• Sonuç bulunamadı

D. Konya’nın Kısa Tarihçesi

I. BÖLÜM

2.2. Ekonomik Hayata Ait Belgeler

2.2.4. Alınan Vergiler

Osmanlı imparatorluğunda tanzimatın ilanına kadar, fevkalâde hâllerde ve bilhas- sa harp masraflarını karşılamak üzere, hükümdarım emr-i ile, halkın doğrudan doğruya devlete mecbur tutulduğu her türlü hizmet, eşya ve para şeklindeki tekâlîfe verilen isim- dir298. Divânın kararı ve padişahın emr-iyle olağanüstü hallerde toplanan vergilere avârız- ı divâniye adı verilir. Örfi vergilerden olan avârız, başlangıçta yalnız harp zamanlarındaki ihtiyaçları karşılamak için alınmışken daha sonra ulûfe dağıtılması v.s. sebeplerle hazine- nin düştüğü sıkıntıları hafifletmek üzere de toplanmıştır299.

Aslında fevkalade ahvallerde alındığı bilinen avarız eskiden alınan mal ve hizmet- lerin bedeli olarak para şekline çevrilmiştir. IV. Murâd Devri sonuna doğru avarız ve bi- raz daha sonra da nüzul yılın nakdi vergileri şeklini almaya başlayacaklardır300.

Doğrudan doğruya hükümetçe görevlendirilen mübaşirler tarafından toplanarak il- gili haneye veya kişiye teslim edilen bu verginin belirlenmesinde “avarız hanesi” birim olarak kabul edilmiştir301. Avarız vergilerinde esas hane olmakla beraber, avarız hanesi hakiki haneden farklı bir mânâ ifade ediyordu. Ö Lütfi Barkan’a göre avarız hane 3 ile 15 evden oluşan küçük bir vergi bölgesidir. Zamanla, yere ve ihtiyaca göre 3, 5, 7, 10 hatta 15 hakiki hane bir avarız hanesi itibar edilir olmuştur302.

Ayrıca avarız vergisinden muaf olan gruplar vardır. Mesela Ladik köyünün derbendçilerinin bu vergiden muaf olduğu belirtilmiştir303.

Avârız vergileri toplanma şekillerine göre ayni olarak alınanlar ve hizmet olarak alıananlar olmak üzere ikiye ayrılır. Aynı olarak alınan vergilerin başında nüzûl gelir.

298 Ömer Lütfi Barkan, Avârız, (Kısaltma: Avarız), İA, C.VI, MEB Yay., İstanbul 1998, s. 13. 299 Kütükoğlu, İktisadî Yapı, s. 539.

300 Muşmal, Konya, s. 105.

301 Çadırcı, Sosyal ve Ekonomik Yapı, s. 145. 302 Muşmal, Konya, s. 105-106.

Nüzul vergisi asker için gerekli un ve hayvanlar için alınan arpadan ibaret olup karşılıksız alınan gerçek bir vergidir. Ordu için gerekli erzakın bir yere sürülmesi manasına gelen sürsat; hakiki manada bir vergi değil, sadece un, ekmek, arpa, koyun, yağ, bağ, v.s. mad- delerin kadılar tarafından toplanıp belli menzillerde bulundurulması gereken mükellefi- yettir. Hizmet olarak alınanlar ise; kürekçiliktir. Osmanlı donanmasındaki kürekçilik, ge- nelde esirlerle kürek cezasına çarptırılmış olanlara yaptırılıyor idiyse de deniz seferlerinde ihtiyacın karşılanamaması durumunda da ahali arasından kürekçi toplanırdı304. Bu dö- nemde sicillerde sürsat ve kürekçilik ile ilgili herhangi bir bilgi tespit edilememiştir.

Avârızın bir diğer çeşidi ise bedel olarak alınandır. Avarız vergisi, avarız akçesi veya avarız bedeli akçesi adıyla nakit olarak da toplanırdı. Avarız vergisi XVII. yüzyıldan itibaren bütçe açıklarını kapatmak üzere devamlı vergiler haline getirilmişti. Fakir halkın bunlar altında ezilmesini önlemek için de zamanla bölgenin zenginleri tarafından bu ver- gileri karşılamak üzere avarız vakıfları kurulmuştur305. Konya’da bu dönemde avârız va- kıfları tesbit edilebilmiştir. Konya’da Turşucu Mahallesi Mescid ve Avariz Vakfı’nın günlük iki akçe ile imamı olan Seyyid Ahmed halife, kendi rızasıyla hafız Seyyid Osman adına feragat edince, her yönden bu göreve hak kazanmış olan Hafız Seyyid Osman’a bu imamlık verilerek bu berat yollanmıştır306.

Mahkemelere intikal eden pek çok da’vâ avarız talep edilmesiyle alakalıdır. Esbkeşan mukataasının muafiyet şartlarına sahip olan reayasından dağılmış bir vaziyette olanların eski yurtlarına tekrar toplanmaları için sadır olan fermânımı duyunca sevinerek ve ömür ve devletimin devamına düacı olup 12 500 kuruş malı mirilerinide bir ay içinde ödeyeceklerine dair mühürlü sened vermişlerdi. İnsuyu’nun Celal Meydan köyünden 14 kişi borçlarını ödemekte zorluk çıkardıkları haberi bize ulaştı, bunların borçlarını ödeme- leri ve dağınık vaziyette olan bu mukataanın eski yurtlarına tekrar toplanmaları için bu fermân gönderilmiştir307. Esbkeşan mukataası reayaları hakkında geçerli olan şürütü serbestiyet bir süreden beri malikâne mutasarrıflarının güçsüzlüğünden dolayı icra olun-

304 Kütükoğlu, İktisadî Yapı, s. 537-539. 305 Muşmal, Konya, s. 108.

306 KŞS-59, 89-4. 307 KŞS-59, 102-2.

madığından perişan olmuşlar, her sene vergilerinin toplanmasında kusur oluşmuştur. Bu mukataa halkına şimdide sonrada kimsenin karışmaması istenmiştir308. Karaman Eyâlet- inin Esbkeşan mukataası kazalarından, Bayburt kazasının Koroklar köyü halkından Hacı Abdurrahman oğlu Ali ve diğerleri, köy halkı adına vekaleten ve kendileri adına asaleten Seyyid Abdurrahman söz alarak , mühürlü olarak elimizde bulunan defteri hakanide ka- yıtlı olan Safa oğlu Cuma çocuklarından, aynı köy halkından emmimiz olmakla hissesine isabet eden elli kuruşu isteriz demiştir. Cuma’nın çocukları cevabında, bizim ecdadımız vergiye tabi yer halkından değildir ve altmış senedir bir şey vermeyiz ,biz bu durumu şa- hitlerle beyan ederim demiş ve bahsettiği şahitler şahadet edince, Abdurrahman ve arka- daşları da’vâdan men’ olunmuştur309.

Alınan vergilerden biri ise öşürdür. Öşür kelime anlamı olarak onda bir (1/ 10) an- lamındadır. Arapça kökenli bir kelime olup, ıstılah olarak Osmanlı Devleti’inde umumi- yetle halkın ürettiği mahsûllerden, bilhassa hubûbâttan alınan vergiye verilen isimdir310.

Öşrün toplanma şekli, tımar rejiminin iyi işlediği devirlerde, öşrün toplanması, devlete yaptığı hizmetler karşılığında sipahiye bırakılmıştı. Ancak iktisadî şartların bo- zulmasıyla yeni gelir kaynaklarına ihtiyaç duyulunca timarlar has şekline sokulup hasıla- tın toplanması işi mültezimlere verilmiş; fakat mültezimlerin fazla kazanç sağlamak iste- meleri köylüyü maddi bakımdan perişan etmiştir. Köylüyü mültezimlerden kurtarmak dü- şüncesiyle öşrün toplanması işi devlet memuru olan muhassıllara havale edilmişse de bu defa da bunların, mahsulün pazarlara sevk edilmesinde ağır davranmaları dolayısıyla ha- zine büyük kayıplara uğramış, birbiri arkasından iltizam ve emanet usulleri tekrar denen- miş ise de hiçbirinden istenilen sonuç alınamıştır. Âşar Cumhuriyetin ilanından sonra 1925’de çıkarılan bir kanunla kaldırıldı311.

İltizam usulüne örnek verecek olursak; Konya civarında Buzluk, Ketenlik, Saidili nahiyesinde, Bozok, Hatunsaray nahiyesinde bulunan köyler ile Larende kazasında; Davgandos, Derbeyan ve Bozkandak köylerinin 1180 senesi hasat vakti girmiş olup, bu

308 KŞS-59, 108-1. 309 KŞS-59, 74-1.

310 Ünal, Osmanlı Müesseseleri, s. 148. 311 Kütükoğlu, İktisadî Yapı, s. 532.

köylerin iltizamı Hazinedar Mustafa Ağa’ya verilmiştir. İltizamın tarafımıza teslimi ve bu senenin aşarının zapt edilip almaya memur olanlara verilmesi istenmiştir312.

Vakıfların kendi arazileri vardı. Örneğin Konya’nın Hatıb köyüne yakın Kızılyazı mezrasının sonu Gödene yolu, koçaş sınırı, Demirci ırmağı ve Pınarbaşı yolu ile sınırlı olan arazinin aşar vergisi Rüstem Pâşâ vakfına aittir313. Konya’da Sultan Alaaddin vakfı köylerin- den Sille hudutlarında bulunan bağlardan yetişen mahsulâtın, âşar vergisi beş yüz seneden beri iki yüz on sekiz kuruş olduğunu doğrulamak için, Karaman valisi Mehmet Pâşâ tarafın- dan tayin edilen vakıf heyeti tarafından mahallinde yapılan keşif sonucu bahsedilen vergi miktarının doğru olduğu tespit edilmiş ve bu bölgede bahçeleri bulunan kişilerin ödeyecek- leri âşar vergi miktarları vakıf için daha menfaatli olması bakımından seksen iki kuruş daha zamlanarak, istek ve arzularıyla 300 kuruş olarak ödenmesi taahhüt edilmiştir314.

Alınan vergilerden bir diğeri ise cizyedir. Cizye, ehl-i kitap gayrimüslimlerden alınan bir baş vergisidir. Vergi, Müslümanlığı kabul etmeyenlerin, devlet tarafından ko- runmaları ve savaşlara katılmamaları karşılığında alınmaktaydı. Cizye erkek, baliğ ve sıhhatli olup çalışabilen insanlardan alınırdı315.

Cizye vergisi mükelleflerinin maddi durumlarına göre üç sınıf üzerinden alınırdı. Zenginlerden (âlâ), orta hallilerden (evsât) ve fakirlerden (ednâ) olmak üzere alınırdı. 1180 senesine mahsup olmak üzere, Karaman, Beyşehir, Aksaray, Kırşehir, Niğde ve te- vabiinde gezip dolaşan zımmî taifesi, Yahudi, Ermeni taifesinin ödemeleri icap eden ciz- yelerinin ala’(birinci sınıf), evsat (orta sınıf) ve edna(altsınıf) olarak paylaştırılması is- tenmiştir316. 1181 senesine ait olmak üzere Karaman, Beyşehir, Aksaray, Akşehir, Kırşe- hir ve Aydın sancaklarında oturan ve gezip dolaşan yahudi ve ermeni taifesinin üzerlerine borç olan cizyelerinin ala, evsat ve edna olarak üçe sınıflandırılıp Seyyid Ali’ye takdim edilmesi için bu beratı verilmiştir317. Ala olanlardan 11 kuruş, Evsât olanlardan 5 kuruş, edna olanlardan ise 2,5 kuruş olarak alınması belirtilmiştir.

312 KŞS-59, 136-2. 313 KŞS-59, 46-1. 314 KŞS-59, 28-1. 315 Muşmal, Konya, s. 109. 316 KŞS-59, 87-1. 317 KŞS-59, 114-3.

Benzer Belgeler