• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: ŞEHZADE ÖLÜMLERİ

2.1. Vadesi Dolanlar

2.1.1. Şehzade Süleyman Paşa

Orhan Gazi ve Nilüfer Hatun’un oğlu Şehzade Süleyman Paşa’nın, kesin olmamakla birlikte 1316 yılında doğduğu üzerinde durulmaktadır. Fakat Mekece vakfiyesinden hareketle 1324’te şahitlik edebilecek yaşta bulunması göz önüne alınarak doğum tarihi 1310’dan daha erken bir tarihe çekilebilir. Aynı zamanda bu vakfiye Şehzade Süleyman’ın adının geçtiği ilk resmi kaynak olarak tarihe geçmiştir. Vakfiyede şahitler arasında ismi Süleyman b. Orhan olarak zikredilmektedir. Paşa lakabına ilk defa Ahmedi’nin eserinde rastlanmaktadır. Bu lakap daha önce amcası Alaaddin Paşa örneği dışında hanedan mensuplarının kullanmadığı bir lakaptır. Yüksek rütbeli idarecilere verilen bu unvan onun, kardeşler içinde en büyük olması hasebiyle verilmiş olabilir176. Süleyman Paşa’nın aile hayatına bakıldığında iki evlilik yaptığı görülmektedir. Bunlardan biri Seyyid Hüseyin Çelebi kızı Selçuk Hatun diğeri de İsfendiyar oğlu Kötürüm Bayezid’in kızıdır. Yaptığı evliliklerden İshak, Melik Nasır ve İsmail adlarında üç oğlu ile Sultan Hatun ve Eftendize Hatun adlarında iki kızı dünyaya gelmiştir. Melik Nasır babasından önce Bolayır civarındaki Akça Liman’ını kontrol altına almak için çıkılan seferde denizde boğularak vefat etmiştir. İshak ve İsmail ise

176 Feridun Emecen, “Süleyman Paşa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2010), 38:94.

49

Rumeli’de akıncı beyi olarak gazalara devam etmişlerdir. Kızları Sultan Hatun 1395’te Eftendize Hatun ise 1397 yılında vefat etmişlerdir177.

Hoca Sadettin, Osmanlı Devleti’nde Rumeli’ye ilk fetih faaliyetlerinin başlamasıyla adından söz ettiren Şehzade Süleyman hakkında, “Şanlı Şehzade, küffar diyarında bıraktığı etkiyle öyle bir şöhret yaptı ki Engürüs, Eflak, Rus ve Frenk kralları, Laz ülkelerinin hakimleri bu bahadırın ortaya çıkmasıyla korkuya düşerek sayısız ordular toplamaya başlamışlar ve küffar hükümdarlarının en eskisi olan İstanbul tekürüne gönderdikleri haberde, şimdiyedek Rum ülkesi, düşmanın saldırılarından korunabilmekte iken, İslam ordularının baskısı iyice gelişmiş ve kale ile hisarları ele geçirmede, kiliseleri, putları yıkmada gayretleri günden güne artmış, güçleri çoğalmıştır”178 şeklinde bilgi vermiştir. Orhan Gazi İzmit’in fethinden sonra oğlu Süleyman Gazi’ye İzmit’i vermiştir. Süleyman Paşa daha sonra İzmit ucundan doğuda Taraklı Yenicesi, Göynük ve Mudurnu’yu doğrudan Osmanlı hakimiyeti altına almıştır179. Osmanlı kaynaklarında gazi vasfıyla cesaretiyle övülen şehzadenin vefatı sırasında Rumeli kesiminde Osmanlı sınırları geniş bir alana yayılmıştır. Batıda Keşan ile İpsala arasında Yayladağı’ndan Malkara ile Hayrabolu’yu ayıran dağlık bölgeden geçip Marmara sahilleri boyundaki Tekirdağ kasabası güneyinde Bakacık tepesi ve Hora’ya uzanmıştır. Ferecik de onun tarafından ölümüne yakın bir tarihte ele geçirilmiştir180.

Gelibolu Fatihi Süleyman Paşa kısa ömrüne pek çok fetih başarısı sığdırmış, Osmanlı Devleti’nin Rumeli’nde sınırlarını genişletmesi adına büyük bir adım atmıştır. Orhan Gazi oğlunun ölümünden oldukça büyük bir üzüntü duymuş onun adına bir vakıf yaptırmıştır. Osman’ın zaviyesine yapılan bu vakıf İznik’te inşa edilmiştir. Vakfiyede Süleyman Paşa’nın hususiyetleri hayırlı müesseseler yaptıran, zayıflara ve fakirlere yardımcı olan, kumandan, kılıç ve kelam sahibi, gazi ve mücahid olarak ifade edilmiştir181.

177 Salih Pay, “Rumeli Fatihi Osmanlı Şehzadesi: Gazi Süleyman Paşa”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi 18/1 (2009): 283.

178 Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih I, 95.

179 Halil İnalcık, Kuruluş Dönemi (1302-1481) Osmanlı Sultanları (İstanbul, İSAM Yayınları, 2011), 58.

180 Emecen, “Süleyman Paşa”, 38:96.

181 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Orhan Gazi’nin Vefat Eden Oğlu Süleyman Paşa İçin Tertip Ettirdiği Vakfiyenin Aslı”, Belleten 27/107 (1963): 438, 439.

50

Süleyman Paşa’nın vefatı hakkında Osmanlı kronikleri çeşitli bilgiler vermektedir. Kroniklerde ölümü ile ilgili farklılıklar olmakla birlikte ayrıntılı bilgiler edinilmektedir. Aşıkpaşazade, Süleyman Paşa’nın ölümünü şöyle nakleder “Süleyman Paşa dahi Hayrabolı vilayetini ve Çorlı vileyetini kapar kazar-ıdı. Girü Gelibolu’ya gelür idi. Bir gün ava iderken ok-ıla bir canavar öldürdiler. Bu canavar koşdı. Süleyman Paşa ardına düşdi. Nagah atınun ayagı bir delüge geçdi. At düşdi, Süleyman Paşa Allah emrine vardı. Ve bu ef’alün tarihi hicretün yidi yüz elli sekizinde vâki oldı182.” Aşıkpaşazade Süleyman Paşa’nın Gelibolu’ya giderken bir canavar gördüğünü ve onu avlamak için peşine düştüğü sırada atından düşerek öldüğünü ifade etmektedir. Burada canavar olarak kastedilen muhtemelen iri bir av hayvanı olmalıdır.

Oruç Bey tarihinde Süleyman Paşa’nın avlanmak için Biga’dan Anadolu’ya geçtiği ifade edilir. “1358 yılında Anadolu’ya geçti, bir gün ava çıktı. Av avlarken gökten kaza erişti. Kudret bu şekilde yüz gösterdi. Ecele kimse mani olamaz. Av avlayıp at koştururken atının ayağı deliğe geçti. Süleyman Paşa atıyla yuvarlandı. Atının altında kalıp orada şehit oldu. Meyyitini getirip Bolayır’a defnettiler. Şimdi mezarı ordadır. Bolayır’da bir zaviyesi vardır”183. Av avlarken kazayla olduğu vurgusu Aşıkpaşazade’de olduğu gibi Oruç Bey’de de yer almıştır. Behcetü’t-Tevarih’in yazarı Şükrullah da benzer bir şekilde olayı nakleder: “Bolayır ve Seydi kavağı arasında doğanını bir kaza salıp kendi de ardından at seğirtti. Meğerki kaza imiş, at düştü. Süleyman Paşa’da atla düşüp öldü”184.

Hoca Sadettin Efendi de, ileri bir tarihte Tacü’t-Tevarih’te Süleyman Paşa’nın ölümünden bahseder ve genel hatlarıyla önceki rivayetleri tekrarlar. “Huyu güzel şehzade 761 (1359/60) yılında bir gün, çoğu padişahların yaptığı gibi, gençliğin başa vuran baharıyla can sıkıntılarını dağıtmak, kafirlerin karşı saldırılarından gelen üzüntüyü unutmak için avlanmaya çıktı. Kuş gibi kanat açan ömrüne misal, güzel koşan kula bir ata binerek yükseklerde uçan doğanlara örnek, av ardına düştüğü sırada atın ayağı bir dala takılmakla bu kaza dünyasında yokluk çukuruna, zenginlik otağından

182 Aşıkpaşazade, Tevarih-i Al-i Osman, 323.

183 Oruç Bey, Osmanlı Tarihi (1288-1502): Uç Beyliğinden Dünya Devletine, ed. Necdet Öztürk (İstanbul: Çamlıca Basım Yayın, 2009), 25.

184 Nihal Atsız, Üç Osmanlı Tarihi: Oruç Beğ Tarihi, Ahmedi Dastan ve Tevarih-i Müluk-i Al-i Osman,

51

kuru toprağa düştü”185. Ölüm hadisesi ile bir bağlantısı olmamasına rağmen burada dikkat çeken bir husus şehzadenin padişahlar gibi anılmasıdır. İlaveten atının düşme şekli diğerlerinin ifade ettiği gibi geçmemektedir. Atının ayağının bir deliğe değil bir dala takılması sonucu düşüp öldüğü söylenmiştir.

Süleyman Paşa ölmeden önce kendisini Bolayır’a defnetmeleri hususunda vasiyet etmiştir186. Şehzadenin ölüm haberini bildirmek için bir ulak Orhan Gazi’ye gönderilmiş, oğlunun ölümüne üzülen Orhan Gazi onun vasiyetini yerine getirerek Bolayır’a defnedilmesini emretmiştir. Bunun üzerine şehzadenin naşı alp-gaziler tarafından daha önce inşa ettirmiş olduğu, içinde imaret ve konak bulunan caminin avlusunda defnedilmiştir187. Tahrir kayıtlarında Şehzade Süleyman Paşa’ya ait zengin vakıfların bulunduğu yer almıştır. Özellikle Bursa, İznik ve Gelibolu’da hayratı mevcuttur. İznik’te bir mescit ve bir medrese, Bursa’da bir mescit, Bolayır’da bir cami ve imaret inşa ettirmiş olan şehzade bunlara zengin vakıflar tahsis etmiştir188.