• Sonuç bulunamadı

2.2. REFAH-YOL Hükümeti

2.3.28 ġubat 1997

28 ġubat tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulu, hükümete irtica ile mücadele adı altında bazı tavsiyelerde bulundu. Her ne kadar siyasi literatürde bunlar tavsiye diye geçse de üslup, yaklaĢım, öncesindeki geliĢmeler ve sonraki dönemde yaĢanan tartıĢmalar; bunların tavsiye değil, doğrudan hükümetin yapması talebiyle dile getirilen hususlar olduğunu kanıtlamıĢtır. Bunlar, zımnen laikliğin tehdit altında bulunduğu, bunda da siyasi iktidarın pay sahibi olduğu bağlamı üzerinden tevhidi tedrisata vurgu, eğitimin sekiz yıla çıkartılması, laikliğin demokrasinin ve hukukun teminatı olduğu, cemaatlerin ve tarikatların faaliyetlerine karĢı yasaların harekete geçirilmesi gerektiği tarzındaki değerlendirmelerdi (Bostancı, 2012: 79). Öte yandan bu değerlendirmelerle artık kontrolden çıkma eğilimi gösteren “toplumun

ĠslamileĢtirilmesi” programına karĢı, laiklik panzehirinin dozu artırılmıĢ olacaktı (Gökdemir ve Öztürk, 1999: 15).

28 ġubat tarihli bu MGK toplantısında asker kanadı aldığı kararlarla hükümeti sıkıĢtırma yoluna gitti. Burada iki türlü sıkıĢtırma oldu. Birincisi; hükümet bu kararların bir iki tanesini onaylamayacak, masaya yumruğunu vuracak, o zaman ihtilal yapacaklardı. Nitekim o tarihlerde ihtilale karar verdiklerine dair iĢaretler vardı. Asker ihtilal planının deĢifre olması üzerine ikinci yolu deniyordu. Hükümeti içten yıkmaya çalıĢmak. Özellikle, Doğru Yol Partisi içerisinde birtakım milletvekillerini tehditle, Ģantajla veya birtakım maddi menfaatler vaat ederek, partilerinden istifa ettiriyorlardı (ElkatmıĢ, 2012: 309).

MGK bu tarihi toplantıdan birkaç gün sonra Bakanlar Kurulu‟na 20 maddelik bir paket gönderdi. Pakette, Bakanlar Kurulu‟nun öncelikli olarak ele alınması ve hayata geçirilmesi gereken hususlara dikkat çekiliyordu:

1. 163.Maddenin kaldırılmasından doğan boĢluk yasal düzenlemelerle giderilmeli.

2. Anayasa‟nın 174.Maddesiyle koruma altına alınan Devrim Yasaları ödünsüz uygulanmalı.

3. Devrim Yasalarını ihlal eden dergâhlar kapatılmalı.

4. Eğitim politikaları Tevhidi Tedrisat Kanunu‟na uygun hale getirilmeli.

5. Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti‟ni hedef alan rejim aleyhtarı faaliyetler karĢısında ödün verilmemeli.

6. Temel eğitim sekiz yıl olmalı.

7. Ġhtiyaç fazlası imam hatip okulları meslek okullarına dönüĢtürülmeli.

8. Radyo ve televizyonların laiklik karĢıtı yayın yapmaları izlenmeli ve Anayasa‟ya uygunluğu sağlanmalı.

9. Cami yapımı gibi dini konular siyasete alet edilmemeli.

10. Tarikatların güdümlerindeki finans çevreleri ve vakıflar aracılığıyla ekonomik güç olmalarına dikkat edilmeli.

11. Devlet dairelerinde ve belediyelerde köktendinci kadrolaĢmanın önüne geçilmeli.

12. Milli GörüĢ TeĢkilatı‟nın belediyelere yaptığı para yardımları durdurulmalı. 13. Pompalı tüfek sahiplerinin dökümü çıkarılmalı ve kontrol altına alınmalı.

14. Ġran‟ın Türkiye‟yi rejim istikrarsızlığına itecek giriĢimleri izlenmeli.

15. Yargının bağımsızlığı ve etkinliği sağlanmalı, hükümet tasarrufundan koruyacak önlemler alınmalı.

16. TSK‟ya yönelik tahrikler rahatsızlık vermektedir.

17. TSK‟dan irtica faaliyetlerine girdikleri için atılan subay ve astsubaylar belediyelerce istihdam edilmemeli.

18. Kuran kursları Milli Eğitim Bakanlığı‟na bağlı okullarda düzenlenmeli. 19. Parti yöneticileri ve belediye baĢkanları, konuĢma ve davranıĢlarıyla Siyasi

Partiler Yasası‟nın sorumluluk alanına sokulmalı. 20. Kılık Kıyafet Kanunu‟ndan ödün verilmemeli.

Bu maddeler RefahYol ve ondan sonraki hükümet tarafından tatbik edildi (Akın, 2000: 103-104).

Erbakan bu maddeleri imzalamamak, kendi değerleri ve tabanıyla çeliĢmemek, kendisini iktidara getiren seçim propagandalarını eliyle tersine çevirmemek için uğraĢsa da gecikmeli de olsa bu bildiriyi imzalamak zorunda kalmıĢtır. Ancak belirtilmelidir ki bu imzayı getiren süreçte siyasi otoritesizliğinin büyük etkisi vardır. Ve seçilenlerin gücünü, kararlılığını temsil edememiĢ olması, bildiriyi imzalamasına rağmen kendisini iktidarda tutmaya yetmemiĢtir.

28 ġubat muhtırası, hemen hiçbir siyasi parti tarafından gerçekleĢtirilemeyecek talepleri ve kendisini daha önceki muhtıralardan ayıran MGK‟nın anayasal statüsünün ardına saklanan yeni tarzıyla, askerlerin “yeni bir siyasal düzen” hedefinin ve operasyonunun ilk aĢamasıdır. Bu düzen RP‟nin tamamen devre dıĢı bırakılacağı bir siyasal arenayı amaçlamaktadır. Muhtırayla buna yönelik olarak, birbirine paralel iki hedef güdülmüĢtür. Ġlki, Refah Partisi‟ni imkânsızı yapmaya davet ederek cepheden karĢısına almak ve sıkıĢtırmak. Ġkincisi, kâh Çiller‟i devre dıĢı bırakarak DYP‟yi çatlatmak, kâh yaptırım tehdidiyle yeni bir “cazibe merkezi” oluĢturarak Çiller‟i hükümetten ayrılamaya zorlamak” (Bayramoğlu, 2001: 128). RP‟li bazı milletvekillerinin (özellikle ġevki Yılmaz ) ayrıca Kayseri BüyükĢehir Belediye

BaĢkanı ġükrü Karatepe‟nin radikal tutumları, amacından sapmıĢ olsa da Ankara Sincan‟da RP‟lilerin düzenlediği Kudüs Gecesi (hemen akabinde gözdağı olarak tankların yürütülerek “balans ayarı” yapılması), Aczmendi olayları dinmeden

Erbakan‟ın baĢbakanlık konutunda tarikat liderlerine yemek düzenlemesi iktidarı devirmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüĢtür. “Bu tür bir vaveylada medyanın müthiĢ bir rolü vardı, bu iĢte yargıdan da önce medya kullanılmıĢtır, medya manipüle etmiĢtir toplumu, küçücük olayları çok mahalli olayları devasa olarak, sanki milli değil de milletlerarası plandaymıĢ gibi göstermiĢtir” (Adalı, 2012: 118). Darbecilerin, darbeyi meĢrulaĢtırmak için bu görüntüleri medyanın büyük desteğiyle kamuoyuna servis etmelerinden ve zaten var olan zemini tahriklerle daha da artırmalarından baĢka bir Ģey yapmalarına gerek kalmamıĢtır. Ġrtica ile mücadele birinci sıraya konmuĢ, irtica en büyük terör olgusu olarak kabul edilmiĢtir.Kamuoyunun desteğiyle (bu süreçte birçok sivil toplum kuruluĢu da cuntaya destek vermiĢtir) açıktan bir darbe yapmak yerine suya sabuna dokunmadan hükümet indirilmiĢ olacaktı.

Bu sürece damgasını vuran en önemli olaylardan birisi de, asker tarafından Batı ÇalıĢma Grubu‟nun kurulmasıydı. Bu fikrin teorisyeni Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya idi. “Batı ÇalıĢma Grubu da, tıpkı JĠTEM gibi, kanuna uygun olarak teĢkil edilmiĢ bir organizasyon değil. Türkiye‟de kaos meydana getirerek bir darbe ortamı oluĢturmayı amaçlayan, Anayasa‟ya ve kanunlara aykırı olarak kamu görevlilerini ve vatandaĢlarımızı fiĢlemeye yönelik çalıĢmalar içinde olan bir organizasyon” (KırıĢ, 2012: 432). Bu sivil görünüm altında psikolojik baskı yapan örgüt, iktidarın eylemlerini denetlemek üzerine kurulmuĢtu. FiĢlenen insanlar benimsedikleri ideoloji ve inanç yüzünden ülkenin binlerce insanını kaybettiği, maddi manevi yıpranmasına sebebiyet veren PKK terör örgütü ve yandaĢları kadar tehlikeli görülmüĢ, aynı kefeye konulmuĢtu. Bu da bu örgütü kuranların toplumun yapısından kültüründen ve temellerinden ne kadar bihaber olduklarının en belirgin kanıtı olmuĢtu.