• Sonuç bulunamadı

Abdullah b Fadâle el-Leysî ez-Zehrânî

II. HADĠS RĠVAYETĠ BULUNAN KADILAR

2. Merfu ve Mevkuf Rivayeti Bulunan Kadılar

2.1. Abdullah b Fadâle el-Leysî ez-Zehrânî

Tam adı Abdullah b. Fadâle b. Vehb b. Urve b. Yahya b. Mâlik b. Kays b. Âmir el- Leysî olup, Ebû ÂiĢe olarak künyelenmiĢtir. 288

284

Ġbn Ebî ġeybe, el-Musannef, XI, 138.

285

Ġbn Ebî ġeybe, el-Musannef, II, 693.

286

Ġbn Ebî ġeybe, el-Musannef, XVI, 171.

287

Veki„, Kudât, 190.

288

61

2.1.1. Hayatı

Abdullah b. Fadâle, Temim kabilesine mensuptur.289 Mizzî, onu Abdullah b. Fadâle el- Leysî ez-Zehrânî olarak zikretmiĢtir.290 Ancak Moğultay buna itiraz ederek Zehrâni ve Leysî nisbelerinin bir araya gelemeyeceğini Zehrân‟ın Yemen menĢeili kabilelere ait olduğunu Leys‟in ise Mudar‟ın bir kolu olduğunu ifade eder.291

Benû Zehran, Ezd kabilesine ait bir füru„ olup Kahtânilere dayanmaktadır. Ebû Ubeyd, Abdullah b. Fadâle‟nin Benû Zehran‟a mensup olup bu kabilenin efendilerinden olduğunu ifade eder.292

2.1.2. Siyaset ve Devlet Adamlarıyla ĠliĢkisi

Abdullah b. Fadâle‟nin biyografisi incelendiğinde vali ve halifelerle yakın bir iliĢkisi olduğu siyasi ve askeri olayların içerisinde yer aldığı görülmektedir. Belâzûrî‟nin Medâinî‟den(ö. 228/843) naklettiğine göre Halife Abdülmelik, Basra valisi Abdullah‟a Hâlid b. Abdullah b. Hâlid‟in yaptıklarına ĢaĢırdığını söyler. Onu -halka karĢı- kılıcını kuĢansın ve mal konusunda fazla cömert davranmasın diye vali olarak atadığını ancak Hâlid‟in bunun tam tersini yaparak, kılıcını kınından çıkarmadığını ve malları saçtığını ifade eder. Bunun üzerine Abdullah b. Fadâle “eğer o kılıcını kuĢanmıĢ olsaydı Ģüphesiz karĢısında aynı Ģekilde savaĢa hazır kılıçlar bulurdu, yine eğer mal konusunda cimri davransaydı bu konuda ona karĢı çıkan eller bulurdu” diyerek Hâlid‟in yönetimle ilgili davranıĢlarının isabetli olduğunu ve Abdülmelik‟in haksız olduğunu belirtir.293

Bu olay onun Halife dolayısıyla siyaset ile olan yakınlığına iĢaret etmesi bakımından önemlidir.

Abdullah b. Fadâle‟nin Basra‟da vuku bulan çeĢitli siyasi olaylarda da adının geçtiği görülmektedir. Ġbn Zübeyr isyanı sırasında önemli rol oynayan komutanlardan biri olan Mûsab b. Zübeyr, Halife Abdülmelik b. Mervân‟ı yakalamak amacıyla harekete geçer. Ancak Abdülmelik‟in ġam‟da olduğunu öğrenip ona ulaĢamayacağını anlayınca Basra‟yı ele geçirmek ve Basra valisi Hâlid b. Abdullah‟ı

289

Ġbn Esîr, Câmiu‟l usûl, XII, 673.

290

Mizzî, Tehzîbü‟l Kemâl, XV, 430.

291

Moğultay, İkmâli Tehzîbül Kemâl, V, 120

292

en-Nüveyrî, Ahmed b. Abdülvehhâb, Nihâyetü‟l ereb fi ma„rifeti ensâbü‟l Ârab, Beyrut: Daru‟l Kütüb, 2010, I, 94.

293

62

yakalamak amacıyla Basra‟ya yönelir. Ancak Hâlid‟in de Ģehri terk etmiĢ olduğunu görür. Bunun üzerine çok sinirlenen Mûsab b. Zübeyr, Hâlid‟in taraftarlarını çağırarak onlara çeĢitli hakaretlerde bulunur. Evlerini yıkarak, hanımlarından boĢanmalarını ister. Abdullah b. Fadâle‟nin de Mûsab tarafından çeĢitli sıkıntılara maruz kalan ve Halid b. Abdullah‟ın tarafından olan kiĢiler arasında yer aldığı görülmektedir.294

Bu olay ise Abdullah b. Fadâle‟nin söz konusu isyanlar karĢısında Emevi yönetimi tarafında yer aldığını göstermesi açısından önemlidir. Tarih kaynaklarında yer alan veriler Abdullah b. Fadâle‟nin siyasetle iliĢkisinin Haccac‟ın komutanlığı döneminde de devam ettiğini ortaya koymaktadır. Haccac, askerleri Ġbn Zübeyr‟e karĢı Mühelleb‟e yardım etmeye çağırır. Beraberindeki bazı Basralılarla birlikte Basra‟ya gitmek üzere yola çıkarlar ve on sekiz fersah kala konaklarlar. Bu sırada Haccac yanındakilere bir konuĢma yaparak Ġbn Zübeyr‟in atiyyelerinde yaptığı fazlalıkların fasıklık ve münafıklık alameti olduğunu söyler. Abdullah b. Câverd buna itiraz ederek bu fazlalığın fasık ve münafık birinin ziyadesi olmadığını aksine Halife Abdülmelik tarafından belirlendiğini ifade eder. Diğer bazı kiĢilerin de ona katılması üzerine Haccac‟a karĢı ayaklanma baĢlar. Abdullah b. Fadâle de ona karĢı ayaklananlar arasındadır. Haccac, yetmiĢ beĢ yılında Restekbâz‟e -Isfahan‟da bir köy- geldiğinde dört kiĢi dıĢında herkese emân verdiğini açıklar. Bahsi geçen kiĢiler; Abdullah b. Câverd, Abdullah b. Fadâle, Ġkrime b. Rib‟i, Abdullah b. Ziyâd b. Zabyân‟dır. Bu olay sonrasında Abdullah‟ın hanımı Habbe binti Fadl –kadınların en fasihlerinden olarak bilinmektedir- Halife Abdülmelik b. Mervân‟a giderek Abdullah‟ın her zaman ona sâdık olduğunu belirtir ve Haccac‟a karĢı onu korumasını talep eder. Habbe‟nin fasih ve etkili konuĢması neticesinde Abdülmelik‟in onun hayatını bağıĢladığı belirtilmektedir.295

2.1.3. Hadis Ravisi Olarak Ġncelenmesi 2.1.3.1. Rivayet Ağı

Abdullah b. Fadâle‟nin rivayet aldığı tek kiĢi babası Fadâle iken ondan Ebû Harb b. Ebi‟l Esved, Dâvud b. Ebî Hind‟in rivayette bulunduğu görülmektedir.

294

Ġbn Esîr, el-Kâmil, IV, 93.

295

Ġbn Manzûr, Ebü‟l-Fazl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem b. Alî, Muhtasar Tarihi Dimeşk, (thk. Riyad Abdülkerim), DimeĢk: Daru‟l Fikir, II, 497-498.

63

Babasının Hz. Peygamberle sohbeti olduğu konusunda ihtilaf yokken muhadram olan Abdullah b. Fadâle‟nin sahabî olup olmadığı konusunda ihtilaf edilmiĢtir. Mesleme b. Alkame  Dâvud b. Ebî Hind  Ebû Harb b. Ebi‟l Esved  Abdullah b. Fadâle isnadıyla nakledilen rivayete göre o Hz. Peygamber‟e (s.a.v) gelmiĢ ve ondan hadis iĢitmiĢtir.296

Ancak daha sahih olduğu belirtilen Hâlid el-Vâsıtî  Züheyr b. Ebî Ġshâk  Dâvud b. Ebî Hind  Ebû Harb b. Ebi‟l Esved  Abdullah b. Fadâle  Fadâle (ra) isnadına göre Abdullah b. Fadâle‟nin Peygamber‟den (s.a.v) sohbeti yoktur.297 Ġbn Hacer, Ebû Amr‟dan nakille onun Hz. Peygamber‟i (s.a.v) görmesine rağmen rivayetinin mürsel olduğunu belirtir.298

Ebû Nuaym, Ġbn Mende ve Ebû Zür‟a er-Râzî de onun Hz. Peygamber‟den olan rivayetinin mürsel olduğunu bu sebeple onun tâbiin olduğunu ifade ederler.299

Ġbn Hibbân ise Avf el-Ârâbi  Ebû Harb b. Ebi‟l Esved isnadına dayanarak onun Hz. Peygamber‟den (s.a.v) sohbeti olduğunu belirtir.300

2.1.3.2. Rivayetleri َسَرَطْكَل ُْٓذ ِالله ُىْرَع حَٔ ٍََرْنَأ ِْٓذ َوُٚجَو َْٓع ِالله ِىْرَع ُْٓذ ُىٌِحَن حََٕغَّىَق : َيحَل َٓ١ِ٘حَٖ ُْٓذ ُقحَكِْْئ حََٕغَّىَق : َيحَل ِفٍْ ٌِّٛج َُِفِذ ، ِٟذَأ َىَـ ، ٍَََُّْ َٚ ِْٗ١ٍََع ُالله ٍََّٝٚ ِالله ُيُْٛ ٌَ حٍََََّّٕع : َيحَل ، ِٗ١ِذَأ َْٓع َسٌَحََٟـ ِْٓذ ِالله ِىْرَع َْٓع ٍىِْٕ٘ جُُِٛـحَق : َيحَل حٍََََّّٕع حَّ١ِـ َْح ًَْرَل ٌز َلََٚ : َيحَل ؟ ِْج ٍََْٛعٌْج حَِ َٚ ، ِالله َيُْٛ ٌَ حَ٠ : ُصٍُْل ِْٓ٠ ٍََْٛعٌْج ٍََٝع جُُِٛـحَق َٚ } ِشج ٌٍَََّٛٛج ٍََٝع ، ٌَِّّّْٗج ِعٍُُٛ٠ حَِٙذٚ ٍُُؼ ًَْرَل ٌز َلََٚ َٚ Hâlid b. Abdullah  Dâvud b. Ebî Hind  Abdullah b. Fadâle  Fâdâle (ra) isnadıyla nakledilen rivayete göre Fadâle (ra) Ģöyle dedi: “Resulullah (s.a.v) bana bazı bilgiler öğretti. Bu öğrettiklerinden biri de; „Ġki asra (asreyn) dikkat edin‟ idi. „Bu iki asr

296

Ġbn Hacer, el-İsâbe, I, 294; Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve ta‟dil, V, 135.

297

Ġbn Hacer, el-İsâbe, I, 294, Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve ta‟dil, V, 136.

298

Ġbn Hacer, el-İsâbe, I, 294

299

Ġbn Hacer, Tehzîbü‟t Tehzib, II, 403; Moğultay b. Kılıç, et-Terâcim es-sâkıta, V, 120; Ebû Zür‟a el- Irâkî, Veliyyüddîn Ahmed b. Abdurrahîm b. Hüseyin, Tuhfetü‟t tahsîl fi zikri ruvvâtül- merâsîl, (thk. Abdullah Nevâra), Riyad,: Mektebetü RüĢd, 1999, I, 261.

300

64

nedir?‟ diye sordum. „GüneĢ doğuĢundan ve batıĢından önce kılınan namazdır‟ buyurdu.” 301 ِْٕ٘ ِٟذَأ ِْٓذ َوُٚجَو َْٓع ، ًَِْٟفٌْج ُْٓذ ُِّٞىَع حََٕغ ، َُِْٝٛ ُْٓذ ُىََْأ حََٕغ ، َوُٚجَو ُْٓذ َُجَىْمٌِّْج حََٕغَّىَق ِْٓذ ِخ ٍَْق ِٟذَأ َْٓع ، ٍى ِالله ُىْرَع ِٟٔ ٍََرْنَأ ، ٍِِّٟ٠ِّىٌج ِو ََْْٛ ْلْج ِٟذَأ ِالله ِيُْٛ ٌَ ٍََٝع حَِِْٕىَل : َيحَل ِٗ١ِذَأ َْٓع ، ُِّٟػْ١ٌٍَّج َسٌَحََٟـ ُْٓذ - ٍَََُّْ َٚ ِْٗ١ٍََع ُالله ٍََّٝٚ - ٌُّٛج ُصٌْ َََُٕـ ، َسَّفٌُّٛج َي ََُٔ ٌؿ٠ ٍَِع ٌَُٗ ُْٓىَ٠ ٌَُْ َِْٓ َٚ ، ِِٗف٠ ٍَِع ٍََٝع َي ََُٔ ٌؿ٠ ٍَِع ٌَُٗ َْحَو َِْٓ َْحَىَـ َل ، َسَّف ًٌُؾ ٌَ ُٖجَوحََٕـ : َيح ِْٗ١ٍََع ُالله ٍََّٝٚ ِالله ُيُْٛ ٌَ َيحَمَـ ، حََُٕٔٛطُذ ٍَُّّْطٌج َق ٍَْقَأ ، ِالله َيُْٛ ٌَ حَ٠ : َيحَمَـ ِسَعُُّؿٌْج ََ َْٛ٠ َُْٛىُِٖٛض : ٍَََُّْ َٚ - َِْٓ َْٚأ ُُْىِِْٕ َٔحَع - ُْٓىَض َٚ ، َـج ٍَُ٠ َٚ ِْحَف ِؿٌْحِذ ِْٗ١ٍََع جَىْؽُ٠ َْْأ ُسَرْعَىٌْج ٍَُطُْٓض حََّو ٌَُىُؿٌْج َْٛ

Mikdam b. Davud  Esed b. Mûsa  Adiy b. Fadl  Davud b. Ebî Hind  Ebû Harb b. Ebi‟l Esved  Abdullah b. Fadâle  Fadâle (ra) isnadıyla naklediken rivayete göre Fadâle (ra) Ģöyle der: “Hz. Peygamber‟i (s.a.v) ziyarete gittik. Medine‟de tanıdığı olanlar onlara gider, diğerleri Suffe‟de kalırdı. Ben de Suffe‟de kaldım. Orda bulunanlardan birisi “Ey Allah‟ın Rasulu, sürekli hurma yemekten içimiz yandı” dedi. Hz. Peygamber: ġikâyet mi ediyorsunuz, yakın bir zamanda hayatta kalanlarınız sahah akĢam et yemekleri yiyip, Kâbe örtüsüne benzer kumaĢlardan elbiseler giyecek dedi.”302

2.1.3.3. Cerh- Ta‘dil Durumu

Abdullah b. Fadâle rivayetlerinin azlığını sebebiyle cerh-ta‟dil kitaplarında hakkında uzun bilgiler verilen bir ravi değildir. Onun hakkında yer alan tartıĢma güvenilir ya da zayıf bir ravi olmasından öte sahabî yahut tâbiî olmasıyla ilgilidir. Ġbn Hibban ona es-

Sikât‟ında yer vererek, Hz. Peygamber‟den rivayeti olduğunu belirtir.303 Ancak daha

önce bahsi geçtiği üzere bu görüĢ çok itibar görmeyip çoğunluk onun tâbii olduğuna kanaat getirmiĢtir. Ġbn Hacer ise Hz. Peygamber‟i (s.a.v) gördüğünü ancak ondan mürsel rivayeti olduğunu ifade eder.304

301

Ġbn Hibban, es- Sahîh, V, 35; Hâkim, Müstedrek, V, 20, 195, III, s.628; Ebû Dâvud, “Salât”, 8, Beyhakî, Sünen‟ül kübrâ, II, 2; Taberânî, Mu‟cemü‟l kebîr, XVIII, 319, 320; Tahâvî, Şerhu müşkili‟l

âsâr, III, 32; Taberî, el-Mu„cemü‟l kebîr, XVIII, 319.

302

Taberî, Mu„cemü‟l kebîr, XVIII, 320.

303

Ġbn Hibbân, es-Sikât, V, 540.

304

65

2.1.4. Kadılığı

Ubeydullah b. Ziyâd Basra valisi olunca Abdullah‟ı kadı olarak atar. Bu da hicri elli dört yılına tekâbül etmektedir. Vekî„, Medâinî‟den(ö. 228/843) nakille otuz üç yaĢında Basra kadılığına atandığını belirtir.305

Abdullah b. Fadâle‟nin davalarına dair nakledilen hiçbir bilgi bulunmazken fıkıh kitaplarında da herhangi bir görüĢüne atıf yapılmamıĢtır.