• Sonuç bulunamadı

Akademisyenlerin Eleştiri ve Önerileri (Literatür Taraması)

3. BÖLÜM: YENİ BİR YEREL SEÇİM SİSTEMİ ÖNERİSİ

3.1. Yeni Seçim Sisteminin Tasarımı: Temel Dinamikler ve Kriterler

3.1.2. İçsel Dinamikler

3.1.2.4. Akademisyenlerin Eleştiri ve Önerileri (Literatür Taraması)

Türkiye’de yerel seçim sistemini ele alan az sayıdaki çalışma genellikle değerlendirme, eleştiri ve durum tespiti niteliğindedir. Yerel seçim sistemi veya özelde belediye seçim sistemiyle ilgili somut öneriler ortaya koyan çalışma sayısı oldukça sınırlıdır. Bu çalışmalarda sunulan öneriler ise, daha çok belediye başkanı ve belediye meclisinin nasıl seçileceği/seçilmesi gerektiğine odaklanmakta, yani seçim sistemini dar kapsamda ele almaktadır.

YÖK Ulusal Tez Merkezi Arşivi üzerinden Aralık-2019’ta yapılan taramada, yerel seçim sistemini konu edinen lisansüstü tezlerin de oldukça sınırlı sayıda (1 doktora, 4 yüksek lisans tezi) olduğu görülmüştür (Tiryaki, 2000; Çitfçibaşı, 2002; Şakacı, 2006; Karakuş, 2010; Akkuş, 2014). Bu tezlerden sadece üçü erişime açıktır (Çiftçibaşı, 2002; Karakuş, 2010; Akkuş, 2014). Üç tezde de yalnızca belediye başkanının ve meclisinin nasıl seçilmesi gerektiği sorusuna yanıt arandığı, dolayısıyla seçim sisteminin dar anlamda ele alındığı tespit edilmiştir.

Sayıca az da olsa yerel seçim sistemini geniş kapsamda ele alan ve daha geniş bir perspektiften bakarak öneriler getiren çalışmalar mevcuttur (Örneğin bkz. Üste, 2001;

Arıkboğa, 2014b)91. Ayrıca TOKİ ve IULA-EMME’nin (1993) daha eski bir tarihte

Türkiye’de yerel yönetim sisteminin geliştirilmesi amacına yönelik olarak hazırladıkları yeni yerel yönetim kanun taslaklarında yerel seçim sistemine ilişkin öneriler de bulunmaktadır.

Yerel Yönetimler Araştırma Yardım ve Eğitim Derneği (YAYED) tarafından 2006 yılında “Türkiye’de Yerel Seçim Sisteminin Temsili Demokrasi Açısından Doğurduğu Sonuçlar” konulu bir çalıştay düzenlenmiş ve çalıştayda temelde yerel seçim sistemini sorgulayan sorular etrafında tartışma yürütülmüştür. Toplantı sonucunda bir özet rapor

91 Üste (2001) 2972 sayılı Kanunu ele almış, Kanundaki maddeleri ve bu maddelerde yapılmasını önerdiği değişiklikleri karşılaştırmıştır. Arıkboğa (2014b) belediye meclisinin temsil işlevini (bu bağlamda yerel seçim sistemini), karar alma işlevini ve denetim işlevini ele alarak; bu üç işleve dair birbirini bütünleyen bir dizi öneri sunmuştur.

yayınlanmıştır. Bu raporda, Türkiye’de uygulanan yerel seçim sisteminin ulusal seçim sisteminden daha demokratik olduğu, özellikle ondabirlik baraj sisteminin anti-demokratikliğin en önemli unsuru olduğu ve ayrıca bu sistemin mevcut Anayasa bakımından hukukiliğinin tartışmalı olduğu; yerel seçimlerde temsil gücünün genişletilmesinin toplumsal ve siyasal açıdan demokratikleşmeye önemli bir katkısının olacağı vurgulanmıştır (Bkz. YAYED, 2006a). Akademisyenlerin görece az ilgi gösterdiği yerel seçim sistemi üzerine böyle bilimsel bir toplantının düzenlenmesi önemli görülmektedir.

Belediye başkanlığı seçiminin iki turlu olması literatürde tartışılan bir konudur. Bu tartışmalarda, tek turlu basit çoğunluk sisteminde belediye başkanının düşük oylarla seçilebilmesi eleştirilmekte; temsil kabiliyetinin yükseltilmesi, meşruiyetinin tartışılmaması, belediye meclisi karşısında siyasal konumunun güçlendirilmesi gibi gerekçelerle belediye başkanlığı seçimlerinin iki turlu olması önerilmektedir (Özbudun, 1995; Özbey, 1999; Üste, 2001; Akbulut, 2002; Çiftçibaşı, 2002; Tuncer, içinde YAYED 2006b, Alemdaroğlu, 2006; Şentürk, 2008; H.S. Türk röportajı, 2009; Karakuş, 2010; Akkuş, 2014). Öneriler ikinci turda hangi adayların yarışacağı konusunda, ilk turda en çok oy alan iki adayın ikinci turda yarışması ya da ilk turda belli bir oy oranına ulaşmış adayların ikinci turda yarışması şeklinde farklılaşmaktadır. Belediye başkanlığı seçimiyle ilgili bir başka öneride Arıkboğa (2014b), belediye başkanı görev süresinin iki seçim dönemiyle sınırlandırılmasını önermektedir. Ayrıca belediye başkanı-belediye meclisi ilişkilerinde meclisin güçlendirilmesi için belediye başkanlığı ile meclis başkanlığının birbirinden ayrılmasını önermektedir. Eryiğit ve Kızılboğa Özaslan (2017) seçilmiş belediye başkanının belediye meclisleri içerisindeki rolünün yeniden gözden geçirilerek, belediye başkanının meclis başkanlığı ve ayrıca meclis üyeliğinden çıkartılmasını önermektedir. Özbudun (1995), belediye başkanıyla birlikte başkanvekilinin de seçilmesini, belediye başkanlığının boşalması halinde başkanvekilinin bu göreve gelmesini önermektedir.

Belediye meclisi seçim sistemine yönelik eleştiriler karşısında akademisyenlerce getirilmiş bazı öneriler bulunmaktadır. Temsil adaletsizliğine çözüm olarak, Akkuş (2014) barajsız sistemi, Türk (Röportaj, 2009) ve Tuncer (içinde YAYED 2006b) barajın %5’e düşürülmesini, Akbulut (2002) ise küçük seçim çevrelerinde tüm partilere temsil

şansı yaratabilmek için bölen aralıklarının büyütülmesini (1, 3, 5, 7 …) önermiştir. Karakuş (2010) dinamik %10 barajlı sistemi önermektedir. Bu sistemde, seçim sonuçlarına göre bu barajın altında kalmış partilerin oy oranlarının toplamı, birinci partinin oy oranından büyük ise baraj 1 puan aşağı çekilir. Barajın aşağıya çekilmesi barajın altında kalan partilerin oy oranlarının toplamı birinci partinin oy oranının altında kalana dek devam eder.

Özbey (1999) karma bir sistem önermektedir. Buna göre meclis üyelerinin %70 veya %80’i -ilk tur %15 oy alanların ikinci tura kaldığı- iki turlu dar bölge çoğunluk sistemiyle, kalan kısmının asgari %2 azami %5 barajlı nispi temsil sistemiyle seçilmesini önermiştir. Barajın %5 olması durumunda, barajı aşamayan ancak dar bölgeli sistemde belli sayıda sandalye kazanan partilerin barajı aşmış sayılmasını önermiş ve dar bölge sisteminin aday-seçmen yakınlaşmasını sağlayacağını belirtmiştir. Alemdaroğlu (2006) alternatifli önerisinde, seçim çevreleri mevcut haliyle devam edecekse barajın %5’e düşürülmesini, seçim çevreleri daraltılırsa (seçim çevresi mahalle bazında olursa) seçim barajı uygulanmamasını önermektedir. Polatoğlu da (2000), aday-seçmen yakınlaşmasını dikkate alarak meclis üyeliği seçiminde mahalle bazında seçim çevreleri oluşturulmasını savunmaktadır.

Arıkboğa (2014b) iki alternatif öneri getirmektedir. Barajın %3-5 aralığında olduğu, oy eksiltmeli hesaplama yönteminin terkedildiği, tercihli oy imkânının verildiği ve kontenjan adaylığı sisteminin devam edeceği bir nispi temsil sistemi ya da nispi temsil sisteminden vazgeçilerek, “güçlü başkan” modeliyle daha uyumlu olan dar bölge çoğunluk sistemi önermektedir. Ayrıca 20 bin nüfusun altındaki kırsal belediyeler için 2-5 formülüne dayalı kadın kotası önermektedir. Buna göre aday listelerinin 2. ve 5. sıraları kadın adaylara ayrılacaktır.

Şentürk ise (2006) üç alternatif öneri sunmaktadır. İlk önerisi dar bölge basit çoğunluk sistemidir. Bu sistemi tercihli sistemle harmanlayarak, tek adlı seçim çevrelerinde partilerin 2-3 aday göstermesi ve seçmene tercih imkânı sunulmasını önermektedir. İkinci önerisi, seçim çevresinin alt seçim bölgelerine ayrılmasını (örneğin 3’er üyenin seçileceği alt bölgelere), partilerin alt seçim bölgesinden seçilecek üye sayısının iki katı aday göstermesini, seçmenlere tercihli oy imkânı verilmesini, aday listesinin 1/3’ünün parti il/ilçe teşkilatlarınca, 2/3’ünün ise parti teşkilatlarında yapılacak ön yoklama ile

belirlenmesini önermektedir. Son önerisinde, mahalle muhtarlarının belediye meclislerine üye olarak katılmasını, ayrıca az sayıda üyenin ise nispi temsil sistemi ile belirlenmesini önermektedir. Polatoğlu da (2000) mahalle muhtarlarının doğal üye olarak belediye meclisine katılmasını önermektedir. Üste (2001) belediye meclisi seçimi için barajsız d’Hondt yöntemini, buna ek olarak kontenjan adaylığının kaldırılmasını, tercihli oy yöntemini, parti listelerinde 1/3 oranında kadın kotası uygulanmasını ve eksik listeyle seçime girilememesini önermektedir. Ayrıca zorunlu oy kuralının iptalini savunmaktadır. Temsil tabanının genişletilmesine yönelik olarak Arıkboğa (2014b), -aynı belediyenin personeli olmaması koşuluyla- memur ve işçilerin istifa etmeden seçimlere katılabilmesi ve yine istifa etmeden meclis üyeliği yapabilmesini önermektedir. Ayrıca meclis üyelerinin özlük haklarında iyileştirmeler yapılması gerektiğini söylemektedir. Üste (2001) bağımsız adayların, siyasal parti adayları karşısında güçlendirilmesi için bazı devlet yardımları ile desteklenmesini önermektedir. TOKİ ve IULA-EMME’nin (1993) çalışmasında bu konuda radikal öneriler bulunmaktadır. Bu kapsamda işverenlerin, belediye meclis üyesi olan ücretli veya aylıklı çalışanlarına, meclis ve komisyon toplantılarına katılmaları için gerekli izinleri verme yükümlülüğü, meclis ve komisyon çalışmalarında geçirdikleri sürelerin işyerindeki özlük haklarına zarar vermeyeceği ve bu süreler için işverence ödeme yapma zorunluluğu bulunmadığı hususlarının belediye mevzuatına işlenmesi önerilmiştir. Böylece ücretli veya aylıklı çalışanların bir yandan iş yaşamına devam ederken aynı zamanda meclis üyeliğini yürütebilmeleri hedeflenmiştir. BŞB meclisi oluşumuyla ilgili olarak Üste (2001) BŞB meclisi üyelerinin ayrı bir seçimle belirlenmesini önermektedir. Ayrıca bir kişi hem belediye meclis üyesi hem de BŞB meclis üyesi olabilecektir. Çiftçibaşı da (2002) BŞB meclis üyelerinin ayrı bir seçimle belirlenmesini önermektedir. Arıkboğa (2012) iki alternatifli önerisinden ilkinde BŞB meclis üyelerinin tamamının doğrudan seçilmesini önermektedir. Bu seçimde nispi temsil yöntemi uygulanacaksa büyükşehrin tek seçim bölgesi olması (veya BŞB büyüklüğüne göre en çok iki-üç seçim bölgesi) gerektiğini, dar bölge çoğunluk yönteminin de uygulanabileceğini belirtmektedir. İkinci önerisinde BŞB meclis üyelerinin yine doğrudan seçilmesi, ancak ilçe belediye başkanlarının da üye olarak BŞB meclisine katılabileceğini önermektedir. Bir başka çalışmasında Arıkboğa (2014a), büyükşehrin merkez ve çevre ilçeler şeklinde iki ayrı seçim bölgesine de ayrılabileceği belirtmektedir.