• Sonuç bulunamadı

AİHM’İN DEVLETLERE TAKDİR PAYI TANIDIĞI ÖZEL DURUMLAR

3. BÖLÜM

3.3. AİHM’İN DEVLETLERE TAKDİR PAYI TANIDIĞI ÖZEL DURUMLAR

AİHM’ne göre, “İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. İfade özgürlüğü, 10. maddenin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen ‘haber’ ve ‘düşünceler’ için değil, ama ayrıca devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahat-

303 Jersild v.Denmark, par.35; European Court of Human Rights, Case of Jersild v.Denmark, Stras- bourg, 1994, s.3.

304 Jersild v. Denmark, par. 35; European Court of Human Rights, Case of Jersild v.Denmark, s.3. 305 Jersild v. Denmark, par. 36; European Court of Human Rights, Case of Jersild v.Denmark, s.4. 306 Lehideux ve Isorni v. Fransa, op. cit., par. 38; ÖZBEY, s.86.

sız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik bir toplum olmaz” demekte-

dir307. Bu bağlamda da AİHM, ifade özgürlüğünün korunmasında taraf devletlere, hem

bu özgürlüğün kullanılmasına müdahale etmeme gibi negatif yükümlülüğü, hem de ifa- de özgürlüğünün kullanılabilmesi için başkalarına karşı bunun korunmasını sağlamak

gibi pozitif bir yükümlülük yüklemiştir308.Ayrıca AİHM din ve ahlakla ilgili söylemler-

de devletlere geniş bir takdir payı tanımıştır.

Dinsel /inançsal yapı bireyselliği ve aynı zamanda toplumsallığı içermektedir. Si- yasal-ideolojik, ekonomik, sosyo-kültürel, psikolojik gibi birçok kaynağın yanı sıra din- sel/inançsal yapılar da toplumsal yaşamı örgütleyen, niteleyen ve rol ve davranış kural- larını oluşturan niteliğe sahiptir. Din veya inanç aidiyet ve kimliksel yapıların oluşma- sında belirleyici formülasyona sahiptir. Din, insanın içinde bulunduğu sosyal yapıda kendini tanımlamasını ve konumlandırmasını sağlayabilmekte ve aynı zamanda sosyal bütünleşmenin aracı olabilmektedir. Ancak din aynı zamanda “diğerlerine” bakış açısını ve tavır alma biçimini de belirleyebilmektedir. Yani dinsel kimliksel yapılar bir yandan “biz” ve “aidiyet” kurgusu oluştururken diğer yandan “ötekileri” inşa edebilmektedir. Dinsel ve/veya inanç temelli nefret söylemi, farklı dinsel kimlikleri veya inançsal yapı- ları hedef almaktadır. Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Alevi, Zerdüşt, Ateist gibi dinsel- inançsal yapılar ve gruplar nefretin hedefi olabilmektedir. Bu tür nefret söyleminin ana vurgusu “biz” ve “onlar” ayrımı üzerine şekillenmektedir. Dinsel/inançsal yapı ve mez-

307 Handyside v. Birleşik Krallık App No: 5493/72, (ECHR 1976) para 49. (Çeviren: Osman Doğru), http://aihm.anadolu.edu.tr/. İfade özgürlüğü, açıklanan görüş ve düşüncelerin muhtevasından bağımsız olarak dikkate alınmalıdır. Şöyle ki, ilgili görüş ve düşüncenin muhtevası, bunun ifade edilebilme ser- bestisinden tümüyle ayrı bir konu niteliği taşımaktadır. ARSLAN Zühtü, Avrupa İnsan Hakları Söz-

leşmesi’nde Din Özgürlüğü, Liberal Düşünce Topluluğu Yayınları, Ankara, 2005, s.1-4.

308 AİHS her türlü ifadeye hukuki güvence sağlamamaktadır. Bu noktada da yapılan temel ayırım ifade- nin yüksek ya da düşük değerli olmasına göre ikiye ayrılmaktadır. Eğer ifade yüksek değerli ise, sınır- lama istisnai durumlarda söz konusu olacak ve ifade özgürlüğü güvencesinden geniş bir şekilde yarar- lanacak olmasına karşın, düşük değerli ifadeler bu korumadan ya yararlanamayacak ya da yararlanma çok sınırlı bir çerçevede olacaktır. Düşük değerli ifadelere müstehcen, nefret ve tehditkâr ifadeler ör- nek gösterilebilir. KARAGÖZ Kasım, İfade Özgürlüğü ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Ka-

hep temelli nefret söyleminde diğer nefret söylemi hedef gruplarında olduğu gibi “öte-

ki”lik, “aidiyetin dışında kalmak” ön plandadır309.

Dini nitelikli konuşmalar başkalarının şöhret ve haklarının korunması bakımından önemli yere sahiptir. AİHM’nin bu yönde bazı kararları bulunmaktadır. Bu yönde göste- receğimiz kararların başında, Avusturya'ya karşı açılan Otto-Preminger Institut kararı gelmektedir. Bu kararın özeti şöyledir. Kar amacı gütmeyen ve genel hedefi görsel- işitsel yollar aracılığıyla eğlenceyi, yaratıcılığı geliştirmek olan dernek, Liebeskonzil isimli filmi kamuoyuna duyurmuştur. Gösteriye sunulan filmin 17 yaşından küçük olan- lar tarafından izlenmesi mümkün olmamıştır. Filmde, Tanrı yaşlı, yetkisiz, etkisiz, Hz. Isa “düşük zekâlı”, Hz. Meryem ise hafif meşrep bir kadın olarak nitelendirilmiş ve alaycı bir şekilde canlandırılmıştır. Bunun sonucu, Innsbruck Piskoposluğu’nun talebi üzerine başvurucu hakkında “dini öğretileri aşağılamak” suçundan cezai kavuşturma başlatılmıştır. Daha sonra filme el konulmuştur. Başvurucu Mahkeme'ye başvurarak Sözleşmenin 10. maddesindeki ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Konuyu ele alan Mahkeme, ifade özgürlüğü hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir. İfade özgürlüğü demokratik toplumun temel öğelerinden biri olsa da, herkesin belli “ödev ve yükümlülükleri” mevcuttur. Bunun gereği olarak, dini görüş ve inançlar kap- samında diğer kimseleri gereksiz yere inciten ifadelerden kaçınmak zorunluluğu vardır. Devletlerce ifade özgürlüğü hakkına getirilecek sınırlamalar, formaliteler, koşullar, ce-

zalar dinen kutsal kabul edilenlerin korunması bakımından gerekli ve aşikârdır310.

Mahkeme tarafından tekrar tekrar belirtildiği üzere, “ister dini çoğunluğun, ister azınlığın bir ferdi olsunlar, dinlerini dışa vurma özgürlüğünü kullanmayı seçen kişilerin her türlü eleştiriden muaf olmayı beklemeleri makul değildir. Bu kişiler dinsel inançla- rının başkaları tarafından reddedilmesini ve hatta kendi dini görüşlerine düşmanca olan öğretilerin başkaları tarafından yayılmasını hoş görmek ve kabullenmek zorundadırlar. Bununla birlikte, Mahkeme, rencide edici olduğuna karar verilen ve inanç sahipleri nez- dinde kutsallık taşıyan konuları ilgilendiren saldırılar söz konusu olduğunda Devletlerin

309 DOĞAN Evin, Televizyon Haberlerinde Nefret Söylemi: Suriyeli Sığınmacılar Örnek Olayı, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 2015, s.37.

310 Otto-Premengier-İnistut v. Austria, App. No. 1347087, Chamber, Judgment of 20 September 1994, par. 49; Avrupa Konseyi İnsan Hakları Genel Müdürlüğü, Avrupa’da Düşünce Özgürlüğü, s.43.

ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı tedbirler alabileceğini kabul etmiştir. Bu bağlamda Mah- keme, başkalarının dini inançlarının, 10 (2)’nci maddede yer alan “başkalarının hakları”

kapsamına girdiği konusunda kuşku duymamaktadır311.

Dinsel önyargılara dayalı nefret söylemine ilişkin bir kararında Mahkeme, Yahu- dilerin Rusya’da kötülüklerin kaynağı olarak gösterilmesini içeren yazılan yazı sebebiy- le başvurucunun cezalandırılmasını Sözleşmenin 10. maddesinin ihlali olarak sayma- mıştır. Mahkemenin önüne gelen somut olayda, başvurucu Pavel Ivanov, bir dizi maka- le yayımlayarak Yahudileri Rusya’daki kötülüklerin kaynağı olarak göstermiştir. Iva- nov, Yahudileri Ruslara karşı entrikalar kurmakla suçlamıştır. Ivanov, ulusal makamlar tarafından etnik, ırksal ve dinsel nefrete teşvikten mahkûm edilmiştir. Mahkeme, yayın- larda Yahudilere karşı nefreti teşvik etmeyi amaçlayan ve belirli bir etnik gruba karşı şiddeti savunan başvurucunun 10. madde kapsamında koruma talep edemeyeceğine ka- rar vermiştir312.

Mahkeme, aşağıdaki ilke beyanıyla, dini inançları hedef alan saldırıların söz ko- nusu olduğu durumlarda Taraf Devletlere geniş bir takdir payı bıraktığını göstermekte- dir: “Avrupa’da başkalarının dini inançlarını hedef alan saldırılarla ilgili olarak o kişi-

lerin haklarının korunmasını amaçlayan bir örnek çerçevenin mevcut olmaması, ahlak veya ifade özgürlüğünün din alanında kişisel mahrem inançları rencide edebilecek ko- nularla ilgili olarak düzenlenmesi konusunda Taraf Devletlerin daha geniş bir takdir

payına sahip olmaları anlamına gelmektedir.”313

Dine hakaret suçunun kendi doğası gereği yasal tanıma sığdırılması mümkün de-

ğildir ve ulusal otoriteler bunu belirlemede belli esnekliğe sahiptir314. Hangi dini ifade-

lerin kişilerin dini duygularına dokunacağı toplumdan topluma farklılık gösterdiği için

311 WEBER, s.50.

312 Pavel Ivanov v. Rusya, 20.02.2007, no. 35222/04, Tematik Bilgi Notu – Nefret Söylemi, https://www.echr.coe.int/Documents/FS_Hate_speech_TUR.pdf, (21.07.2019).

313 Bu ifade pek çok kararda dile getirilmiş, Murphy v. İrlanda davasının mahkeme kararında ise bu ifa- denin bir varyantı kullanılmıştır; buna göre, “dinsel reklamların yayınlanmasına ilişkin yasal düzenle- meler bağlamında “başkalarının haklarının korunması”nın şartlarına ilişkin birörnek bir anlayışın mevcut olmadığı görülmektedir” (Murphy v. İrlanda, No. 44179/98, para. 81, AİHM 2003-IX). WE- BER, s.50.

314 Wingrove v. The United Kingdim, App. No. 17419/90, Grand Chamber, Judgment of 25 November 1996, par. 42; WEBER, s.49.

devletlerin bunu belirlemede takdir yetkisi vardır. Takdir marjı ne kadar geniş olsa da, dini inançlar ya da başka inançlar bağlamında ifade özgürlüğüne yapılacak sınırlama, söz konusu maddenin ikinci paragrafının gerektirdiği “gereklilik testi”ni geçememesi

durumunda, 10. madde ile uyumlu olmaz315. Diğer bir karar Norwood v. Birleşik Kral-

lık kararıdır316. Başvurucu aşırı sağcı olan Britanya Ulusal Partisinin bölge örgütlenme

sorumlusudur. Başvurucu, kendi evinin birinci kat penceresinde “İslam Britanya’dan dışarı - Britanya halkını koru” yazısı ve üzerinde çarpı konulmuş “ay-yıldız” işareti bu- lunmaktadır. Ulusal Mahkeme, başvurucuyu posterdeki yazı dolayısıyla Müslüman- lar’ın başka bir yere taşınma baskısı altına girebileceklerine ve afişin de “Müslüman- lar’ın varlıklarının Britanya halkı için bir tehdit veya tehlike olduğuna ilişkin uyarıcı bir nitelik taşıdığını” belirtmiş ve bundan dolayısıyla da ifade özgürlüğünün korumasından yararlanamayacağına karar vermiştir. Konuyu ele alan Mahkeme, posterdeki kelimelerin ve resimlerin Birleşik Krallık’taki bütün Müslümanlara yönelik bir saldırı niteliğinde olduğunu, genel ve bir bütün olarak belirli bir grubu, terörizm eylemleri ile ilişkilendi- ren ve bu dinsel gruba yönelik şiddetli bir saldırı anlamına gelen bu ifadelerin, Sözleş- me tarafından öngörülen ve güvence altına alınan, hoşgörü, sosyal barış ve ayrımcılık yasağı gibi değerlerle bağdaşmayacağı gerekçesiyle başvuruyu kabul edilemez bulmuş

ve reddetmiştir317. Sözleşme’nin 10. maddesinin 2. paragrafından öngörülen siyasi ko-

nuşmalar ve kamuoyunu ilgilendiren konular bakımından daha az sınırlandırma imkânı tanınsa da, ahlak kuralları veya dini görüşlerin kısıtlanması bakımından daha geniş imkânlar mevcuttur. Bunun sebebinin insanların ahlakı veya dini görüşlerinin hassas olması ile ilişkilendirilebilmesi muhtemeldir.

Mahkeme, burada, “ortak payda”nın bulunmaması nedeniyle Devletlere geniş takdir payı bırakılan ahlak alanında benimsenen yaklaşımı tekrarlamaktadır. Bu durum- da Mahkeme, Devletlere geniş takdir payı tanınmasını, “ifade özgürlüğünün başkaları- nın dinsel duygularını hedef alacak şekilde kullanılması halinde ifade özgürlüğü hakkı- na yapılacak ne tür bir müdahalenin makul olduğu konusunda kapsamlı bir tanıma

315 Wingrove v. The United Kingdom, par. 53; WEBER, s.50.

316 Norwood v. The United Kingdom, App. No: 23131/03, Second Section, Judgment of 16 November 2004, Admisibility Case.

ulaşmanın” mümkün olmadığı iddiasıyla gerekçelendirmiştir. Mahkeme, burada, çok

farklı din anlayışlarının mevcut olduğuna318 ve bu anlayışların belirli bir ülke içinde bile

farklılık gösterebileceğine319 dikkat çekmiştir.

AİHS’in 10. maddesinin 2. paragrafında düzenlenen 3 tür kısıtlama nedeninden, “başkalarının haklarının korunması” dini değerlere tanınan koruma kapsamında yararla- nılan hukuki gerekçedir. AİHM, dini değerlerin aşağılandığı veya dini değerleri aşağı- lama söyleminin engellendiği, kısıtlandığı ya da yaptırıma tabi tutulduğu durumlarda, az önce belirtilmiş olan başkalarının haklarının korunması bağlamında inceleme yapmak- tadır. Düşünce, vicdan ve din özgürlükleri, büyük oranda, kişinin içsel dünyasında yer alan ve birbirinden kolayca ayrılması mümkün olmayan kavramlardır. Kamu otoriteleri, birey tarafından din ya da inancın açıklanması durumunda bunların varlığı ve yapısı hakkında bilgi sahibi olabilir. Ayrıca, birey dinini ya da inançlarını açıkladığında, bu açıklama çoğu kez, 9. maddenin olduğu kadar 10. maddenin ya da 8. maddenin koruma

alanına da girebilmektedir320.

318 Wingrove v. Birleşik Krallık davasının mahkeme kararında Mahkeme konuyla ilgili olarak şunları belirtmiştir: “belirli bir dinsel inanca sahip insanları hakiki şekilde rencide etmesi ihtimali bulunan şeyler, özellikle de inanç ve mezhep sayısının her zamankinden yüksek olduğu günümüzde, dönemden döneme ve mekândan mekâna büyük değişiklik gösterecektir” (op. cit., para. 58). WEBER, s.50. 319 Otto-Preminger-Institut v. Avusturya, op. cit., para. 50, WEBER, s.51.

320 NAL Sabahattin, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Çerçevesinde Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlü- ğü”, Ankara üniversitesi SBF Dergisi, 57-4, 2014, s.88.

SONUÇ

Her toplum diğer toplumlardan yapısal veya kültürel özelliklerinden dolayı farklı- dır. Bunun beraberinde bu toplumlardan bazıları ekonomi ve iktidar açısından çok güç- lü, bazıları ise dezavantajlı ve zayıf durumdadırlar. Toplumun fertlerinin huzur içinde yaşamaları öncellikle onların ne kadar hoşgörülü olduklarına bağlıdır. Eğer bir toplu- mun bireyleri arasında hoşgörü mevcutsa bu durumda o toplumda her zaman huzur var- dır. Yirmi birinci yüzyılda yaşamamıza rağmen, toplumlar arasında farklılıklar devam etmekte ve bazı toplumlar hoşgörülü olurken bazıları belirli konuları kabullenmekten uzaktırlar. Toplumlar korku ve endişe duyabilmekte ve farklı olanlara karşı “nefret söy- lemi” geliştirebilmektedir.

İfade özgürlüğü AİHS madde 10’da düzenlenmiştir. Birinci paragrafta ifade öz- gürlüğünün tanımı yapılmış, ikinci paragrafta bu hakkın kullanımına ilişkin sınırlamalar belirlenmiştir. İkinci paragrafta belirtilen sınırlandırma nedenlerini kişilik haklarının korunmasına yönelik sınırlandırma nedenleri, genel yararı korumaya yönelik sınırlan- dırma nedenleri ve yargı organının bağımsızlığı ve tarafsızlığını korumaya yönelik sı- nırlandırma nedenleri olarak üç gruba ayırabiliriz. Bakıldığında, nefret söylemi, açıkça bu sınırlandırma nedenleri arasında düzenlenmemiştir. Nefret söylemi, açıkça bu sınır- landırma nedenleri arasında sayılmamış ise de, sayılan sınırlandırma sebepleri arasında kişilik haklarının korunması, kamusal güvenliği, milli güvenliği, kamusal düzeninin sağlanması ve suçların işlenebilmesinin önüne geçilebilmesi gibi sebepler ile doğrudan bağlantı içerisinde olduğu söylenebilir. AİHM, her defasında ifade özgürlüğünün de- mokratik bir toplumda olan önemi ve gerekliliğine vurgu yapmış olmakla birlikte, nefret içerikli söylemlerin bu hak ve özgürlüğün sağladığı korumadan faydalanmayacağına karar vermiştir.

AİHM bugüne kadar ifade özgürlüğüne ilişkin karara bağladığı birçok davada nef- ret söyleminin ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilemeyeceğini ve sınırlandırılabi- leceğini belirtmiştir. AİHM önüne gelen davalarda ifadenin içeriğindeki cümleleri ve kelimeleri tahlil ederek, şiddet, silahlı eylem gibi ifadelerin nefret söylemi bağlamında değerlendirileceğini ve ifade özgürlüğü korumasından yararlanamayacağını belirtmiştir.

Ancak açıklanan ifadeler gizli anlam içerse bile, bu ifadelerin somut delillerle nefret söylemi olduğu ispatlanana kadar ifade özgürlüğü korumasından yararlanabilmektedir. AİHM tarafından nefret söyleminin bir tanımı yapılmamış olup, Gündüz v. Türkiye davasında olduğu gibi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından yapılan tanıma atıf yapılmakla yetinilmiştir. Mahkemenin bu tanımı benimsediği kabul edilse bile, Mahkeme şekli olarak kendisini bu tür tanımlarla bağlı kabul etmemekte ve önüne gelen her farklı davada olayları tek tek ele alıp olayları geliştiği bağlam ve çevrede değerlen- dirmektedir.

Mahkeme, nefret söylemi içeren ifadelere pek az tolerans tanımaktadır. Özellikle, ırk ayrımcılığına ilişkin ifade ve eylemler konusunda tutumu oldukça katıdır. Örneğin Mahkeme, şiddet içeren, şiddeti çağrıştıran ifadeler bulunmasa da, ırkçı içerikli söylem- leri ifade özgürlüğü kapsamı dışında tutmaktadır. Bu durumu Nazi ideolojisini savunan söylemlerde veya Holokost inkarında açıkça gözlemlemekteyiz. Mahkeme, basın özgür- lüğü, bilimsel araştırmalarda gerçeği ortaya koyabilme özgürlüğü gibi kavramları birçok kararında ayrı bir yere koymuş; nefret söylemi içerisinde değerlendirmemiş ve bu kav- ramların korunmasına ilişkin verdiği öneme vurgu yapmıştır.

Mahkeme, demokratik bir toplumda ifade özgürlüğünün gerekliliğine oldukça önem atfetmekte ve bunu birçok kararında dile getirmektedir. Yalnızca hoşa giden de- ğil, kimi zaman toplumda şok etkisi veya huzursuzluk yaratacak ifade ve düşüncelerin de özgür bir toplumda yerini bulması gerektiği şeklindeki Mahkeme tarafından getirilen yorum çoktan ifade özgürlüğü literatürüne geçmiştir. Bu konuda Mahkeme, siyasi söy- lemlere diğer söylemlere oranla daha fazla özgürlük alanı tanıdığını söylemek yanlış olmayacaktır. Mahkeme ayrıca, nefret söyleminin tespitinde, söylem sahibinin toplum- daki etkisi ve gücünü göz önüne alıp, politik ifadenin gerekliliği ve önemi, bu etkinin nasıl ve ne şekilde kullanılacağı, söylemin gerçekleştiği ortam ve şartları da birlikte değerlendirmekte ve bir sonuca varmaktadır.

Nefret söylemine ilişkin ifadelerin belirlenmesinde devletlerin “takdir yetkisi” varsa da son aşamada bu konudaki kararı AİHM kendisi verecektir. AİHM’in ulusal mercilerce kabul edilen kararların Sözleşme’nin 10. maddesi ile denetlemesi adaletin

sağlanması ve hukukun korunması açısından önemlidir. AİHM ifade özgürlüğünün sı- nırlandırılması durumunda belli ölçütlere dayanarak sınırlamayı hayata geçirmektedir. Böyle durumlarda ifadeyi söyleyen kişinin statüsü, ifadenin içeriği, ifadeyi söyleyen kişinin gütmüş olduğu amaç dikkate alınmakta ve sınırlama konusunda karar kabul edi- lirken değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.

Yukarıda da ifade edildiği gibi AİHM, nefret söylemi konusunda kendisini şeklen bağlayan bir tanım benimsememiş ve her somut olayda farklı değerlendirmeler yapmış olduğundan, Mahkeme önüne gelecek olaylara göre kabul gören kıstasların zaman içeri- sinde kapsamlarının değişmesi veya yeni kıstaslar getirilmesi kaçınılmazdır. Yeni bir kavram olan nefret söylemi konusunda gerek toplumda, gerekse hukuk camiasında bir farkındalık yaratılması, kavramın zihinlerde yer etmesi ve hukuk uygulayıcılarının önle- rine gelen olaylarda suçun daha doğru analizinin sağlanması için akademik anlamda daha fazla araştırma ve inceleme yapılması, eserler hazırlanması, uluslararası alandaki gelişmelerin takip edilerek hukuk sistemindeki gerekli uyarlamaların gerçekleştirilmesi, toplumdaki çeşitliliğe duyarlı, çoğulcu anlayışa sahip, daha demokratik bir toplum tesisi açısından oldukça önem arz etmektedir.

KAYNAKÇA

AKKURT Ali, Basın Özgürlüğünün Kapsamı ve Sınırları, İstanbul Üniversitesi Sos- yal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2014

ALEXANDER Larry, İfade Özgürlüğü Hakkı Var Mı?, çev. H. Çetinkaya, A. Çakı- roğlu, Aralık Yayınları, İzmir, 2006.

ALĞAN, T. Cengiz/ŞENSEVER, F. Levent, Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl 10 Örnek, Sosyal Değişim Derneği, İstanbul, 2010.

ALİEFENDİOĞLU Yılmaz, “Bir Temel İnsan Hakkı: Düşünce Özgürlüğü”, Yeni Tür- kiye, S.22, 1998.

ARSLAN Zühtü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde Din Özgürlüğü, Liberal Dü- şünce Topluluğu Yayınları, Ankara, 2005.

ARTUK M. Emin/GÖKÇEN Ahmet/YENİDÜNYA A. Caner, Halkı Kin ve Düşman- lığa Açıkça Tahrik Suçu (m.216/1), Adalet Yayınevi, Ankara, 2014.

ASLAN Kemal, Haberin Yol Haritası, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 2002.

ATAMAN Hakan, Ötekileştirme, Nefret Suçlarının Önlenmesi İçin Çocuklara ve Genç- lere Yönelik İnsan Hakları Eğitimi El Kitabı, 2012, s.8; https://updoc.si- te/download/elkitabi-adobe-pdf-dokman-z_pdf, (17.06.2019).

ATAMAN, Hakan, “Nefret Suçlarını Farklı Yaklaşımlar Çerçevesinden Ele Almak: Etik, Sosyo-Politik ve Bir İnsan Hakları Problemi Olarak Nefret Suçları”, Ya- semin İnceoğlu (Ed). Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları, Ayrıntı Yayıne- vi, İstanbul, 2012.

AYGÜL Eser, Yeni Medyada Nefret Söyleminin Üretimi: Bir Toplumsal Paylaşım Ağı Olarak Facebook Örneği, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2013.

AYGÜL, Eser, “Facebook’ta Nefret Söyleminin Üretilmesi ve Dolaşıma Sokulması”, Tuğrul Çomu (Hzl.). Yeni Medyada Nefret Söylemi, Kalkedon Yayınları, İs- tanbul, 2010.

AYTEKİN-İNCEOĞLU Asuman, “Nefret Suçu Kavramı ve Türk Ceza Mevzuatı Açı- sından Değerlendirilmesi”, Yasemin İnceoğlu (Ed.). Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları, Ayrıntı Yayınevi, İstanbul, 2012.

BAKIRCIOĞLU Önder, “Freedom of Expresion and Hate Speech”, Tulsa Journal of Comparative-International Law, Vol.16, 2008.

BEYDOĞAN T. Ayhan, Türk Hukukunda Siyasi İfade Hürriyeti, Liberal Düşünce Topluluğu, Ankara, 2003.

BEZİRGAN ARAR, Yurdagül/BİLGİN Nuri, “Gazete Haber Başlıklarında Öteki’nin İnşası”, Kültür ve İletişim, Cilt:12, Sayı:2, 2009.