doğurur. Bir başka deyişle haksız yere beraat eden kimsenin durumunun, haksız yere mahkum edilen kimsenin durumundan daha az bir sosyal tepki doğurduğu iddia edilemez. Bu bağlamda sanık ya da hükümlü lehine veya aleyhine olan adli hataların sonuçlarının ağırlığı bakımından da bir fark yoktur206.

Sanık ya da hükümlü lehine yapılmış bir adli hataya dayanan hüküm, sadece suçlunun cezasız kalmasını sonuçlamaz. Bunun yanında toplumunun yargı otoritesine ve dağıttığı ceza adaletine olan güvenini sarsar207 Suç işlemeye eğilimli olanların cesaretlerini kuvvetlendirir208. Ceza hukukunun önleme fonksiyonunu işlevsiz hale getirir. Adli hata nedeniyle sanık ya da hükümlü lehine maddi gerçekten uzaklaşılması durumunda, “şüphe sanığın lehine kullanılır” ilkesinden vazgeçilip, “şüphe toplumun lehine kullanılır” prensibi uygulanmalıdır209. Bu sebeple aleyhe muhakemenin yenilenmesi, lehe muhakemenin yenilenmesi gibi mümkün olmalıdır.

204 AKMUT Akdemir, Ceza Adaleti Reformu İlkeleri Sempozyumu’nda yapmış olduğu açıklamalar,

Ceza Adaletinin Reformunun İlkeleri Sempozyumu II Kanun Yolları (26-28 Nisan 1973), İstanbul 1973, s.164.

205 ÖZGEN, s.60.

206 EREM, Muhakemenin Yenilenmesi Hakkında Genel Bilgiler, s.8. 207 ÜLKÜ, s.41.

208 EREM, Muhakemenin Yenilenmesi Hakkında Genel Bilgiler, s.8. 209 ÖZGEN, s.60.

72 Aksi durumda kesin hüküm, adli hataları örten, onu koruyan bir örtü görevi görmüş olur ve saygı değil korku yaratır210. Bir başka ifade ile aleyhe muhakemenin yenilenmesinin kabul edilmemesi, mahkemelerin verdiği hükümlere güvenin sağlanması için açıkça hatalı olduğu anlaşılan beraat kararına toplumdan yapay bir itimat gösterilmesini istemek anlamına gelir ki bu sosyal bir skandaldır211. Aleyhe muhakemenin yenilenmesinin hukuki güvenlik fikriyle çeliştiği ileri sürülmekteyse de, adaleti aldatmış, adli hata içeren bir hükümle beraat etmiş olan kimsenin tekrar yargılanma korkusuyla yaşaması normaldir. İnsan hak ve özgürlüklerine önem verilirken maddi gerçekten bu açıdan taviz verilemez. Bir başka ifade ile hukuki güvenlik ile maddi gerçeğin karşılaştığı yerde maddi gerçek tercih edilmelidir212. Ayrıca sanık ya da hükümlü aleyhine muhakemenin yenilenmesi yolunun daha dar kapsamlı olarak kabul edilmesi fikri silahların eşitliği ilkesiyle de çelişir. Bir başka ifade ile lehe ve aleyhe muhakemenin yenilenmesi şartları arasında fark yaratmak, ceza davasında mevcut olan silahların eşitliği ilkesini sanık lehine bozmak anlamına gelir213.

Türk öğretisinde aleyhe muhakemenin yenilenmesini geniş anlamda savunan Önder, delil yetersizliği nedeniyle beraati kabul eden bir sistemin daha sonra yeni deliller ortaya çıktığında sanık hakkında muhakemenin yenilenmesine gidilebilmesini gerektirdiğini ifade ederek, bu bağlamda aleyhe yenileme nedenleri arasına yeni vaka ve delillerin bulunmasının eklenmesini önermektedir214.

b. Aleyhe Muhakemenin Yenilenmesini Dar Anlamda Kabul Eden Görüş

Bu görüşe göre muhakemenin yenilenmesi yolu, konusu sanık ya da hükümlünün aleyhine olsa da açık tutulmalıdır. Ancak kanun koyucu tarafından aleyhe muhakemenin yenilenmesi nedenlerinin kapsamı çok dikkatli bir biçimde215

210 ÖNDER, Muhakemenin İadesinde Reform, s.73.

211 EREM, Muhakemenin Yenilenmesi Hakkında Genel Bilgiler, s.8. 212 ÖNDER, Muhakemenin İadesinde Reform, s.73.

213 ÖZGEN, s.60.;ÜLKÜ, s.42.

214 ÖNDER Muhakemenin İadesinde Reform, s.76.

215 KEYMAN Selahattin, Ceza Adaleti Reformu İlkeleri Sempozyumu’nda yapmış olduğu

açıklamalar, Ceza Adaletinin Reformunun İlkeleri Sempozyumu II Kanun Yolları (26-28 Nisan 1973), İstanbul 1973, s.166.

73 ve lehe muhakemenin yenilenmesi nedenlerine kıyasla daha dar olarak belirlenmelidir. Orta görüş olarak nitelendirilebilecek216 bu fikrin temel dayanakları şöyledir:

Sanık ya da hükümlünün lehine olan adli hataların sayısı aleyhe olanlardan daha fazladır. Ama çoğu durumda, sanık ya da hükümlü lehine olan adli hataların toplumda doğurdukları etkinin ve yarattığı yargı otoritesine güvensizlik hissinin yoğunluğu daha azdır. Çünkü aslında suçlu olan bir insanın adli hata sebebiyle beraat etmesi ya da daha az ceza alması, o insanın hak ve özgürlüklerine bir etki yapmaz. Oysa adli hataya dayanan bir hükümle gerçekte masum olan insanın cezaevine konması, özgürlüğünün haksız yere elinden alınması anlamına gelmektedir217.

Silahların eşitliği ilkesini gerekçe göstererek aleyhe ve lehe muhakemenin yenilenmesi nedenlerinin aynı kapsamda olması gerektiğini iddia etmek, aslında ciddi bir çelişki doğurmaktadır. İfade ettiğimiz tespitin iki temel dayanağı bulunmaktadır. Bunlardan ilki; muhakemenin yenilenmesi talebinin pratik etkisine ilişkindir. Şöyle ki; sanık ya da hükümlü aleyhine muhakemenin yenilenmesi başvurusunda bulunulması, sanığın veya hükümlünün tüm rahatını ve iç huzurunu yok edecektir. Buna karşın hükümlünün lehine muhakemenin yenilenmesi yoluna gidilmesinin kural olarak başvuru sonuçlanıp yeniden hüküm kuruluncaya kadar cezanın infazı üzerinde pratik bir etkisi yoktur218.

Muhakemenin yenilenmesinin sanık ya da hükümlünün lehine veya aleyhine olduğuna bakılmaksızın aynı kapsamda kabul edilmesinin silahların eşitliği ilkesine dayanarak açıklamanın doğurduğu ikinci çelişki, beraat ve mahkumiyet hükümlerinin niteliklerinin birbirinden farklı olduğu gerçeğine ilişkindir. Çünkü beraat hükmü; sanığın yüklenen suçu işlediğinin tam olarak ispat edilemediği anlamına gelirken, mahkumiyet hükmü; mahkemede değerlendirilen delillerin sanığın suçu işlediğini ispat ettiği hallerde verilir. Sanık ya da hükümlü lehine muhakemenin yenilenmesi istendiğinde, savunma makamınca ispatlanmaya çalışılan hükmün oluşturulmasında

216 EREM, Muhakemenin Yenilenmesi Hakkında Genel Bilgiler, s.9. 217 ÖZGEN, s.61.

74 kaynak değeri taşıyan ispatların hatalı olduğudur. Oysa aleyhe muhakemenin yenilenmesinde böylesine zor bir çaba söz konusu değildir. Mahkumiyete yetecek delilin bulunduğu iddiasının ispatı yeterlidir. Bu açıdan bakıldığında lehe ve aleyhe yenilemenin aynı hükümlere tabi tutulması, eşitliğe değil eşitsizliğe neden olur219.

Aleyhe muhakemenin yenilenmesini dar anlamda kabul eden görüş içerisinde; sanık ya da hükümlü lehine yapılmış, mazur görülemeyecek büyüklükte sosyal tepki yaratan, bu nedenle de muhakemenin yenilenmesi zaruretini doğuran adli hataların neler olduğu konusunda fikir ayrılıkları bulunmaktadır.

Bu bağlamda Özgen, aleyhe muhakemenin yenilenmesi yolunun sadece sanığın lehine olan adli hatalara dayanan beraat hükümlerine karşı açık tutulmasını savunmaktadır. Mevcut bir mahkumiyet hükmü ile verilen cezadan daha ağır bir ceza temin etmek için muhakemenin yenilenmesine başvurulamaması gerektiğini ileri sürmektedir. Hükümlü aleyhine muhakemenin yenilenmesine imkan sağlayan düzenlemelerin tehlikeli olduğunu ifade etmektedir220. Kunter bu görüşe karşı çıkarak, adaleti bilerek yanıltanların, ister beraat eden sanık olsun isterse hak ettiğinden daha az ceza alan hükümlü olsun, kesin hükmün bireye tanıdığı teminata layık olmadığını savunmaktadır. Kunter’e göre, kendi lehine kusurlu tutumlarıyla adli hataya neden olması durumunda, hükümlünün de adaleti yanılttığı için aleyhine muhakemenin yenilenmesine katlanması gerekir. Bu noktada beraat eden sanıkla hükümlü arasında bir fark bulunmamaktadır. Aksinin kabulü, örneğin hükümlünün teşviki ile bilerek hatalı karar veren hakimin bu fiili nedeniyle ceza almasına karşın, onu hatalı karar vermeye ikna ederek hak ettiğinden daha az ceza alan hükümlünün adaleti bilerek yanıltmak anlamına gelen davranışına hukuk düzeninin sessiz kalması demektir221.

Talas ise aleyhe muhakemenin yenilenmesi yolunun hukuk devleti ilkesi ve adalet düşüncesinin bir gereği olarak sadece sanığın ya da hükümlünün kusuru ile sebep olduğu adli hataların giderilmesi için açık tutulması gerektiği görüşündedir.

219 ÖZGEN, s.61. 220 ÖZGEN, s.62 vd.

75 Çünkü aksinin kabulü (kendi kusurundan kaynaklanmayan fakat lehine olan bir hatayı ceza muhakemesi sırasında fark etmesine rağmen söylemeyen sanığın ya da hükümlü için de aleyhe muhakemenin yenilenmesine başvurulabilmesine izin verilmesi) yazara göre sanığın susma hakkını kullanmasına fiilen engel olmak demektir222.

3. Muhakemenin Yenilenmesinde Lehe ve Aleyhe Neden Ayrımı