• Sonuç bulunamadı

Gültekin Emre’nin kitaplarına kronolojik olarak baktığımızda gittikçe tema çeşitliliğinin artığını görülür. İlk kitaplarında zaman zaman kelime bazında erotizmi hatırlatacak kelimeler kullansa da bunlar açık olarak cinselliği anlatmadığı gibi maksat da zaten erotizme atıfta bulunmak değildir. Ancak dördüncü kitabı olan Aşk ve Minyatürler kitabından itibaren erotizm ve cinselliğe dair imgelere rastlanmaya başlanır. Bu şiirlerin de temasının erotizm üzerine kurulduğunu söyleyemeyiz. Fakat şairin kendi şairlik tarihi içinde ilk defa erotizm ve cinselliğe dair bu kadar açık imgeler ve kelimeler kullanılmıştır. Açık olarak erotik sözcüklerin ve imgelerin barındığı ilk şiir de ‘Yolumun Üstündekiler’ adlı şiirdir.

“(…)

Sarışın bir Alman arıyor gözlerim/ hangi ulustandı Benimle yatmak isteyen kız/ saatlerin artık ne önemi var

(…)

Gazetelerde kızlar, ayıp söylemesi

Yatacak erkek aramazlardı/ ayıptı kadınların

Kocalarıyla sefere çıkması/ sekiz ay sürerdi üç bin km

(…)” (Yolumun Üstündekiler, Aşk ve Minyatürler, Toplu Şiirler, s.268) Şiir kronolojisine bakıldığında şairin erotizm ve cinselliğe dair çıtasının gittikçe yükseldiği görülür. Yani bu konuya dair imgeler daha açık bir şekilde yer almaya başlamış ve direkt olarak erotizmi hatırlatmıştır. Ancak henüz şiirlerdeki cinsellik aşktan yoksun değildir ya da aşktan yoksun düşünülmek istenmemektedir. Bazen aşık olduğu kişiyi unutmak için bir çare olarak görür ve başkalarıyla aşk yaşar ama daha sonra bundan pişmanlık duyar ve bunun kendisine bir çare olmadığını anlar. Hatta bu şekildeki ilişkilerin kendisinde aşkı öldürdüğünü düşünür.

“(…)

Yarı çıplak bir kadın neyini vermeye hazır Neyi almaya hazırlanıyorum bu kapıdan (…)

Gövdelerinde binlerce el yavaş yavaş gezinir İlk sözcükleri nedir uzanıp yatarken alta (…)

Kirli havlularla silmiyorlar mı oralarını, ürperiyorum Aşk bütün damarlarımdan çekilip gidiyor kendi gurbetine”

(Kayıp Aşklar, A.ve M., T.Ş., s.275)

Erotizm ibaresi beraberinde cinselliği de taşır. Genel geçer kabul gören bir düşüncedir bu. Gültekin Emre de şiirlerinde çoğu zaman bu anlam birlikteliğini korumuştur. Ancak bazı şiirlerinde bu birlikteliğin bozulduğu görülür. Yani erotizmi cinsellikten soyutlayarak başka bir anlam atmosferi içinde kullanmıştır. Çocuk gülüşlerinden ya da fakirlikten bahsettiği mısralardan sonra veya önce karşımıza çıkabilmektedir. Bu ani çıkış okuyucuda bir şok etkisi yaratmaktadır. Bu şok etkisiyle dizeleri anlamlandırmakta zorlansak da dizelerde imgesel çalışmanın söz konusu olduğu ve bunun cinselliği çağrıştırmaktan çok farklı bir söylem geliştirme çabası olduğu fark edilebilir. Ya da en azından yazarın bu mısrada amacının şehvet uyandırmak olmadığı anlaşılabilir bir durumdadır.

“(…)

el

okşuyor pembe bir yanağı, koklar gibi bir gülü çekiyor yaramaz / tembel çocukların gülüşünü avuçluyor dolgun memeleri / gergin kalçaları iyice dolamamış fileler taşıyor yorgun akşamlara raylar üzerinde arıyor yazılan mektupları

(…)” (Gezginci Bir Gölge, A. ve M., T.Ş., s.305)

Erotik kelimelerin cinsellikten arındırılarak yani bu anlamından sıyrılarak kullanıldığını daha önce de belirtmiştik. Şair bunu zaman zaman şiirlerinde denemektedir. Her deneyişinde de bu erotik kelimelere farklı anlamlar yükleyerek kullandığı görülmektedir. Yani adeta bu kelimeler kendi anlamlarından tamamen sıyrılmış gibidir. Örneğin kullandığı anlamlardan biri başkaldırı temidir. Belki bu kelimelerin bu anlamda kullanılması garipsenebilir, hatta kabul edilmeyebilir ama bizce bu şairin bir imgelem ürünüdür. Örnek şiirleri incelendiğinde bunun anlaşılması da olasıdır.

“(…)

Zincire vurun tek tek harfleri romanım ben

(memeler, kabarık bir kalça, kuş havalandıran dar boğaz) Kelepçeleyin kapaklarınızı sizin öykünüzüm ben

(…) Yakın beni

(kuşların konup kalktığı kalçalar yakıyor beni) Karanlığın (hangi) kapısı kapansın üstüme

(ellerim uzanıyor memelerinin uçarılığına) Yakın beni

(…)” (Sizin Öykünüzüm Ben, Düşkuyusu, T.Ş., s.257)

Gültekin Emre’nin şiirlerinde cinsellik her zaman süregelmiştir. Nadiren şiirin teması halini alsa da daha çok şiirlerinde birer imge olmaktan öteye geçememiştir. Yani erotizm sadece mısra aralarında karşımıza çıkan bir durumda kullanılmıştır. Ancak şairin 2011 yılında yayımladığı ‘Merkezkaç’ adlı şiir kitabında cinselliğin var olan seyrinin değiştiği görülür. Önceki kitaplarında çoğunlukla mısra aralarında birer imge olarak kullandığı cinsellik, bu kitabıyla beraber bir ana tema haline gelmiştir. Kitabın neredeyse tamamını erotizm üzerine kurmuştur. Aynı zamanda deneysel bir şiir

çalışmasının da hâkim olduğunu söyleyebileceğimiz bu kitapta yapısal birçok farklı denemeler de yapılmıştır.

“Bir dağı bir dağla barıştırmak gibidir Bir çiçeği bir çiçekle aynı bukette Dağlamak

Gözlerin yuvasında kaybolan

Sıyrılan etek, açılan bacak, aralanan kasık”

(1, Merkezkaç, s.13)

Merkezkaç’ta yer alan şiirlerdeki erotik temanın bir kademe daha ileriye giderek artık pornografik bir karakter taşıdığı görülmektedir. Bu şiirler adeta iki bölümden oluşmuştur. İlk bölüm aralarında anlam bağının çok zayıf olduğu, daha çok ses benzerliği gözetilerek bir araya getirildiğini düşündüğümüz kelimeler birliğinden sonra cinsel kelimeler barındıran ikinci bölüm gelmektedir. Kelime tekrarları ve ses benzerlikleriyle kurulan ilk bölümde yer alan mısralar arasında anlam bağı kurmak zor olsa da şairin özellikle anlamsızlığı gözetip gözetmediği çıkarsayamıyoruz. Çünkü mısralar kendi başına ele alındığında aşk, sevgili, gurbet, siyasal dokundurma gibi anlamlar içerdiğini düşünüyoruz. Aynı şekilde şiirdeki bu ilk bölümün, pornografik imgeler taşıyan ikinci bölümle bağının da çok zayıf olduğunu düşünüyoruz. Fakat hem şiirler bir bütün olarak düşünüldüğünde hem de mısralar arasındaki bağa dikkat edildiğinde ortaya çıkan anlam zayıflığına dair tespitimizin, şairin bilinçli bir tercihinin sonucu olduğu da hissedilir niteliktedir.

“Adımı soruyorum adıma:

Adım adım:

Adım başı:

Adımımı denk atıyorum:

Adım adım:

Adım başı

Çığırtkan derin yarığı Ziyaret eden zıpkın”

(1, Merkezkaç, s.14)

Ayrı bir tema başlığı olarak işlediğimiz ütopik sen, şairin neredeyse bütün şiir kitaplarında geçen bir şiir kişisi olarak karşımıza çıkar. Sen olarak bahsedilen kişi çoğunlukla ayrı kalınan, rüyalarına gelen, hayallerini süsleyen ve her zaman kavuşma

özlemi duyulan dolayısıyla da şiirlerinde hep bu kapsamda işlenen bir kişidir.

Merkezkaç adlı şiir kitabına kadar cinsel bir boyutta düşünüldüğüne hiç rastlanmamıştır.

Ancak şairin erotik-pornografik bir tema merkezli yazdığı şiirlerinin yer aldığı, 2010 yılında yayımladığı Merkezkaç adlı şiir kitabında ‘sen’ erotik bir imge içerisinde de karşımıza çıkar. Ancak bu ulvi bir duygu içerisinde, sevilene kavuşmanın dilendiği bir temadan öteye geçmemektedir.

“(…)

Bir ömür ancak sana teslim edilir Yalım yalım!

Gözler arar kendi gözlerini Eteğin yırtmacındaki yerini”

(1. Merkezkaç, s.50)

Gültekin Emre, sevgilinin erotik imgelerle ilişkilendirilmesi konusunda ileri sürdüğümüz düşünceleri Ciğerpare adlı şiir kitabında ortaya konan şiirlerle desteklemiştir. Öncelikle sadece aşk ve özlem duygusu içerisinde işlenen sevgili zamanla erotik imgelerle de anılmaya başlamıştır. Ancak daha önce de ileri sürdüğümüz gibi ve burada da örnek verdiğimiz şiire de dayanarak sevgili ve erotizm ilişkisi aşktan yoksun değildir. Şairin bu şekildeki bir girişimini sevdiğine tamamen sahip olma duygusundan ileri geldiğini düşünüyoruz. Çünkü bir yandan saçından bahsederken bir yandan da kadınlığından bahsetmek başka bir şekilde açıklanamaz zannımızca.

“Saçından başlamalıyım seni öpmeye Bir başağın boynuna dolanan rüzgârın Olsam savrulsam durmadan sana (…)

Kadınlığından başlamalıyım seni öpmeye

Beni hayalden hayale sürükleyen kokuna erişmeye (…)

Kalçalarından başlamalıyım seni öpmeye (…)

Gülüşün beni savurmalı cennetten cennete Yüreğinden başlamalıyım seni öpmeye”

(Papatyam, Ciğerpare, s.52-53)

Gültekin Emre’nin erotizmin dozunu bazen artırarak pornografiye kaydığı görülebilir. Bunu bu şekilde ifade etmemiz kişilerce tartışılır bir durumdadır ama şair direkt cinsel ilişkiyi kastederek mısralarını oluşturmuşsa pornografi olarak ifade etmemiz bizce doğru kabul edilebilir bir özelliktir. Ancak belirttiğimiz gibi başka bir okuyucu tarafından bu şekilde algılanmayabilir. Daha önceki şiirlerinde de sıkça geçen ve farklı temalarda da işlediğimiz ‘ses’ imgesi erotizm ve pornografi temasında da sık sık geçmektedir. Bahsedilen ses ise hep sen diye bahsettiği sevgiliye aittir. Bu bazen onu hülyalara götürürken, bazen geçmişi anımsatır. Bazen çocukluğunu hatırlarken, bazen şuh duygular içinde bulur kendini. İşte bu şuh duygular canlandığında şairin bizi erotik/pornografik temalı şiirlere götürdüğü görülür. Ancak cinsellik fiziksel bir eylem olmaktan çok; ruhsal, felsefik bir boyut kazanmıştır. Şüphesiz bunda şiir kişisinin içinde barındırdığı sevginin büyük bir etkisi vardır.

“(…)

Yoktu başka hiç kimse durup bize bakan Sesin aldı götürdü beni sana, kadınlığına Yoktu ellerin, gözlerin, memelerin Vardı tüm gövden içimde dışımda (…)

Yoktu aramızda hiçbir şey, bir zar bile Ben gidip gelince sana, derinliğine

(…)” (Başka, Ciğerpare, s.67)

Şairin şiir kronolojisi boyunca aşkla bahsettiği ‘sen’ 2016 yılında bastırdığı

‘yürü dur boya’ adlı şiir kitabıyla bir değişiklik geçirmiştir. Şiirlerin şair kişisi artık aşkından emin değildir ve bu sevdadan vazgeçmiştir. Farklı bir yol çizmeye hazırlanma ve yeni bir yaşam kurma enerjisi taşıyan şiir kişisi aynı zamanda başka aşklara açık olduğunu da belirtir.

“(…)

Oysa bu başka bir şeydi

Aşk mı bilemedim

Merak belki de doğrusu Sesinle seviştirdin sesinle Baş başa kaldırdın yatırdın Diri tuttun bir yerlerimi

(…)” (Seni Bilmem Ama, y.d.b., s.86)

“(…)

Sarılıp bir güzel Özlem gideririz seninle bir atölyede, belki deeee Porno ve erotizm üstünde sevişiriz de bu iş hele nasıl Mış diye diye, hayat buradan da gidilir o geri gelmez

(…)” (Eksik Yüz, y.d.b., s.91)

Sen, aşktan uzak düşünülünce geriye kalan ise kuru bir cinsellik olacaktır.

Nitekim şair bunu şiirlerinde de yansıtır. Daha önce belirttiğimiz gibi şair erotizm ve pornografiden bahsederken içerisinde sevgi de barındıran bir birliktelikle ele almıştır.

Bu durumda sevgiyi körükleyen ise sen’dir. Sevgi ve sen kelimesi birbirinden uzaklaştıkça artık geriye çirkin bir cinsellik kalmış gibidir. Tabi bu duygu farazi bir nitelik taşımaktadır. Tamamen şiirlerden yola çıkarak kendi düşüncelerimize dayandığımız bir kanaattir.