• Sonuç bulunamadı

B. Üçüncü Kişinin Alacağın Temliki Sözleşmesiyle

1. Genel Olarak Alacağın Temliki Sözleşmesi

Alacağın temliki; borç ilişkisinden doğan belli bir talep hakkının bir üçüncü kişiye devredilmesi anlamına gelen bir hukuki işlemdir.259

Söz konusu bu işlem dahlinde alacaklı kişi sadece alacaktan doğan talep hakkını borçlunun muvafakatine ihtiyaç duyulmaksızın üçüncü bir kişiye devretmekte, alacaktan doğan sorumluluk ve yükümlülükler ise kendisi üzerinde kalmaktadır. Diğer bir deyişle alacaklı kişi borçlu kişiyle arasında alacak doğmasına sebep olan ilişkiden doğmuş yükümlülüklerle

258 ARAL / AYRANCI, s. 95.

259

GÜNERGÖK, Özcan, Alacağın Devrinde Borçlunun Hukuki Durumu, İstanbul, 2014, s. 8; KILIÇOĞLU, Genel, s. 762; FRANKO, Nisim, Alacağın Temliki, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C. 49, S. 1, 1994, s. 178: Yazar, temlik edilen hususun borçlu ile temlik eden arasındaki borç ilişkisi olmadığını, borç ilişkisinden doğan alacağın temlik edildiğini ifade etmektedir.; YENER, Mehmet Deniz, Alacağı Devredenin Garanti Sorumluluğu ve 6098 Sayılı Borçlar Kanunu ile Yapılan Değişiklikler, Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, C. 3, S. 5, 2011, Garanti, s. 67.

95 bağlıdır, söz konusu bu yükümlülükler alacağın devredildiği üçüncü kişiyi bağlamamaktadır.260

Alacağın temlikine konu olabilecek alacağın; borcun kaynakları olan sözleşmeden, haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden doğmuş olması temlik işlemi bakımından yasa veya sözleşme ile yasaklanmadıkça bir fark yaratmamaktadır.261

Konumuz bakımından ise sözleşmeden doğan bir alacağın temliki söz konusudur. Nitekim yüklenici ile arsa sahibi arasındaki ilişki, sözleşmeye dayanan bir ilişkidir ve yüklenici söz konusu bu sözleşme ilişkisi neticesinde bir alacak hakkı kazanmaktadır.262

Alacağın devri, doktrinin çoğunluğu tarafından sebebe bağlı olmayan soyut bir hukuki işlem olarak görülmekte ve bunun sonucu olarak; alacağın devrine esas teşkil eden sebebin geçerli olmaması, gerçekleşmemesi veya sona ermiş olması halinde dahi alacağın temliki geçerli sayılmaktadır. Ancak genel kuralın bu şekilde kabul edilmesine rağmen tarafların alacağın temlikine illi bir hukuki işlem niteliği kazandırmalarının mümkün olduğu, temlik işleminde sebep gösterildiği takdirde temlik işleminin soyut bir işlem olmaktan çıkacağı da doktrin de öne sürülmektedir.263

260

FRANKO, s. 177-178; GÜNERGÖK, s. 9; REİSOĞLU, s. 464;.

261 ERTAŞ, Devir, s. 81: TBK’nun 183. maddesinin emredici olmaması ve inşaat işinin niteliğinin de

aksini gerektirmemesinden dolayı arsa sahibi ile yüklenici arasındaki hukuki ilişkide alacağın devredilmesinin sözleşmeyle yasaklanması mümkündür.; GÜNERGÖK, s. 25; REİSOĞLU, s. 465; Temlikin sözleşmeyle yasaklanması bakımından ayrıntılı bilgi için bkz: ŞAHİNİZ, Salih, Alacağın Temlikinde Sözleşme İle Kararlaştırılan Temlik Sınırlama (Kısıtlama) Ve Yasakları, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hakemli Dergisi, Cilt: X, Sayı: 3-4, Yıl: 2007; Ayrıca bkz: FRANKO, s. 184 vd; Ayrıca bkz: KILIÇOĞLU, Genel, s. 768-770.

262

Bkz: İkinci Bölüm, I, B, 1, c, a başlığı.

263 Doktrindeki tartışmalara ilişkin detaylı bilgi için bkz: GÜNERGÖK, s. 69 vd.; KILIÇOĞLU,

Genel, s. 766; REİSOĞLU, s. 465-466; YENER, Garanti, s. 68-69: “Alacağı devir vaadinin

geçersizliği halinde, alacağın devrine ilişkin tasarruf işleminin de geçersiz olup olmayacağı yani tasarruf işleminin sebebe bağlı olup olmadığı tartışmalıdır. Devre sebep olan borçlandırıcı işlemin, yani alacağı devir vaadinin geçersizliği halinde, sebebe bağlılık görüşünün benimsenmesi halinde devralan alacağı kazanamayacaktır. Sebepten soyutluk görüşü kabul edilirse devralan alacağı kazanacak ama bu kazanma malvarlığında bir sebepsiz zenginleşme teşkil ettiği için bunu iade etmek zorunda kalacaktır. Bu olumsuz durumun sebebi, sebebe bağlılık görüşüne göre borçlandırıcı işlemin geçersiz olması sebebiyle alacağın kazanılamaması veya sebepten soyutluk görüşüne göre kazanılan alacağın iade edilmesidir.”; Aynı yönde: FRANKO, s. 179; Yargıtay ise alacağın temliki işlemini

mücerret bir nitelikte değerlendirdiği bir kararında şu ifadeleri kullanmıştır: Y13HD, E. 1975/1212, K. 1976/1049, T. 16.02.1976, www.kazanci.com, Erişim Tarihi: 11.11.2014: “(…) Alacağın temlik

96 Kanaatimize göre alacağın temliki sözleşmesinde alacağın bir amaca yönelik olarak temlik edildiği yazılmışsa, alacağın temliki soyut bir işlem olmaktan çıkmalı ve illi bir hukuki işlem niteliği kazanmalıdır. Alacak hakkına doğrudan doğruya tesir etmesi sebebiyle alacağın temliki işlemi mücerret bir işlem olarak nitelendirilmekte, ancak temelinde borçlandırıcı bir işlemin varlığına ihtiyaç duyabilmektedir.264 Konumuz bakımından da yüklenici ile üçüncü kişi arasında taşınmaz satışına ilişkin bir hukuki ilişkinin kurulması amaçlanmakta, ancak satış sözleşmesinin konusu olan bağımsız bölümler ve bağımsız bölümlere özgülenecek olan arsa paylarının mülkiyeti henüz yüklenicide olmadığından, yüklenici taraf arsa sahibinden olan alacak hakkını üçüncü kişiye temlik etmekte, üçüncü kişi de bunun karşılığında bir bedel ödemektedir. Diğer bir deyişle yüklenici ile üçüncü kişi arasındaki alacağın temliki ilişkisinin sebebi, yüklenicinin satış bedeli karşısında kendi üstlendiği borcun ifa edilmesidir. Bu durumda, alacağın temlikinin sebepten tamamen soyut bir hukuki işlem olarak görülmesi mümkün olmamakta ve alacağın temlikinin bir sebebe bağlı olarak yapıldığı kabul edilmelidir.

Netice itibariyle kural olarak alacağın temlikinin sebepten soyut bir hukuki işlem olduğu, ancak temlik işleminin sebep gösterilerek yapılması halinde illi bir hukuki işlem olarak nitelendirilmesi gerektiği söylenmelidir.

b. Taraflar

Alacağın temliki, sözleşmeyle kararlaştırılan iradi bir devir olabileceği gibi mevzuat gereği öngörülen bir halefiyet neticesinde ya da bir mahkeme kararıyla meydana gelebilmektedir.265 Üçüncü kişinin yükleniciden alacağın temliki yoluyla hak iktisap edişi, alacağın iradi temliki niteliğindedir. Nitekim söz konusu temlik,

Kanununun 162 ve sonra gelen hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Temlik borç doğuran bir akit değil, alacağı başkasına geçiren mücerret hukuki bir tasarruftur. Bu işlem temellük eden alacaklının halefi olmaktadır. (…)”; Yakın tarihli bir kararda ise Yargıtay’ın alacağın temlikini sebebe bağlı bir

işlem olarak kabul ettiği anlaşılmaktadır: Y19HD, E. 2009/8451, K. 2010/5584, T. 06.05.2010, www.kazanci.com, Erişim Tarihi: 11.11.2014: “(…)Alacağın temliki, alacağı devredenle devralan

arasındaki ilişki bakımından sebebe bağlı bir işlem olup, bu temel ilişki geçersiz veya sonradan ortadan kalkar ise temlik gerçekleşmeyecek ya da sonradan geçerliliğini kaybedecektir. (…)”

264

GÜNERGÖK, s. 81; REİSOĞLU, s. 53; Karş.: Franko, s. 179: Yazar, alacağın temlikinin mutlak suretle sebepten soyut olduğunu belirtmektedir.

97 “alacağın temliki sözleşmesi” kapsamında yapılmakta ve dolayısıyla tarafların karşılıklı anlaşması unsurunu da içerdiğinden iradi bir nitelik kazanmaktadır.

Alacağın iradi temlikinde üç kişi mevcuttur. Bunlar; borçlu, alacağı devreden ve alacağı devralan taraflardır.

Konumuz bakımından borçlu, kat karşılığı inşaat sözleşmesi ilişkisinin taraflarından arsa sahibidir. Alacağın temliki işlemine konu olan alacak, arsa sahibinden bağımsız bölümlerin mülkiyetinin devredilmesini talep etme olduğuna göre, söz konusu alacağın borçlusunun da arsa sahibi olduğu açıktır.

Alacağı devreden ise, arsa sahibinden oluşacak olan bağımsız bölümlerin mülkiyetinin devrini talep etme hakkını elinde bulunduran ve bu hakkı bir üçüncü kişiye devreden yüklenicidir. Yüklenicinin devrettiği kişi de kat karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu olan eserden bağımsız bölüm sahibi olmayı amaçlayan üçüncü kişidir. Dolayısıyla söz konusu üçüncü kişinin, alacağı devralan taraf olduğunu söylemek mümkündür.

c. Koşulları

Alacağın temliki sözleşmesine ilişkin hükümler, alacağın iradi devri başlığıyla TBK’nun 183. maddesi ve devamı hükümlerde düzenlenmiştir. İlgili 183. madde hükmü; kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceğini düzenlemektedir.

Söz konusu hükümden iki sonuç çıkarmak mümkündür. Bunlar; alacağın temliki sözleşmesinin kurulabilmesi bakımından borçlunun rızasının aranmadığı ve temlike kanun, sözleşme ya da işin niteliğinin engel olmaması halleridir.

TBK’nun 184. madde hükmü ise alacağın devrinin geçerliliğini yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlamaktadır.

aa. Alacağın Varlığı

Alacağın temlik edilebilmesi ve bir alacağın temliki sözleşmesi yapılabilmesi bakımından ilk şart, doğmuş veya doğacak olan bir alacağın varlığıdır. Nitekim

98 doğmuş veya doğacak olan bir alacak, alacağın temliki sözleşmesinin konusunu oluşturmaktadır. 266

Konumuz bakımından daha önce de değinildiği üzere alacağın temliki sözleşmesine konu olan alacak, yüklenici ile arsa sahibi arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi ilişkisinde yüklenicinin arsa sahibinden bağımsız bölümlerin mülkiyetinin devrini talep etme hakkıdır. Söz konusu hak, henüz doğmadığından, doğacak bir alacağın varlığı söz konusudur. Nitekim henüz bağımsız bölümler oluşmamış ve söz konusu bağımsız bölümlerin mülkiyeti yükleniciye geçmemiştir. Yüklenici kendi mülkiyetinde bulunan bir ayni hak mevcut olmadığından, kişisel bir hak olan alacak hakkını temlik etmektedir.267

Görüldüğü üzere, yüklenicinin üçüncü kişiye henüz doğmamış olan bu alacak hakkını adi yazılı bir satış sözleşmesiyle devretmesi, taşınmaz satış vaadi yapılmadığı takdirde alacağın temliki sözleşmesi hükümlerine tabi olabilmektedir.

bb. Yazılı Sözleşme

TBK’nun 184. maddesi alacağın temlikine ilişkin sözleşmenin geçerlilik şartını yazılı şekilde yapılması olarak belirtmiştir. Söz konusu hükmün lafzından sözlü şekilde alacağın devredilmesinin mümkün olmadığı sonucu çıkmaktadır. Alacağın temliki işlemi tasarrufi bir işlem olduğundan devrin sebebinin sözleşmede belirtilmesi zorunlu değildir. Ancak daha önce de değinildiği üzere, sözleşmede sebebin belirtilmiş olması halinde temlik işleminin sebebe bağlı bir işlem haline dönüştüğünün kabulü gerekmektedir.

266 COŞKUN, s. 46; GÜNERGÖK, s. 89; KILIÇOĞLU, Genel, s. 766-767; YENER, Garanti, s. 68.

267 Konuya ilişkin Yargıtay’ın bir kararındaki ifade şu şekildedir: Y3HD, E. 2012/18642, K.

2012/21527, T. 15.10.2012, www.kazanci.com, Erişim Tarihi: 13.11.2014: “(…)Başka bir ifadeyle,

böyle durumlarda, yüklenici kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince, kendisine düşen bir bağımsız bölümü üçüncü kişiye satmış değil; kat karşılığı inşaat sözleşmesi çerçevesinde söz konusu bağımsız bölüm yönünden arsa sahibine karşı sahip olduğu alacağını, diğer bir ifadeyle sözleşmeden doğan kişisel hakkını (bağımsız bölümün mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteme hakkını )üçüncü kişiye temlik etmiş sayılır.(…)”

99 Alacağın temlikinin mücerret bir işlem olmasının temel sonucu ise, sözleşmenin yapıldığı anda alacağın devredenin malvarlığından çıkarak devralanın malvarlığına geçmesidir.268

Adi yazılı şekilde ayni hak devretmek amacıyla yapılan harici satış sözleşmelerinin alacağın temliki niteliğinde değerlendirilmesi, ayni hak devirleri için aranan resmi şekil şartının gerekmeyip, geçerliliğin yazılı şekil şartına bağlı olması sonucunu ortaya koymaktadır.269

TBK’nun 183. madde hükmü gereğince borçlunun taraflar arasında alacağın temlikine ilişkin yapılacak olan sözleşmeye onay vermesi gerekmemektedir. Söz konusu devir borçlu tarafa, konumu itibariyle arsa sahibine, bildirilmemiş ve borçlu taraf hiçbir şekilde öğrenmemiş dahi olsa alacağın temliki işlemi geçerlidir.270

Sözleşmenin geçerliliğinin yazılı şekil şartına bağlanmış olması, TBK’nun yazılı şekil şartını düzenleyen genel hükümlerinin uygulama alanı bulması anlamına gelmektedir. İlgili hükümler kanunun 13. ve 16. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Söz konusu hükümler uyarınca kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerin değiştirilirken de yazılı şekle tabi olduğu, yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin sözleşmede imzasının bulunmasının zorunlu olduğu, imzanın el yazısıyla ya da güvenli elektronik imzayla atılabileceği gibi düzenlemeler mevcuttur.

Bu bağlamda alacağın temliki sözleşmesinin ivazsız yapılması halinde, sadece alacağı devreden tarafın sözleşmeyi imzalaması gerekmekte, alacağı devralan taraf bakımından ise yazılı bir kabul beyanı şartı bulunmamaktadır. Söz konusu

268 FRANKO, s. 178-179; GÜNERGÖK, s. 89; KILIÇOĞLU, Genel, s. 765; REİSOĞLU, s. 467;

YENER, Garanti, s. 68.

269 Konuya ilişkin Yargıtay’ın bir kararındaki ifade şu şekildedir: Y3HD, E. 2012/18642, K.

2012/21527, T. 15.10.2012, www.kazanci.com, Erişim Tarihi: 13.11.2014: “(…)Kısaca, böyle

durumlarda yüklenici ile üçüncü kişi arasında bir "alacağın temliki" sözleşmesi bulunur. Borçlar Kanunu'nun 163. maddesinde, alacağın temliki sözleşmesinin geçerliliği ise, sadece yazılı şekle tabi tutulmuş olup, resmi şekle bağlanmamıştır. Dolayısıyla, yazılı şekilde düzenlenmiş olması şartıyla, yüklenici, arsa sahibinden olan alacağını üçüncü kişiye devredebilir; "alacağın temliki" hükmünde olan böyle bir sözleşme de, hukuken geçerlidir.(…)”

270

FRANKO, s. 179; GÜNERGÖK, s. 102; KILIÇOĞLU, Genel, s. 771; ŞAHİNİZ, Temlik Yasakları, s. 495; YENER Garanti, s. 68

100 kabulün zımni şekilde yapılabileceği de doktrinde kabul edilmektedir.271

İvazlı sözleşmeler bakımındansa her iki tarafın da borç altına girmesi sebebiyle, iki tarafın da sözleşmede imzasının bulunması gerekmektedir. Konumuz bakımından kat karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu olan eserde meydana gelecek bağımsız bölümler üzerinde hak iktisap etme amacında olan üçüncü kişi, yüklenicinin kişisel alacağını temlik etmesi karşısında bir bedel ödemektedir. Dolayısıyla yüklenici ile üçüncü kişi arasındaki ilişki ivazlı bir sözleşme ilişkisi olup, her iki tarafın da sözleşmede imzasının bulunması gerektiği kabul edilmelidir.

TBK’nun 190. maddesi uyarınca alacağı devreden taraf, devralana alacak senedi ile elinde bulunan ispatla ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür. Söz konusu hüküm alacağı devreden tarafa bir yükümlülük yüklemekte, ancak sözleşmenin geçerliliğini etkileyen bir düzenleme getirmemektedir. Dolayısıyla hükme aykırı şekilde alacak senedinin alacağı devralana verilmemesi halinde alacağın devri geçerli olmaya devam edecektir.272

cc. Temlike Engel Halin Bulunmaması

TBK’nun 183. maddesi alacağın temlikinin kanun, sözleşme veya işin niteliğinin temlike engel olmaması halinde yapılabileceğini düzenlemiştir.

Kanunen yasaklılık haline, ödünç sözleşmesine ilişkin TBK’nun 380. maddesi örnek verilebilmektedir. İlgili hükme göre ödünç alanın ödünç konusunu başkasına kullandırması mümkün değildir. Söz konusu engel, kanuni bir yasaklılık hali olup, bu yasağa rağmen yapılan temlik geçerli olmayacaktır. Benzer bir hüküm kira sözleşmeleri bakımından düzenlenmiştir. TBK’nun 323. Maddesi uyarınca kiraya verenin yazılı rızası alınmadıkça, kira ilişkisinin kiracı tarafından başkasına devredilemeyeceği, kirayı verenin işyeri kiraları bakımından haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamayacağı düzenlenmiştir.273

İşin niteliği gereği temlike

271 GÜNERGÖK, s. 60-61; KILIÇOĞLU, Genel, s. 771; REİSOĞLU, s. 467; YENER, Garanti, s. 69.

272 Ayrıntılı bilgi için bkz: GÜNERGÖK, s. 105 vd.; REİSOĞLU, s. 468; YENER, Garanti, s. 70.

273

Kira sözleşmelerine ilişkin devir yasağı öngören ilgili hüküm ve bunun uygulamasına yönelik detaylı bilgi için bkz: CANBOLAT, Ferhat / TOPUZ, Seçkin, Kira İlişkisinin Devri – Yeni Türk Borçlar Kanunu’nun İlgili 323’üncü Maddesinin Değerlendirilmesi, TBB Dergisi, S. 95, 2011.

101 engel bir hal olmasına verilebilecek örnek ise nafaka alacaklarının temlik edilememesidir. Nafaka alacağı niteliği gereği ifanın bizzat alacaklıya yapılmasını gerektirdiğinden temlike engel bir hal mevcut olacaktır.274

Kanuni engel ve işin niteliği gereği mevcut olan engel halleri, yüklenici ile üçüncü kişi arasında yapılacak olan alacağın temliki sözleşmesi bakımından mevcut değildir. Ancak arsa sahibi ile yüklenici arasındaki sözleşme ile alacağın temlikinin engellenmesi mümkün olabilmektedir. Sözleşmeyle getirilebilecek temlik yasağının, genel nitelikte bir düzenleme olabilmesi mümkünken, bazı kişilere özel bir yasak getirilebilmesi de mümkündür.275

Temlik yasağı bulunmasına rağmen yapılan temlike borçlunun sonradan onay vermesi halinde temlik geçerli hale gelecektir. 276

Bu durumda arsa sahibi ile yüklenici arasında alacağın temlikine ilişkin bir yasağı düzenleyen sözleşme hükmünün imzalanmış olması halinde, yüklenicinin buna rağmen ileride doğacak olan alacağını üçüncü kişiye devretmesi halinde ne olacağı sorusu gündeme gelecektir.

Kural olarak alacağın temlikinin yasaklanmış olmasına rağmen temlik yapılması halinde geçersiz olacağı söylenmelidir. Ancak söz konusu kuralın istisnası TBK’nun 183. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. İlgili düzenleme uyarınca devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağın devralınması halinde borçlu temlik yasağını öne süremeyecektir. Bu halde alacağı devralan, temlik yasağı bulunduğunu iyiniyetli olarak bilmiyorsa ve söz konusu borç ikrarına güvenerek alacağı devraldıysa temlik işlemi geçerli olacak, borçlu temlik yasağını öne süremeyecektir. 277

274 FRANKO, s. 183-184; GÜNERGÖK, s. 33-34: İşin niteliği gereği devredilememe hallerine ilişkin

örnek olarak doktor, avukat gibi meslek mensuplarının kazandıkları ücretlere ilişkin alacak haklarının devredilemeyeceği veya bir derneğin üyeleri ile olan üyelik ilişkisinden doğan alacak haklarının devredilemeyeceği söylenebilmektedir; KILIÇOĞLU, Genel, s. 770; REİSOĞLU, , s. 468-469.

275 GÜNERGÖK, s. 30: Ayrıca yasağın belli bir süreyle sınırlı olması veya alçağın bir bölümüyle

sınırlı olması da mümkündür.; REİSOĞLU, s. 468.

276

GÜNERGÖK, s. 34; REİSOĞLU, s. 468.

102