• Sonuç bulunamadı

2.2 ANRÉ MAUROIS’NIN HAYATI ve EDEBİ KİŞİLİĞİ

2.2.6 Alain ve Fransız Ordusuna Girişi

André Maurois’yı bu dönem etkisi altına alan tutkular, düşünce ve edebiyat hayatına olan aşkı, felsefe öğretmeni ve dönemin ünlü filozoflarından Alain takma adlı Emile Chartier ile 1901 yılında tanışmasıyla doruk noktasına ulaşır. André Maurois, Felsefe Öğretmeni Alain ile karşılaşmasından ne kadar etkilendiğini, bu karşılaşmanın hayatında ki önemini vurgulayarak anlatır: “Hayatımdaki en büyük olay felsefe sınıfında Alain ile karşılaşmamdı” (Kolbert, 1985: 24).

Daha ilk derste Alain’e hayatı boyunca kimseye duymayacağı bir hayranlık besler: “Sınıfa gireli 5 dakika olmamıştı ki, biz kendimizi sarsılmış, provoke edilmiş ve harekete geçirilmiş bulduk. On ay boyunca bu tutkulu sorgulama ortamında yaşayacaktık” (Maurois, 1970: 32). Maurois, Alain’i birçok yönden onun da hayran olduğu Sokrates’e benzetir. Sokrates gibi o da insanları fikirleri hakkında düşündürmenin en iyi yolunun, onlara doktrinler vermek olmadığını, onları şaşırtarak meraklarını uyandırmak olduğunu söyler. (Maurois, 1970: 33).

Bunların yanı sıra Alain, André Maurois’nın edebi görüşlerini, okumalarını ve zevkini de etkiler. Kendisi özellikle Stendhal ve Honore de Balzactutkunu olan ve hayatta insanın birkaç yazar seçip onları dost gibi sayması ve dönüp dolaşıp onlardan güç alması gerektiğine inanan Alain, bu tutkusunu Maurois’ya da aşılar: “Chartier’in edebi zevkim üzerindeki etkisi, düşüncelerim üzerindeki tesiri kadar güçlüydü”

(Maurois, 1970: 34).

André Maurois, Alain’nin kitaplara karşı bu tavrını benimser ve tıpkı Alain gibi kendisi de senede bir kez bazı kitapları okur. Bunların arasında favorilerinden saydığı Balzac’ın Vadideki Zambak eseri de vardır (Keating, 1991: 3).

André Maurois Alain’nin bu görüşüne ayrıca, ileride Yaşama Sanatı adlı eserinde de yer verir: “Gençlikte, tıpkı yaşamda olduğu gibi, kitapların arasında dost aramak için dolaşmalıdır, ama bu dostlar bulunup, seçilip benimsenince onlarla baş başa kalmak gerekir. Montaigne’in, Saint Simon’un, Retz’in Balzac’ın veya Proust’un yakını olmak, bir yaşamı zenginleştirmeye yeter” (1981: 90).

1902 yılında André Maurois son sınıftadır ve Fransa’daki tüm liseler arasında düzenlenen Genel Yarışma’ya (Concours General) katılır. Bu yarışmadan, Latince, Yunanca ve Felsefe ödüllerini kazanır. André Maurois’nın başarısı Fransa tarihinde az görülür cinstendir: “Fransız eğitim sistemi tarihinde bu sıkı ulusal yarışmada aynı anda 4 ödül kazanan sadece 2 kişi vardır: eski Başbakan André Tandieu ve André Maurois” (Kolbert, 1985: 26). (In the entire history of French education only two men have to date simultaneously earned four prizes in the rigorously stiff national competition: former prime minister André Tandieu and André Maurois).

Liseden üstün başarı ile mezun olan yazar, Sorbonne ve Caen Üniversitelerinde eğitim görmeye hak kazanır. Ancak onun aklında öğretmen yetiştiren Yüksek Öğrenim Okulu’na (Ecole Normale Supérieure)girip Alain gibi bir öğretmen olmak vardır. Fikirlerine her zaman önem verdiği Alain ona, fabrikaya girmesini öğütler. Alain bu sayede André Maurois’nın hayatı tanıyacağını düşünür.

André Maurois, ailesi ve Alain’nin etkisi ile öncelikle Caen Üniversitesi’nde Filoloji ve Felsefe diplomasını alır. Ancak aile fabrikasına girmeden askeri görevini de yapması gerekmektedir. André Maurois fiziksel olarak askerlik yapmaya elverişli değilse de, bir aile geleneği olan askerliği o kadar çok ister ki sonuç olarak orduya kabul edilir. 1903’te girdiği ve 1 yıl geçirdiği Rouen Bölüğü’nde, André Maurois o güne kadar gördüğünden çok daha farklı bir Fransa ve gerçek orta sınıf Fransız halkı ile tanışır. André Maurois bu farklılığı tedirgin bir şekildedile getirir: “Lisem ne kadar uzak görünüyordu! […] aşina olmadığım bir şive ile konuşan tanımadığım adamlar tarafından çevrilmiştim” (Maurois, 1970: 43).

André Maurois’nın 19 yaşında girdiği ordunun onun üzerinde bıraktığı ilk izlenimler şaşırtıcı değildir. Varlıklı bir ailede büyümüş, entelektüel bir çevrede yetişmiş ve okulda her daim başarı görmüştür. Fransa’nın çeşitli bölgelerinden insanların buluştuğu bölükteki insan yapısının ona çok farklı gelmesi ama aynı zamanda da ilgisini çekmesi normaldir. André Maurois’ya göre Fransız ordusunu yakından tanımamış bir kimse, Fransa’yı hiçbir zaman iyi tanıyamaz. Bu düşüncesi ve askeriyeye beslediği sempati, askerliğinden sonra Birinci Dünya Savaşı’na da katılması ile onun ileride altı yıl asker olmasına sebep olur (Keating: 1991).

Askerliğinin bitmesi üzerine aile fabrikasına en alt basamaktan başlamak üzere giren André Maurois, bu karara karşı çıkmaz, zira Alain’nin öğüdü üzerine yazarlığa atılmadan önce, hayatı tanımak istemektedir. Burada gözlemlediği işçi-patron ilişkilerini daha sonra Bernard Quesnay adlı eserinde kullanacaktır (Maurois, 1970). Fabrikada geçirdiği dönem André Maurois’nın entelektüel açıdan en az üretken olduğu dönem olmakla beraber, kendini en çok donattığı dönemdir (Maurois, 1970: 57).

Anlaşıldığı gibi, André Maurois ilkokul hayatında olduğu gibi lise yıllarında da öğretmenlerinin dikkatini çekmiş, üstün bir başarı ve entelektüel birikim ile liseyi tamamlamıştır. Bu yıllarda hayatı boyunca etkili olacak Alain’i tanıması onun hayatındaki en önemli olgudur. Zira, Larg’a göre Alain’i tanımamış bir André Maurois’nın tekstil fabrikatörürlüğünden yazarlığa geçişi mümkün gözükmemektedir:“Felsefe öğretmeni Chartier’e, her şeyi borçluyum” diyerek hayatındaki önemini vurgular (Larg, 1931: 10). Askerlik süresince tanıştığı insanlar ve fabrika deneyimi, André Maurois’ya hızlı karar verme, sağlam adım atma gibi özellikleri kazandırır.

2.2.6. Janine de Szymkiewic

André Maurois’nın hayatını Alain ne kadar entelektüel açıdan etkilemişse, ilk âşık olduğu kadın ve ilk eşi Janine de Szymkiewic de duygusal açıdan o kadar etkiler. 1909 yılına kadar beraber olduğu hiçbir kadına aşık olmayan André Maurois, Janine de Szymkiewic’e ilk görüşte aşık olur, hayatı boyunca da bu ilk aşkını ve ona hissettiklerini çeşitli eserlerinde dile getirir, bunların arasında en açık olanı İklimler’dir (Kolbert, 1970: 28).

Janine de Szymkiewic Polanya kökenli koyu bir katoliktir (Maurois, 1970).

Diğer bir kaynağa göre ise Fransızca konuşan İsviçre’de yetiştirilmiş Polanya kökenli bir Rus’tur (Kolbert, 1985: 28).

Cenevre’ye bir arkadaşını görmeye giden André Maurois, Janine de Szymkiewic ile ilk defa burada karşılaşır. André Maurois, Janine de Szymkiewic karşısında adeta büyülenir: “Yabancının büyüleyici güzelliğiyle sessiz, donup kaldım. Hayallerimdeki mükemmellik karşımdaydı. Gözümü bu görüntüden alamıyordum” (Maurois, 1970: 73).

Janine de Szymkiewic ile tanışması İklimler’de Philippe ile Odile’in tanışmasına benzer. André Maurois Yaşama Sanatı adlı eserinde değindiği üzere, ona göre gerçek aşkta sevilen kişinin hem ruhuna hemde bedenine hayranlık duyulur (1981: 40). André Maurois’nın Janine de Szymkiewic’e karşı hissettiklerinde bunu görmek mümkündür. Janine onu ilk anda güzelliği ile büyüler daha sonra ise ruhunu güzelliği ile derin bir sevgi ile bağlanmasını sağlar. André Maurois onda çocukluk düşlerindeki Helene’i bulur. André Maurois’ya göre: “O Küçük Rus Askerleri’nde ki Kraliçe’ydi, Savaş ve Barış’taki Natasha, Duman’da Irene’dir…” (1970: 74).

Janine de Szymkiewic ile karşılaşması André Maurois üzerinde öyle büyük bir etki yaratır ki, Kolbert’e göre André Maurois Janine’nin yanında artık mantığı ön planda tutan, duygularını her zaman kontrol edebilen adam değildir: “Cenevre’ye ziyaretinden önce Maurois kendisini her zaman hareketlerinin efendisi olarak görürdü. Şimdi onun büyüsü altında kendini çaresiz hissetmekteydi” (Kolbert, 1985:

28).

André Maurois, Janine de Szymkiewic ile evlenmeyi ister fakat tanıştıkları dönemde fabrikada iyi bir konumda değildir ve ailesine ne sınıf bakımından ne de soy açısından benzemediği bir kadınla evlenme isteğini açamaz. Bunun üzerine André Maurois eğitimi tamamlayamamış Janine de Szymkiewic’i İngiltere-Brighton’da ve Oxford’ta- iki yıl boyunca eğitim alamaya ikna eder. İki yıl süresince her hafta sonu, gemi ile İngiltere’ye Janine de Szymkiewic’i görmeye gider. İki yılın sonunda Maurois, anne ve babasını ikna edebilmek için, kendi gibi Alsace kökenli olan Janine de Szymkiewic’in yakın bir arkadaşı aracılığıyla Janine ile evlenme isteğini dile getirir. Babası razı olur, annesi bu karardan memnun kalmaz (Maurois, 1970: 79- 85). Paris’te 30 Ekim 1912’de evlenirler (a.g.e: 85).

Janine de Szymkiewic ile evlilik yaşantısı, André Maurois’nın İklimler’de anlattığı Odile ve Philippe’in evlilik yaşantısına büyük benzerlik göstermektedir.

Janine de Szymkiewic’i Odile gibi çiçek düzenlemekten büyük zevk alır, yüksek bir estetik beğeniye sahiptir. Çiftin Elbeuf’ten Paris’e geldikleri zaman kaldıkları daire romandakine benzer bir şekilde Rue d’Ampére’dedir (Maurois, 2010).

Janine de Szymkiewic ve André Maurois, evliliklerinin ilk aylarında mutlular.

Ancak aralarında kültür farkı, özellikle entelektüel düzeydeki fark, eşler arasında uyuşmazlıkların baş göstermesine sebep olur (Maurois, 1970: 86) Janine de Szymkiewic Elbuef’teki yaşantıdan sıkılmaya başlar, yazarın ailesine de ayak uyduramaz. Karı koca arasındaki uyuşmazlıklar artar ve ilişkileri, Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması, André Maurois’nın orduya katılması ile kopma noktasına gelir.

1914’te kızları Michelle dünyaya gelir ve André Maurois kızının doğumundan 3 ay sonra İngiliz ordusuna çevirmen olarak girer (Kolbert, 1985: 28).

André Maurois’nın hayatının bu evresini özetlemek gerekirse: Maurois ilk defa aşık olarak mantığını değil duygularını dinler. Aşık olduğu kadının gelişimine katkı sunarak, evlenir ve çocuk sahibi olur. Ancak bunlar ona umduğu mutluluğu getirmez.