• Sonuç bulunamadı

Açıkça Anılanlar

Belgede Sahabe bilgisinin tespiti (sayfa 64-70)

BÖLÜM 1: İLK DÖNEMDE SAHÂBE BİLGİSİNİN TESPİTİ

1.1. İlk Dönemde Sahâbe Bilgisinin Kaynakları

1.1.2. Yazılı Kaynaklar

1.1.2.1. Kur’ân-ı Kerîm

1.1.2.1.1. Açıkça Anılanlar

Bahsedilen kimselerin Hz. Peygamber’in ashâbı olduğu açık olan bu âyetlerin dışında hem sahâbenin hem de ümmet-i Muhammed’in özelliklerine işaret eden ancak daha çok sahâbenin kastedildiği şeklinde yorumlanan272

âyet-i kerîmeler de bulunmaktadır. Bunlardan birisinde şöyle buyrulmaktadır: “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir

ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vaz geçirmeye çalışırsınız.”273

Kur’ân-ı Kerîm incelendiğinde sahâbîler, örnekleri verildiği üzere topluca ele alınıp övüldüğü gibi münferiden veya belirli gruplar altında açıkça ya da zımnen de zikredilmektedirler. Fazla detaya girilmeden bu şahıs ve gruplar ve onlarla ilgili âyetler zikredilecektir.

1.1.2.1.1. Açıkça Anılanlar

Kur’ân-ı Kerîm’de sadece bir yerde bir sahâbînin adı açıkça zikredilmektedir. Bazı âyetlerde ise sahâbîler; muhâcir, ansâr, es-sâbikûne’l-evvelûn, ehl-i beyt, ummehâtu’l-mu’minîn, Bedir savaşına, Bey‘atü’r-Rıdvân’a ve Huneyn savaşına katılanlar gibi umumi gruplarla anılmaktadır.

1.1.2.1.1.1. Şahıslar

Kur’ân-ı Kerîm’de adı açıkça zikredilen tek sahâbî, Zeyd b. Hârise’dir (ö.8/629). Aynı zamanda o, Kur’ân-ı Kerîm’de kendisi üzerinden çeşitli hükümlerin indirildiği sahâbîlerden birisidir. Rasûlüllah (s.a.s.), köle olan Zeyd’i, Hz. Hatice’nin hediyesi olarak almış sonra onu azat etmiş, ardından da evlatlığı olduğunu ilan etmişti.274

Bu nedenle insanlar ona, Zeyd b. Muhammed (Muhammed’in oğlu Zeyd) derlerdi.275

Allah

271 el-Hucurât (49) 7.

272

Âyet-i kerîmelerin yorumları için bkz. Efendioğlu, Mehmet, Sahâbeye Yöneltilen Tenkitler: Tartışmalar Gerçekler, 1. Basım, İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay., 2011, s. 41-46.

273

Âl-i ‘İmrân (3) 110. Başka bir âyet için bkz. el-Bakara (2) 143.

274

Bkz. İbn Hacer, el-İsâbe, s. 447/2897.

275

52

Teâlâ: “Onları babalarına nispetle çağırın”276 ve “Muhammed, adamlarınızdan hiç

birinin babası değildir.”277

âyetlerini inzal buyurarak cahiliye döneminden kalan bu uygulamayı kaldırmıştı.

Cahiliye dönemindeki inançlardan birisi de bir kimsenin, evlatlık edindiği kişinin karısıyla evlenemeyeceği inancıydı. Çünkü evlatlık, öz evlat gibi görülür ve evlatlık edenin mirasından yararlanırdı.278

Dolayısıyla evlatlık edinenin, evlatlığın boşadığı kadınla evlenmesi yasak kabul edilirdi. Allah Teâlâ, içerisinde Hz. Peygamber’in evlatlığı olan Zeyd’in adının açıkça geçtiği âyetle, bu batıl inancı kaldırarak şöyle buyurmaktadır: “…Şimdi mademki Zeyd o kadından ilişiğini kesti, (اًر ط وا ه نِم د ي زى ٰض قاَّم ل ف)

biz onu sana zevce yaptık. Tâ ki oğullarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri zevceler (ini almakta) mü’minler üzerine günah olmasın.”279

1.1.2.1.1.2. Gruplar

Sahâbenin hepsi Kur’ân’ın ilk muhatabı olmakla birlikte, Muhâcirûn, Ensâr, Ehl-i beyt, Bedir ve Bey‘atu’r-Rıdvân ashâbı gibi belli nitelikleri olan sahâbîlere özel yer verilerek280 açıkça anılmaktadırlar.

Muhâcir denildiğinde akla ilk gelen Mekke’den Medine’ye hicret eden kimseler olsa da daha önce Habeşistan’a hicret edenler ve çeşitli sebeplerle yurtlarını terk etmeye zorlanan kimseler de muhâcir sınıfına girmektedir.

“Muhâcir” kelimesi et-Tevbe (9) 100, 117; en-Nûr (24) 22 ve el-Ahzâb (33) 6 âyetlerinde ismen açıkça geçmektedir. Bazı âyetlerde ise h-c-r kök fiiliyle281 muhâcirlere işaret edilmektedir.282

276 el-Ahzâb (33) 5. 277 el-Ahzâb (33) 40. 278

Nitekim Hz. Peygamber de Zeyd b. Hârise’nin evlatlığı olduğunu ilan ettiğinde şöyle demişti: “Şahit olunuz ki, Zeyd benim oğlumdur. O benim, ben de onun mirasçısıyım.” Bkz. İbn Hacer, el-İsâbe, s. 447/2897.

279

el-Ahzâb (33) 37.

280

Çapan, Ergün, Kur’ân-ı Kerîm’de Sahâbe, İstanbul: Işık Yay., 2004, s. 177.

281

Bkz. el-Bakara (2) 218; Âl-i ‘İmrân (3) 195; el-Enfâl (8) 72, 74, 75; et-Tevbe (9) 20; en-Nahl (16) 41, 110.

282

53

Muhâcirler, Kur’ân-ı Kerîm’de mallarını terkedip yurtlarından çıkarılanlar, Allah’ın hoşnutluğuna ve rızasına iştiyak duyanlar, Allah ve Resûlüne yardım edenler, özü sözü doğru, sâdıklar283

ve Allah’ın rahmetini umanlar284 olarak nitelenmektedirler. Fedakârlıklarından dolayı Allah Teâlâ onlara mağfireti, cenneti, dünya ve ahiret saâdetini müjdelemektedir.285

Kur’ân-ı Kerîm’de açıkça anılan gruplardan biri de Ensâr’dır. Ensâr, Mekke’den hicret edenlere kucak açan, onları bağırlarına basan ve onlara yardım eden Medineli Müslümanlardır.

Kur’an’da iki yerde açıkça “Ensâr” şeklinde geçmekte (bkz. et-Tevbe (9) 100, 117), bazı âyetlerde ise n-s-r kök fiiliyle (bkz. el-Enfâl (8) 72, 74) ve Muhâcirlerden önce Medine’yi yurt edinenler (el-Haşr, (59) 9) şeklinde hususi olarak onlara işaret edilmektedir.286

Kur’ân-ı Kerîm’de ensâr, gönüllerine imanı yerleştirmiş olanlar, Muhâcirleri sevip bağırlarına basanlar, Muhâcirlere verilen fazilet, öncelik ve ganimetten dolayı içlerinde kötülük hissetmeyenler, kendi ihtiyaçları olsa dahi başkalarını nefislerine tercih eden cömert kimseler, kurtuluşa erenler287 ve hakiki mü’minler288

olarak nitelendirilmektedirler. Allah Teâlâ onlara da bu vasıflarından dolayı mükafaat olarak engin bir rızkı, mağfireti289

ve cenneti müjdelemektedir.290

Kur’ân-ı Kerîm’de muhâcir ve Ensâr’dan ilk Müslüman olanlar ise “es-sâbikûne’l-evvelûn” tabiriyle anılmaktadır. “es-Sâbikûn” kelimesi sözlükte, “öne geçmek”

283 el-Haşr (59) 8. Ayrıntılı bilgi için bkz. Çapan, a.g.e., s. 181-182.

284

el-Bakara (2) 218.

285

Bkz. Âl-i ‘İmrân (3) 195; et-Tevbe (9) 117; el-Hacc (22) 58-59; en-Nahl (16) 41.

286

Bkz. Çapan, a.g.e., s. 189.

287

el-Haşr (59) 9. Ayrıntılı bilgi için bkz. Çapan, a.g.e., s. 189-196.

288 el-Enfâl (8) 74. 289 el-Enfâl (8) 74. 290 et-Tevbe (9) 100.

54 anlamındaki291

“s-b-k” kök fiilinin ism-i fâilinin çoğuludur. Allah Teâlâ, onlardan razı olduğunu, onların da kendisinden hoşnut olduklarını bildirerek, onlar için ebedi kalacakları cenneti müjdelemektedir.292

es-Sâbikûne’l-evvelûn ile kastedilenlerin kimler olduğu hususunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bu konuda üç görüş öne çıkmaktadır. Birinci görüşe göre onlardan maksat, Bedir ashâbıdır.293 İkinci görüşe göre onlar, Hz. Peygamber’le birlikte her iki kıble (Beytü’l-Makdis ve Kâbe)ye doğru namaz kılmış olanlardır.294

Üçüncü görüşe göre ise onlar, Hz. Peygamber’e Rıdvan ağacı altında biat edenlerdir.295

Muhâcir ve Ensâr’dan Bedr’e katılanlar da Kur’ân-ı Kerîm’de açıkça zikredilenler arasındadır. Hicretin ikinci yılında gerçekleşen ve Müslümanların zaferiyle sonuçlanan Bedir savaşı, hak ve batılın ayrıldığı,296

İslam’ın azîz, küfrün zelil kılındığı gün olması açısından İslam tarihi ve Müslümanlar nezdinde çok önemli bir yeri olan büyük bir savaştır.

Kur’ân-ı Kerîm’de Bedir savaşının hem öncesi hem de savaş anıyla ilgili âyet-i kerîmeler bulunmaktadır. Sadece bir âyet-i kerîme’de “Bedr” kelimesi açıkça zikredilmekte297 diğer âyetlerde Bedir savaşına işaret edilmektedir.

Allah Teâlâ, Bedir savaşı öncesiyle ilgili olarak Müslümanların, Müşriklerin ve Müşriklerin kervanının konumundan,298

Müslümanlardan bir kısmının arzularının

291

Râğib el-İsfehânî, Ebu’l-Kâsım el-Hüseyn b. Muhammed (ö.506/1112), el-Müfredât fî ğarîbi’l-Kur’ân, “S-b-k”, thk., Muhammed Seyyid Kîlânî, Beyrut: Dâru’l-Ma‘rife, t.y., s. 222.

292

et-Tevbe (9) 100.

293

Beğavî, Muhyissünne Ebû Muhammed Hüseyin b. Mes‘ûd el-Beğavî (ö.510/1116), Me‘âlimu’t-tenzîl fî tefsîri’l-Kur’ân, thk. ve thr., Muhammed Abdullah en-Nemir vd., 4. Basım, I-VIII, Riyad: Dâru Taybe, 1997, IV, 87.

294 Taberî, Câmi‘u’l-beyân fî te’vîli âyi’l-Kur’ân, thk., Ahmed Muhammed Şâkir, 1. Basım, I-XXIV, Beyrut: Muessesetu’r-Risâle, 2000, XIV, 436-437. Kıblenin tahvili hicretin 2. yılında gerçekleştiğine göre âyette kastedilenler bu tarihten önce Müslüman olanlardır. Bkz. Efendioğlu, a.g.e., s. 56.

295

Taberî, a.g.e., XIV, 435-436. Bunlar, hicretin 6. Senesinde Hudeybiye musâlahası esnasında yapılan biata katılan ve ehl-i bey‘ati’r-rıdvân diye anılan sahâbîlerdir. “es-Sâbikûne’l-evvelûn” tabirinden kimlerin kastedildiğiyle iligili ayrıntılı bilgi için bkz. Efendioğlu, a.g.e., s. 55-58.

296 el-Enfâl (8) 8. 297 Âl-i ‘İmrân (3) 123. 298 el-Enfâl (8) 42.

55

kervanı ele geçirmekten ibaret olup, Müşriklerle savaşa girmeye gönülsüz olduklarından299

ve iki ordu arasındaki kuvvet dengesinden300 bahsetmektedir.

Savaş esnasındaki durumu haber veren âyetlerde ise Müslümanlar’ın kalplerinin birbirine ısındırıldığı301

ve Allah yolunda savaştıkları belirtilerek Bedir ashâbı övülmektedir.302 Ayrıca Hz. Peygamber ve ashâbının duasına icabet edilerek mü’minlere; meleklerle,303

hafif bir uyku ve yağmurla304 yardımda bulunulduğu305 zikredilmektedir.306

Kur’ân’da adları açıkça anılan diğer bir grup da hicretin altıncı yılında gerçekleşen Hudeybiye musâlahası esnasında Hz. Peygamber’in etrafında kenetlenip ant içen, ne pahasına olursa olsun ondan ayrılmayacaklarına dair Hz. Peygamber’e biat eden ve Ehli Bey‘ati’r-Rıdvân diye meşhur olan sahâbîlerdir.

Bey‘atü’r-Rıdvân’a katılan sahâbiler hakkında Allah Teâlâ, onlardan razı olduğunu bildirerek onları övmekte,307

günahlarının bağışlanacağını ve cennete gireceklerini müjdelemektedir.308 299 el-Enfâl (8) 5-8. 300 Âl-i ‘İmrân (3) 123. 301

el-Enfâl (8) 63. Âyetin yorumu için bkz. Kurtubî, Ebû ‘Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî (ö.671/1272), el-Câmi‘ li ahkâmi’l-Kur’ân, thk., Abdülhamîd Hindâvî, 1. Basım, IX, Beyrut: el-Mektebetu’l-‘Asriyye, 2005, IV, 289.

302

Âl-i ‘İmrân (3) 13. Âyetin yorumu için bkz. Taberî, a.g.e., VI, 230; Kurtubî, a.g.e., II, 301.

303

Âl-i ‘İmrân (3) 124-125; el-Enfâl (8) 9-10.

304

el-Enfâl (8) 11.

305

el-Enfâl (8) 62. Âyetin yorumu için bkz. Kurtubî, a.g.e., IV, 289.

306

Ayrıntılı bilgi için bkz. Efendioğlu, a.g.e., s. 64-68.

307

el-Feth (48) 18-19.

308

Enes’in (r.a.) naklettiği bir hadisten, Fetih sûresindeki; “(Bütün bu lûtuflar) erkek mü'minlerle kadın mü'minleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere -içlerinde ebedî ve sermedî olarak- sokmak, onların günâhlarını yarlığamak içindir. İşte bu, Allah indinde (sizin) en büyük kurtuluş (unuz) ve saâdet (iniz) dir.” (el-Feth, (48) 5) şeklindeki âyetin, Hudeybiye musâlahasına katılan sahâbîlerle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 197; Buhârî, “Meğâzî”, 36 (hadis no: 4172); Tirmizî, “Tefsîru’l-Kur’ân (Sûretu’l-Feth)”, 48 (hadis no: 3263); İbn Hibbân, el-İhsân fî takrîbi Sahîhi İbn Hibbân, tertîb, Emir ‘Alâuddîn Ali b. Belbân el-Fârisî, thk. ve thr., Şu‘ayb el-‘Arnavut, 1. Basım, I-XVIII, Beyrut: Muessesetu’r-Risâle, 1988, II, 93.

56

Kur’ân’da adı açıkça zikredilen sahâbe gruplarından birisi de hicretin sekizinci yılında gerçekleşen Huneyn savaşına katılanlardır. İlgili âyette Allah Teâlâ, bu savaşta, çokluklarından dolayı övünüp şımaran Müslümanlara, önce hezimeti tattırdığını sonra da rahmeti, yardımı ve nusretiyle onları zafere ulaştırdığını buyurmaktadır.309

Ehl-i beyt de Kur’an’da açıkça anılan gruplardandır. Ehl-i beyt kavramı, “Hz. Peygamber’in ehl-i beyt’i” anlamında sadece bir yerde geçmektedir. O da Allah Teâlâ’nın onlara hitap ettiği şu âyettir: “Ey Ehl-i Beyt ( ِت ي ب لا ) ل ه ا, Allah sizden ancak kiri

gidermek ve sizi tertemiz yapmak diler.”310

Kur’ân-ı kerîm’de sarâhaten zikredilen ehl-i beyt kavramına kimlerin dâhil olduğu hususunda derin ihtilaflar bulunmaktadır.311

Âyet-i kerîme’de kastedilen ehl-i beyt’in, Hz. Peygamber’in eşleri olduğu görüşü ağır basmaktadır. Bunun yanında Hz. Peygamber’in çocuklarını, Hz. Ali’yi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i ehl-i beyt’ten sayan görüşler de bulunmaktadır.312

Kur’ân’da tasrih edilen gruplardan birisi de mü’minlerin anneleri olan Hz. Peygamber’in hanımlarıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de; “يبنلا ءاسن اي/Ey Peygamber hanımları!” şeklinde313

Allah’ın hitabına mazhar olarak, ayrıca ezvâc(u’n-Nebiy)314 ve ummehât(u’l-mu’minîn)315 kelimeleriyle geçmektedirler. 309 et-Tevbe (9) 25-26. 310 el-Ahzâb (33) 33. 311

Detaylı bilgi için bkz. Varol, M. Bahaddin, “Hicri I. Asırda Ehl-i Beyt İmajı” Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Konya: 2003, sy. 16, ss. 97-119. Ayrıca Bkz. Yavuz, Adil, “Kisâ Hadisi Rivayetleri ve Ehl-i Beyt Kimliği”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Konya: 2005, sy. 19, ss. 153-177; Mahmut Demir, “Sahâbe-Ehl-i Beyt Ekseninde Şiî-Sünnî İhtilafının Hadis Rivayetine Yansımaları”, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2011, c. 3, sy. 6, ss. 90-111.

312

Detaylı bilgi ve değerlendirmeler için bkz. Duman, M. Zeki, “Kur’an-ı Kerîm’de ‘Ehl-i Beyt’ ”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Kayseri: 2001, sy. 11, ss. 37-58. Ayrıca Bkz. Fevzi, Faruk Ömer, “Ehl-i Beyt Kavramı Üzerine…” (çev. M. Bahaüddin Varol), Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Konya: 2000, sy. 9, ss. 397-404; Öz, Mustafa, “Ehl-i Beyt”, DİA, İstanbul: TDV Yay., 1994, ss. 498-501.

313 el-Ahzâb (33) 30, 32. 314 el-Ahzâb (33) 59. 315 el-Ahzâb (33) 6.

57

İlgili âyetlerde onların; mü’minlerin anneleri olduğu,316

mü’minlerin onlara karşı nasıl davranmaları gerektiği,317

onların konumları gereği nasıl davranmaları gerektiği, herhangi bir kadın gibi olmadıkları318

ve dini öğretme görevleri olduğu hususlarından bahsedilmektedir.319 Bunun yanında bazı âyetlerde de Allah Teâlâ, hem Hz. Peygamber’e karşı takınmaları gereken davranışları hem de Hz. Peygamber’in hanımları olma gibi bir konumda bulunduklarından dolayı topluma karşı sorumlulukları hususlarında onları uyarmaktadır.320

Son olarak Kur’an’da açıkça zikredilen gruplardan birisi de Hz. Peygamber’in kızlarıdır. Hz. Peygamber’in Zeynep (ö.8/629), Rukayye (ö.2/623), Ümmü Gülsüm (ö.9/630) ve Fâtıma (ö.11/632) adında dört kızı olduğu bilinmektedir. Örtünmeyle ilgili âyette Allah Teâlâ, Hz. Peygamber’e hitaben; “كتانبو...لق/kızlarına da söyle”321 buyurarak onları da anmaktadır.

Belgede Sahabe bilgisinin tespiti (sayfa 64-70)