• Sonuç bulunamadı

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uygulamasında nefret söylemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uygulamasında nefret söylemi"

Copied!
113
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI

KAMU HUKUKU BİLİM DALI

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

UYGULAMASINDA NEFRET SÖYLEMİ

Ayşe TOTAN ÖRSAL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. İbrahim ÜLKER

(2)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI

KAMU HUKUKU BİLİM DALI

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

UYGULAMASINDA NEFRET SÖYLEMİ

Ayşe TOTAN ÖRSAL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. İbrahim ÜLKER

(3)
(4)
(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ÖNSÖZ

Hazırladığımız bu tezin her aşamasında bilimsel olarak yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Dr.İbrahim ÜLKER’e ve maddi manevi destekleriyle yanımda olan aileme teşekkür etmeyi borç bilirim.

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr en cin in

Adı Soyadı Ayşe TOTAN ÖRSAL

Numarası 154234001029

Ana Bilim / Bilim Dalı Kamu Hukuku /Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans (X) Doktora ( )

Danışmanı Dr. İbrahim ÜLKER

Tezin Adı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Uygulamasın-da Nefret Söylemi ÖZET

Nefret söylemi muhakkak belirli bir kişiye veya gruba yönlendirilmiş yorumları kapsamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bu kavramın kesin bir ta-nımı yapılmamıştır. Mahkeme, kararlarının bazılarında yalnızca “-dinsel hoşgörüsüzlük dâhil olmak üzere- hoşgörüsüzlüğe dayalı nefreti yayan, kışkırtan, teşvik eden veya meşrulaştıran her türlü ifade biçimine” atıfta bulunmaktadır.

Nefret söylemi için dünyaya baktığımızda ise, 1990’larda hem ABD’de hem de Avrupa’da ayrımcılık çerçevesi içinde ele alınmaya başlanmıştır. Bu bağlamda bilerek ve farkında olmaksızın farklı etnik, kültürel, dinsel ve cinsel kimlikleri veya fiziksel ve ruhsal olarak özürlü grupları hedef alacak aşağılama ve nefret içeren söz ve değişleri yasaklamaya başlamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına baktığımızda, nefret dili kullanan kişinin etki alanı önemlidir ve bu kişinin siyasetçi olması durumun-da sorumluluğunun durumun-daha yüksek olması gerektiği ve toplumdurumun-da farklı olana yönelik ta-hammülsüzlüğü geliştirecek ya da arttıracak dilden kaçınması gerektiği ifade edilmek-tedir.

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr en cin in

Adı Soyadı Ayşe TOTAN ÖRSAL

Numarası 154234001029

Ana Bilim / Bilim Dalı Kamu Hukuku / Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans (X) Doktora ( )

Danışmanı Dr. İbrahim ÜLKER

Tezin İngilizce Adı Hate Speech In The Practice of European Human

Rights Convention

ABSTRACT

Hate speech certainly includes comments directed to a particular person or group. There is no definite definition of this concept by the European Court of Human Rights. In some of its judgments, the Court refers only to ifade all forms of expression, inclu-ding religious intolerance, that spread, provoke, promote or justify hate based on intole-rance.

When we look at the world for hate speech, it started to be handled within the framework of discrimination both in the USA and Europe in the 1990s. In this context, it has deliberately and unintentionally banned different ethnic, cultural, religious and sexual identities or promises and changes involving humiliation and hatred targeting physically and mentally disabled groups. When we look at the case-law of the European Court of Human Rights, the sphere of influence of the person who uses the language of hate is important, and if he is a politician, he should have a higher responsibility and avoid the language that will develop or increase intolerance towards the different in society.

(8)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... iii

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ...iv

ÖNSÖZ ... v ÖZET ...vi ABSTRACT ... vii İÇİNDEKİLER ... viii KISALTMALAR ...xi GİRİŞ ... 1 1. BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1. NEFRET SÖYLEMİ KAVRAMI ... 4

1.2. NEFRET SÖYLEMİ İLE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR ... 9

1.2.1. Damgalama ... 10 1.2.2. Kalıpyargılar ... 10 1.2.3. Önyargılar ... 11 1.2.4. Ayrımcılık... 12 1.2.5. Ötekileştirme ... 15 1.3. NEFRET SUÇU ... 16 1.4. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAVRAMI ... 22 1.5. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN UNSURLARI ... 25

1.5.1. Bilgi Edinme ve Düşünme Özgürlüğü ... 26

1.5.2. Düşünce / Kanaat Özgürlüğü... 28

1.5.3. Düşünceyi İfade Etme Özgürlüğü ... 32

(9)

2. BÖLÜM

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ BAĞLAMINDA NEFRET SÖYLEMİNİN HUKUKİ BOYUTU

2.1. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ EKSENİNDE NEFRET SÖYLEMİNİN

KONUMLANDIRILMASI ... 38

2.2. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NDE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLANDIRILMASI ... 41

2.2.1. Sınırlamanın Meşru Sebeplere Dayanması Şartı ... 43

2.2.1.1. Ulusal Güvenliğin, Toprak Bütünlüğünün veya Kamu Güvenliğinin Korunması ... 44

2.2.1.2. Kamu Düzeninin Sağlanması ve Suç İşlenmesinin Önlenmesi ... 47

2.2.1.3. Sağlık veya Ahlakın Korunması ... 48

2.2.1.4. Başkalarının Şöhret ve Ahlakının Korunması ... 49

2.2.1.5. Gizli Bilgilerin Yayılmasının Önlenmesi ... 53

2.2.1.6. Yargı Organlarında Otoritenin ve Tarafsızlığın Sağlanması ... 54

2.2.2. Sınırlamanın Demokratik Toplumda Gerekli Olması Şartı ... 56

2.2.3. Sınırlamanın Yasayla Yapılmış Olması Şartı ... 60

3. BÖLÜM AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNİN NEFRET SÖYLEMİNİ ELE ALIŞ BİÇİMİ 3.1. GENEL YAKLAŞIM ... 63

3.2. AİHM’NİN GENEL OLARAK NEFRET SÖYLEMİ OLARAK DEĞERLENDİRDİĞİ İFADELER ... 65

3.2.1. Şiddet İçerikli İfadeler ve Terör Propagandası ... 65

3.2.2. Cinsel Kimlik Temelli İfadeler ... 68

3.2.3. Müstehcen İfadeler ... 68

3.2.4. Medyada Nefret Söylemi ... 73

3.3. AİHM’NİN DOĞRUDAN NEFRET SÖYLEMİ OLARAK KABUL ETTİĞİ İSTİSNALAR ... 74

(10)

3.3.1. Sözleşmeye Aykırı Totaliter Öğretiler ... 74

3.3.2. Kesinliği Kanıtlanmış Tarihsel Gerçeklerin İnkârı ... 75

3.3.3. Irkçı Nefreti Kışkırtan İfadeler ... 78

3.3. AİHM’İN DEVLETLERE TAKDİR PAYI TANIDIĞI ÖZEL DURUMLAR ... 82

SONUÇ ... 88

KAYNAKÇA ... 91

(11)

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

AGİT : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHS : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Çev. : Çeviren

ECRI : Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu Türkiye Raporu

Ed : Editör

Hzl. : Hazırlayan

RTÜK : Radyo ve Televizyon Üst Kurulu

(12)

GİRİŞ

Kavram olarak nefret: Antik Yunanca’da “kedos”, Latince’de “odium”, İngiliz-ce’de “hate” veya “hatred” kelimeleriyle ifade edilirken; Türkçe’de Arapça kökenli nef-ret terimi, “bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu” ve “tik-sinme, tiksinti” anlamlarına karşılık gelmektedir. Bununla beraber, nefret kavramı, “ki-şilere veya şeylere” olmak üzere bir şeye yöneltilmiş duygu olarak da kullanılmaktadır. Kişilere karşı nefret, “bir kimsenin kötülüğünü istemeye varan tutku” anlamına gelir-ken; şeylere karşı nefret yalanlardan veya hayvanlardan nefret etmek gibi, bir şeyi

“uzaklaştırma” veya “ortadan kaldırmayı isteme” anlamlarına gelmektedir1.

Klasik ve modern bilimlerin her daim ilgisini çekmiş olan nefret terimi, 1980’lere kadar, herhangi bir şeye karşı duyulan yoğun antipati veya düşmanlığı işaret ederken; terimin, 1980’li yılların ortalarından itibaren etnik köken, ırk, cinsiyet, din, cinsel yöne-lim veya zihinsel engellilik gibi özelliklerinden dolayı bir kişiye yönelik olumsuz inanç-ları da kapsamına alarak genişlediği görülmektedir. Nefret duygusu toplumsal ilişkiler-de, bireysel ilişkilerde veya bireyin kendisiyle olan ilişkisinde bir duygu olarak yer al-maktadır. Nefret, bir ideolojinin parçası olarak karşımıza çıktığında ise; bireyler kendi-lerini ve ötekileri, söz konusu ideolojinin belirlediği çerçevede konumlandırmaktadırlar. Dolayısıyla, nefret bir kimliğin parçası haline geldiği zaman, o kimliği nefret edilen gruptan bağımsız olarak tanımlamak mümkün değildir. Bu bağlamda, ayrımcılığın meş-ru hale gelmesinde büyük rol oynayan nefret içerikli ideolojiler; damgalama, kalıpyargı,

önyargı, ötekileştirme ve nefret söylemine neden olmaktadır2.

Nefret söylemi gündelik yaşamda karşımıza çıkan bir olgu olmakla birlikte, aka-demik alanda çeşitli çalışmalara konu olan bir kavramdır. Disiplinlerarası bir çalışma alanı olan iletişim bilimleri bağlamında ele alındığında, nefret söylemi çalışmalarının çoğunlukla yazılı basında yapıldığı gözlenmektedir. Ancak içinde yaşadığımız yeni

1 ATAMAN, Hakan, “Nefret Suçlarını Farklı Yaklaşımlar Çerçevesinden Ele Almak: Etik,

Sosyo-politik ve Bir İnsan Hakları Problemi Olarak Nefret Suçları”, Yasemin İnceoğlu (Ed). Nefret

Söyle-mi ve/veya Nefret Suçları, Ayrıntı Yayınevi, İstanbul, 2012, s.50-51.

2 ÇAYIR, Kenan, “Ayrımcılığın Sosyolojisi ve Türkiye Toplumu”, A. Çavdar, A. B. Yıldırım (Ed.).

(13)

medya çağında, yeni medya ortamında vuku bulan nefret söylemlerinin bu konudaki çalışmalara dahil edilmesi, söz konusu kavramın daha ayrıntılı bir şeklide analiz edile-bilmesi için gerekli görülmektedir.

Söylemleri toplumsal yaşama hakim olan ideolojilerden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Toplumsal bir eylem şeklinde nitelenebilecek söylemler, bireyler ve gruplar arası ilişkilerin inşa edildiği ve meşrulaştırıldığı bir araç işlevi görmektedir. Bu bağlamda, belirli gruplara yönelik kullanılan ayrımcı ve ötekileştirici söylemler, bu grupların öteki olarak konumlandırılmasına ve nefret söylemlerinin oluşmasına yol aç-maktadır. Temellerini günlük yaşamın egemen ideolojisinden alan nefret söylemleri; cinsiyetçi, ayrımcı, önyargılı ve homofobik söylemler yoluyla üretilmektedir. Bununla birlikte, nefret söylemleri toplumsal yapıda huzursuzluğa yol açan nefret suçlarının çıkış noktasını oluşturmaktadır.

Toplumsal bir varlık olarak insanoğlunu diğer varlıklardan ayıran şey düşünme yetisinin olmasıdır. Bu özellik, insanın düşünceyi geliştirmesini ve ilk tohumları atma-sını sağlamakta, ifade özgürlüğünün dışardaki dünyaya açılmadan evvelki basamağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda bireyin düşünce, istek, duygu ve taleplerini düşünme seviyesinden geçtikten sonra dışarıya iletebilmesinin ifade özgürlüğü hakkıyla gerçekleştiğini göstermektedir. Söz konusu niteliği açısından ifade özgürlüğü ciddi ehemmiyete sahiptir. Özellikle son senelerde ortaya çıkan teknolojik gelişmelerle birlik-te bilgi ve düşünce dolaşımının hızlanmasına paralel olarak insanlar günümüze kadar hiç kullanmadıkları kadar ifade özgürlüğü haklarını kullanmaya başlamışlardır. Söz konusu hakkın kullanılması kapsamında artış gösteren düşünce ve istekler ifade özgür-lüğünü demokratik toplumun ve demokrasinin vazgeçilmez elemanı haline getirmiştir. Tüm bu gelişmelerle birlikte ifade hürriyeti hakkının kullanımına yönelik sınırların ne olması gerektiği konusunda tartışmalar başlamış, gri alan şeklinde belirtilebilecek bu

durum son yıllarda ehemmiyetini daha da artırmıştır3.

3 GÖKTEPE Hüseyin, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Nefret Söylemi ve Dine

(14)

Kamu makamları, pozitif yükümlülükler kapsamında ifade hürriyeti hakkını gü-venceye almak zorundadır. Bunu yerine getirirken diğer bir kısım özgürlüklere karşıt sayılabilecek ifadeleri de güvence altına almak zorundadır. Zira bu hususta dengeli ve

adil bir durum benimsemek zor olmakla birlikte gereklidir4. İnsan hakları açısından

problem oluşturan ve çoğu zaman göz ardı edilen bir husus ise; hukuki ve politik alan-larda ifade özgürlüğüne yönelik sınırlamaların genel olarak özgürlük haklarını koruma-ya ne derece hizmet ettiğidir. Bu açıdan, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına yöne-lik gerekçelerin yine insan haklarına hizmet etmek adına olması gerektiği ve nefret söy-lemi kavramının da tam olarak bu noktada önem kazanacağı unutulmamalıdır.

Günümüzde en fazla merak edilen konulardan birisi Avrupa İnsan Hakları Mah-kemesi’nin (AİHM) nefret söylemine yaklaşımıdır. Bu kapsamda araştırmanın amacı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) nefret söylemini ele alış biçiminin araş-tırılması olarak belirlenmiştir. Araştırma üç bölümden oluşmaktadır. Araştırmanın bi-rinci bölümünde nefret söylemi kavramı ve ifade özgürlüğünün tanımlarının yer aldığı kavramsal çerçeve üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde ise Avrupa İnsan Hakları Söz-leşmesi (AİHS) kapsamında nefret söyleminin hukuki boyutu ele alınacaktır. Üçüncü ve son bölümde ise AİHM’nin nefret söylemini ele alış biçimi incelenecektir.

4 BAKIRCIOĞLU Önder, “Freedom of Expresion and Hate Speech”, Tulsa Journal of

(15)

1. BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1.1. NEFRET SÖYLEMİ KAVRAMI

Son yıllarda özellikle akademik ortamda sıklıkla gündeme gelen nefret söylemini açıklamaya yönelik küresel çapta ve üzerinde görüş birliği sağlanmış bir tek tanım bu-lunmamaktadır. Birçok ülke tarafından nefret söylemine karşılık gelebilecek ifadeleri yasaklayan bazı yasalar kabul edilmiş olmasına rağmen; yasaklananın ne olduğuna dair tanımlamalar yapılırken, bazı farklar ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, Avrupa Kon-seyi Bakanlar Komitesi tarafından 1997 yılında alınan karara göre, evrensel nitelikte kabul edilebilecek nefret söylemi tanımı şu şekildedir: “Nefret söylemi kavramı, ırkçı

nefreti, yabancı düşmanlığını, Yahudi düşmanlığını veya azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli insanlara yönelik saldırgan ulusalcılık ve etnik merkezcilik, ayrımcılık ve düşmanlık şeklinde ifadesini bulan, dinsel hoşgörüsüzlük dâhil olmak üzere hoşgörü-süzlüğe dayalı başka nefret biçimlerini yayan, kışkırtan, teşvik eden veya meşrulaştıran

her türlü ifade biçimini kapsayacak şekilde anlaşılacaktır”5.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından alınan bu kararın, herhangi bir devlet için bağlayıcı hüküm içermeyen, tavsiye kararı olduğunun belirtilmesi

gerekmek-tedir6. Bu nedenle, kimi zaman, devletlerin mahkemelerinde kabul gören “nefret

söyle-mi nitelendirmeleri” mahkeme tarafından nefret söylesöyle-mi olarak değerlendirilmezken; kimi uygulamalarda ise ulusal mahkemeler tarafından kabul edilmeyen beyanların,

“nef-ret söylemi” kapsamında değerlendirildiği görülmektedir7.

Nefret söylemine yönelik bir diğer tanımlama, Tarlach McGonagle’e aittir:

“Nef-ret söylemi, nef“Nef-reti temel alıp ve nef“Nef-retti özendirmeye kadar gidebilen, aşağılama,

5 WEBER Anne, Nefret Söylemi El Kitabı, M. Çulhaoğlu (Çev.). Avrupa Konseyi Yayınları, Straz-burg, 2009, s.3.

6 AYGÜL, Eser, “Facebook’ta Nefret Söyleminin Üretilmesi ve Dolaşıma Sokulması”, Tuğrul Çomu (Hzl.). Yeni Medyada Nefret Söylemi, Kalkedon Yayınları, İstanbul, 2010, s.20.

7 YILMAZ, S. Hakan, Siyasal Nefret Söylemi ve Medya, Haberden Söyleme Kısa Bir Yolculuk, Literatürk Yayınları, Konya, 2013, s.36-37.

(16)

timal, yerme, hakaret gibi sıfat ve terimlerden oluşan, ayrıca aşırı önyargılar içeren

geniş bir birime etki eden negatif bir söyleyiştir.”8 Bu çerçevede, söz konusu olumsuz

söylemlerin nefret söylemi olarak değerlendirilebilmesi için, söylemin belirli bir kişiye veya gruba yönelik gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. “Nefret söylemi” kavramı bireylere ya da gruplara yönelik nefretin, belli bir ırka ait olmaları sebebiyle veya dini sebeplerle kışkırtılması ya da etnik merkezcilik sebebiyle hoşgörüsüzlüğe dayanan diğer nefret türlerinin kışkırtılmasını kapsamakla beraber, cinsiyetçi ve homofobik söylem

türlerini de kapsamı içine almaktadır9.

Nefret söylemi kavramına yönelik hukuki tanımların, ırk, etnik köken, dini inanç ile cinsiyete yönelik dikkati ön plana çıkarırken; uygulama düzeyinde toplumsal cinsi-yete yönelik nefret söylemlerine çok daha az önem verildiği görülmektedir. Örneğin Danimarka, nefret söylemi kavramını, “ırk, ten rengi, ulusal veya etnik köken, inanç veya cinsel yönelim sebebiyle bir gruba açıkça tehditte bulunma, alay etme ve hor

gör-me” şeklinde tanımlamaktadır10. Hollanda Ceza Kanunu’na göre ise, “Bir topluluğun

din, ırk ya da yaşam düşünceleri, cinsellikle ilgili yönelmeleri veya psikolojik, fiziki ya da ruhsallıkla alakalı engelleri kapsamında kendisini alenen, yazılı, sözlü, biçimde ya da grafiksel, kasten bir şekilde aşağılayıcı olarak ifade edenler” nefret söylemi dolayısıyla

cezalandırılmaktadır11.

Nefret söylemine yönelik tanımlarda toplumsal cinsiyetin yeteri kadar önem gör-meyişi, cinsiyetçi suistimallere yol açıp açmadığı konusunda tartışmalara neden olmak-tadır. İnceoğlu bu durumu şu sözlerle dile getirmektedir: Erkek ve kadın şeklindeki ikili kategoriler, insanların cinsel ve toplumsal cinsiyet kimliklerini düzleştirip disiplin altına sokarken, sosyal yaşam ve politik söylevler de zorunlu olarak ‘yekpare tartışılmaz kate-goriler’ sınırları içinde işlev göstermektedir... Nefret söylemine ırk ve etnik kökenli ek-sende odaklanılıp azınlık ve kırılgan gruplara karşı şiddetli bir şekilde boyun eğdirme

8 MCGONAGLE, Tarlach, “Wrestling (Racial) Equality from Tolerance of Hate Speech,” Dublin

Uni-versity UniUni-versity Law Journal, 21, 2001, s.23'den Akt. WEBER, s.3-4.

9 İNCEOĞLU, Yasemin, “Tartışmalı Bir Kavram: Nefret Söylemi”, M. Çınar (Ed.), Medya ve Nefret

Söylemi, Kavramlar Mecralar Tartışmalar, Hrant Dink Vakfı, İstanbul, 2013, s.75-92.

10 İNCEOĞLU, Medya ve Nefret Söylemi…, s.80. 11 İNCEOĞLU, Medya ve Nefret Söylemi…, s.80.

(17)

ile bu grupların yok edilmesi hususu tarihsel bağlamda dile getirilirken, aynı şey

kadın-lar için söylenmemektedir12.

Nefret söylemine yönelik tanımlamaların ağırlıklı olarak ırk ya da etnik kökene dayalı nefret üzerinden yapılması nedeniyle, uygulamada nefret söyleminin alanı yal-nızca bu çerçeveyle sınırlandırılabilmektedir. Oysaki, nefret söylemi söz konusu

çerçe-ve dışında, pek çok farklı alanda karşımıza çıkmaktadır13. Pankowski’ye göre, nefret

söylemi bir kişi veya bir grubun, ırk, cinsiyet, etnik köken, milliyet, cinsel yönelim, engellilik gibi temel özelliklerine yönelik küçük düşürücü veya önyargılı tutum ve tah-rik edici söylemleri kapsadığı gibi; siyasi ve politik düşünce, sosyo ekonomik sınıf, meslek veya boy ve kilo gibi kişisel görünüme yönelik kışkırtma ve önyargı içeren

ifa-delerle de ortaya konulabilmektedir14.

Çelenk ise nefret söylemini, “ayrımcılığın somut bir ifadesi” şeklinde nitelemekte ve bu söylem türünün medya yoluyla yeniden üretilen ayrımcılık çeşitleri arasında en zarar veren ayrımcılık türü olduğunun altını çizmektedir. Çelenk, nefret söyleminin yı-kıcı gücünü şu sözlerle özetlemektedir: “Nefret söylemi, bugünü askıya alan ve geleceği

öngörülebilir olmaktan uzaklaştıran, toplumun tek tek bütün bireylerine zarar verme

yetisine sahip olan bir ayrımcılık üretimidir”15. Mahmut Çınar da nefret söylemini

ay-rımcılık ekseninde değerlendirmekte ve şu sözlerle tanımlamaktadır: “Bir yanıyla politik

kategorilerden doğan, toplumsallaşan ve bir tür ‘gerçeklik’ e kavuşan ayrımcılığın en uç noktası olarak görülmelidir. Gündelik yaşamın en bireysel ilişkileri de dahil olmak üzere, profesyonel yaşamda, siyasette, ders kitaplarında, hukuk metinlerinde, sağlık hizmetlerinde; özetle hayatın her anında ve her alanında karşılaşılan ayrımcılığın,

söy-lem yoluyla bir tür saldırıya dönüşmesi halidir”16.

12 İNCEOĞLU, Tartışmalı Bir Kavram…, s.81.

13 KARAN, Ulaş, “Nefret İçerikli İfadeler, İfade Özgürlüğü ve Uluslararası Hukuk”, Y. İnceoğlu (Der).

Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2012, s.81-102.

14 PANKOWSKİ, Rafal, “How to Understand And Confront Hate Speech”, 2007; http://www.uniteda-gainstracism.org/pdfs/HateSpeechLeaflet_GB.pdf, (20.08.2019).

15 ÇELENK, Sevilay, “Ayrımcılık ve Medya”, B. Çaplı ve H. Tuncel (Ed.), Televizyon Haberciliğinde

Etik, Fersa Matbaacılık, Ankara, 2010, s.211-228.

16 ÇINAR, Mahmut, “Habercilik ve Nefret Söylemi”. M. Çınar (Ed). Medya ve Nefret Söylemi,

(18)

Nefret söylemi hususunda; söylemin içeriği, nasıl aktarıldığı, bireysel veya toplu

hedefleri ve olası sonuçları gibi unsurlar ele alınmaktadır17. Nefret söylemi, doğrudan

ve açık bir şekilde olabileceği gibi dolaylı ve örtük bir şekilde de ifade edilebilir. Nefret söylemleri yazılı ve görsel basınla aktarılabileceği gibi, şarkılar, karikatürler ve logolar

yoluyla da ifade edilebilmektedir18. Aynı zamanda, toplumun tüm kesimlerinin rahatça

ulaşabileceği herkese açık kitle iletişim mecralarından özellikle internet gibi kamuya

açık alanlarda yazılı, sözlü ve görsel olarak ortaya çıkabilmektedir19.

Nefret söylemi, her zaman öfke ve kin dolu ifadeler aracılığıyla ortaya çıkmamak-ta; aksine kimi zaman mantıklı görünen ve kanıksanmış ifadeler yoluyla ortaya

çıkmak-tadır. Bu sebeple, nefret söyleminin teşhisi oldukça zor olabilmektedir20. Bununla

birlik-te, nefret söylemi ve ifade özgürlüğü arasındaki sınır konusu, tartışmalara neden olmak-tadır. Nefret söylemi olduğu iddia edilen bir söylem sebebiyle, ifade ve düşünce

özgür-lüğü ihlali söz konusu olabilmektedir21.

İfade ve düşünce özgürlüğü ile nefret söylemi bağlamında iki farklı temel yakla-şım mevcuttur. İlk yaklayakla-şıma göre, bireysel ifade özgürlüğünün korunması maksadıyla, nefret içerikli söylemler yasaklanmamalıdır. Bu görüşün tam aksini savunan diğer yak-laşıma göre ise, nefret söylemleri ceza yasalarıyla baskı altında tutulmalıdır. Bununla beraber, söylemin bağlamından kopuk ele alınıp alınmayacağı, düzenlemelerin ahlaki veya siyasi açıdan yansız bir şekilde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ise tartışma

konusu olmaya devam etmektedir22.

AİHS’nin 10’uncu maddesi, bireylerin veya grupların onurlarını zedeleyecek, ha-karete varacak nefret söylemlerini ifade özgürlüğünün dışında değerlendirmektedir. Bununla birlikte, söz konusu madde ile, nefret söylemi teşkil etmediği düşünülen ve

17 İNCEOĞLU, Tartışmalı Bir Kavram…, s.79.

18 KARAKÖSE, Nayat, “Nefret Söylemi ve Medyadaki Yansımaları”, Nefret Söylemi Çalışma Toplan-tısı, s.1 http://www.nefretsoylemi.org/detay.asp?id=57&bolum=makale, (17.07.2019).

19 PANKOWSKİ, s.1.

20 İNCEOĞLU, Yasemin, “Önsöz”, Y. İnceoğlu (Der.). Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2012, s.12.

21 İNCEOĞLU, Yasemin/ÇOBAN, Savaş, “Öteki’leştirme Sürecinde Medyanın Yeri, Azınlıklar, Öteki-ler ve Medya”, Y. İnceoğlu, S. Çoban (Der). Azınlıklar, ÖtekiÖteki-ler ve Medya, Ayrıntı Yayınları, İs-tanbul, 2014, s.66.

22 SÖZERİ, Ceren, “Yazılı Basında Nefret Söylemi ve Mücadele Yolları”, Y. İnceoğlu (Der.). Nefret

(19)

demokratik toplumlarda hoş görülebilecek ifadeler ile ifade özgürlüğü kapsamında

meş-ru görülmeyen ifadeler arasındaki sınırın belirlenmesi amaçlanmaktadır23.

AİHS’ne göre, “Demokratik toplumlarda hoşgörüsüzlüğe (dinsel hoşgörüsüzlük dâhil) dayalı nefreti yayan, körükleyen, teşvik eden veya meşrulaştıran tüm ifade biçim-leri” ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirilmekte ve yaptırıma tabi

tutulmakta-dır24. Diğer yandan, Çelik’e göre, nefret söylemlerini ifade özgürlüğü ihlali olmaktan

çıkaran husus; söylemin muhattabı olan birey veya grupların karakteristik özellikleri nedeniyle maruz kaldıkları ayrımcı politikalar ve bu birey ya da grupların “şiddetin

nes-nesi” olarak görülmesidir25.

Nefret söylemi içinde aşırılık barındırması sebebiyle, “tahammülsüzlüğün ve görüsüzlüğün dışavurumu” olarak tanımlanabilir. Söz konusu tahammülsüzlük ve hoş-görüsüzlük, toplumsal yapıda eşitsizlik ve adaletsizliklere neden olabileceği gibi, çeşitli grupların haklarının gasp edilmesine ve bu nedenle toplumsal barış ortamının

yaralan-masına yol açabilmektedir26. Bu nedenle, Kevin Boyle nefret söyleminin politik bir

bo-yutu olduğunun altını çizmektedir. Ona göre, nefret söylemi demokratik mücadeleler

sonucu elde edilen kazanımları yıkma amacı taşıyan bir söylem şeklidir27.

Toplumsal yapıda adaletsizliklere yol açabilme potansiyeli taşıyan nefret söyle-mini, güç ilişkileri bağlamında ele alan Yumul’a göre söylem, “Dünyayı nesnel bir

bi-çimde tanımlayan bir araç değil, onu iktidar merkezleri adına inşa eden bir enstrü-man”dır. Dolayısıyla, nefret söylemi, “Kimlik temelli hiyerarşileri yeniden üreten, bir-biriyle bağlantılı normlar, varsayımlar, davranışlar ve politikalar ağı içinde varlığını

sürdürür; güç ilişkileri ile şekillenir”28. Toplumda kimlik temelli hiyerarşileri yeniden

üretmede rol alan nefret söylemleri, toplumsal yapıda kadınların, azınlıkların, LGBTT

23 WEBER, s.4. 24 WEBER, s.2.

25 ÇELİK, Elif, “Nefret Söylemi İfade Özgürlüğünün Neresinde?”, İnönü Üniversitesi Hukuk

Fakülte-si DergiFakülte-si, Cilt:4, Sayı:2, 2013, s.235.

26 ALĞAN, T. Cengiz/ŞENSEVER, F. Levent, Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl 10 Örnek, Sos-yal Değişim Derneği, İstanbul, 2010, s.16.

27 BOYLE, Kevin, Hate Speech The United States versus The Rest of the World, 53. Me. L. Rev, 2001, Akt. KARAKÖSE, s.1.

28 YUMUL Arus, “Nefret Suçu ya da Ölü Vicdanlar Ülkesi”, M. Çınar (Ed). Medya ve Nefret Söylemi,

(20)

bireylerin, kısacası toplumsal yapıda daha az güçlü olduğu ifade edilen grupların, ses-sizleştirilmesine sebep olmaktadır. Nefret söylemi içeren bazı ifadeler, mağdur gruplara yönelik çeşitli klişelerin yaratılmasına ve bu grupların ötekileştirilmesine yol açmakta-dır29.

Salt söylem olarak kalmayan nefret söylemi, teşvik veya provoke edici yönü se-bebiyle şiddet ortamlarına yol açmaktadır. Diğer bir deyişle, “Nefret söylemi, içinde

potansiyel şiddeti barındırır.” Dolayısıyla, nefret söylemlerinin en önemli işlevi

şidde-tin altyapısını oluşturmasıdır30. Çiçek'in bildirdiğine göre, gelenek ve görenekler,

meta-forlar ve bazı birey ya da grupları nesneleştiren söylemlerin kullanılması yoluyla, şiddet

meşru hale getirilmektedir31. Zira nefret söylemi, kapsamında suça ilişkin bir içerikte

barındırmakta; cümle ve terimler taş ile mermi pozisyonunu alabilir32.

Cohen Almagor’a göre ise nefret söylemi, bir kişiye veya gruba yönelik, bu gru-bun doğuştan gelen birtakım özellikleri sebebiyle, önyargıya dayalı, kötü niyetli ve düşmanca bir söylem şeklidir. Cohen, nefret söyleminin amaçlarını şu şekilde özetle-mektedir: “Nefret söylemi, hedeflenen grupları incitmeyi, kişiliksizleştirmeyi, rahatsız

etmeyi, sindirmeyi, itibarını zedelemeyi, aşağılamayı, mağdur etmeyi ve hedeflenen

gruba karşı duyarsızlık ve gaddarlığı teşvik etmeyi amaçlamaktadır”33. Bu bağlamda,

nefret söylemi, bir noktada, nefret suçunun işlenmesi için ön koşuldur34.

1.2. NEFRET SÖYLEMİ İLE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR

Nefret söylemini daha iyi analiz edebilmek için “nefret söyleminin temellerini

oluşturan dilsel ve zihinsel mekanizmaları”35 incelemek gerekmektedir. Stigma

29 ALĞAN/ŞENSEVER, s.16-17. 30 ALĞAN/ŞENSEVER, s.16.

31 ÇİÇEK, Hasan, “Nefret Suçları ve Nefret Suçlarının Oluşumunda Medyanın Etkisi”, 2011, s.1; http://www.kaosgl.org/sayfa.php?id=7099, (10.07.2019).

32 ALĞAN/ŞENSEVER, s.17.

33 COHEN-ALMAGOR, Raphael, “Fighting Hate and Bigotry on the Internet”, Policy and Internet, 3.(3), 2011, s.1-2.

34 ORAN, Baskın, “Maksimum Rezillik: Nefret Suçu ve Nefret Suçunun Önkoşulu: Nefret Söylemi”, Y. İnceoğlu (Der.), Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2012, s.44. 35 AYGÜL Eser, Yeni Medyada Nefret Söyleminin Üretimi: Bir Toplumsal Paylaşım Ağı Olarak

Facebook Örneği, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2013,

(21)

lama), stereotipler, önyargılar, ayrımcılık ve ötekileştirmeyi, nefret söyleminin temelini oluşturan kavramlar arasında saymak mümkündür.

1.2.1. Damgalama

Damgalama, bir kişi veya grubun birtakım özellikleri sebebiyle toplumsal yapı

içerisinde, “kusurlu veya gözden düşmüş olarak olumsuz değerlendirilmesi”36 şeklinde

tanımlanmaktadır. Damgalama ile damgalanan birey veya grubun, toplumun geri kala-nından farklı olduğu vurgulanmakta ve bu farklılık sebebiyle söz konusu birey ya da

gruplara pek çok olumsuz özellik atfedilmektedir37. Damgalama; bireylerin veya

grupla-rın ırk, etnik köken, cinsiyet ve dini inanç özellikleri temelinde olumsuz etiketlemelere maruz kalmalarını içermekle beraber; akıl hastaları, AIDS hastaları ve engelli bireylere

yönelik negatif yaftalamaları da kapsamaktadır38.

Yaman ve Güngör’e göre, olumsuz inançlar ve önyargı ile temellenen damgalama,

“etkileme ile başlamakta, ayrımcılık ve dışlamayla sonlanmaktadır”39. Bununla birlikte,

damgalama psikolojik şiddete yol açma potansiyeline sahiptir. Öte yandan, söz konusu terimlerin her biri damgalamanın yerine kullanılmakla birlikte, damgalama bu süreçler-den daha geniş kapsamlıdır. Olumsuz bireysel özelliklere bağlanan ve bireylerin top-lumsal yapıdaki statüsünü alçaltan damgalama; toptop-lumsal yapıda egemen gruplar tara-fından inşa edilmekte ve söz konusu damgalama sonucunda kötü üne sahip “onlar” ve

“biz” ayrımı oluşturulmaktadır40.

1.2.2. Kalıpyargılar

Burton tarafından “kişinin görünümü, kişiliği ve inançlarının basitleştirilmiş

ola-rak temsil edilmiş hali”41 şeklinde tanımlanan kalıpyargılar, “bir kişinin tüm özellik ve

36 ÇAM Olcay/ÇUHADAR, Döndü, “Ruhsal Hastalığa Sahip Bireylerde Damgalama Süreci ve İçselleş-tirilmiş Damgalama”, Psikiyatri Hemşireliği Dergisi, 2.3, 2011, s.136.

37 ÇAM/ÇUHADAR, s.136.

38 AYGÜL, Facebook’ta Nefret…, s.100-101.

39 YAMAN, Erkan/GÜNGÖR Halime, “Damgalama (Stigma) Ölçeği’nin Geliştirilmesi, Geçerlilik ve Güvenirlik Çalışması”, Değerler Eğitimi Dergisi, Cilt:11, Sayı:25, 2013, s.252.

40 BEZİRGAN ARAR, Yurdagül/BİLGİN Nuri, “Gazete Haber Başlıklarında Öteki’nin İnşası”, Kültür

ve İletişim, Cilt:12, Sayı:2, 2009, s.145.

41 BURTON, Graeme, Görünenden Fazlası: Medya Analizlerine Giriş, N. Dinç (çev.). Alan Yayıncı-lık, İstanbul, 2008, s.107.

(22)

niteliklerinin o kişiye ait tipin içerdiği belli başlı özelliklere indirgenmesi, bu özellikle-rin özselleştirilmesi, doğallaştırılması ve sonsuza kadar değişimin önünü kesecek

bi-çimde sabitlenmesiyle”42 oluşmaktadır. Stereotipler, sıklıkla önyargı kavramıyla

karıştı-rılmaktadır.

Kalıpyargı ve önyargı birbirinden farklı olmakla birlikte; birbirlerini tamamlayan iki farklı terimdir. Sosyal gerçekliği kabaca resmetmeye yarayan bu iki kavram, bireyle-rin gerçekliğe yönelik zihinsel ve sosyal temsillebireyle-rini şekillendirme işlevi görmektedir. Göregenli, kalıpyargıları şu sözlerle nitelemektedir: “Kalıpyargılar, belirli bir objeye ya

da gruba ilişkin bilgi boşluklarını dolduran, böylece onlar hakkında karar vermeyi ko-laylaştıran, önceden oluşturulmuş birtakım izlenimler, atıflar bütünü olarak zihnimizde

oluşturduğumuz imgelerdir”43.

Söz konusu imgelerin, dış dünyadaki nesnelerin gerçek özellikleri gibi rol oyna-maları nedeniyle; yeni bir olgu, nesne veya grup ile karşılaştığımızda, bu yeni olgu-yu/nesneyi/grubu gerçek özellikleriyle değil; imgelerin zihnimizde oluşturduğu düşünce eğilimleri ışığında algılarız. Örneğin, tüm sarışın turistlerin Alman olduğunun düşünül-mesi veya tüm Japonların çok çalışkan olduğunun ifade edildüşünül-mesi, bu gruplarla ilgili ka-lıpyargılar sebebiyle ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, örneklerden de anlaşılabile-ceği üzere stereotipler her zaman olumsuz içerikli olmayabilir. Ancak, olumsuz

ka-lıpyargıların önyargılara zemin oluşturduğu unutulmamalıdır44. Diğer yandan ataerkil

değerlerin hakim olduğu toplumsal yapılarda özellikle kadınlara yönelik olumsuz stere-otipler söz konusudur. Bu bölüm, çalışmanın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

1.2.3. Önyargılar

Önyargı, kalıpyargı ve ayrımcılık; bireylerin, grup dışı bireylere yönelik bilişsel, duyuşsal ve davranışsal tepkilerini yansıtmaktadır. Fiske’ye göre önyargılar, kişisel

42 AYGÜL, Facebook’ta Nefret…, s.101.

43 GÖREGENLİ, Melek, “Temel Kavramlar: Önyargı, Kalıpyargı ve Ayrımcılık”, K. Çayır- M. A. Cey-han (Der), Ayrımcılık-Çok Boyutlu Yaklaşımlar, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2012, s.23.

44 GÖREGENLİ, Melek, “Temel Kavramlar: Önyargılar, Özcü İnançlar ve Ayrımcılık”, M. Çınar (Ed.).

(23)

özelliklerin göz ardı edilerek, yalnızca bir gruba üyelikleri nedeniyle bireylere

yönelti-len nedensiz ve hatalı tutumlardır45. Başka bir tanımlamaya göre önyargı, gruplara

yö-nelik olarak, o grubun üyelerinin hepsini tam olarak tanımadan gösterilen aşağılayıcı

tutumlardır46. Önyargı, bir kişi, durum veya olay hakkında daha önce edinilmiş, olumlu

veya olumsuz yargılar etkisiyle davranmaktır. Önyargı özellikle politik, etnik ve dini konularda sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Diğer yandan önyargı, cinsiyet ayrımcılığının

da temel nedenlerinden biri olarak görülmektedir47.

Önyargı, günlük yaşamda iyi veya kötü bir yargı içermeyen veya herhangi bir bil-giye dayanmayan “ön fikir”ler için kullanılırken; sosyal psikoloji bağlamında olumlu önyargıdan bahsetmek mümkün değildir. Ayrımcılıkla yakından ilişkili olan önyargı nedeniyle bireyler, önyargı ile yaklaşılan birey ya da gruplarla aralarına fiziksel veya

sosyal mesafe koymaktadırlar48. Dolayısıyla önyargılar, birey ya da gruplara yönelik

negatif düşünceleri içermekle beraber; küçük görme, kaçma ve nefret etme gibi negatif duyguları içeren tavırlara da sebep olmaktadır. Önyargının davranışa dönüştüğü

durum-da ise ayrımcılık ortaya çıkmaktadır49.

1.2.4. Ayrımcılık

Ayrımcılık, önyargı ile yaklaşılan bir dış grubun, iç grup ile bağını kesecek şekil-de sosyal veya fiziksel mesafe koyularak uzakta tutulması şeklinşekil-de ortaya çıkan,

temel-de sosyal farklılaşmayı inşa etemel-den bir eğilim olarak ele alınmaktadır50. Ayrımcılığın

nef-ret söylemi çerçevesinde gündeme gelen bir kavram olduğunun altına çizen Karan, ay-rımcılığı, “kamusal veya özel yaşamda, insan haklarının eşitlik temelinde tanınmasını,

haklardan yararlanılmasını veya hakların kullanılmasını ortadan kaldırma veya zayıf-latma amacını taşıyan veya böyle bir etki doğuran, herhangi bir ayrımcılık temeline

45 FİSKE, John, İletişim Çalışmalarına Giriş, Süleyman İrvan (çev.), Bilim ve Sanat Yayınları, Anka-ra, 2003, s.123.

46 AYGÜL, Facebook’ta Nefret…, s.101.

47 ASLAN Kemal, Haberin Yol Haritası, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 2002, s.67. 48 GÖREGENLİ, Önyargı, Kalıpyargı ve Ayrımcılık…, s.22.

49 GÖREGENLİ Melek, “Ayrımcılığın Şiddeti: Nefret Suçları”, A. Erol (Haz), Anti Homofobi Kitabı, Açık Toplum Vakfı, Ankara, 2009, s.49.

(24)

dayanan, herhangi bir fark gözetme, dışlama, sınırlama veya kısıtlama” şeklinde

tanım-lamaktadır51.

Göregenli’ye göre ayrımcılığın temelinde, insanlar arasındaki eşitlik ilkesi yer al-maktadır. Her bireyin doğuştan eşit olduğu varsayımına dayanan bu ilke; dil, din, ırk, renk, cinsiyet, cinsel yönelim, etnik köken ayrımı yapmaksızın, her bireyi insan olmak bakımından eşit kabul etmektedir. Dini, vicdani ve hukuki temelleri olan eşitlik ilkesi, modern toplumun ortaya çıkmasıyla, ayrımcılığın bir suç olarak hukuk sitemine

yerleş-tirilmesinin temeli kabul edilmektedir52.

Öte yandan, eşitlik ilkesiyle ayrımcılığın teorik olarak ortadan kaldırılması amaç-lanmış olmakla birlikte; pratikte bunun gerçekleşmediği görülmektedir. Teoride eşitlik hakkına sahip olmak, insanların eşitlenmesi için yetersiz kalmakta; bireylerin bu hakkı kullanabilecek güce sahip olması gerekmektedir. Çünkü Göregenli’nin ifade ettiği gibi, “İnsan topluluklarının güç açısından eşitliği olmaması gerek ‘diğeri’ gerekse ‘ben’

iliş-kisindeki alt üst arasında baskı ve ayrımcılık olmaktadır”53.

Çelenk ayrımcılığı, “mantıklı bir gerekçenin veya bir kamusal faydanın olmaması,

bir kişinin benzeyen koşul ve durumlardaki diğer bireylerden eşit olmayan ve değişik

bir uygulamanın gerçekleşmesi” şeklinde tanımlamaktadır54. Ancak ayrımcılık

genellik-le, ayrımcılığa maruz kalan birey ya da grupların, temel haklarının ihlal edildiğini fark edemeyecekleri derecede normalleşmiş durumdadır. Bununla birlikte, pek çokları

tara-fından bu ayrımcılık kader olarak algılanmaktadır55. Bu durum özellikle kadınlara

yük-lenen toplumsal cinsiyet rollerinde karşımıza çıkmaktadır.

Nefret söylemine giden yolda ana unsurlardan birisini oluşturan ayrımcılık, genel-likle toplumda azınlıkta olanlar tarafından daha çok maruz kalınan bir durumdur. Öte yandan toplumda ayrımcılığa uğrayan tüm grupların, sayısal olarak daha az olduğunu

51 KARAN, Ulaş, “Nefret Söylemi ve Yakından İlişkili Diğer Kavramlar: Ayrımcılık, Nefret Suçu ve Hakaret”, M. Çınar (Ed), Medya ve Nefret Söylemi, Kavramlar Mecralar Tartışmalar, Hrant Dink Vakfı, İstanbul, 2013, s.98.

52 GÖREGENLİ, Önyargı, Kalıpyargı ve Ayrımcılık…, s.18. 53 GÖREGENLİ, Önyargı, Kalıpyargı ve Ayrımcılık…, s.18. 54 ÇELENK, Ayrımcılık ve Medya…, s.211.

(25)

söylemek yanlıştır. Örneğin, hem kamusal hem de özel alanlarda kadınlar erkeklere oranla ayrımcılıkla daha sık karşı karşıya kalmaktadır. Ancak, dünya genelinde veya tek tek ülkeler özelinde bakıldığında, kadın nüfusunun erkek nüfusundan çok da az olmadı-ğı görülmektedir. Bu bağlamda, kadına karşı ayrımcılık sayısal olarak azınlıkta olmak-tan çok, erkek egemen zihniyet ve bu zihniyetle oluşturulan toplumsal yapıda kadının

konumlandırılışı ile ilgili bir problemdir56. Bu konuya daha sonra ayrıntılı olarak

değini-lecektir.

Çayır’a göre toplumda ayrımcılığa neden olan ideolojiler kimi zaman,

cinsiyetçi-lik, milliyetçicinsiyetçi-lik, ırkçılık veya heteroseksizmdir57. Bununla birlikte, ayrımcılık sadece

cinsiyet, ırk, dil veya din temelli ilişkiler ekseninde görünürlük kazanmamakta; günlük

yaşamın tüm pratiklerinde söylemler aracılığıyla ortaya çıkmakta ve yayılmaktadır58.

Toplumsal yaşamda görülen, bireyler arasındaki doğal “farklar”ı önyargı ve ayrımcılı-ğın nedeni olarak göstermek mümkün değildir. Çünkü ayrımcılık, farklı özelliklere sa-hip grupların, toplumsal hiyerarşi içerisinde “aşağıda” ve “dezavantajlı” olarak konum-landırılmaları ile ortaya çıkmaktadır. Farklılıkların algılanış biçimi, bazı niteliklerin diğerlerinden üstün olduğuna dair yerleşik inançlar, iktidarların “fark”a ve “farklı olan”a yaklaşımı ve ayrımcı ideolojik söylemsel yapılar ise ayrımcılığı yaygınlaştıran unsurlardır59.

Hukuk, adalet ve sosyal bilimlerle ilgili olan ayrımcılık, özellikle günlük yaşantı-mızla ilgili bir terimdir. Ayrımcılıkla mücadele, bir adalet sorunu olarak ele alındığında, toplumsal yapı ve hukuk sisteminin işleyişi gibi unsurları içinde barındıran çok boyutlu bir sürece atıfta bulunmaktadır. Ancak Göregenli’nin ifade ettiği gibi, “Ayrımcılık,

ge-rek adaleti ilgilendiren gege-rekse hukuksal bir problem şeklinde ifade edilsin, neticede, insan ilişkilerinde meydana gelen ve tüm toplumla alakalı algısal sebep ve kaynakları

barındıran insana yönelik bir problemi ifade eder”60. Toplumsallaşma sürecinde

56 ÇELENK, Ayrımcılık ve Medya…, s.220. 57 ÇAYIR, s.48.

58 KÖKER, Eser/DOĞANAY, Ülkü, Irkçı Değilim Ama... Yazılı Basında Irkçı-Ayrımcı Söylemler, İHOP, Ankara, 2010, s.1.

59 GÖREGENLİ, Önyargılar, Öncü İnançlar…, s.28. 60 GÖREGENLİ, Önyargı, Kalıpyargı ve Ayrımcılık…, s.17.

(26)

diğimiz inançlar, imge ve anlamlar zihinsel süreçlerimizi oluşturarak toplumsal yapıda süregiden ayrımcılığın kanıksanmasına sebebiyet vermektedir.

1.2.5. Ötekileştirme

Ötekileştirme, toplumsal yapılarda ortaya çıkan nefret söyleminin en temel sebep-lerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarihsel süreçte sürekli varlığı olan ötekilik, toplumsal açıdan ehemmiyet taşımakta ve her devrin koşullarına göre evrilebilen bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Aykırı topluluklara gereksinim hisseden

ötekileştir-menin ana dayanağı “onlar” ve “biz” kutuplaştırmasıdır61. Toplumda egemen olan

grup-ların ahlaki, ekonomik, politik ve sosyal normlarıyla değerlendirilen ötekiler, toplumsal yapıda “eksik ve sorun çıkaran kesim” olarak nitelendirilmektedirler. Toplumun ötekile-ri, çoğunlukla olumsuz, değersiz veya radikal gruplar şeklinde resmedilmekte, nadiren

olumlu şekilde sunulmaktadırlar62.

Ötekileştirme veya öteki olma durumu, sabit bir kategori olmamakla birlikte, ya-şadığımız topluma özgü, genel kabul görmüş ötekilerin varlığından söz etmek müm-kündür. Temel olarak dışlama pratiğine dayanan ötekileştirmede “biz”i tanımlamak “öteki”ni tanımlamakla mümkündür. Biz ve ötekiler arasındaki kimliğin tanımlanma-sında, biri olmadan diğerinin var olamayacağı karşılıklı bir ilişki söz konusudur. “Bu

karşılıklı ilişki birbirini dışlayarak hem var eden hem de var olan bir ilişki biçimidir”63.

Somay (2015) söz konusu ilişkiyi şu şekilde özetlemektedir: Kendimizi ‘Türk’, ‘erkek’, ‘heteroseksüel’, ‘Müslüman’, ‘Sünni’ olarak tanımlamaya başladığımızda, ‘ötekilerimiz de ister istemez ‘Kürt’ (ya da ‘Alman’ veya ‘Ermeni’), ‘kadın’, ‘eşcinsel’, ‘Hristiyan’ (ya da Yahudi), ‘Alevi’ olarak belirir... ‘Türk’ performansı, bir yabancı

61 ŞEKER Mustafa/ŞİMŞEK Fadime, “Ötekilik Bağlamında ‘Muhteşem Yüzyıl’ Dizisinin Farklı İdeolo-jideki Gazetelerin Köşe Yazılarına Yansımaları”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:29, 2011, s.484.

62 KILIÇ, Deniz, “Bir Ötekileştirme Pratiği Olarak Basında Eşcinselliğin Sunumu: Hürriyet ve Sabah Örneği (2008-2009)”, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Sayı:1, 2011, s.148.

63 YANIKKAYA, Berrin, “Gündelik Hayatın Suretinde: Öteki Korkusu, Görsel Şiddet”, Barış Çoban (Hzl.). Medya Milliyetçilik Şiddet, Su Yayınları, İstanbul, 2009, s.21.

(27)

neğin Avrupalı) performansını ya da bir ‘azınlık’ performansını (örneğin Yahudi ya da

Kürt) yaratmadan var olamaz. ‘Güçlü erkek’, ‘zayıf kadını’ önvarsayar64.

Toplumsal yapı içerisinde egemen güçler tarafından hegemonik bir strateji olarak

kullanılan ötekileştirme; stereotipleştirme65, milliyetçilik, cinsiyetçilik ve ırkçılığa yol

açmakta ve söz konusu durumları doğallaştırmaktadır66. Dolayısıyla, ötekileştirme

he-def grupların, toplumsal yapıda “güçsüz”, “haksız” ve “eksik” hale getirilmesiyle sonuç-lanmaktadır. Bu bağlamda ötekileştirme: “İnsanlık toplumsal olarak dışlama, gayri in-sanileştirme, dışına atma ya da negatif nitelikler yükleme şeklinde

nesnelleştirilmekte-dir”67. Ötekilere karşı imajlar, önyargılar, kanaat ve tutumlar söylemler aracılığıyla

sür-dürülmekte; aynı zamanda aile, eğitim kurumları ve medya aracılığıyla işitsel, sözel ve görsel kodlar yardımıyla söz konusu tutum ve inançlar yaygınlaştırılarak meşru hale getirilmektedir68.

1.3. NEFRET SUÇU

Nefret suçları, kimi zaman nefret söylemi ile karıştırılan bir terim olarak karşımı-za çıkmaktadır. Nefret suçları, cekarşımı-za kanunlarında düzenlenmiş bir suç kategorisiyken; yaklaşım ülkeden ülkeye değişmekle beraber, nefret söyleminin suç olarak nitelendiği

noktada, nefret söylemi ve nefret suçlarının çoğu zaman kesiştiği görülmektedir69. Bir

suçun nefret suçu kapsamında değerlendirilebilmesi için öncelikle, kanunlarda suç ola-rak düzenlenmiş bir eylemin varlığı aranmaktadır. İkinci olaola-rak, mağdurun veya mağdu-run mensup olduğu gruba ait bazı ayırt edici nitelikler sebebiyle, diğer bir deyişle ön-yargı saikiyle, söz konusu eylemin gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Dolayısıyla

64 SOMAY, Berrin, Tarihin Bilinçdışı: Popüler Kültür Üzerine Denemeler, Metis Yayınları, İstanbul, 2015, s.31.

65 “Stereotipleştirme insanların belirli bir şekilde davranmalarını beklemekle ve onlar için oluştur-duğumuz yargıya ters düşen, farklı olduklarına dair her işareti elemekle sonuçlanır”. Detaylı Bilgi için bkz. https://barisgurkas.com/stereotiplestirme-secimlerinizi-etkiliyor/, (07.06.2019).

66 ŞEKER/ŞİMŞEK, s.484.

67 BEZİRGAN ARAR/BİLGİN, s.138. 68 YANIKKAYA, s.23.

(28)

“nefret suçunu ayrı bir suç yapan unsur, failin önyargı saiki, yani onu suç işlemeye iten sebeptir”70.

Önyargılar cinsiyete, cinsel yönelime, etnik kökene veya dini inanca yönelik ola-bileceği gibi, zenginlere, yoksullara, rock’çılara ve AİDS’liere yönelik de söz konusu

olabilmektedir71. Bu çerçevede, Alğan ve Şensever nefret söylemi ve nefret suçlarını şu

şekilde sistematikleştirmektedirler72:

“Nefret Suçu: Suç + Önyargı/Nefret = Nefret Suçu,

Nefret Söylemi: Önyargı/Nefret = Suç olarak düzenlenmiş olabilir de olmayabilir de. Ancak nefret söylemi çoğu kez nefret suçlarının önünü açmakta, bu suçları teşvik etmektedir.”

İnceoğlu ve Sözeri nefret söylemini, “nefret suçuna giden sürecin çıkış noktası,

yani nefret suçunun önünü açan tahammülsüzlüğün ve hoşgörüsüzlüğün dışavurumu”73

şeklinde değerlendirmektedirler. Çünkü, “söylemle başlayan süreç fiili saldırıyla”

de-vam etmektedir74. Keyman ise, hem nefret söylemini hem de nefret suçlarını

“geç-modern ve küresel nitelik taşıyan bir olgu ve sorun”75 şeklinde değerlendirmekte ve her

iki olguyu da temel insan haklarına yönelik bir tehdit olarak ele almaktadır.

Nefret suçları, insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. Levin ve McDevit’e göre nefret suçları, herhangi bir zamanda mevcut siyasi, toplumsal ve ekonomik koşul-lara bağlı okoşul-larak görülme sıklığı değişse dahi, insanlık tarihi boyunca süregelen bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Nefret suçları özellikle, bir grubun, toplumun diğer

70 AYTEKİN-İNCEOĞLU Asuman, “Nefret Suçu Kavramı ve Türk Ceza Mevzuatı Açısından Değer-lendirilmesi”, Yasemin İnceoğlu (Ed.). Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları, Ayrıntı Yayınevi, İs-tanbul, 2012, s.104.

71 ALĞAN/ŞENSEVER, s.7. 72 ALĞAN/ŞENSEVER, s.16.

73 İNCEOĞLU Yasemin/SÖZERİ Ceren, “Nefret Suçlarında Medyanın Sorumluluğu: “Ya sev ya terk et ya da”. Y. İnceoğlu (Der.), Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları, Ayrıntı Yayınevi, İstanbul, 2012, s.24.

74 İNCEOĞLU/ÇOBAN, s.74.

75 KEYMAN, E. Fuat, “Sunuş”, M. Çınar (Ed.), Medya ve Nefret Söylemi, Kavramlar Mecralar

(29)

rine oranla daha avantajlı olduğunu hissettiği dönemlerde daha da artmaktadır. Bunun

en açık örneği şüphesiz, 2. Dünya Savaşı öncesi yaşanan Holokost’ta görülmektedir76.

Medya bağlamında ele alındığında ise, nefret suçu ilk defa, 1980’lerde siyahi bir gencin, bir grup beyaz öğrencinin saldırısına uğraması sonucu, olayın haberlere yansı-masıyla gündeme gelmiştir. Nefret suçu teriminin ilk kullanımı, ırk ve din temelinde işlenen suçları kapsamıştır. Fakat, 1990’lı yıllarda etnik köken, toplumsal cinsiyet rolle-ri, engellilik durumu ve cinsel yönelime yönelik işlenen suçları da kapsayacak şekilde genişletilmiştir77.

Ataman’a göre nefret suçuna temel oluşturan olaylar, geçmişten günümüze devam etmekte, ancak günümüzde geçmişten farklı olarak, söz konusu olayların medyaya

yan-sıyor oluşu, yaşanan olumsuzlukları görünür hale getirmiştir78. Günümüzde pek çok

ulus tarafından hukuksal mücadele kapsamına alınan nefret suçu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından şu şekilde tanımlanmaktadır: “Mağdurun, mülkün

ya da işlenen bir suçun hedefinin, gerçek veya hissedilen ırk, ulusal ya da etnik köken, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, zihinsel ya da fiziksel engellilik, cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı olarak benzer özellikler taşıyan bir grupla gerçek ya da öyle algılanan bağı, bağlılığı, aidiyeti, desteği ya da üyeliği nedeniyle seçildiği, kişilere veya

mala karşı suçları da kapsayacak şekilde işlenen her türlü suçtur” 79.

Bu çerçevede, ırkçılık nedeniyle meydana gelen suçlar, namus sebebiyle işlenen cinayetler ve toplumun bir kısmına karşı kin ve düşmanlığı tahrik eden eylemler, nefret

suçları kapsamında yer alırken80; Islamofobia (İslam dinine karşı önyargı ve ayrımcılık),

Xenophobia (Yabancı düşmanlığı) ve homofobik saldırılar da nefret suçu kapsamında

76 LEVİN Jack/MCDEVİTT Jack, “Hate Crimes”, In The Encyclopedia Of Peace, Violence, and Conflict, 2008, s.1; http://jacklevinonviolence.com/articles/HateCrimesencyc92206FINAL.pdf, (06.06.2019). 77 LEVİN/MCDEVİTT, s.1.

78 ATAMAN Hakan, Ötekileştir-me, Nefret Suçlarının Önlenmesi İçin Çocuklara ve Gençlere Yönelik İnsan Hakları Eğitimi El Kitabı, 2012, s.8; https://updoc.site/download/elkitabi-adobe-pdf-dokman-z.pdf, (17.06.2019).

79 ÖZARSLAN, Zeynep, “Yeni Medya Ortamlarında LGBT Bireylere Karşı Üretilen Nefret Söylemi”, B. Özçetin, G. Göker, G. Bayraktutan, İ. Sayımer, T. Çomu (Hzl.), Yeni Medya Çalışmaları I.

Ulu-sal Kongre Kitabı, Alternatif Bilişim, İstanbul, 2013, s.354.

(30)

değerlendirilmektedir81. Öte yandan nefret suçları; sözlü taciz, lakap takmak, postayla ya da e-postayla rahatsız etmek, tehdit edici davranışlar, fiziksel saldırı, grupça saldırı, gasp, taciz, tecavüz, aile içi şiddet, kundakçılık ya da başka herhangi bir şekilde zarar

verme gibi eylemlerle de ortaya konulabilmektedir82.

Ataman nefret suçlarını “önyargının şiddet manifestosu” şeklinde

tanımlamakta-dır83. Bununla birlikte, “şiddetin nefret manifestosu” olan nefret suçu, aynı zamanda

“kötülüğün de manifestosu” şeklinde değerlendirilmektedir. Çünkü nefret suçu, Hannah

Arendt’in ifade ettiği gibi “kötülüğün sıradanlaşmış hali”dir84. Nefret suçları, bireylere

veya gruplara yönelik önyargı ve kalıpyargılar, ayrımcı ve anti-demokratik uygulama-lar, sosyal dışlama ve damgalama gibi birçok sosyal olgu ile bağlantılı olarak ortaya çıkmaktadır. Nefret piramidi, nefret suçunun bağlantılı olduğu unsurları özetler nitelik-tedir85:

81 İNCEOĞLU Yasemin, “Nefret Suçlarıyla Mücadele ve Medya”, 2009; http://www.radikal.com.tr/ yorum/nefret-suclariyla-mucadele-ve-medya-931731/, (17.06.2019).

82 YILMAZ, s.38.

83 ATAMAN, Ötekileştir-me…, s.56. 84 ATAMAN, Nefret Suçlarını Farklı..., s.72. 85 ATAMAN, Nefret Suçlarını Farklı..., s.61.

(31)

Şekil 1.1. Nefret Piramidi Kaynak: (www.adl.org, 2018).

Kimi zaman toplumsal ve siyasi yaşamda meydana gelen olgu ve olaylar aracılı-ğıyla teşvik edilen nefret suçları, ataerkil namus anlayışı gibi bazı inanç sistemleri tara-fından da desteklenmektedir. Dolayısıyla, nefret suçları, toplumsal yapıdaki iktidar iliş-kilerinin bir yansımasını oluşturmaktadır. Nefret içerikli eylemler, toplumsal yapıdaki iktidar ilişkilerinin yeniden üretilmesinde rol oynayarak, toplumsal yapıda ikincil ko-numda olan bireylerin, konumlarını vurgulamaktadır. Alğan ve Şensever’e göre,

(32)

arasındaki ilişkiyi, daha geniş ideolojik, siyasi ve toplumsal modele, görece uygun bir

çerçeveye oturtma çabasındadır”86.

Nefret suçlarının hangi grupları hedef aldığı konusu, suçların niteliği açısından önemli ipuçları vermektedir. Dünyanın farklı bölgelerinde, nefret suçu işleyen saldır-ganların amaçları, toplumda hangi grupların ayrımcılığa maruz kaldığına bağlı olarak değişiklik gösterse dahi; “saldırganların zihniyet yapıları, motivasyonlarını oluşturan ve besleyen böylece suçu belirsiz hatta bazen meşru kılan ideolojik ortam

değişmemekte-dir”87. Bununla birlikte, nefret suçları gerçekleştiren faillerin ideolojik olarak belirli

benzer özellikler taşıması, nefret suçlarının bireysel değil; toplumsal ve ideolojik bir sorun olduğunu göstermektedir. Nefret söylemi ve onun şiddete dönüşmüş hali olan nefret suçlarına yol açan ideolojik alt yapı; sosyal inançlar, toplumsal yapı, bireyler ve gruplar arası ilişkiler, iktidar ve hegemonik ilişkiler, hukuk ve medya tarafından,

kısa-cası sistem tarafından hazırlanmaktadır88.

Nefret söylemi ve nefret suçu ile mücadele, yalnızca hedef grupların sorunu ola-rak değerlendirilmemelidir. “Nefret Suçlarının Kovuşturulması Pratik Kılavuzu”na gö-re, demokratik değerlerin desteklenmesi ve korunması amacıyla, nefret söylemi ve suç-ları ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi gerekmektedir. Nefret söylemi ve suçsuç-larına yönelik etkin bir kovuşturma gerçekleşmemesi durumunda, faillerin tekrar aynı suçu işleme konusunda cesaretlenmesi ve bu nedenle mağdurların can ve mal kaybına

uğra-maları ve toplumsal kaosun oluşması söz konusu olabilmektedir89.

Nefret söylemlerinin temelinde; cinsiyetçilik, ayrımcılık, önyargılar, farklı cinsel yönelimlere tahammülsüzlük ve ırkçılık gibi unsurlar bulunmaktadır. Dolayısıyla nefret söylemleri; bireyleri veya grupları, ırkları, etnik kökenleri, dinleri, toplumsal cinsiyetle-ri, bireysel yetersizlikleri ve cinsel yönelimleri hedef alan nefret içerikli söylemlerdir. Nefret suçuna giden yolda ilk adım olarak değerlendirilebilecek nefret söylemi, ayrımcı-dışlayıcı dilin en belirgin örneklerinden birisidir. Fakat ifade özgürlüğü adı altında

86 ALĞAN/ŞENSEVER, s.10.

87 GÖREGENLİ, Ayrımcılığın Şiddeti…, s.50. 88 GÖREGENLİ, Ayrımcılığın Şiddeti…, s.51-52.

89 KAOS GL, “Nefret Suçlarının Kovuşturulması Pratik Kılavuz”, Polonya, 2014, s.11-12 http://ka-osgl.org/sayfa.php?id=21924, (23.05.2019).

(33)

ret söylemi ayrımı çok ciddi inceleme gerektirmektedir. Bu açıdan ifade özgürlüğü kav-ramının iyi anlaşılması gerekmektedir.

1.4. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAVRAMI

İfade özgürlüğü kavramının önemi ve gerekliliği üzerinde ittifak edildiği halde ta-rifi ve unsurları üzerinde bir fikir birliği olmadığı görülmektedir. İfade özgürlüğünü tanımlayabilmek için üzerinde anlaşılmış bir kavramın varlığından bahsetmek mümkün görünmemektedir. Konunun güncelliği, doktrinde hararetli tartışmaları ve tanımlamaları da beraberinde getirdiği gibi farklı kavramların kullanımına da sebep olmuştur.

Öğretide ifade özgürlüğü kavramı yerine, “ifade hürriyeti”, “düşünce hürriyeti”, “fikir hürriyeti”, “düşün hürriyeti”, “düşünce ve tartışma hürriyeti”, “düşünceyi açıkla-ma özgürlüğü” ve “konuşaçıkla-ma özgürlüğü” terimleri başta olaçıkla-mak üzere daha birçok terim

kullanılmaktadır90.

İfade özgürlüğü terimi yalnızca öğretilerde değil mahkeme kararlarında da farklı terimlerle ifade edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu bazı kararla-rında ikili bir ayırım yaptığı görülmektedir. “Düşünmenin” kişinin tamamen iç dünyası ile ilgili olduğu, “düşüncenin ifade edilmesinin” ise, dış âleme yönelik olduğunu belirt-miş ve ifade özgürlüğünü, “düşünce” ve “düşünceyi açıklama” olarak iki ayrı özgürlük

olarak tanımlamıştır91.

Öğretide kimileri düşünce özgürlüğü ile ifade özgürlüğünün birbirleriyle bağlantı-lı olduğunu ancak nitelikleri ve sonuçları bakımından farkbağlantı-lıbağlantı-lıklar olduğunu belirtmişler-dir. Kimilerine göre, düşünce insanın iç âlemindedir, bu yüzden hukukun dışında kalır. Birey düşüncesinde serbesttir, özgürdür, herhangi bir otoriteye, baskıya maruz kalma-dan istediği şeyi düşünebilmesi ve istediği inanca sahip olabilmesini gerektirir. Ancak düşüncenin bir anlam ifade edebilmesi için izhar edilmesi yani başkalarına aktarılması

90 BEYDOĞAN T. Ayhan, Türk Hukukunda Siyasi İfade Hürriyeti, Liberal Düşünce Topluluğu, Ankara, 2003, s.114.

91 OKUMUŞ Ali, Türkiye’de İfade Hürriyeti, Adalet Yayınevi, Ankara, 2007, s.34; AYM, E. 1963/16,

(34)

gerekir. Bu yüzden düşünce, ifade edildiği takdirde hukukun müdahale ve koruma

ala-nına girer denilmektedir92.

Kimi düşünürlere göre, düşünce kişinin iç dünyasında oluşmakla birlikte düşün-cenin oluşumunda dış etkenlerin önemli rolü oynamaktadır. Bireyin düşüncelerine etki eden dış faktörlerin sınırlandırılmasıyla bireyin özgür olduğu kabul edilen düşünceleri-nin de sınırlandırılacağı savunulmaktadır. Böylelikle otoritedüşünceleri-nin belli bir inancı ve görü-şü benimseyerek bireylere bunu aşılaması durumunda dügörü-şünce özgürlüğünden

bahsedi-lemeyeceği belirtilmektedir93.

Teoride yapılan tartışmalarda yine, “düşünce” ve “düşünceyi açıklama” özgürlüğü ayrımının pratikte bir anlam ifade etmediği ve kavram kargaşası oluşturduğu belirtil-mekte “düşünme” eyleminin ancak bir başka insana açıklandığı zaman “düşünce” nite-liği kazandığı savunulmaktadır. Ayrıca bireylerin düşüncelerini başka kimselerle payla-şamaması halinde “düşünce özgürlüğü” nün ahlaki ve hukuki bakımdan bir değer ifade ettiği söylenemez. Zira insanın kendi iç âleminde kalan fikir ve düşüncelerin engellen-mesi mümkün görünmemektedir. Bundan dolayı ifade edilebilir ki, düşünce özgürlüğü

kavramıyla kastedilenin düşünceyi açıklama özgürlüğü olduğudur94.

Öğretide ister “düşünce özgürlüğü” veya “düşünceyi açıklama özgürlüğü” şeklin-de bir ayrım yapılsa da, ifaşeklin-de özgürlüğünün bünyesinşeklin-de birçok birleştirici unsur hürriye-ti barındırdığı ve ancak bu unsur hürriyetlerin hepsinin varlığı halinde gerçekleşecek bir

hürriyet olduğu söylenebilir95. Ayrıca geniş anlamda değerlendirilebilecek bir ifade

öz-gürlüğü kavramı, düşünme hürriyeti ile düşünceyi açıklama hürriyetini kapsamı altına alır96.

İfade özgürlüğü, ifadenin şekil ve araçlarını da kapsayacak şekilde yorumlanmalı-dır. İfadenin şekli yalnızca sözlü anlatımla değil, yazılı, tanıtım, savunma vb. şekillerde olabilir. İfade araçları olarak da internet, resim ve twitter gibi güncel başka vasıtaların

92 DOST Süleyman, İfade Özgürlüğü Ve Türkiye, Fakülte Kitabevi, 1. Baskı, Isparta, 2001, s.13. 93 OKUMUŞ, s.35.

94 ÖZHAN Hacı Ali/ÖZİPEK Bekir Berat, Yargıtay Kararlarında İfade Özgürlüğü, Liberal Düşünce Topluluğu, Ankara, 2003, s.2-3.

95 KÜÇÜK, Adnan, İfade Hürriyetinin Unsurları, Cantekin Matbaası, Ankara, 2003, s.13. 96 BEYDOĞAN, s.23.

(35)

kullanılması mümkündür. Bu özgürlüğün, toplumsal bir yaşamda bireysel veya toplu

olarak kullanılabilmesiyle diğer birçok özgürlükle yakın ilişkisi olduğu söylenebilir97.

İfade özgürlüğü kavram olarak; “insanların görüş, kanaat, düşünce ve taleplerini

başlarına kötü bir şey gelmesi, özellikle kamu otoriteleri tarafından başlarına kötü bir

şey getirtilmesi korkusu taşımadan serbestçe ifade edebilmeleridir.”98 Başka bir

tanım-da ifade özgürlüğü, bireyin kendisini serbestçe ifade edebilmesi ve bu ifade edişinden

dolayı hem kendisinin ve hem de düşüncelerinin korunmasıdır99. Bu özgürlüğün önemli

bir yanı da, halkın öneri ve isteklerini egemen olanlara iletmesidir. İktidarın halkın ta-leplerini ifade etmesini yasaklaması kendi varoluş amacıyla bağdaşmayacağı söylenebi-lir100.

İfade özgürlüğü çok önemli bir özgürlüktür ve diğer özgürlüklerle iç içe geçmiş bir özgürlüktür. Bu konu üzerinde geçmişten günümüze kadar binlerce çalışma yapıl-mıştır ve yapılmaya devam etmektedir. İfade özgürlüğünün bulunmadığı bir yerde mut-laka insanların diğer özgürlükleri de kısıtlanıyor demektir. Dolayısıyla ifade özgürlüğü-nün varlığı, genişliği ve güvenceleri özgür bir toplumun ve özgürlükçü bir yapının baş-lıca göstergesidir denilebilir.

Hukuk profesörü Alexander, ifade özgürlüğü alanının belirlenmesinde şu ilkelerin önemli rol oynadığını belirtmektedir:

-”İfadeci davranış yasaklanır ya da cezalandırılırsa ifade özgürlüğü işin içine

gi-rer.

-Bir mesajı iletmeye niyetlenen davranış yasaklanır ya da cezalandırılırsa, ifade

özgürlüğü işin içine girer.

97 KABOĞLU İbrahim Ö., İfade Özgürlüğünün Siyasi Partilerce Kullanımının Sınırları, Anayasa Yargısı Dergisi, AYM Yayınları, Ankara, Cilt 16, 1999, s.72’den aktaran; BEYDOĞAN, s.17-18. 98 YAYLA Atilla, “İfade Özgürlüğü Nedir ve Niçin Gereklidir”, Liberal Düşünce Dergisi, Yıl 13, S.50,

2008, s.159.

99 ERDOĞAN, Mustafa, “İfade Özgürlüğü ve Sınırları”, İfade Özgürlüğü İlkeler ve Türkiye, Tanıl Bora (Ed), İletişim Yayınları, İstanbul, 2007, s.21.

100 SCHAUER Frederick, İfade Özgürlüğü: Felsefi Bir İnceleme, Çev. M. Bahattin Seçilmişoğlu, Libe-ral Düşünce Topluluğu, Ankara, 2001, s.56.

(36)

-Bir dinleyicinin bir mesajı almaktan engellenmesi halinde, ifade özgürlüğü işin

içine girer.

-Bir mesajı iletmeye niyetlenen davranış, dinleyicinin mesajı almaktan

engellen-mesi -sonucuyla birlikte- yasaklanmış ya da cezalandırılmışsa ifade özgürlüğü işin içine girer.

-Bir mesajın alınmasından engellenme niyetiyle bir faaliyet ne zaman yasaklanır

ya da cezalandırılırsa ifade özgürlüğü işin içine girer.”101

Sonuç olarak, kavramsal tartışmaları bir tarafa bırakacak olursak, adı ne olursa ol-sun, bu özgürlüğün izahında doktrinin de ittifakıyla unsurların ön plana çıktığını gör-mekteyiz. Her biri ayrı bir özgürlük ortamı gerektiren unsurlar, bir araya gelerek ana özgürlüğü, yani ifade özgürlüğünü meydana getirmektedir.

1.5. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN UNSURLARI

Bireylerin fikir ve düşüncelerini herhangi bir kısıtlamaya veya baskıya maruz bı-rakılmadan serbestçe ifade edebilmeleri için gerekli olan ifade özgürlüğü, kendisini meydana getiren ve tek başına pek bir anlam taşımayan bir takım birleştirici ve kurucu unsurlardan oluşmaktadır. Bu unsurlardan herhangi birisinin çıkartılması veya yok

sa-yılması ifade özgürlüğünün bütününe zarar verebilecektir102.

Birçok özgürlüğün temelini oluşturan ifade özgürlüğü, hukukun düzenleme alanı-na konu olması bakımından yukarıdaki açıklamalara uygun olarak üç bölümden oluştu-ğunu söyleyebiliriz. Her biri bir diğerinden ayrı düşünülemeyecek bu aşamalardan ilki, düşüncenin oluşum öncesi safhası olup, bir fikrin oluşması için gerekli olan bilgi, belge ve fikirlere serbestçe ulaşabilme, inceleme, araştırma ve öğrenme hürriyetidir. İkinci unsur ise, bireyin iç dünyasında oluşturduğu düşüncesinden kaygı duymaması ve bunu açıklamaya zorlanmamasıdır. Üçüncü unsur ise, bireyin elde ettiği düşünce ve kanaatleri

101 ALEXANDER Larry, İfade Özgürlüğü Hakkı Var Mı?, çev. H. Çetinkaya, A. Çakıroğlu, Aralık Yayınları, İzmir, 2006, s.25-26.

102 TANÖR Bülent, Siyasi Düşünce Hürriyeti ve 1961 Türk Anayasası, Öncü Kitabevi, İstanbul, 1969, s.23’den aktaran; KÜÇÜK, s.13.

Şekil

Şekil 1.1. Nefret Piramidi

Referanslar

Benzer Belgeler

Araştırmamızda çocuk ve ergen psikiyatrisi polikliniğine başvuran olgularda erkek olguların fazla olduğu, başvuruların daha çok okul çağı çocukluk

Eğer ifade hürriyeti gibi doğal veya temel bir özgürlük kısıtlanacak ve belli bir ifade tipi suç olarak tanımlanarak cezaya tabi tutulacak ise bu

Bu rapor, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dayanışma Ağı’nın (AĞ-DA), “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilme Kararına Karşı Toplumsal Cinsiyet Temelli

Yeni medya ortamında nefret söylemi, nefret siteleri, haber siteleri, okur yorumları, elektronik nefret postaları, forumlar, tarayıcı ve dijital oyunlar ve

İnsanların bir gecede meşhur olmasına olanak sağlayan realite şovlarında kullanılan nefret söylemi ve olumsuz örnek teşkil eden davranışların televizyonlar tarafından

Türkiye’de Holokost eğitiminin başlangıcı ile ilgili bu kısa bilgilerden sonra Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde Uluslararası Politikada Soykırım dersinde

Mahkeme, mevcut davanın kendine özgü koşulları çerçevesinde, başvuranın söz konusu bakım evine yerleştirilmesinin 5 § 1 maddesinin anlamı dahilinde özgürlükten

Bu Protokol, Sözleşme’yi imzalamış olan Avrupa Konseyi üyesi devletlerin imzalarına açıktır. Protokol, onaylama, kabul veya uygun bulmaya sunulacaktır. Avrupa Konseyi üyesi